14 Ekim 2014 Salı

Size Armağanım Olsun 7

4.2.2. Sermaye Şirketleri

4.2.2.1. Anonim Şirketler

Anonim şirket, bir ünvana sahip esas sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan ve borçlarından ötürü yalnız mal varlığı ile sorumlu bulunan şirkettir. (T.T.K.M.269)
T.T.K.45. Maddesine göre gerçek kişinin adı anonim şirket unvanında bulunabilir. Bir anonim şirketin kurulabilmesi için gerçek veya tüzel en az 5 ortağın bulunması gerekmektedir. En az 5 milyar TL sermaye ve ana sermayenin de en az 25 milyon TL olan hisselere bölünmesi gerekmektedir. Ortaklar pay karşılığı olarak para veya mal vermeyi taahhüt ederler.
Anonim şirketler ani ve tedrici olarak iki şeklide kurulur. Ani kuruluşta şirket payları kurucular tarafından tamamen taahhüt edilir. Tedrici kuruluşta ise sermaye payının en az yüzde 10’nu kurucular tarafından taahhüt edilir geri kalan kısmı ise hisse senetleri halka satılarak karşılanır.
Anonim şirketlerde ortakların şirketi topluca yönetmesi mümkün değildir. Bu yüzden yönetim işi profesyonellere bırakılır.Anonim şirketler pay sahiplerinden oluşan genel kurulun seçtiği ve en az üç kişiden oluşan yönetim kurulu tarafından yönetilir. Yönetim kuruluna seçilen kişiler pay sahibi olmalıdır. Eğer pay sahibi değilse ancak pay sahibi olduğunda görevine başlayabilmektedir. Şirket genel müdürü yönetim kuruluna bağlı olarak yönetim ve uygulama için atanmaktadır. Şirket genel müdürü ana sözleşme uyarınca, genel kurulca veya yönetim kurulunca atanmaktadır. Şirket müdürü ve diğer müdürler yürütme organı görevini üstlenmektedir. Bu kişiler yönetim kuruluna, hisse sahiplerine ve alacaklılara karşı sorumludurlar.
Anonim şirketlerin denetimi denetçiler tarafından yapılmaktadır. Denetim en az bir en fazla beş kişiden oluşmaktadır.
Anonim şirketler, çok sayıda insanın küçük tasarruflarının toplanmasını ve büyük sermayeli şirketlerin kurulmasını sağlarlar. Fakat bu daha çok sermaye piyasasının gelişmiş olduğu ülkelerde görülmektedir. Anonim şirketler halka açık şirketler olduğu halde ülkemizde ve bir çok ülkede anonim şirket olarak kurulan işletmeler genellikle aile veya şahıs işletmeleridir.
Anonim şirketlerin sağlamış olduğu çeşitli avantajları ve sakıncaları bulunmaktadır. Anonim şirketlerin avantajları;
q  Ortakların sorumlulukları sermaye payları ile sınırlı bulunmaktadır.
q  Şirket yönetimi genellikle profesyonel yöneticilerle gerçekleştirilir.
q  Şirketin veya hisselerin satışı kolaydır ve şirket uzun süre yaşayabilir.
q  Büyüme olasılığı yüksektir.
q  Büyük olmanın sağlamış olduğu avantajlardan yararlanır.
Sakıncaları ise;
q  Anonim şirketlerin kuruluş süreci karmaşıktır.
q  Kanun hükümleri ve formaliteleri içinde hareket serbestliği sınırlıdır.
q  Bazı durumlarda kredi bulma konusunda sıkıntı çekebilir.
q  Anonim şirketlerin yönetimi küçük işletmelere göre daha zordur.

4.2.2.2. Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket

Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket, sermayesi paylara bölünen ve ortaklarından bir veya bir kaçı şirket alacaklılarına karşı bir kollektif şirket, diğerleri bir anonim şirket ortağı gibi sorumlu olan şirkettir.
Sınırsız sorumlu olan ortaklara komandite, şirkete katıldıkları pay oranında sorumlu olan kişilerde komanditer ortak denir. Komanditer ortaklar alacaklara karşı sorumlu değildir; sadece şirkete karşı sorumludurlar.
Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketin kurulabilmesi için en az beş ortak olması gerekmektedir ve en az birisinin komandite olması zorunludur.

