BİRİNCİ
BÖLÜM
YÖNETİM VE YÖNETİCİ
1. YÖNETİMİN TARİHSEL GELİŞİMİ
Yönetim insanların var oluşuyla başlayıp tarih boyunca
değişik oluşumlardan geçerek günümüze kadar ulaşmıştır. Yönetim teorisinin
tarihsel gelişiminde konuyu, “İşletme kavramının öncesi dönem ve bilinçli bir
işletme kavramı geliştirildikten sonraki yönetim anlayışı biçimleri ” [1],
olarak incelemek yerinde olacaktır.
1.1 BİLİMSEL YÖNETİM ÖNCESİ (1880 ÖNCESİ)
“İşletme kavramı öncesi dönem 1880 öncesi dönemi kapsar”[2].1880
öncesi dönemde yönetim gereken kuruluşların çok az olması, kendi yönetim
anlayışlarına göre yönetilmeleri söz konusudur. Genellikle bu dönemde
köle-sahip ilişkisi, korkuya zora dayanan bir yönetim anlayışıdır. Nitekim eski
Mısır’da piramitlerin yapımında insanlar zor kullanılarak, kırbaçlanarak
çalıştırılmışlardır. Eski Mısır’da piramitlerin yapımı sırasında uygulanan
yönetim düşüncesi günümüz yönetim anlayışına iki önemli katkıda bulunmuştur.
Bunlardan birincisi, organizasyon anlayışında görülmektedir. Eski Mısır’da
yönetim kademeleri; oluşturulmuş üst kademede firavun ve çevresi, orta kademede
hür Mısır’lılar alt kademede esirlerden oluşturulmuştur. İkinci katkısı ise
piramitlerin yapımında stok ve gelir-gider kayıtlarının tutulduğu görülmüştür.
Roma’da yönetim ise; Roma’da ticaret ve askerlik
önemlidir. Askerlerin örgütlenmesi ve görev bölümlerinin yapılması sonucu
bugünkü anlamda yönetim, organizasyon ve iş bölümüne katkıları olduğu kabul
edilmiştir. Bu dönemde yönetim kavramının bugünkü anlamda olmaması o dönemdeki
toplumdaki oluşumdan da kaynaklandığı görülür. 1880 öncesi toplumlardaki yapıyı
incelediğimizde çalışanlar önce köle ve esirlerden oluşmaktaydı. Kölelik bir
bakıma iş gücüne duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmaktaydı. Yine bu dönemde,“el
işlerinin ruhu kabalaştırdığına inanılırdı”[3].
Bu nedenle bütün el işleri kölelere yaptırılırdı. Toplumun diğer sınıfları ise
güzel sanatlar ve felsefe ile uğraşırlardı. Kölelik daha sonra yerini “serflik”
müessesesine terk etmiştir. Serf köleye göre daha fazla haklara sahipti. Serf
çalıştığı toprağın sabit kıymeti konumunda idi. Toprağa bağlı idi toprakla
alınır toprakla satılırdı. Daha sonraları loncalar teşkil edildi. Loncalar
kölelik ve serfliğin daha gelişmiş bir şeklidir. Sanayinin hazırlığını bir
bakıma loncalar yapmıştır denilebilir. Çıraklık, kalfalık ve ustalık şeklinde
örgütlenen loncalar toplum içersinde gereken önemi görmemiş ve etkili
olamamıştır. Bu şartlar altında toplumlarda çalışanların “iletişim ve üretimde
sağladıkları günlük gelişmeleri görünce ümitlendiler ve etkili bir yönetim
ihtiyacını o zaman anladılar[4].
Adam Smith’in ekonomik alandaki fikirleri, James Watt’ın enerji kaynağını
bulması ve Fransa ihtilalini toplumlarda etkili olması sonucu bilinçli işletme
kavramının ortaya atılmasıyla birlikte yönetim ve örgüt kavramlarının bilinçli
olarak kullanılması dönemine gelindi.
