13 Aralık 2013 Cuma

İşletmelerin Sınıflandırılması


KISIM V


İşletmelerin Sınıflandırılması

1. MÜLKİYETİNE GÖRE İŞLETMELER


Bu sınıflandırmada işletmelerin üretim araçlarına sahipliği dikkate alınmıştır. Üretim araçlarının mülkiyetine göre işletmeler;

q  Özel İşletmeler

q  Kamu İşletmeleri

q  Karma İşletmeler

q  Vakıf İşletmeleri

q  Yabancı Sermayeli İşletmeler

Olarak beş başlık altında toplanabilir.

1.1. Özel İşletmeler


Sermayelerinin tamamı veya büyük bir kısmı tüzel ve özel kişilere ait olan işletmelerdir. Diğer bir ifade ile özel sektöre ait olan işletmelerdir. Özel işletmelerin üretim araçlarının sahipleri bir şahıs olabileceği gibi, birkaç şahsın bir araya gelmesiyle oluşan bir şirkete ait olabilir.

Özel işletmelerin dayandığı temel prensipler;

q  Özel mülkiyet

q  Rekabet

q  Kar elde etme

q  Seçme özgürlüğü

Özel işletmeler her türlü taşınmaz ve taşınır değerlere sahip olma, satın alma ve satma hakkına sahip olmaları özel mülkiyet hakkının olması sonucudur. Özel işletmeler risk almaları nedeniyle kar elde etme hakkında da sahiptirler. Özel işletmelerin pazarı ele geçirmek amacıyla mücadeleye girmeleri işletmecilik dilinde rekabet olarak tanımlanır. Özel işletmelerin ortaya çıkış nedenlerinden birisi de seçme özgürlüğünün olmasıdır. Özel teşebbüs sistemi içerisinde insanlar yatırım alanlarını, işlemi, üretecekleri malları seçme hakkına sahiptir.

1.2. Karma İşletmeler


Kamu tüzel kişilerince ve özel kişilerce kurulan işletmeler karma işletmeler olarak adlandırılırlar. Karma işletmelerde kamunun payı, toplam sermayenin %50’sinin altında olmaktadır.

1.3. Kamu İşletmeleri


Sermayesinin tamamı veya yarısından fazlası yalnız başına devlete veya devlet tarafından kurulmuş olan başka kamu tüzel kişilere ait olan işletmelerdir. Diğer bir tanım ise; “ Kamu işletmeleri sermayesinin tamamına veya yarısından fazlasına sahip olarak yada diğer yollarla devletin, diğer kamu tüzel kişilerinin veya devletle anılan tüzel kişilerin yönetimine, yönetim organları aracılığıyla hakim olduğu örgütlerdir.”[1]

Bu kuruluşların özellikleri şunlardır;

q  Kamu işletmeleri bir kanunla veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulur.

q  Bu işletmelerin ayrı tüzel kişiliği vardır.

q  Kendilerine ait mal varlıkları vardır, “ Kamu teşebbüsleri mal bakımından özerktirler.”[2]

q  Kamu işletmeleri devlet bütçesi dışında yönetilirler.

q  Ayrı muhasebe vardır.

q  Kamu işletmelerinin personeli, genelde devlet personel yasası dışındadır.

q  Kamu işletmeleri T.B.M.M.’since denetlenir.

q  Bu işletmelerin tek amacı kar olmayıp, kamu hizmeti ve sosyal amaçlarda olabilir.

q  Yönetim ve alım satımlarında kendi yönetmeliklerine göre hareket ederler.

Kamu işletmeleri; devlet, vilayet ve belediye gibi kamu tüzel kişileri işletme faaliyetlerinde bulunabilirler. T.T.K.’muza göre devlet, vilayet ve belediye gibi kamu tüzel kişileri ile kamu menfaatine yararlı dernekler bir ticari işletmeyi ister doğrudan doğruya, ister kamu hukuku hükümlerine göre idare edilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler kendileri tacir sayılmazlar.

Ancak kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri içinde idare edilmek ve ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet ve belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler tacir sayılırlar. Bu duruma göre her kamu işletmesi ticari anlamda bir  işletme değildir.

Bu açılamalardan sonra bir kamu tüzel kişiliğinin ticari bir işletme olup olmadığını belirlemek için o kuruluşun kuruluş kanunundan o işletmenin özel hukuk hükümleri içinde yönetilip yönetilmeyeceğine ilişkin bir hüküm varsa o işletme ticari işletme sayılır.

Kamu işletmeleri kuruluş kanunlarında özel hukuk hükümlerine göre kamu tüzel kişi işletmeleri iktisadi devlet teşekkülleri ve özel kanuna bağlı iktisadi müesseselerdir.

“Kamu iktisadi teşebbüsleri (K.İ.T.), iktisadi devlet teşekkülleri (İ.D.T.) ile kamu iktisadi kuruluşlarını (K.İ.K.) kapsamakta ve bu iki teşekkül ve kuruluşun ortak adı olmaktadır.”[3]

İktisadi Devlet Teşekkülü : Sermayesinin tamamı devlete ait iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan iktisadi teşebbüsüdür. Bir teşebbüsün İ.D.T. olabilmesi için sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olmalıdır.**

Kamu İktisadi Kuruluşu : Sermayesinin tamamı devlete ait olan ve tekel niteliğindeki mallar ile temel mal ve hizmeti üretmek ve pazarlamak üzere kurulan, kamu hizmeti niteliği ağır basan kamu iktisadi teşebbüsüdür.

Müessese : Sermayesinin tamamı bir iktisadi devlet teşekkülüne veya kamu iktisadi kuruluşuna ait olup ona bağlı işletme veya işletmeler topluluğudur.

Bağlı Ortaklık    :  Sermayesinin %50’sinden fazlası iktisadi devlet teşekkülüne veya kamu iktisadi devlet kuruluşuna ait işletme veya işletmeler topluluğundan oluşan Anonim şirkettir.

İştirak    : İktisadi devlet teşekküllerinin veya kamu iktisadi kuruluşlarının veya bağlı ortaklıklarının, sermayelerinin en az % 15’ine, en çok % 50’sine sahip bulundukları Anonim şirkettir.

İşletme : Müesseselerin ve bağlı ortaklıklarının mal ve hizmet üreten fabrika ve diğer birimleridir.

 

Türkiye Kamu Teşebbüslerinin Kuruluş Nedenleri

Bu gün üzerinde çok tartışmalar yapılan kamu teşebbüsleri ülkenin ekonomik, teknik ve sosyal alanda gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Kuruluş yılları dikkate alınarak kamu teşebbüslerinin kuruluş nedenlerini aşağıdaki başlıklar altında toplamak mümkündür.

q  Yeterli girişimcinin olmayışı.

q  Büyük yatırımları gerçekleştirecek sermayeye sahip özel teşebbüslerin olmayışı.

q  Yeterli teknik ve yönetsel bilgiye sahip kadroların olmayışı.

q  1929 Dünya ekonomik krizinin Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri.

1.4. Vakıf İşletmeleri


Vakıflar tarafından kurulan işletmelerdir. Bu tür işletmelerin sahipleri vakıflardır. Vakıflar değişik amaçlarla kurulurlar. Vakıf işletmelerinin kurucuları devlet olabileceği gibi özel kuruluşlar tarafından da vakıflar kurulabilir. Devlete bağlı olan vakıflar kamu işletesi kabul edilebilir. Vakıf işletmeleri ister kamu ister özel olsunlar amaçları dikkate alınarak devletçe bazı muafiyete sahip olurlar. Bu nedenle vakıf işletmeleri diğer işletmelere göre farklı niteliktedirler.  Gerek ülkemizde gerekse dünyada vakıf işletmelerinin sayıları gittikçe artmaktadır. Bu tür işletmeler ekonomik ve sosyal açıdan önemli işlevler yerine getirmektedirler. Bu özellikleri dikkate alındığında özel ve kamu işletmelerinin yanında üçüncü sektör kabul edilmektedirler.