4.2.2.3. Limited Şirket

“İki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, ortaklarının sorumluluğu, koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı, esas sermayesi belirli olan şirkete limited şirket denir”[1]
Limited şirketlerde ortakların sayısı ikiden az ve eliden çok olamaz.(T.T.K.M.504) Ana sermayenin en az 500 milyon TL olması zorunludur.
Ortakların sorumluğu taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıdır.

4.2.2.4. Kooperatif

Tüzel kişiliğe sahip olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler ile özel idareler, belediyeler, köyler dernekler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli teşekküllere kooperatif denir. (Kooperatifler K.M.3)

5. üretilen mal cinsine göre işletmeler

5.1. dayanıklı mal üreten işletmeler

Bu ürünler tüketiciler tarafından uzun süre kullanılırlar. Sıklıkla satın alınmazlar ve genellikle büyük harcama gerektiren ürünlerdir. Bu ürünleri üreten işletmeler dayanıklı mal üreten işletmeler olarak adlandırılırlar. Örneğin, beyaz eşya olarak tabir edilen buzdolabı, çamaşır makinesi, veya otomobil, halı vb.

5.2. Dayanıksız mal üreten işletmeler

Dayanıksız mallar tüketiciler tarafından sıklıkla ve ucuza satın alınırlar ve hemen tüketilen malları üreten işletmelerdir. Örneğin, yiyecek ve içecek maddeleri, temizlik ürünleri, vb.

5.3. Tüketim malı üreten işletmeler

Tüketim malları, son el olarak tüketilen mallardır. Tüketiciler bu malları kişisel yada ailesel gereksinimlerini karşılamak için satın alırlar. Örneğin, kıyafetler, okul eşyaları, vb.

5.4. Endüstri malı üreten işletmeler

İşletmeler tarafından üretilen fakat son el olarak tüketiciler tarafından değil de bir başka mal üretmek üzere satın alınırsa bu mallara endüstri malı adı verilir ve bunları üreten işletmelere de endüstri malı üreten işletmeler adı verilir. Endüstri malları ara mal olarak da isimlendirilirler. Ara mallar üreten işletmeler için mamul, bunları satın alanlar için ise hammadde veya yarı mamuldür.

6. Ekonomik Birleşmeler Açısından İşletmeler

Ekonomik birleşmeler açısından işletmelerin sınıflandırılmasında kriter işletmelerin ekonomik olarak birleşmeleridir. Bu birleşmeler aşağıda açıklanacağı şekilde olabilir.
Ekonomik birleşmeler süreli ve süreksiz olabilir. Bu birleşmelerin ana amacı ekonomiktir. Bu birleşmelerde işletmeler hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını koruyabildikleri gibi hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını kaybedebilirler. Bu birleşmelere ülkenin yasaları da imkan verebilmelidir.
İşletmelerin aralarında anlaşma yapmalarını şu başlıklar altında toplayabiliriz.
q  Pazardaki rekabeti ortadan kaldırmak. Liberal ekonomilerde temel kural rekabettir. Diğer bir ifade ile serbest pazar piyasasında rekabet esastır. Rekabeti ortadan kaldırmanın tek yolu işletmelerin kendi aralarında anlaşmalarıdır.
q  “Ekonomik birlik oluşturmanın bir başka nedeni, birleşmenin yarattığı sinerjidir.”[2] Sinerji bir bütünün parçalarından elde edilen değer o parçaların ayrı ayrı getireceği değerlerin toplamından fazla olmasıdır.
q  Satış ve tedarik fonksiyonlarının birlikte yerine getirilmesidir.
q  Büyük işlerin birleşerek yerine getirilmesi.
q  Genellikle maliyeti çok yüksek olan AR-GE faaliyetleri için birlikte hareket etmek.
q  Vergi kanunlarındaki bazı kolaylıklardan birlikte yararlanmak.
q  İşletmelerin ortak menfaatlerinin üçüncü şahıslara karşı birlikte korunması.
q  İşletmelerin birleşmesinde diğer bir etken ise maliyetleri aşağı çekebilmektir. Buda işletmelerin birleşmeleri ile mümkündür.
Her çeşit birleşme ilgili işletmelerin piyasadaki durumlarını değiştirmek ve güçlendirmek amacı ile yapılır. İşletmelerin ekonomik açıdan veya diğer açılardan birleşmeleri çeşitli şekillerde olur.