1.2. BİLİMSEL YÖNETİM DÖNEMİ
1880 yılında başlayan yönetim hareketi endüstrinin
sorunlarının ortaya çıkmasını sağladığı gibi yönetim üzerine düşünen ve
uygulayıcıların çalışmalarının yoğunlaşmasına neden olmuştur. “Yönetim bilimsel
olarak 1880’li yıllarda başlamıştır. Klasik (geleneksel) yaklaşım olarak
adlandırılan bu dönemi neoklasik
(davranışsal) yönetim yaklaşımı ve modern yönetim yaklaşımı dönemleri
takip etmiştir”[5].
Aşağıda verilen şema bu dönemlere ait tarihsel sıralamayı vermektedir.
Tablo 1 Yönetimin Tarihsel Gelişimi
1880
- 1930 Klasik ( Geleneksel ) Yaklaşım
|
Bilimsel
Yönetim Yaklaşımı
(Frederick Winslow Taylor) |
Yönetim
Süreci Yaklaşımı
(Henry Fayol) |
|
Bürokrasi
Yaklaşımı
(Max Weber) |
|
1930
- 1950 Neoklasik ( Davranışsal ) Yaklaşım
|
Hawthorne
Araştırmaları
|
X
ve Y Teorileri
|
|
C.
Argyrs Modeli
|
|
Maslow
|
|
1950
- 1970 Modern Yaklaşım
|
Sistem
yaklaşımı
|
İstisnalarla
Yönetim
|
|
Amaçlara
Göre Yönetim
|
|
Durumsallık
Yaklaşımı
|
|
Stratejik
Yönetim Yaklaşımı
|
|
1970
'den Günümüze (Post Modern Yaklaşım)
|
Toplam
Kalite Yönetimi
|
Yalın
Yönetim
|
|
Değişim
Mühendisliği
|
2. YÖNETİM
İnsanların bir arada yaşamaya başlamasıyla birlikte
yönetim kavramı ortaya çıkmıştır. İnsanların bireysel amaçlarını terk edip
ortak amaçlara yönelmeleri diğer bir ifade ile belirli bir amaca birlikte
ulaşma, başkalarına iş yaptırma, onların yardımını sağlama ile mümkündür. İşi
yaptıran (yönetici), işleri yapanlarda yönetilen olmaktadır.
“Yönetim dilinde iş yaptırana üst, işi yapana da ast adı
verilmektedir.[6]
İnsanlar doğası gereği faaliyetlerini kişisel amaçlara
yönelik olarak yürütme eğilimindedirler. Ancak grupça kabul görülmeleri kişisel
amaçlarının grubun genel amaçları ile çatışmaması gerekir. Bir gruba ait olma
insanın temel ihtiyaçlarından birisidir. İnsan grup içerisinde faaliyetlerini
öylesine planlamalıdır ki kendi amacına yaklaşırken diğer yönden grup
amaçlarına da hizmet edebilsin.
Örneğin insanların herhangi bir işte çalışmaları kendi
ihtiyaçlarını karşılamak için yani para kazanmak içindir. İnsan para kazanırken
mal ve hizmet üretmektedir. Dolayısıyla o işyerinin amacı olan insan ihtiyacını
karşılamaya da hizmet etmektedir.
“Bu durum insanlarda içgüdüler halinde olur ama, medeniyet
ilerledikçe sistemleşen ve gelişen bir yönetim kavramını ortaya çıkarmıştır.”[7]
İnsan içgüdülerinden yola çıkılarak 20.yüzyılın başında
yönetim kavramı üzerinde durulmaya başlanmıştır. İnsanlık tarihinde James
Watt’ın 1765’te buhar makinesini bulması teknolojik alanda, Adam Smith’in
1776’daki “Milletlerin Serveti” ekonomik alanda, 1789 “Fransız Devrimi” politik
alanda önemli ve belirleyici dönüm noktalarıdır. Buharın makineye uygulanması
Sanayi Devrimi olarak ta adlandırılır. Bu devrim sanayi toplumunu doğmasına
neden oldu. “Sanayi devrimini yaratan teknolojiler; üretimde, ekonomik alanda
artan ölçüde kullanılmasına ve yeni sosyal yapıların doğmasına yol açmıştır.