1.5. Yabancı Sermayeli İşletmeler


Mülkiyeti başka ülkelerin girişimcilerine ait olan işletmelerdir. Bu girişimciler özel olabileceği gibi tüzel kişilerde olabilir. Yabancı sermayeli işletmeler faaliyet gösterecekleri ülkenin ekonomik ve politik durumunu değerlendirerek faaliyet kararı alırlar. Ülkemizde yabancı sermayeyi teşvik yasası, petrol kanunu gibi yasalar yabancı sermayeli işletmelerin ülkemizde kurulmasına imkan tanıyan yasalardır.

Yabancı sermayeli işletmeler arasında yer alan çok uluslu işletmeler yabancı sermayeli işletmeler kabul edilmelerine karşın her yabancı sermayeli işletme çok uluslu işletme sayılmamaktadır. “ Çok uluslu işletmelerin özellikleri aşağıdaki gibi açıklanabilir”[4].

q  İşletme en az altı değişik ülkede faaliyette bulunmalıdır.

q  İşletme gelirlerinin %20’sini ana ülke dışındaki ülkelerdeki işletmelerden elde etmelidir.

q  İşletmenin kaynakları ulusal sınırlara bakılmadan dağıtılmalıdır.

q  Ulusal sınırlar işletmeyi belirlemede rol oynamayıp yalnızca karar verme sürecini kısıtlayıcı faktör olmalı.

q  İşletmenin örgüt yapısı ulusal sınırların dışına taşabilir.

q  İşletmenin yönetimi, geniş ve kapsamlı bir bakış açısıyla dünyayı birbiriyle ilişkili ve birbirine bağımlı parçalar olarak görür.

Çok uluslu işletmeler değişik olarak tasnif edilebilir. En yaygın tasnif aşağıdaki gibidir.

Çok Ulusluİşletmeler     : “ Sermayenin hangi alanlara yöneleceği, sermayenin ana vatanı olan ülkede belirlenen ve yeni şirketlerle hemen hemen aynı politika ile yönetilen şirketlerdir”[5]

Uluslar arası İşletmeler : Yatırım konusunda sermayenin kökeni olan şirket yetkili olması yanında uluslar arası pazarlara girebilmek için her türlü uygulamaya açık olan şirketlerdir.

Uluslar arası İşletmeler : Herhangi bir ülkeye bağlı olmaksızın farklı uluslardaki girişimcilerin oluşturduğu şirketlerdir.

Uluslar Üstü İşletmeler : “ Uluslar arası bir kuruluş tarafından kontrol edilen şirketlerdir”[6].

2. Sektörler Açısından İşletmeler


Bu ayırımda işletmeler yer aldıkları sektörler dikkate alınarak tasnife tabi tutulmuştur. Ekonomik sistem içerisinde en genel ayırım ile üç sektör vardır bunlar; üretim sektörü, ticaret sektörü ve hizmet sektörüdür.

Uygulamada işletmelerin çoğu yer aldığı sektöre göre isim alırlar.

2.1. Üretim İşletmeleri


Bu işletmeler üretim ile uğraşırlar. Bu tür işletmeler hammadde, yarı mamul yada mamul maddelerin üretimini gerçekleştirirler. Üretim; insanların ihtiyaç duydukları malları elde etmek için hammadde, yarı mamul ve mamuller kullanarak bunları mallara dönüştürme işlemidir. Bu işletmelerin özelliği çeşitli maddeler ve mallar elde etmek ve üretmekle meşgul olmalarıdır. Bu işletmelere imalathane, atölye, fabrika v.b. gibi isim verilir. Fabrika emek, makine ve diğer üretim faktörlerinin bir araya geldiği ekonomik ünitedir. Fabrika çevreden bilgi, enerji, hammadde v.b. gibi girdileri çeşitli işlemlere tabi tutarak çevreye mal olarak verir.

Üretim işletmeleri kendi aralarında;

q  Genetik İşletmeler.

q  Eksratif İşletmeler.

q  Sanayi İşletmeleri.

q  İnşaat İşletmeleri.

Olarak dört gruba ayrılır.

2.1.1. Genetik İşletmeler


Tarımsal ürünlerin üretimiyle ilgili olan işletmeler olarakta isimlendirilirler. Bu tür işletmeler tarla ve bahçe bitkileri, hayvancılık, bahçecilik, ormancılık ürünlerinin üretimiyle ilgilidirler.

2.1.2. Eksratif İşletmeler


Bunlar hammadde üreten işletmeler olarakta tanımlanırlar. Bu tür işletmeler madenlerin ve minerallerin doğadan çıkarılması konusunda faaliyet gösteren işletmelerdir . Maden, taş ocakları, petrol çıkarılması v.b. gibi işletmeler.

2.1.3. Sanayi İşletmeleri


Bu tür işletmeler yarı mamul ve mamul maddelerin üretimini gerçekleştirirler.

Bu işletmeler kendi aralarında bir ayrıma tabi tutulacak olursa;

2.1.3.1. Analitik Sanayi İşletmeleri


Tek bir hammaddeyi veya yarı mamulü değişik yollarla çeşitli veya farklı mamullere  dönüştüren işletmelerdir. Örneğin ham petrolden benzin, mazot, dizel yağı, fueloil elde edilmesidir.

2.1.3.2. Sentetik Sanayi İşletmeleri


Sentez yoluyla faaliyet gösteren işletmelerdir. İki veya daha çok hammadde veya mamulü bir araya getirerek tek ürün elde ederler. Diğer bir ifade ile yeni bir ürün elde etmek için hammadde parçalarını bir araya getirirler. Örneğin; plastik endüstrisi, boya, sabun, kozmetik endüstrileri gibi.

2.1.3.3. Montaj Sanayi İşletmeleri


Değişik mamul parçalarını bir araya getirerek tek bir malın üretimini gerçekleştiren işletmelerdir. Örneğin; otomobil, buzdolabı.

2.1.3.4. Birleştirilmiş ( Entegre ) Sanayi İşletmeleri


Birbirinden değişik üretim işlemlerini yerine getiren işletmelerdir. Entegre sanayi işletmelerinde hammadde yarı mamule dönüştürüleceği gibi fabrikasyon işlemi de gerçekleştirilebilir. Örneğin; pamuk önce ipliğe, sonra kumaşa dönüştürülebilir. Veyahut ta kumaşı elbiseye dönüştürebilir.

2.1.4. İnşaat İşletmeleri


İnşaat ile ilgili işletmeler olup; bina, yol, köprü, baraj, liman gibi işlerin gerçekleştirilmesi için faaliyet gösterirler.

2.2. Hizmet İşletmeleri


İnsan ihtiyaçları sadece mal üretimiyle karşılanamaz. Mal üretiminde bulunmayıp, hizmet üretmek veya hizmet pazarlamak üzere faaliyette bulunan işletmelere hizmet işletmeleri adı verilir. Bu tür işletmeler hizmetlerini tüketicilerine sunabildikleri gibi diğer işletmelere de hizmet sunarlar. Üretimde malın kalitesini girdiler belirlerken hizmetin kalitesini de sunanlar belirlemektedir.  Bu nedenle hizmet işletmelerinin çoğu eğitimli ve profesyonel elemanları istihdam ederler.***

Hizmet işletmeleri çok değişik fonksiyonlara sahip olmaları nedeniyle kesin bir sınıflandırılmanın yapılması oldukça güçtür. Genel bir sınıflandırma  yapılacak olursa

q  Konaklama Hizmetleri : Otel, motel

q  Kişisel Hizmetler : Kuru temizleme, tamir, bakım.

q  Ticari Hizmetler : Muhasebe, mali danışmanlıklar

“ Hizmet sektörü üretimini diğer sektörlerden ayıran en önemli özellik, hizmet sektörleri mallarının maddi olmayan özellikleri, bu hizmetleri depolamadaki güçlük, tüketici ile üretici arasında direkt ekseriye yüz yüze ortaya çıkan değişimdir”[7]

q  Eğlence ve boş zamanları değerlendirme hizmetleri. ( Tiyatro, sinema, lunapark)

q  Sağlık hizmetleri; özel hastaneler.

q  Eğitim hizmetleri; özel okul, dershane.

q  Turizm hizmetleri.

q  Banka ve sigorta hizmetleri; sigortacılık, bankacılık hizmetleri.

q  Taşıma ve iletişim hizmetleri; yolcu taşıma, P.T.T.

q  Danışmanlık hizmetleri; mali, hukuki, ticari konularda danışmanlık hizmetleri.