6.1. Centilmen Anlaşması Yapan İşletmeler

Rekabeti ortadan kaldırmak veya rekabeti kendi işletmeleri yararına kullanmak için işletmelerin aralarında yaptıkları yazılı ve sözlü anlaşmalara centilmenlik anlaşması denir. Bu anlaşmalar taraflara yaptırım getirmez sadece centilmenliğe dayanır. Bu nedenle kolayca bozulabilir.

6.2. Konsorsiyum

Konsorsiyum kelime olarak tek yönetim altında toplanma demektir. İki veya daha çok işletmenin hukuksal ve ekonomik bağımsızlıklarını ortadan kaldırmaksızın geçici olarak aralarında yapmış oldukları anlaşmalara konsorsiyum denir. İşletmeler tek başlarına yapamayacakları büyük işleri yapmak, riski dağıtmak için konsorsiyum yaparlar. Birlikte yaptıkları projenin tamamlanmasıyla anlaşma kendiliğinden sona erer.

6.3. Korner

Spekülatif amaçla taşınır malların depolanması ve ileride satışa sunmak amacıyla yapılan anlaşmalardır. “Borsalarda taşınır malların spekülasyonunu gerçekleştirmek ve sürdürmek amacıyla kurulurlar”[3]
Korner yapan işletmeler ilgili malın piyasadaki fiyatının yükselmesine, hiç olmazsa düşmesi önlenir. Korner anlaşmaları genel olarak fazla kar elde etmek veya karın azalmasını önlemek amacıyla yapılması yanında piyasayı düzenlemek amacıyla da yapılabilir.

6.4. Konsern

İki veya daha fazla işletmenin ekonomik ve teknik yapılarını güçlendirmek amacıyla yapmış oldukları anlaşmalardır. İki veya daha çok işletmenin mali ve teknik yönden daha güçlü olmak için bir araya gelmeleridir.
Konsern üyesi işletmeler hukuki yönden bağımsızlıklarını korumalarına karşın ekonomik bağımsızlıklarını kısmen veya tamamen kaybederler. Konsernlerin kartel anlaşmalarının yasaklandığı ülkelerde geliştiği görülmektedir.

6.5. Kartel

Aynı iş kolundaki işletmelerin pazarı etkilemek rekabeti ortadan kaldırmak veya azaltmak amacıyla bağımsız yasal ve ekonomik varlıklarını korumak kaydıyla yapmış oldukları birleşmelerdir. Kartel kurulmasının temel amacı işletmeler arası rekabeti ortadan kaldırmak kartele dahil işletmelerin karlılığını arttırmaktır. Kartel kapsamına alınan işletmeler ortak bir fiyat ve üretim politikasını kabul etmek zorundadırlar. Kartele katılan işletmeler iç işlerinde bağımsız, dış ilişkilerinde bazı sınırlandırmaları kabul etmişlerdir.
Kartellerin en önemli özellikleri şunlardır:
q  Kartel tek bir işletme olmayıp, aynı iş kolunda faaliyet gösteren işletmeler topluluğu olup devamlılığı vardır.
q  Aynı iş kolunda çalışan işletmeler arasında rekabeti ortadan kaldırıp bir tekel oluşturur.

6.5.1. Kartel Çeşitleri

Uygulamada değişik kartel çeşitlerine rastlamak mümkündür. Kartellerin en önemlileri aşağıdakilerdir.

6.5.1.1. Miktar Kartelleri

Uygulamada kontenjan kartelleri olarakta tanımlanırlar. Kartele dahil işletmelerin üretimini ve satışını miktar olarak sınırlayan kartellerdir. Mal üretimini sınırlamak fiyatın yükselmesine veya en azından sabit kalmasına yardımcı olur. Bu sayede karın artması sağlanmış olur. Örneğin OPEC.

6.5.1.2. Fiyat Kartelleri

Bu tür karteller ; kartele üye işletmelerin kendi aralarında fiyat rekabetini önlemek amacıyla kurulurlar. Bu tür kartelin esasını ilgili işletmelerin ürünlerini belirli bir fiyattan aşağı satmamak vaadinde bulunmalarıdır.