Oluşan yeni toplumsal yapı, kısaca Sanayi Toplumu olarak adlandırıldı.”[8]
Sanayi Devrimi aşağıdaki değişikliklere neden olmuştur:
Üretim evlerde el ile yürütülürken fabrikalarda yapılmaya
başlandı. Bunun sonucu köylerden fabrikaların olduğu kentlere akın başladı.
“Emek özgürleşti, endüstriyel hareketlilik fazlalaştı, yönetici ve
yönetilenlerin arasındaki ilişkiler değişti, yönetilenlerin örgüt içerisindeki
statüleri değişti, ihtisaslaşma önem kazandı.”
İnsanlık tarihindeki diğer önemli bir olay ise Adam
Smith’in 1776 da yayınlamış olduğu
“Milletlerin Serveti” isimli eserinde üretim faktörleri arasında müteşebbisin
yer almasıdır.
“İlkel anlayışa göre üretim faktörleri toprak ve emek
olmak üzere iki tanedir. Fizyokratlar buna tarım müteşebbisini eklerken Ticaret
ve Endüstriyi artık değer yaratmayan çalışmalar olarak nitelemiştir. Adam Smith
ise müteşebbisin varlığını kabul etmiştir.”[9]
1789 Fransız İhtilalinin insanlık tarihindeki rolü ise
şöyle açıklanabilir:
“Sanayi toplumunun temel felsefesi olan liberalizmi
yaratmış, aklın özgürleşmesi ve laikleşmesi ile bireyin özgürleşmesinde rol
oynamıştır.”[10]
1789 Fransız Devrimi ile liberal düşüncenin geri dönülmezliği kanıtlanmıştı.
Bu üç önemli olayla birlikte bilinçli bir işletme kavramı
ve buna bağlı olarak yönetim anlayışı geliştirilmiştir.
2.1. YÖNETİM KAVRAMI
Günümüze kadar ve hatta günümüzde bile üzerinde çok geniş
araştırmalar yapılmasına rağmen yönetimle ilgili alanların ortaklaşa kabul
ettikleri yönetim tanımı söz konusu değildir.
“Yönetim henüz tam anlamıyla açıklığa
kavuşturulamamıştır.”[11]
Önceleri doğuştan yetenekli ve insanları yönetenlerin
uyguladığı bir tür Sanat olarak görülen yönetim kavramı bu yönünü bir süre
korumuştur. “Sanatların en eskisi, bilimlerin en yenisi.”[12]
Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkan teknolojik
gelişme sonucu insanı bir makine gibi gören ekol yönetime mekanik bir proses
olarak bakmaya başlamıştır. Bu görüş açısı kantitatif tekniklerin bulunması ve yaygın bir biçimde
kullanılmasını savunmuştur. Birinci Dünya Harbinden bu yana ise insan
ilişkileri ve davranışlar üzerinde çalışmalar önem kazanmıştır.
“Böylece yönetimin sanat yönü üzerinde durulmuş ve
bilimsel hale getirilmiştir.”[13]
Bunun nedeni de yönetimle ilgili bilgilerin XX nci yüzyılda kullanılmasıdır.
“XX nci yüzyılda yönetim ve örgütlerle ilgili sistematik bilgi birikiminin
gerçekleşmeye başlaması ile yöneticilik, hekimlik, mühendislik ve avukatlık
gibi meslekler bir sanat haline gelmiştir.”[14]
Yönetim tanımının değişik yapılmasında üç önemli unsur rol
oynar. Birinci unsur, tanımı yapan kişinin yönetim kavramına yaklaşımı.