“ Ülkede refah düzeyi yükseldikçe bu sektör işletmelerinin hizmetlerine olan talepte artar.”[8]

2.3. Ticaret İşletmeleri


Ticaret işletmeleri üretimden çok üretilmiş malların el değiştirmesiyle ilgilenirler. Ticaret işletmeleri üretici ile tüketici arasında yer alan aracı konumundadırlar. Bu sektörde yer alan işletmeler ekonomik malların toptan veya perakende satışı, depolanması dağıtımı, ulaşımı, sigortalanması ve finansmanı ile ilgili işleri yerine getirirler.

Gerek tüketim malları gerekse endüstriyel malların el değişimi toptancı ve perakendeci işletmeler tarafından yerine getirilir. Malların el değişimi yanında el değişim işlemlerinin yürütülmesine yardımcı olan işletmeler perakendeci işletmeler olarak tanımlanamaz.

Toptancılar maların mülkiyetini ve sahipliğe bağlı riskleri üstlerine alırlar. Kendi çıkarına ve menfaatine uygun olarak el değiştirme işlemine kar amacı ile katkıda bulunurlar. “ Toptancı işletmelerin temel özelliği, dağıtım kanalında kendilerinden sonra yer alan perakendecilere doğru hareketini sağlamaktır.”[9]

Perakendeci işletmeler ise; ekonomik malların tüketicilere ulaştırılmasında önemli rol oynarlar.  Perakendeci işletmelerin temel görevi tüketicilere doğru malların hareketini sağlamaktır. Perakendeciler tüketici, işletmeler ve kurumlara mal satarlar.

Ticaret işletmeleri iç ticaretle ve dış ticaretle ilgili işletmeler diye bir ayrıma tutulur. Dış ticaret ile ilgili işletmeler ekonomik maların ülke sınırlarından içeri girmesi ve çıkmasını sağlarlar.

Ekonomik malların el değişimine toptancı ve perakendeci işletmelerin yanında tellal, komisyoncular ve acenteler de katkıda bulunurlar.

Tellal tarafların karşı karşıya gelmelerine aracılık eden kişidir. Tellal bu işi kendine meslek edinen kimsedir.

Komisyoncu, kendi adına ve iş ilişkisi kurduğu kişinin hesabına eylem yapar. Komisyoncu mal alım satım işiyle uğraşır. Komisyoncu yaptığı işler için komisyon adı altında bir ücret alır. Komisyoncu ile tellallığı birbirinden ayıran en önemli fark, tellal sadece tarafları bir araya getirir. Komisyoncu ise kendi adına ve temsil ettiği kişi yada işletme adına hareket edebilir, sözleşme yapar, sözleşmenin borçlusu ve alacaklısı olabilir. Komisyoncu temsile yetkili olduğu kişinin emirleri doğrultusunda hareket eder.

Acente  ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık yapar yada işletme adına ve hesabına bu tür sözleşme yapar.

Komisyoncu ve tellalın işletme ile ilişkileri sürekli olmamasına karşın acentaların işlerinin sürekliliği söz konusudur.

Gerek toptancı gerekse perakendeci tellal, komisyoncu ve acente dağıtım sisteminin alt sistemleridir. Üreticiyle tüketici arasında aracılık görevini yerine getirirler. Aracılık faaliyetine ticaret adı verilir. Ticaret bir mala zaman, yer, fiziksel ve kimyasal olarak değer katma işidir. “ Ticaret bir mala, zaman, miktar ve mekan boyutlarından değer katma işlevidir.”[10]

Malların el değiştirmesinde görevlilerin ürünlerin fiyatlarının artmasına sebep oldukları iddia edilmesine karşın gerek toptancılar gerekse perakendeciler mülkiyetin değiştirilmesinde bazı işlevleri yerine getirirler.

Toptancılar üretici işletmelere göre daha uygun işletme maliyetleriyle malların dağıtımını sağlar. Ayrıca toptancılar “ İşgücü kaynağını en etkin biçimde kullanmak ve işgücü pazarlarıyla yakın ilişki kurmak isteyen bir üreticinin var olan dağıtım kolaylıklarından yararlanması daha anlamlıdır.”[11] Toptancılar satış fiyatını arttırmadan malların daha hızlı dağıtımını sağlarlar.

3. Büyüklüklerine Göre İşletmeler


İşletmeler büyüklük açısından da bir sınıflandırmaya tabi tutulabilir. Bu sınıflandırmaya göre büyüklük bakımından işletmeler büyük, orta boy ve küçük işletmeler olmak üzere üç gruba ayrılırlar. Büyüklük kavramı ile sanayileşme düzeyi, pazarın büyüklüğü, çalışılan sektörün ve işkolunun özellikleri, kullanılan teknoloji ve sermaye ile çalışan sayısı ifade edilmektedir.

Ülkelere göre büyüklük kavramı da değişmektedir. Örneğin Avrupa Topluluğu çalışan sayısını dikkate alarak büyük, küçük ve orta bor, mikro işletmeler olarak üçlü sınıflandırmıştır.

Büyük işletmeler 500 ve daha fazla personel istihdam eden işletmeler, 10 – 499 arasında personel çalıştıran işletmeler küçük ve orta boy işletme, 1 – 9 arasında personel istihdam eden işletmeler mikro işletme kabul edilmiştir. OECD ise büyüklük bakımından işletmeleri:

500 ve daha fazla işçi çalıştıranlar büyük işletme.

100 – 499 Arası orta ölçekli işletme.

20 – 99 Arası küçük ölçekli işletme.

20’den az işçi çalıştıran işletmeler ise çok küçük işletme olarak tanımlanmaktadır.

İşletmelerin büyüklüğünü ölçmede kantitatif ve kalitatif ölçüler kullanılır. Bu ölçüler ülkeden ülkeye farklılık arz etmektedir.

a)      Kantitatif ( Sayısal ) Ölçüler :

Bu ölçülerin başlıcaları;

q  Personel Sayısı.

q  Cirosu

q  Sermayesi

q  Kapasitesi

q  Personele ödenen ücretlerin miktarı

q  Üretim miktarı

q  Makine parkının büyüklüğü

q  Aktif kıymetlerinin toplamı

Bu ölçütler temel ölçütler olarak ta ifade edilir. İşletme büyüklüğünü belirlemede yukarıdaki ölçülerden yalnızca biri kullanılabileceği gibi bir kaçı da bir arada kullanılabilir.

Bu ölçüler içerisinde en fazla kullanılanı personel sayısıdır.

b)      Kalitatif ( Niteliksel) Ölçüler:

İşletme büyüklüğünü belirlemede sayısal olmayan ölçütlerde kullanılabilir. “ Bu ölçütler sosyal ölçütler olarakta ifade edilir.”[12]

Bu ölçüler aşağıdakilerdir.

q  İşletmenin yönetim biçimi ( Patron – Yönetici, profesyonel yöneticiler)

q  Çalışmaların yerel pazarlarda yapılması

q  Bireysel olarak, işletmenini çalıştığı işkolu içerisinde küçük bir pazar payına sahip olması.

q  Sermayesinin tamamı veya büyük bir bölümünün işletme sahibi tarafından karşılanması.

q  Üretim faktörlerinden sermaye ve emek faktörlerinin üretim içindeki payı.

q  Sermaye piyasasından sermaye elde etme imkanı.

q  Alım satımda pazarlık gücünün az olması.

q  Talep ve Pazar konusunda çok esnek olmak.

“Yukarıda sayılan faktörlerden ilk dört özellikten en az ikisine sahip olan işletmeler küçük işletme kabul edilmelidir”[13].

3.1. Küçük İşletmeler


3.1.1. Küçük İşletmelerin Kuruluş Nedenleri


Genellikle perakende, hizmet, inşaat, toptancı ve üretim işiyle uğraşan küçük işletmeler aşağıdaki nedenlerle kurulabilir.

q  Bağımsız çalışma isteği.

q  Başka alternatiflerinin olmayışı.

q  Sermayenin az olması.

q  Sosyal saygınlık.

q  Gelecekte zengin olma arzusu.