6.5.1.3. Satış Karteli

Uygulamada en fazla rastlanılan kartel tipidir. “En tipik ve en katı kartel tipidir”[4]. Bu anlaşma kapsamına giren işletmeler ürünlerini bağımsız olarak satamazlar. Ürettikleri ürünleri kartelin kurduğu satış örgütü aracıyla yaparlar Bu tür kartellere pazarlama kartelleri de denir. Bu tür karteller sadece üretim ile ilgilenirler satış organizasyonuna gitmezler. Üretim miktarı kartel tarafından üretim işletmelerine bildirilir. İşletmeler, bildirilen miktarda üretim yaparlar. Satış işletmelerince sağlanan kar ilgili işletmelere dağıtılır. Bu tür kartellerde fiyat saptamalarında en yüksek maliyetle çalışan işletmenin fiyatları dikkate alınır.
Bu tür kartellerin esas amacı rekabeti önlemektir.

6.5.1.4. Pazarlama Bölgesi Kartelleri

İşletmeler faaliyet gösterecekleri bölgeleri kendi aralarında paylaşmak üzere anlaşırlar. Bu anlaşma gereği her işletme kendi bölgesinde satış yapar.

6.5.1.5. Satın Alma Kartelleri

Aynı hammaddeyi kullanan işletmeler arasında kurulur. Bu tür kartellerin kuruluş nedeni aynı hammaddeyi veya yarı mamulü kullanan işletmelerin mal alımlarında aralarında oluşabilecek rekabeti ortadan kaldırmaktır. Ayrıca hammadde ve ana malları düşük fiyatla alınmasına yardımcı olur.

6.5.2. Kartellerin Yararları ve Sakıncaları

Kartellerin başarılı olmaları o sektördeki işletmelerin yarısından fazlası ile anlaşma yapıldığında gerçekleşir. “Kartel üyelerinin pazarda belli ölçüde monopol oluşturacak güce sahip olmalarına bağlıdır”[5]

6.5.2.1. Kartellerin Yararları

q  Üretim maliyetlerini düşürürler. Karteli oluşturan işletmelerin kendi aralarında bilgi alışverişi sonucu rasyonelleşme söz konusu olur, standartlaşma nedeniylede maliyetler aşağı çekilir. Ayrıca AR-GE giderleri ile patent giderleri de azalır.
q  Tekel oluştuğu için rekabet oluşmaz bu da reklam ve satış giderlerinin yok denecek kadar az olmasını sağlar.
q  Bilgi toplamaları ve bilginin iyi kullanılması sonucu ekonomik riskler azalır.

6.5.2.2. Kartellerin Sakıncaları

q  Fiyat arz ve talebe göre değil, kartellerin kararları sonucu oluşur. Genellikle fiyatları yüksek olarak belirler.
q  Malın kalitesinde etkili olurlar.
q  Kalitesiz malları yüksek fiyata satabilirler.
q  Müşterilerine baskı yapabilirler.
q  Kullanacakları hammadde ve yarı mamulleri çok düşük fiyata sağlarlar. Bu da üreticiler açısından sakıncalıdır.
q  Kartel dışındaki firmaların piyasadan çekilmelerine sebep olurlar.

6.5.3. Konsernlerin Kartellerden Farkları

q  Konsern kapsamına giren işletmelerin ekonomik bağımsızlıkları tamamen kaybetmelerine karşın karteli oluşturan işletmelerin ekonomik bağımsızlıkları devam eder.
q  Konsern az sayıda işletmeden oluşurken karteller çok sayıda işletmeden oluşur.
q  Konsernler daha çok finansal üretim ve örgütlenme konularında anlaşırlarken, karteller ağırlıklı olarak pazarlama konularında anlaşırlar.

6.6. Tröst

Tröst kelimesi İngiliz dilinde güven, güvenilir kişi ve kuruluş için kullanılan Trust kelimesinden dilimize geçmiştir. Günümüzde en az kullanılan işletmeler arası bir birleşme şeklidir.
Tröst; iki veya daha fazla sayıda işletmenin üretim veya pazarlama konularında birlikte hareket amacıyla bir araya gelmeleriyle oluşan ekonomik birliktir. Bu birleşmelerde birleşen işletmelerin hukuki ve ekonomik bağımsızlıkları ortadan kalkmaktadır.
Tröstlerin temel amacı yönetimin tek elde toplanarak pazarlara hakim olmadır.
Tröstler ile karteller karşılaştırıldığında;
q  Karteller aynı işkolundaki işletmelerin bir araya gelmesiyle oluşurken, tröstler farklı işkolundaki işletmelerin birleşmesiyle oluşur.
q  Kartele dahil olan işletmeler hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını yitirirken, tröst üyeleri hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını tamamıyla yitirirler.
Kuruluş amaçlarına göre tröstler; oy tröstleri, yatırım tröstleri, holdingler ve tam birleşme diye dört gruba ayrılırlar.