İkincisi unsur, örgütlerin amaçlarının birbirinden farklı olmasıdır. Üçüncü
unsur ise, iletişim ve bilgi işleme teknolojilerindeki gelişmeler ile
küreselleşme olayıdır.[15]
Yönetim yaklaşımları yönetim grubunun yönetime bakışını
ifade eder. İleride de açıklanacağı üzere Harold Koontz’un yaklaşımları
şunlardır:[16]
-
Yönetim süreci yaklaşımı
-
Deneysel yaklaşım
-
Kişiler arası ilişkiler yaklaşımı
-
Grup davranışı yaklaşımı
-
Sosyo-teknik sistemler yaklaşımı
-
Karşılaştırmalı sosyal sistem yaklaşımı
-
Karar teorisi yaklaşımı
-
Sistem yaklaşımı
-
Matematiksel yaklaşım
-
Durumsallık yaklaşımı
-
Yönetsel roller yaklaşımı
İkinci farklılık ise; yönetilen örgütlerin amaçlarının
birbirlerinden farklı olması.
Yönetim tanımlarını farklı kılan bu üç unsura rağmen
üzerinde görüş birliğine varılan tanım “Başkaları vasıtasıyla iş görmektir.”[17]
Diğer bir tanım ise; Yönetim; insanların işbirliğini
sağlayarak eldeki kaynaklarla amacı gerçekleştirme faaliyetidir.
Her iki tanım dikkatle incelendiğinde yönetim;
-
Başkaları ile birlikte çalışmayı gerektirir
-
Gerçekleştirilecek bir amacın olması
-
Kıt kaynaklardan maksimum yararlanmak
-
Değişen , dinamik ortamda faaliyette bulunmak
-
Verimlilik ve etkinliği sağlamak.
Yönetim ile ilgili geniş bir tanım verecek olursak:
Yönetim; bir örgütün elindeki kaynaklarla daha önceden belirlenmiş amaçlarına
ulaşacak şekilde faaliyetlerinin planlanması, yürütülmesi ve kontrol edilmesini
kapsayan sosyal bir faaliyettir.
2.2. ÖRGÜTLERDEKİ FAALİYETLERİN
DOĞASI, SINIFLANDIRILMASI VE YÖNETİM SÜRECİ
Endüstriyel örgütlerdeki faaliyetleri incelediğimizde bir
çok faaliyetin yerine getirildiğini görmekteyiz. Bu faaliyetlerin bazılarının
iç içe olduğunu ve birbirleriyle ilişkili olduğunu görürüz. Bu faaliyetler bir
sınıflamaya tabi tutulacak olursa “organizasyonel faaliyetler” ve “yönetsel
faaliyetler” olduğu görülür.
2.2.1. Organizasyonel Faaliyetler
Organizasyonel faaliyetlerden birbiriyle ilgili
faaliyetlerin bir araya getirilmesi anlaşılır. Örneğin Endüstriyel Örgütteki
teknik faaliyetler adı altında, üretim, üretim mühendisliği, tamir bakım
onarım, kalite kontrol ve araştırma geliştirme faaliyetleri.
Tipik bir endüstriyel kuruluşta faaliyetleri aşağıdaki
şekilde sınıflayabiliriz:
1.
Teknik çalışmalar
2.
Ticari çalışmalar
3.
Finansman çalışmaları
4.
Muhasebe çalışmaları
5.
Personel çalışmaları
Bütün bu faaliyetlerin etkili ve verimli bir şekilde
yönetilmesi gerekir. Bu faaliyetlerin kendi aralarında ve kendi içlerinde
uyumlu olmaları gerekir. Diğer bir ifade ile bu faaliyetler örgütün ana
hedefini gerçekleştirecek, optimum çalışma şeklinin bulunmasını gerektirir.
2.2.2. Yönetsel Faaliyetler
Yönetsel faaliyetler ana hatlarıyla 5 grupta toplanır.
-
Planlama
-
Örgütleme
-
Yürütme
-
Koordinasyon
-
Denetim / Kontrol
Her yönetici bu faaliyetleri yerine getirmek zorundadır.
Yönetsel faaliyetler yönetim sürecinin evrelerini
oluşturur. Süreç; “Durumdan duruma veya aşamadan aşamaya geçerek belirli bir
sona doğru akış”[18]
olarak tanımlanır.