Küçük işletmeler fonksiyonları nedeniyle ekonomik yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biridir. “Küçük işletmeler büyük işletmeleri destekleyen ve tamamlayan bir görev üstlenmişlerdir”[14]

3.2.2. Küçük İşetmelerin Özellikleri ve Üstünlükleri


q  Küçük işletmeler tüketici isteklerine daha uygun faaliyette bulunurlar. Nedeni ise küçük işletmeler büyük yatırım ve teknoloji gerektirmediğinden üretimleri esnektir.

q  Üretim maliyetleri düşüktür.

q  Yönetimi kolaydır.

q  Depolama ve dağıtım sorunları yoktur.

q  Tüketiciyle bütünleşmeleri kolaydır.

Bunların yanında küçüklük nedeniyle işletmelerin sakıncaları da olabilir. Bunlar;

q  Sermayenin sınırlı olması

q  Sağlıksız büyüme

q  Kötü yönetim

Küçük işletmelerle aile işletmeleri de karıştırılmaktadır. Her küçük işletme aile işletmesi olamayacağı gibi, her aile işletmesi de küçük işletme değildir. Nitekim ülkemizde aile işletmesi olup ta uluslar arası işletme olan bir çok büyük işletme vardır.

Bir işletmenin aile işletmesi olup olmadığını belirleyen bazı özellikler aşağıdakilerdir[15].

q  Aileden en az iki kuşağın işletmenin yönetimiyle ilgilenmiş olması gerekir.

q  Aile bağları, başka faktörler yanında yönetimden kimin sorumlu olacağını belirler.

q  Şimdiki veya önceki yöneticilerin çocukları işletmenin yönetiminde görev alırlar.

q  İşletmenin ismi ve prestiji aile ile birlikte gelişir.

q  Aile üyelerinin işletmedeki görevleri, onların aile içindeki durumlarını da etkiler.

3.2. Büyük İşletmeler


Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin yükselmesinde rol oynayan büyük işletmeler ekonominin temel taşlarını oluştururlar. Endüstriyel gelişmelere paralel olarak işletmelerin sermayesi, üretimi ve çalışanların sayısı da artmaktadır. Bir ekonomi içerisindeki küçük ve orta boy işletmelerin amaçları da gelişip büyümektedir.

3.2.1. Büyük İşletmelerin Özellikleri ve Üstünlükleri


q  Geniş çaplı üretimde bulunurlar. Bu da üretimin nitelik ve niceliğini arttırır.

q  Rasyonel yönetim anlayışı hakimdir.

q  Üretilen mallarda standardizasyon kolaylıkla sağlanır.

q  Kredi sağlamaları kolaydır.

q  Rekabet imkanları fazladır.

q  Düşük Maliyetle çalışırlar.

3.2.2. Büyük İşletmelerin Sakıncaları


q  Tüketicilerin istekleri zamanla değişir. Büyük işletmeler yeni tüketici isteklerine uyumda güçlük çekerler.

q  Sabit masraflarının büyük olması nedeniyle, talepte azalma olduğu dönemlerde zorluk çekerler.

q  Büyük işletmelerde personelin fazla olması nedeniyle çalışanlar arasında koordinasyon ve insan ilişkileri zayıftır.

q  Büyük işletmelerin rekabeti ortadan kaldırmak için gizli ve açık anlaşmalar yapmaları mümkündür.

q  Yönetim oldukça zordur.

q  Yöneticilerle yönetilenler arasında yüz yüze ilişki yoktur. Bu da motivasyon ve iletişimi olumsuz etkiler.

3.3. İşletmelerin büyümesi


İşletmeler de insanlar gibi doğup, gelişir, büyürler, yaşlanırlar ve ortadan kalkarlar.

İşletmeler kuruluş yıllarında ekonomik faaliyet içerisinde yerlerini alırlar. Piyasada kabul gördükleri an kök salıp tutunarak gelişmeye başlarlar. İşletmenin büyümesi dış ve iç büyüme olarak iki başlık altında incelenir.

3.3.1. İç Büyüme


3.3.1.1. Fiziksel Büyüme


İşletmenin sahip olduğu bina ve tesisler olarak büyümesidir. “İşletmenin bina ve tesisler olarak büyümesi ve daha geniş bir alanda üretim eylemlerini gerçekleştirmesi fiziksel büyüme olarak tanımlanabilir[16]

İşletmeler kuruluşta fiziksel büyümeyi dikkate alarak geniş bir alanda kurulurlar. Zaman içerisinde fiziksel büyümelerini gerçekleştirirler.

3.3.1.2. Ekonomik Büyüme


İşletmenin ekonomik olarak büyümesi tesis, bina gibi fiziksel araçlara kendi sermayesi ile finanse etmesidir. Diğer bir ifade ile pasif kalemde yer alan sermaye içerisinde öz sermaye oranının yüksek olması. Borçların az olmasıdır. Kendi öz kaynakları ile işletmenin mevcut üretim kapasitesinin arttırılması ekonomik büyümedir. Ekonomik büyüme fiziksel büyümeye olanak sağlar.

3.3.1.3. Örgütsel Büyüme


İçsel büyümenin ortaya konulmasının bir diğer yolu ve örgütsel diğer bir ifade ile yapısal büyümedir. Örgütsel büyüme; işletmenin uzmanlaşması sonucu işlerin ilgili birimlerce yapılması, birimler arası koordinasyonun sağlanması, yetki devredilmesi ve haberleşme gibi süreç ve fonksiyonların gelişmesi örgütsel büyümenin göstergeleridir.

Örgütsel büyüme işletmede işlerin etkin ve verimli olarak yerine getirilmesine olanak sağlar.

3.3.1.4. Sosyal Büyüme


İşletmenin beşeri sermayesi olan çalışanlarla ilgili olan sosyal büyüme örgüt içerisinde eleman sayısının artışı olarak tanımlanır. “İşletmede beyaz yakalılar olarak teknik ve idari personel ile mavi yakalı olarak bilinen işçi sayısının artması anlamına gelir”[17]

Ayrıca sosyal büyüme işletmenin çevreyle olan ilişkilerinin gelişmesi de sosyal büyümenin göstergesidir.

3.3.2. Dış Büyüme


İşletmelerin aralarında sürekli veya süreksiz ve yazılı ve sözlü olarak yapmış oldukları anlaşmalar ve birleşmeler dış büyüme olarak ifade edilir. İşletmeler kendi aralarında yatay dikey ve ekonomik birlikler olarak ifade edilen şekillerde birleşirler. Ekonomik birlikler olarak oluşan ekonomik birlikle ekonomik birleşmeler açısından işletmelerin sınıflandırılmasında açıklandığı için ayrıca burada tekrarlanmayacaktır.

3.3.3. Yatay ve Dikey Büyüme


İşletmelerin büyümelerinin diğer bir şekli de yatay ve dikey büyümedir.

3.3.3.1. Yatay Büyüme


Aynı tür mal yada hizmeti üreten işletmelerin değişik nedenlerle kendi aralarında birleşmeleri yatay büyüme olarak tanımlanır.

“Aynı üretim dalında mal ve hizmet üreterek yeni yatırımlar yaparak, aynı üretim dalında üretim yapan başka işletmelerle birleşilerek veya onları ele geçirerek işletmenin büyütülmesine yatay büyüme adı verilir”[18]

Örneğin cam üreten işletmelerin birleşmesi.

Yatay büyümenin yararları aşağıdaki gibi özetlenebilir.

q  Yatay olarak büyüyen işletmenin pazarı büyümüş, pazardaki hakimiyeti artmıştır.

q  Sermayesi güçlenmiş

q  Rakiplerini ortadan kaldırmışlardır.

q  Rasyonel çalışmayan birimler ortadan kaldırılır.

Yatay büyümenin sakıncaları ise;

q  Bürokrasi artar,

q  Yönetim giderleri artar,

q  Rekabetin ortadan kalkması dinamizmi azaltır.

q  Yatay büyüme sonucu kazanılan büyüklük ekonomik güç yanında politik güç oluşturur.