6.6.1. Oy Tröstleri

Diğer işletmelerin hisse senetlerini satın alarak onları istenilen amaca yöneltmek için kurulurlar. İşletmenin aynı veya değişik iş kolunda olması önemli değildir.

6.6.2. Yatırım Tröstleri

Bu tröstler dışarıdan sağladıkları sermayelere karşı kendi hisse senedi ve tahvillerini verirler. Bu yolla elde ettikleri sermaye ile yüksek kar sağlayan şirketlerin hisse senetlerini satın alarak onlara ortak olurlar. Yatırım tröstlerinin amacı tekel oluşturmaya yönelik değildir. Yatırım tröstleri hisse senedi ve tahvil alımında ve satımında uzmanlaşmış kuruluşlardır. Küçük sermaye sahiplerinin değerlendirilmesinde önemli rol oynarlar.

6.6.3. Holding

Bir veya birden fazla işletmenin pay senetlerinin denetimine sahip olan şirkete holding adı verilir. Holding başka işletmelerin hisse senetlerini ele geçirmek yoluyla kurulan bir işletme türüdür. Elinde hisse senetlerini bulunduran şirkete ana şirket ana şirketin denetlediği şirketlere de yavru şirket adı verilir. “Holding, yönetimi elinde bulunduran bir ana şirket ve hukuki bakımdan bağımsız görünmekle beraber ana işletmeye bağlı olan yavru şirketlerden oluşur”[6]
Ana şirket yavru şirketlerin paylarını elinde bulundurması nedeniyle yavru şirketlerin düzenleştirilmesini yapar. Bu düzenleştirme yavru şirketlere finansal destek şeklinde ise bu holdinge finansal holding, ana şirketin yavru şirket veya şirketlere hizmeti yönetim sağlamak ise bu tür holdinglere de yönetim holdingi adı verilir.
 





Yavru Şirket                  Yavru Şirket                Yavru Şirket
Şekil 13 Holdingte Ana ve Yavru Şirketler
Holdingler Anonim şirket şeklinde kurulurlar. Anonim şirketlerde de söz sahibi olabilmek için işletmenin toplam hisselerinin %51’ine sahip olmak gerekir.
Holding Şirketlerin yararları;
q  Holdingleşme sayesinde bir işletme diğer bir işletmenin hisse senetlerini ele geçirerek onun üzerinde etkili olabilir.
q  Küçük tasarrufların ekonomiye kazandırılmasına yardımcı olurlar.
q  Karlılık fazladır.
q  Riski dağıtmak mümkündür. Her şirket yasal aynı bir birim olduğundan sorumlulukları birbirinin aynıdır.
q  Büyük olmalarının avantajlarından yararlanırlar.
q  Ana şirket yavru şirketlerin kısa dönemli finansman ihtiyaçlarını kolayca karşılar.
q  “Holding şirket, yavru şirketlerin gelir vergisi stopajlarının bir yıl yada geç ödenebilmesini sağlamaktadır”[7]
Bu yararları yanında sakıncalarını aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür.
q  Holdingler tekelleşmeye yol açabilirler.
q  Holdinglerdeki yavru şirketlerin çoğalması piramitleşmeye neden olur, piramitleşme sonucu işletmenin satışlarındaki dalgalanmalar risk oluşturur.
“Holdinglerin sınırsız büyümelerinin ve devletin yakın denetiminden uzak çalışmalarının önemli sakıncaları olabilir”[8]

6.7. Tam Birleşme (Merger, Füzyon)

İngilizce’de birleşme anlamına gelen merger, Fransızca da birleşme anlamına gelen füzyon bir veya birden çok işletmenin müşterek bir sahiplik ve denetim yönetim altında tek bir işletmeye dönüşmesidir. Merger ya da füzyon birbirine yakın büyüklükteki işletmelerin birleşmesidir.
Bu birleşme değişik şekillerde olur.
q  Aralarında yaptıkları anlaşma gereği aktif ve pasiflerini birleştiren işletmelerden biri ekonomik ve hukuki varlığını korurken diğer işletme veya işletmeler varlığını kaybeder.
q  Bir işletme diğer işletme veya işletmeleri satın alarak yapılan birleşmedir.
Holding ile tam birleşme birbirlerine benzemekle beraber, holdinge bağlı işletmeler hukuki varlıklarını korurken merger veya füzyonda birleşen işletmeler yeni bir hukuki hüviyet kazanır.