Yönetsel faaliyetler belirli aşamalara göre yerine
getirilir. Bunun amacı organizasyonda etkinlik ve verimliliği arttırmaktır.
“Rasyonel olmayan hiçbir faaliyet işletmeciliğin konusu olamaz.”[19]
Bu açıklamalardan sonra yönetim “önceden belirlenmiş
amaçlara ulaşabilmek için mevcut kaynakların planlanması,
örgütleme/organizasyon, yürütme ve denetim fonksiyonlarıyla koordinasyonun
sağlanması” şeklinde tanımlanabilir.[20]
Rasyonellik; en az girdi ile en çok çıktı elde etme diğer
bir ifade ile girdi minimizasyonudur
Etkinlik; amaca ulaşma derecesidir.
Amaç
Amacın ne oranda gerçekleştirildiğinin belirlenmesinde
kullanılır. Bir organizasyonda 2 tür etkinlikten söz etmek mümkündür: Yönetsel
Etkinlik ve Örgütsel Etkinlik
Yönetsel etkinlik; yöneticinin davranışları sonucunda
ortaya çıkan bir kavramdır. Örgütsel etkinlik ise daha iyi örgütlenme ve
yönetim tekniklerini kullanmak suretiyle daha yüksek performansa ulaşmaktır.
Diğer bir tanım ise; “işletmenin içinde bulunduğu şartlara uyum sağlayabilmesi
ile diğer örgütlerle işbirliği, aktiflerin karlı bir şekilde kullanılması ve
işletmenin çevresi üzerindeki etkisi gibi davranışlara yönelik ekonomik ve
finansal kriterler içeren daha geniş bir kavramdır.[21]
Örgütlerin diğer örgütlere karşı üstünlük sağlayabilmeleri kendilerine uygun
amaç belirlemeleri ile mümkündür. Ackoff’un belirttiği gibi “Tüm örgütler
mevcut durumda erişilmez gibi görünen amaçları benimsemeli, onlara ulaşmaya
çalışmalıdırlar.”[22]
Verimlilik; “Çıktının girdiye oranı olup, kaynakların ne
ölçüde kullanıldığına ilişkin bir ölçüdür.”[23]
Çıktı
Girdi
Bir örgütün çıktıları mal ve hizmettir. Girdileri ise;
örgütün elindeki kaynaklardır.
Mal üreten bir örgütün kaynaklarını aşağıdaki gibi
sıralayabiliriz:
-
Arazi ve Binalar; Örgütün çalışmaları için gerekli bina
ve diğer tesisatın kurulacağı uygun yerdeki arazi ve bu arazi üzerine kurulan
binalar.
-
Makineler; Örgütün faaliyetini sürdürebilmesi için
gerekli makine, tesisat, araç, büro eşyaları ve büro makineleri.
-
Malzeme; Örgütün ürettiği ürünün meydana gelmesinde
kullandığı hammadde, malzeme, yakıt.
-
İnsan gücü; “Bir hizmeti yada bir işlemi uygulamak,
planlamak ve denetlemek, yazışmaları yapmak, araştırmalarda bulunmak, alım
satım işlerine bakmak için erkek ve kadın personel.”[24]
Bu kaynakların bileşiminin kullanılması örgütün
verimliliğini ortaya koyar.
Verimlilik ve etkinlik kavramları günümüzde eşanlamlı
kullanılmaktadır. Gerçekte her iki kavram birbirinden farklıdır. Bu farklılığı
Peter F. Drucker şöyle ifade etmektedir; “Verimlilik işi doğru yapmak, etkinlik
ise doğru işi iyi yapmaktır.”[25]
2.3.YÖNETİM
SÜRECİNİN ÖZELLİKLERİ
Günümüzde ayrı bir bilim dalı olarak ortaya çıkan yönetim
faaliyetlerinin kendine özgü ve belirgin özellikleri vardır. Yönetim süreci
olarak adlandırdığımız yönetsel faaliyetler şu temel özelliklere sahiptir:
2.3.1. Yönetim Amaca Yönelik Bir Faaliyettir
Belli bir amaç olmadan yönetim olmaz. İşletme yönetimi
açısından amaç; “İşletmenin hangi yöne gideceğini gösteren, işletmenin ulaşmak
ve gerçekleştirmek istediği sonuçlardır.”[26]
Amaçlar geleceğe yönelik faaliyetlerin yönlendirilmesine yardımcı olur.