3.3.3.2. Dikey Büyüme


Birbirini izleyen yada birbirini tamamlayan nitelikte üretim yapan işletmelerin çeşitli anlaşmalar ve birleşmeler yaparak büyümeyi dikey büyüme olarak tanımlayabiliriz. Örneğin kibrit üreten işletme.

Dikey büyüme iki şekilde olabilir. İleriye doğru ve geriye doğru büyüme.

Geriye doğru büyüme; işletmelerin kendilerine hammadde, yada ara mal veren bir başka işletmeyle birleşmesidir.

İleriye doğru büyüme ise; işletmelerin ürettikleri mali satın alan işletmelerle birleşmeleri ileriye doğru büyüme olarak tanımlanır.

İşletmeler dikey olarak büyümede hem geriye doğru  büyüme hem de ileriye doğru büyümeyi birlikte gerçekleştirebilirler.

3.3.4. Optimal Büyüklük (En Uygun Büyüklük)


İşletmeler rasyonel kararlar almak zorundadırlar. Yaşamlarını sürdürmeleri alacakları kararların rasyonelliğine bağlıdır. İşletmelerin büyümeleri optimal olmaları hem kendileri açısından hem de ülke ekonomisi açısından önemlidir.

İşletmeler mal ve hizmet üretirken maddi ve manevi fedakarlıklar yaparlar. Bu fedakarlık işletmecilikte maliyet veya masraf olarak ifade edilir.

Optimal büyüklüğün ne olduğunun anlaşılması için ortalama maliyet ile marjinal maliyet kavramlarının açıklanması gerekir.

Ortalama maliyet; toplam maliyetin üretimi miktarına bölünmesi ile elde edilir.

Toplam maliyet ise sabit ve değişken giderler toplamıdır.

Marjinal maliyet, en son üretilen birimin maliyetidir. “Marjinal maliyet, üretimdeki bir birimlik artışın sonucu oluşan maliyet giderleri artışını ifade eder”[19]

Bu açıklamamızı sayısal bir örnekle devam ettirelim. X firması ütü üretimi yapmaktadır.

 


 

 


1                                      4,90                                      4,90

2                                      7,14                                      3,58

3                                      9,12                                      3,04

4                                    10,84                                      2,71

5                                    12,55                                      2,51

6                                    14,46                                      2,41

7                                    16,94                                      2,42

8                                    20,08                                      2,51

9                                    24,21                                      2,69

10                      29,54                                      2,95

Tablo 4Ortalama Maliyet Tablosu

Marjinal maliyet hesaplamaları; marjinal maliyetin en son üretilen birimin maliyeti olduğuna göre


 

 


1                                      4,90               4,90                 4,90

2                                      7,14               3,58                 2,24

3                                      9,12               3,04                 1,98

4                                    10,84               2,71                 1,72

5                                    12,55               2,51                 1,71

6                                    14,46               2,41                 1,91

7                                    16,94               2,42                 2,48

8                                    20,08               2,51                 3,14

9                                    24,21               2,69                 4,13

10                      29,54               2,95                 5,33

Tablo 5 Marjinal Maliyetlerin Analizi

Örneğimizde işletme hangi üretim miktarlarındaki büyümenin optimalliğini araştıracak olursa ortalama maliyetin marjinal maliyete eşit veya en yakın olduğu üretim miktarı masrafları optimum kılan miktardır.

7 ütü üretimi en uygun üretim miktarıdır. Tablo 2’de görüleceği gibi.

Firmanın 2 ütü için maliyeti

=2,24

Firma bir ütü üretmek için 4,90 TL harcayacaktır. Ancak iki ütü üretmek için 4,90x2=9,80 milyon değil ek 2,24 milyon liralık maliyete marjinal maliyet denir.

4. yasalar bakımından işletmeler


Ülkemizde özel işletmeler genellikle gerçek kişi işletmeleri ve özel hukuk tüzel kişi işletmeleri olarak genellikle iki ana başlık altında sınıflandırılmıştır.

4.1. gerçek kişi işletmeleri


Gerçek kişi işletmeleri tek kişi işletmesi ve adi şirket olarak iki bölüme ayrılabilir. Ama tek kişi işletmesi için geçerli olan genel hükümler adi şirket işletmeleri için de geçerlidir.

4.1.1. Tek Kişi İşletmesi


Tek kişi işletmeleri en eski, en basit ve en çok görülen işletme biçimidir. Tek kişi işletmelerinin sahibi tektir ve bu kişi aynı zamanda işletme faaliyetleriyle ilgili her türlü kararları alan, uygulayan ve denetleyen kişidir. Yani işletme sahibi tek yetkili ve sorumlu kişidir.

4.1.2. Adi Şirket İşletmesi


Borçlar kanunun 520. maddesindeki adi şirket tanımı şöyledir: “Şirket, bir akittir ki onunla iki veya daha ziyade kimseler, emeklerini ve mallarını müşterek bir gayeye erişmek için birleştirmeyi üstlenirler. Bir şirket, Ticaret Kanununda tarif edilen şirketlerin belirgin vasıflarını haiz değilse adi şirket sayılır.”

Adi şirketlerde tüzel kişilik söz konusu değildir. Yani adi şirketler gerçek kişi ortaklığıdır. Ayrıca adi şirketler sadece kar amacıyla kurulmayabilmektedir..

Borçlar kanunumuzda adi ortaklık anlaşmasının ne şekilde olacağı belirtilmemiştir. Anlaşma yazılı olabileceği gibi sözlü de olabilmektedir.

Ortakların koyacağı sermaye para, emek yada mal olabilmektedir. Ayrıca ortakların koyacağı sermayenin miktarı ne olursa olsun her ortağın kar ve zarar payları eşittir.

4.2. özel hukuk tüzel kişi işletmeleri


4.2.1. Şahıs Şirketleri


4.2.1.1. Kollektif Şirketler


Ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla gerçek kişiler arasında kurulan ve ortaklardan hiç birisinin sorumluluğu şirket alacaklarına karşı sınırlanmamış olan şirket kollektif şirkettir. (T.T.K.M.153)

Kollektif şirketler sadece gerçek kişiler tarafından kurulabilmektedir ve an az iki kişi tarafından kurulurlar. Kollektif şirketlerde şirket ortaklarının sorumlulukları sadece koydukları sermaye ile sınırlı değildir. Tüm mal varlıkları ile sorumludurlar.

Kollektif şirket kurabilmek amacıyla yazılı bir sözleşme yapılması ve bu sözleşmenin noter tasdikli olması zorunludur.Kollektif şirketler tüm ortaklar sözleşmede belirtilmedikçe tüm ortaklar tarafından yönetilmektedir. Eğer sözleşmede belirtilirse yönetim bir veya birkaç ortağa bırakılabilmektedir.

4.2.1.2. Komandit Şirket


“Ticari bir işletmeyi bir ticari unvan altında işletmek amacıyla kurulan ve şirket alacaklarına karşı ortaklarından bir veya bir kaçının sorumluluğu sınırsız diğer ortak veya ortakların sorumluluğu belirli bir sermaye ile sınırlanmış olan şirket, komandit şirkettir”[20]

Komandite ve komanditer olmak üzere iki tip ortak vardır. Komandite ortağın sorumluluğu sınırsızdır. Komanditer ortağın sorumluluğu ise koyduğu sermayeyle sınırlıdır.

Komandit şirketler adi komandit ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket olmak üzere iki türlüdür. Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler yasal açıdan anonim şirketlere benzemektedir.Adi komandit şirketler ise kollektif şirketlere benzemektedir.

Komandit şirketlerde ortaklar tüzel kişi olabilirler fakat komandite ortak olamazlar. Sadece gerçek kişiler komandite ortak olabilirler.

Adi komandit şirketler en az iki kişi ile kurulurlar. İkiden fazla kişi ile kurulan komandit şirketlerde birden fazla komandite ortak olabilmektedir. Komanditer ortak sermaye olarak şahsi emeğini ve ticari itibarını koyamaz.Komandite ortak alacaklara karşı tüm mal varlığı ile sorumlu iken komanditer ortak sadece koyduğu sermaye ile sorumludur.