6.8. Amalgamasyon

Yeni bir işletme kurup diğer işletmeleri bünyesine almak suretiyle gerçekleştirilir. Yasal olmasına karşın kurulmasının maliyetli ve zor olması yüzünden pek fazla uygulanmaz.














kısım vı

İşletme Performansının Ölçümü














1. İŞletme performansının ölçümü

İşletmelerin başında bulunan yöneticiler, yönettikleri sistemin zaman içinde nasıl bir performans gösterdiğini izlemek durumundadırlar. İşletmenin performansının değerlendirilmesinde genelde şu ölçütler kullanılır.[9]
q  Yeterlik derecesi,
q  Etkinlik,
q  Kalite,
q  Yenilik yaratma
q  Çalışma hayatının kalitesi
q  Karlılık
q  Verimlilik
İşletmenin performansının ölçülmesinde bu ölçütlerin birlikte kullanılması gerekmeyebilir. Yönetim, hangi ölçütün kullanılacağına karar verir. Ancak, bu kararda işletmenin teknik yapısı, üretim sistemi, sektörel yapısı, büyüklüğü vb. hususlar rol oynar.
İşletmelerde alınması gereken tüm kararların ekonomikli ilkesine yönelik olması gerekir. Ekonomiklik ilkesi, eldeki kaynaklarla, mümkün olan en üst performansın veya erişilmek istenen çözüme mümkün olan en az kaynakla erişilmesini amaçlar. Yukarıda saydığımız kantitatif ve kalitatif ölçülerden, bir işletmede bu ekonomiklik ilkesinin ne derecede gerçekleştirildiği anlaşılabilir.
Karlılık, bir örgütsel sistem için başarılı bir performansın göstergesidir. Eğer bir işletme organizasyon sistemi karlılığı arttırmayı kendine hedef seçmişse, karlılık formülünde payı mümkün olduğu kadar yükseltmek ve paydayı da küçültmek zorundadır. Payın mümkün olduğu kadar yükseltilmesi bir verimlilik sorunudur. Çünkü verimliliği yükseltmenin amacı maliyetleri düşürmektir. Bir işletme etkin, yeterli, bunu sonucu olarak sistem çıktıları kalite şartlarına uyarsa, büyük bir olasılıkla verim/verimlilik sağlanacaktır.
Verimliliği sağlayan işletme, çalışma hayatının kalitesini ve yenilik yaratmayı hedeflemelidir. Bir işletme mal ve hizmet üretiminde bir takım yenilikler yapamıyorsa, uzun süre piyasada rekabet edemeyecektir. Üretilen mal ve hizmetin rekabet edici tarafı, talebi yok ise o mal veya hizmet piyasadan kaybolacaktır.
İşletmenin var olması ve yaşaması ise çalışma hayatının kalitesine ve yenilik yaratmaya bağlıdır. İşletmenin performans ölçütleri arasındaki ilişki aşağıdaki şekilde görülmektedir.[10]





Şimdi bu ölçütleri açıklamaya çalışalım:

1.1. Yeterlik Derecesi

Bir üretim faaliyeti için önceden saptanmış standart üretim miktarları ile üretim faaliyeti sonunda elde edilen gerçek üretim miktarları ile üretim faaliyeti sonunda elde edilen gerçek üretim miktarı arasındaki oran olarak tanımlanmaktadır[11]
Bu tanımı formüle edecek olursak,
 


Yeterlik Derecesi=                                            x100’dür

Yukarıdaki formülde miktarlar belli bir zaman dilimi içerisinde ifade edilmektedir. Değerlendirmeye zaman boyutunu da dahil ettiğimizde, formül aşağıdaki şekle dönüşür.
(Fiili Miktar)x(Fiili Zaman)
Toplam Fiili Zaman
 
 


Yeterlik Derecesi=                                                        x100

1.2. Etkinlik

Bir diğer performans ölçütü olan etkinliği, amaca ulaşabilme derecesi veya bir üretim süreci sonunda elde edilen çıktının doğruluk derecesi olarak ifade edebiliriz. Etkinlik, bir işletmenin üretim faktörleri veya bizzat üretimin kendisi için önceden belirlemiş olduğu programın gerçekleştirilme derecesinin bir ölçüsüdür.[12]
Erişilen Durum
Amaç
 
 


Etkinlik=                                          x100

Bir işletmede yönetsel ve örgütsel olmak üzere iki tip etkinlik vardır. Yönetsel etkinlik yöneticinin davranışları sonucunda ortaya çıkan bir kavramdır. Örgütsel etkinlik ise, işletmenin içinde bulunduğu koşullara uyum sağlayabilmesi, aktiflerini verimli bir şekilde kullanabilmesi, işletmenin çevresi üzerine etkisi gibi davranışlara yönelik ekonomik ve finansal kriterleri içeren bir kavramdır.[13]
Etkinliğe üretim sistemi içinde yaklaştığımızda, bir üretim sürecinde üretilen mamulün dizaynı, kalitesi vs. tam ise üretim sürecinde kullanılan zamanın etkinliği söz konusudur. Aksi takdirde bir zaman israfı mevcuttur. Bu fazladan harcanan zamana “Etkin olmayan zaman” adı verilmektedir. Etkin olmayan zaman kaynaklarını başlıca iki başlıkta toplayabiliriz.[14]
q  Yönetimin kusurları ve ihmalleri sonucu doğan “etkin olmayan zaman” ve
q  Çalışanın kontrolü altında bulunan “etkin olmayan zaman”.
Yönetimin kusurları ve ihmalleri sonucu doğan “etkin olmayan zaman”, yönetimin planlama, yönlendirme, koordinasyon ve kontrol fonksiyonlarını yürütürken yaptığı hatalar ve ihmaller nedeniyle, üretim sisteminin bir kısmının veya tamamının “boş kalması” ile geçen süredir. Çalışanın kontrolü altında bulunan “etkin olmayan zaman”’a iyi bir neden göstermeden işe geç başlamak veya işten erken ayrılmanın yanı sıra, iş başında bilerek yavaş tempoda çalışmayı örnek gösterebiliriz.

1.3. Kalite

Kaliteyi çok genel olarak “amaca uygunluk derecesi” şeklinde tanımlayabiliriz.[15]
Kalitede amaç, bir işletmenin ürettiği malı kullanacak olan kişinin gereksinmesine ve ödeme olanaklarına göre belirlenir. Bir mamulün kalitesinden söz edilebilmesi için iki temel faktörün göz öüne alınması gerekir. Bu faktörler;
q  Fonksiyon veya kullanış amacı,
q  Fiyattır
Bu açıklamalardan hareket ederek, bir mamulün kalitesini, tüketici gereksinmelerini olanaklar ölçüsünde, en ekonomik düzeyde karşılamayı amaçlayan  mühendislik ve imalat karakteristiklerinin bileşimidir şeklinde tanımlayabiliriz.
Her geçen gün işletmelerin mal ve hizmet üretim miktarları tahminleri aşan boyutlara ulaşmakta, hayat standardının yükselmesi sonucu tüketici daha güç beğenir hale gelmektedir. Tüketicilerin ihtiyaçlarının artması, serbest piyasa ekonomisi sonucu serbest pazarlara açılmanın kaçınılmazlığı, işletmeleri ürettiği mal ve hizmetlerin kalitesini yüksek düzeye çıkarmaya zorlamaktadır. Bunun sonucu olarak ta kalite, işletmenin amaca uygunluk derecesini göstermektedir.