4.2.2. Sermaye Şirketleri


4.2.2.1. Anonim Şirketler


Anonim şirket, bir ünvana sahip esas sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan ve borçlarından ötürü yalnız mal varlığı ile sorumlu bulunan şirkettir. (T.T.K.M.269)

T.T.K.45. Maddesine göre gerçek kişinin adı anonim şirket unvanında bulunabilir. Bir anonim şirketin kurulabilmesi için gerçek veya tüzel en az 5 ortağın bulunması gerekmektedir. En az 5 milyar TL sermaye ve ana sermayenin de en az 25 milyon TL olan hisselere bölünmesi gerekmektedir. Ortaklar pay karşılığı olarak para veya mal vermeyi taahhüt ederler.

Anonim şirketler ani ve tedrici olarak iki şeklide kurulur. Ani kuruluşta şirket payları kurucular tarafından tamamen taahhüt edilir. Tedrici kuruluşta ise sermaye payının en az yüzde 10’nu kurucular tarafından taahhüt edilir geri kalan kısmı ise hisse senetleri halka satılarak karşılanır.

Anonim şirketlerde ortakların şirketi topluca yönetmesi mümkün değildir. Bu yüzden yönetim işi profesyonellere bırakılır.Anonim şirketler pay sahiplerinden oluşan genel kurulun seçtiği ve en az üç kişiden oluşan yönetim kurulu tarafından yönetilir. Yönetim kuruluna seçilen kişiler pay sahibi olmalıdır. Eğer pay sahibi değilse ancak pay sahibi olduğunda görevine başlayabilmektedir. Şirket genel müdürü yönetim kuruluna bağlı olarak yönetim ve uygulama için atanmaktadır. Şirket genel müdürü ana sözleşme uyarınca, genel kurulca veya yönetim kurulunca atanmaktadır. Şirket müdürü ve diğer müdürler yürütme organı görevini üstlenmektedir. Bu kişiler yönetim kuruluna, hisse sahiplerine ve alacaklılara karşı sorumludurlar.

Anonim şirketlerin denetimi denetçiler tarafından yapılmaktadır. Denetim en az bir en fazla beş kişiden oluşmaktadır.

Anonim şirketler, çok sayıda insanın küçük tasarruflarının toplanmasını ve büyük sermayeli şirketlerin kurulmasını sağlarlar. Fakat bu daha çok sermaye piyasasının gelişmiş olduğu ülkelerde görülmektedir. Anonim şirketler halka açık şirketler olduğu halde ülkemizde ve bir çok ülkede anonim şirket olarak kurulan işletmeler genellikle aile veya şahıs işletmeleridir.

Anonim şirketlerin sağlamış olduğu çeşitli avantajları ve sakıncaları bulunmaktadır. Anonim şirketlerin avantajları;

q  Ortakların sorumlulukları sermaye payları ile sınırlı bulunmaktadır.

q  Şirket yönetimi genellikle profesyonel yöneticilerle gerçekleştirilir.

q  Şirketin veya hisselerin satışı kolaydır ve şirket uzun süre yaşayabilir.

q  Büyüme olasılığı yüksektir.

q  Büyük olmanın sağlamış olduğu avantajlardan yararlanır.

Sakıncaları ise;

q  Anonim şirketlerin kuruluş süreci karmaşıktır.

q  Kanun hükümleri ve formaliteleri içinde hareket serbestliği sınırlıdır.

q  Bazı durumlarda kredi bulma konusunda sıkıntı çekebilir.

q  Anonim şirketlerin yönetimi küçük işletmelere göre daha zordur.

4.2.2.2. Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket


Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket, sermayesi paylara bölünen ve ortaklarından bir veya bir kaçı şirket alacaklılarına karşı bir kollektif şirket, diğerleri bir anonim şirket ortağı gibi sorumlu olan şirkettir.

Sınırsız sorumlu olan ortaklara komandite, şirkete katıldıkları pay oranında sorumlu olan kişilerde komanditer ortak denir. Komanditer ortaklar alacaklara karşı sorumlu değildir; sadece şirkete karşı sorumludurlar.

Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketin kurulabilmesi için en az beş ortak olması gerekmektedir ve en az birisinin komandite olması zorunludur.

4.2.2.3. Limited Şirket


“İki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, ortaklarının sorumluluğu, koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı, esas sermayesi belirli olan şirkete limited şirket denir”[21]

Limited şirketlerde ortakların sayısı ikiden az ve eliden çok olamaz.(T.T.K.M.504) Ana sermayenin en az 500 milyon TL olması zorunludur.

Ortakların sorumluğu taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıdır.

4.2.2.4. Kooperatif


Tüzel kişiliğe sahip olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler ile özel idareler, belediyeler, köyler dernekler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli teşekküllere kooperatif denir. (Kooperatifler K.M.3)

5. üretilen mal cinsine göre işletmeler


5.1. dayanıklı mal üreten işletmeler


Bu ürünler tüketiciler tarafından uzun süre kullanılırlar. Sıklıkla satın alınmazlar ve genellikle büyük harcama gerektiren ürünlerdir. Bu ürünleri üreten işletmeler dayanıklı mal üreten işletmeler olarak adlandırılırlar. Örneğin, beyaz eşya olarak tabir edilen buzdolabı, çamaşır makinesi, veya otomobil, halı vb.

5.2. Dayanıksız mal üreten işletmeler


Dayanıksız mallar tüketiciler tarafından sıklıkla ve ucuza satın alınırlar ve hemen tüketilen malları üreten işletmelerdir. Örneğin, yiyecek ve içecek maddeleri, temizlik ürünleri, vb.

5.3. Tüketim malı üreten işletmeler


Tüketim malları, son el olarak tüketilen mallardır. Tüketiciler bu malları kişisel yada ailesel gereksinimlerini karşılamak için satın alırlar. Örneğin, kıyafetler, okul eşyaları, vb.

5.4. Endüstri malı üreten işletmeler


İşletmeler tarafından üretilen fakat son el olarak tüketiciler tarafından değil de bir başka mal üretmek üzere satın alınırsa bu mallara endüstri malı adı verilir ve bunları üreten işletmelere de endüstri malı üreten işletmeler adı verilir. Endüstri malları ara mal olarak da isimlendirilirler. Ara mallar üreten işletmeler için mamul, bunları satın alanlar için ise hammadde veya yarı mamuldür.

6. Ekonomik Birleşmeler Açısından İşletmeler

Ekonomik birleşmeler açısından işletmelerin sınıflandırılmasında kriter işletmelerin ekonomik olarak birleşmeleridir. Bu birleşmeler aşağıda açıklanacağı şekilde olabilir.
Ekonomik birleşmeler süreli ve süreksiz olabilir. Bu birleşmelerin ana amacı ekonomiktir. Bu birleşmelerde işletmeler hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını koruyabildikleri gibi hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını kaybedebilirler. Bu birleşmelere ülkenin yasaları da imkan verebilmelidir.
İşletmelerin aralarında anlaşma yapmalarını şu başlıklar altında toplayabiliriz.
q  Pazardaki rekabeti ortadan kaldırmak. Liberal ekonomilerde temel kural rekabettir. Diğer bir ifade ile serbest pazar piyasasında rekabet esastır. Rekabeti ortadan kaldırmanın tek yolu işletmelerin kendi aralarında anlaşmalarıdır.
q  “Ekonomik birlik oluşturmanın bir başka nedeni, birleşmenin yarattığı sinerjidir.”[1] Sinerji bir bütünün parçalarından elde edilen değer o parçaların ayrı ayrı getireceği değerlerin toplamından fazla olmasıdır.
q  Satış ve tedarik fonksiyonlarının birlikte yerine getirilmesidir.
q  Büyük işlerin birleşerek yerine getirilmesi.
q  Genellikle maliyeti çok yüksek olan AR-GE faaliyetleri için birlikte hareket etmek.
q  Vergi kanunlarındaki bazı kolaylıklardan birlikte yararlanmak.
q  İşletmelerin ortak menfaatlerinin üçüncü şahıslara karşı birlikte korunması.
q  İşletmelerin birleşmesinde diğer bir etken ise maliyetleri aşağı çekebilmektir. Buda işletmelerin birleşmeleri ile mümkündür.
Her çeşit birleşme ilgili işletmelerin piyasadaki durumlarını değiştirmek ve güçlendirmek amacı ile yapılır. İşletmelerin ekonomik açıdan veya diğer açılardan birleşmeleri çeşitli şekillerde olur.