1.4. Yenilik Yaratma

Kalitatif bir ölçüt olan yenilik yaratma, daha fazla üretim, yeni bir şey meydana getirmek, daha iyi, daha fonksiyonel mal ve hizmet üretmek olarak açıklanabilir.[16] Yenilik yaratmayı Vassal açıklarken, önce icat etmek kavramından bahseder ve icat etmeyi “düşünce gücü ile herhangi bir şeyi yaratmak” olarak tanımlanır. Yenilik yaratmayı ise “bir takım yeni faaliyetlere girme, mevcut olan durumda bir takım değişiklikler yama” olarak ifade eder.
Yenilik yapabilmek için herşeyden önce icat etmek gereklidir. Ancak icat etmek, mevcut durumu ortadan kaldırıp aynı işi başka yöntemle yapma olduğundan, teknolojiye yakın bir kavramdır. Yeniliğe dönüşebilmesi için ticarileştirilmesi ve elde edilecek fayda ile verimin artması gerekmektedir.[17]
Eğer bir işletme ürettiği mal ve hizmetler üzerinde bir takım yenilikler, yeni sistemler geliştiremiyorsa uzun süre piyasada rekabet edemeyecektir. Bu açıdan yenilik yaratma ve kalite işletmeler için büyük önem arz etmektedir.
Yeniliğin boyutlarını kısaca özetlersek;
q  Yenilik, bir örgüt içerisinde gerçekleştirilen “müşterek bir grup faaliyetidir”. Yani örgütsel bir süreçtir.
q  Yenilik bir değişim sürecidir.
q  Yenilik, bir teknolojik başarısızlık riskini de taşımaktadır.
q  Yenilik, kalite ve verimliliği olumlu yönde etkiler.[18]

1.5. Çalışma Hayatının Kalitesi

Çalışma hayatının kalitesi çalışanların performansını, bunun sonucu olarak ta işletme performansını etkileyeceğinden, işletmeler için büyük önem taşımaktadır.
Bir sistem içerisinde çalışanlara, o sistemin çalışanların sosyo-teknik yönlerine cevap verme şekline çalışma hayatının kalitesi denir.[19]
1920’lerden önce bilimsel yönetimin kurucularından ünlü Amerikalı mühendis Frederick Taylor ve Fransız işadamlarından Henry Fayol tarafından ileri sürülen teoriye göre iş görenlerin güçlendirilmesi tamamıyla ücrete bağlanmakta ve beşeri çaba ve faktörlerin çalışanı isteklendirmeyeceğine inanılmaktaydı. Diğer bir ifade ile bu motivasyon sadece teknik bir yön ifade ediyordu. 1920 yılında Harvard Üniversitesi Endüstri Sosyologu Prof. Elton Mayo ve arkadaşları, Amerika’da telefon teçhizatı üreten Western Electric şirketinin otuz bin işçi çalıştıran Hawthorne işletmesinde yaptıkları araştırmalar sonucu fiziki çevrede çalışma koşullarında meydana gelen değişmelerin çalışanları isteklendirmediğini, buna karşılık, çalışanlar arasında takım ruhu yaratma, yüksek moral vb. sosyal faktörlerin, işgörenleri güdülendirdiğini ve bunun bir sonucu olarak verimliliğin arttığını ortaya çıkarmışlardır.[20]



[1]              Yusuf Ziya Binatlı, a.g.e., s.222
[2]              Oktay Alpugan, a.g.e., s.121
[3]              Şükrü F. Erlaçin, İşletme Ekonomisi, Cilt 1 İzmir, 1982, s.87
[4]              Güngör Onal, a.g.e., s.122
[5]              Oktay Alpugan,
[6]              Oktay Alpagun, a.g.e., s.127
[7]              Güngör Onal, a.g.e., s.128
[8]              Oktay Alpagun, a.g.e., s.129
[9]               D. Scott Sink, Productivity Management, New York, John Wiley and Sons, 1985, s.41
[10]             Sink, a.g.e., s.64
[11]             İlyas Gülmez, “Endüstride Prodüktivite” MPM Endüstride Prodüktivite Semineri 1968, Ankara, MPM, Yayınları 1969, s.10
[12]             Sink, a.g.e., s.42-43
[13]             İlker Birdal, Yönetim ve Organizasyon Ders Notları, s.2-3
[14]         T. Cengizhan Pamir, İş Etüdü, Ankara, SAGEM Yayınları, Yayın No:69, 1984, s.11-12
[15]             Bülent Kobu, Endüstriyel Kalite Kontrolü, İstanbul, İ.Ü. Yayınları, No: 2763, 1981, s.11-12
[16]             Sink, a.g.e., s.45
[17]             Erol Eren, İşletmelerde Yenilik Politikası, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayın No: 2884, 1982, s.16
[18]             Eren, a.g.e., s.17
[19]             Sink, a.g.e., s.44
[20]             Osman Teliman, Personel Yönetimi ve Beşeri İlişkiler, İst., İ.İ.T.İ.A. Nihad Sayan – Yayın ve Yardım Vakfı Yay. No:292/519, 1978, s.191