6.1. Centilmen Anlaşması Yapan İşletmeler

Rekabeti ortadan kaldırmak veya rekabeti kendi işletmeleri yararına kullanmak için işletmelerin aralarında yaptıkları yazılı ve sözlü anlaşmalara centilmenlik anlaşması denir. Bu anlaşmalar taraflara yaptırım getirmez sadece centilmenliğe dayanır. Bu nedenle kolayca bozulabilir.

6.2. Konsorsiyum

Konsorsiyum kelime olarak tek yönetim altında toplanma demektir. İki veya daha çok işletmenin hukuksal ve ekonomik bağımsızlıklarını ortadan kaldırmaksızın geçici olarak aralarında yapmış oldukları anlaşmalara konsorsiyum denir. İşletmeler tek başlarına yapamayacakları büyük işleri yapmak, riski dağıtmak için konsorsiyum yaparlar. Birlikte yaptıkları projenin tamamlanmasıyla anlaşma kendiliğinden sona erer.

6.3. Korner

Spekülatif amaçla taşınır malların depolanması ve ileride satışa sunmak amacıyla yapılan anlaşmalardır. “Borsalarda taşınır malların spekülasyonunu gerçekleştirmek ve sürdürmek amacıyla kurulurlar”[2]
Korner yapan işletmeler ilgili malın piyasadaki fiyatının yükselmesine, hiç olmazsa düşmesi önlenir. Korner anlaşmaları genel olarak fazla kar elde etmek veya karın azalmasını önlemek amacıyla yapılması yanında piyasayı düzenlemek amacıyla da yapılabilir.

6.4. Konsern

İki veya daha fazla işletmenin ekonomik ve teknik yapılarını güçlendirmek amacıyla yapmış oldukları anlaşmalardır. İki veya daha çok işletmenin mali ve teknik yönden daha güçlü olmak için bir araya gelmeleridir.
Konsern üyesi işletmeler hukuki yönden bağımsızlıklarını korumalarına karşın ekonomik bağımsızlıklarını kısmen veya tamamen kaybederler. Konsernlerin kartel anlaşmalarının yasaklandığı ülkelerde geliştiği görülmektedir.

6.5. Kartel

Aynı iş kolundaki işletmelerin pazarı etkilemek rekabeti ortadan kaldırmak veya azaltmak amacıyla bağımsız yasal ve ekonomik varlıklarını korumak kaydıyla yapmış oldukları birleşmelerdir. Kartel kurulmasının temel amacı işletmeler arası rekabeti ortadan kaldırmak kartele dahil işletmelerin karlılığını arttırmaktır. Kartel kapsamına alınan işletmeler ortak bir fiyat ve üretim politikasını kabul etmek zorundadırlar. Kartele katılan işletmeler iç işlerinde bağımsız, dış ilişkilerinde bazı sınırlandırmaları kabul etmişlerdir.
Kartellerin en önemli özellikleri şunlardır:
q  Kartel tek bir işletme olmayıp, aynı iş kolunda faaliyet gösteren işletmeler topluluğu olup devamlılığı vardır.
q  Aynı iş kolunda çalışan işletmeler arasında rekabeti ortadan kaldırıp bir tekel oluşturur.

6.5.1. Kartel Çeşitleri

Uygulamada değişik kartel çeşitlerine rastlamak mümkündür. Kartellerin en önemlileri aşağıdakilerdir.

6.5.1.1. Miktar Kartelleri

Uygulamada kontenjan kartelleri olarakta tanımlanırlar. Kartele dahil işletmelerin üretimini ve satışını miktar olarak sınırlayan kartellerdir. Mal üretimini sınırlamak fiyatın yükselmesine veya en azından sabit kalmasına yardımcı olur. Bu sayede karın artması sağlanmış olur. Örneğin OPEC.

6.5.1.2. Fiyat Kartelleri

Bu tür karteller ; kartele üye işletmelerin kendi aralarında fiyat rekabetini önlemek amacıyla kurulurlar. Bu tür kartelin esasını ilgili işletmelerin ürünlerini belirli bir fiyattan aşağı satmamak vaadinde bulunmalarıdır.

6.5.1.3. Satış Karteli

Uygulamada en fazla rastlanılan kartel tipidir. “En tipik ve en katı kartel tipidir”[3]. Bu anlaşma kapsamına giren işletmeler ürünlerini bağımsız olarak satamazlar. Ürettikleri ürünleri kartelin kurduğu satış örgütü aracıyla yaparlar Bu tür kartellere pazarlama kartelleri de denir. Bu tür karteller sadece üretim ile ilgilenirler satış organizasyonuna gitmezler. Üretim miktarı kartel tarafından üretim işletmelerine bildirilir. İşletmeler, bildirilen miktarda üretim yaparlar. Satış işletmelerince sağlanan kar ilgili işletmelere dağıtılır. Bu tür kartellerde fiyat saptamalarında en yüksek maliyetle çalışan işletmenin fiyatları dikkate alınır.
Bu tür kartellerin esas amacı rekabeti önlemektir.

6.5.1.4. Pazarlama Bölgesi Kartelleri

İşletmeler faaliyet gösterecekleri bölgeleri kendi aralarında paylaşmak üzere anlaşırlar. Bu anlaşma gereği her işletme kendi bölgesinde satış yapar.

6.5.1.5. Satın Alma Kartelleri

Aynı hammaddeyi kullanan işletmeler arasında kurulur. Bu tür kartellerin kuruluş nedeni aynı hammaddeyi veya yarı mamulü kullanan işletmelerin mal alımlarında aralarında oluşabilecek rekabeti ortadan kaldırmaktır. Ayrıca hammadde ve ana malları düşük fiyatla alınmasına yardımcı olur.

6.5.2. Kartellerin Yararları ve Sakıncaları

Kartellerin başarılı olmaları o sektördeki işletmelerin yarısından fazlası ile anlaşma yapıldığında gerçekleşir. “Kartel üyelerinin pazarda belli ölçüde monopol oluşturacak güce sahip olmalarına bağlıdır”[4]

6.5.2.1. Kartellerin Yararları

q  Üretim maliyetlerini düşürürler. Karteli oluşturan işletmelerin kendi aralarında bilgi alışverişi sonucu rasyonelleşme söz konusu olur, standartlaşma nedeniylede maliyetler aşağı çekilir. Ayrıca AR-GE giderleri ile patent giderleri de azalır.
q  Tekel oluştuğu için rekabet oluşmaz bu da reklam ve satış giderlerinin yok denecek kadar az olmasını sağlar.
q  Bilgi toplamaları ve bilginin iyi kullanılması sonucu ekonomik riskler azalır.

6.5.2.2. Kartellerin Sakıncaları

q  Fiyat arz ve talebe göre değil, kartellerin kararları sonucu oluşur. Genellikle fiyatları yüksek olarak belirler.
q  Malın kalitesinde etkili olurlar.
q  Kalitesiz malları yüksek fiyata satabilirler.
q  Müşterilerine baskı yapabilirler.
q  Kullanacakları hammadde ve yarı mamulleri çok düşük fiyata sağlarlar. Bu da üreticiler açısından sakıncalıdır.
q  Kartel dışındaki firmaların piyasadan çekilmelerine sebep olurlar.

6.5.3. Konsernlerin Kartellerden Farkları

q  Konsern kapsamına giren işletmelerin ekonomik bağımsızlıkları tamamen kaybetmelerine karşın karteli oluşturan işletmelerin ekonomik bağımsızlıkları devam eder.
q  Konsern az sayıda işletmeden oluşurken karteller çok sayıda işletmeden oluşur.
q  Konsernler daha çok finansal üretim ve örgütlenme konularında anlaşırlarken, karteller ağırlıklı olarak pazarlama konularında anlaşırlar.

6.6. Tröst

Tröst kelimesi İngiliz dilinde güven, güvenilir kişi ve kuruluş için kullanılan Trust kelimesinden dilimize geçmiştir. Günümüzde en az kullanılan işletmeler arası bir birleşme şeklidir.
Tröst; iki veya daha fazla sayıda işletmenin üretim veya pazarlama konularında birlikte hareket amacıyla bir araya gelmeleriyle oluşan ekonomik birliktir. Bu birleşmelerde birleşen işletmelerin hukuki ve ekonomik bağımsızlıkları ortadan kalkmaktadır.
Tröstlerin temel amacı yönetimin tek elde toplanarak pazarlara hakim olmadır.
Tröstler ile karteller karşılaştırıldığında;
q  Karteller aynı işkolundaki işletmelerin bir araya gelmesiyle oluşurken, tröstler farklı işkolundaki işletmelerin birleşmesiyle oluşur.
q  Kartele dahil olan işletmeler hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını yitirirken, tröst üyeleri hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını tamamıyla yitirirler.
Kuruluş amaçlarına göre tröstler; oy tröstleri, yatırım tröstleri, holdingler ve tam birleşme diye dört gruba ayrılırlar.

6.6.1. Oy Tröstleri

Diğer işletmelerin hisse senetlerini satın alarak onları istenilen amaca yöneltmek için kurulurlar. İşletmenin aynı veya değişik iş kolunda olması önemli değildir.

6.6.2. Yatırım Tröstleri

Bu tröstler dışarıdan sağladıkları sermayelere karşı kendi hisse senedi ve tahvillerini verirler. Bu yolla elde ettikleri sermaye ile yüksek kar sağlayan şirketlerin hisse senetlerini satın alarak onlara ortak olurlar. Yatırım tröstlerinin amacı tekel oluşturmaya yönelik değildir. Yatırım tröstleri hisse senedi ve tahvil alımında ve satımında uzmanlaşmış kuruluşlardır. Küçük sermaye sahiplerinin değerlendirilmesinde önemli rol oynarlar.

6.6.3. Holding

Bir veya birden fazla işletmenin pay senetlerinin denetimine sahip olan şirkete holding adı verilir. Holding başka işletmelerin hisse senetlerini ele geçirmek yoluyla kurulan bir işletme türüdür. Elinde hisse senetlerini bulunduran şirkete ana şirket ana şirketin denetlediği şirketlere de yavru şirket adı verilir. “Holding, yönetimi elinde bulunduran bir ana şirket ve hukuki bakımdan bağımsız görünmekle beraber ana işletmeye bağlı olan yavru şirketlerden oluşur”[5]
Ana şirket yavru şirketlerin paylarını elinde bulundurması nedeniyle yavru şirketlerin düzenleştirilmesini yapar. Bu düzenleştirme yavru şirketlere finansal destek şeklinde ise bu holdinge finansal holding, ana şirketin yavru şirket veya şirketlere hizmeti yönetim sağlamak ise bu tür holdinglere de yönetim holdingi adı verilir.

 
 
 
 

Yavru Şirket                  Yavru Şirket                Yavru Şirket
Şekil 13 Holdingte Ana ve Yavru Şirketler
Holdingler Anonim şirket şeklinde kurulurlar. Anonim şirketlerde de söz sahibi olabilmek için işletmenin toplam hisselerinin %51’ine sahip olmak gerekir.
Holding Şirketlerin yararları;
q  Holdingleşme sayesinde bir işletme diğer bir işletmenin hisse senetlerini ele geçirerek onun üzerinde etkili olabilir.
q  Küçük tasarrufların ekonomiye kazandırılmasına yardımcı olurlar.
q  Karlılık fazladır.
q  Riski dağıtmak mümkündür. Her şirket yasal aynı bir birim olduğundan sorumlulukları birbirinin aynıdır.
q  Büyük olmalarının avantajlarından yararlanırlar.
q  Ana şirket yavru şirketlerin kısa dönemli finansman ihtiyaçlarını kolayca karşılar.
q  “Holding şirket, yavru şirketlerin gelir vergisi stopajlarının bir yıl yada geç ödenebilmesini sağlamaktadır”[6]
Bu yararları yanında sakıncalarını aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür.
q  Holdingler tekelleşmeye yol açabilirler.
q  Holdinglerdeki yavru şirketlerin çoğalması piramitleşmeye neden olur, piramitleşme sonucu işletmenin satışlarındaki dalgalanmalar risk oluşturur.
“Holdinglerin sınırsız büyümelerinin ve devletin yakın denetiminden uzak çalışmalarının önemli sakıncaları olabilir”[7]

6.7. Tam Birleşme (Merger, Füzyon)

İngilizce’de birleşme anlamına gelen merger, Fransızca da birleşme anlamına gelen füzyon bir veya birden çok işletmenin müşterek bir sahiplik ve denetim yönetim altında tek bir işletmeye dönüşmesidir. Merger ya da füzyon birbirine yakın büyüklükteki işletmelerin birleşmesidir.
Bu birleşme değişik şekillerde olur.
q  Aralarında yaptıkları anlaşma gereği aktif ve pasiflerini birleştiren işletmelerden biri ekonomik ve hukuki varlığını korurken diğer işletme veya işletmeler varlığını kaybeder.
q  Bir işletme diğer işletme veya işletmeleri satın alarak yapılan birleşmedir.
Holding ile tam birleşme birbirlerine benzemekle beraber, holdinge bağlı işletmeler hukuki varlıklarını korurken merger veya füzyonda birleşen işletmeler yeni bir hukuki hüviyet kazanır.

6.8. Amalgamasyon

Yeni bir işletme kurup diğer işletmeleri bünyesine almak suretiyle gerçekleştirilir. Yasal olmasına karşın kurulmasının maliyetli ve zor olması yüzünden pek fazla uygulanmaz.
 
 
 
 



[1]              Oktay Alpugan, a.g.e., s.121
[2]              Şükrü F. Erlaçin, İşletme Ekonomisi, Cilt 1 İzmir, 1982, s.87
[3]              Güngör Onal, a.g.e., s.122
[4]              Oktay Alpugan,
[5]              Oktay Alpagun, a.g.e., s.127
[6]              Güngör Onal, a.g.e., s.128
[7]              Oktay Alpagun, a.g.e., s.129

 



[1]               Rıdvan Karluk, Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme, Esbank Yayını No:4, İstanbul 1994, s.4
[2]              Rıdvan Karluk, a.g.e., s.5
[3]              Rıdvan Karluk, a.g.e., s.7
**             - Ticari esaslara göre karlılık ve verimlilik esaslarına göre çalışmalı
- Özel hukuku olmalı
[4]               Halil Can,  Doğan Tuncer, D. Yaşar Ayhan, Genel İşletmecilik Bilgileri, Siyasal Kitapevi, Ankara, 1994, s.98
[5]               Deniz Ülke Arıboğan,  Globalleşme Senaryosunun Aktörleri, Der Yayınları, İstanbul, 1997, s.166
[6]              Deniz Ülke Arıboğan, a.g.e., s.166
***            Bakınız s.61
[7]               Nusret Ekin, Küreselleşme ve Gümrük Birliği, İ.T.O. Yayını No:47, İstanbul 1999, s.81
[8]              Oktay Alpagun, a.g.e., s.104
[9]              İlhan Cemalcılar, Pazarlama, Beta Yayınları, İstanbul 1998, s.129
[10]             Oktay Alpagun, a.g.e., s.100
[11]             İlhan Cemalciler, a.g.e., s.191
[12]             Oktay Alpagun, a.g.e., s.108
[13]             Dan Steinoff, Small Business Management Fundementals, Mc Graw-Hill Book Company, Mew York, 1978, s.6
[14]             Güngör Onal, a.g.e., s.48
[15]             Şan Öz Alp, Küçük İşletmeler, Eskişehir İ.T.İ.A. Yayını, Eskişehir, 1971, s.64
[16]             Güngör Onal, a.g.e., s.117
[17]             Güngör Onal, a.g.e., s.119
[18]             Mehmet Şahin, a.g.e., s.155
[19]             Oktay Alpugan, a.g.e., s.383
[20]             Yusuf Ziya Binatlı, letme Hukuku, Bursa İ.T.İ.A. Yayını, Ankara, 1978, s.206
[21]             Yusuf Ziya Binatlı, a.g.e., s.222