Stratejiler, planlar, çeşitli öncelikler kaynakların dağılımındaki temeller
amaçlara göre belirlenir. İşletmelerin özel amaçları farklı olmasına rağmen,
temel amaçları ortaktır. Bunlar:
-
Kar elde etmek
-
Satış geliri sağlama
-
Sosyal sorumluluk
-
Varlığını sürdürme ve büyüme
Peter Drucker’e göre “işletme amacının sadece bir geçerli
tanımı vardır. Müşteri yaratmak.”[27]
Yukarıda belirlenen amaçlar en uygun şekilde yönetim
tarafından koordine edilerek herkesin belirli ölçüde tatmini sağlanmalıdır.
2.3.2. Yönetim Bir Grup Faaliyetidir
Yönetim sürecinin uygulanabilmesi için birden fazla
insanın olması gerekir. Diğer bir ifade ile yönetimde gruba ihtiyaç vardır.
Yönetim sürecinin gerçekleşebilmesi için yöneten ve yönetilenin meydana
getirdiği grup söz konusudur. İnsan yalnız başına ihtiyacını karşılayabilir,
amaçlarını gerçekleştirebilir, bunun için girişmiş olduğu faaliyetler ekonomik
faaliyetler olarak adlandırılır. Dolayısıyla bu faaliyetler yönetsel faaliyet
olarak adlandırılamaz. Örneğin; Robenson Cruose adada tek başına yaşamını
sürdürebilmek için ekonomik faaliyetler içerisinde olmuştur. Ancak ada
yerlilerinden Cuma ile karşılaşması sonucu birlikte hareket ve iletişim
içerisine girerek yönetsel faaliyetlerde bulunmuşlardır. “Cuma ile işbirliği
yaptıkları andan itibaren aralarında oluşan sosyal ilişkiler sayesinde yönetim
süreci doğmuş bulunmaktadır.”[28]
2.3.3. Yönetim Faaliyetinin Beşeri Özelliği Vardır
Yönetim beşeri bir faaliyettir. Yönetim faaliyeti
insanlarla ilgilidir. Yönetim faaliyetinin gerçekleşmesinde temel unsur
insandır. Yöneten ve yönetilen insandır. Yerine getirilen faaliyette tarafların
diğer bir ifade ile yöneten ve yönetilen insan değilse bu faaliyet yönetime
konu olamaz. Yönetimde insanın motive edilmesi ve amaca sevk edilmesi söz
konusudur.
“Yönetilen bir araç ise “sürme”, hayvan ise “gütme” olgusu
söz konusudur.”[29]
Diğer bir ifade ile insanlar yönetilir, araçlar sürülür, hayvanlar ise güdülür.
2.3.4. Yönetim Bir İşbölümü ve Uzmanlaşma Faaliyetidir
İşletmeler önceden belirlenmiş amaç veya amaçların
gerçekleştirilmesi için kurulmuş sosyal organizasyonlardır. İşletmelerin
sermayesi beşeri ve maddi sermaye olmak üzere iki ana gruptan oluşur. Beşeri
sermaye çalışanlardan, maddi sermaye ise para ve paranın satın aldığı
maddelerden oluşur.
İşbölümünün temelinde insanların farklı oluşumu yatar.
İşbölümünde her birey belirli bir iş yapar. İşbölümüyle ifade edilmek istenilen
şey; insanların bilgi ve kabiliyetleri doğrultusunda işlerin dağıtılmasıdır.
Amacı ise işletme içinde işin yapılmasında karışıklığın ortadan
kaldırılmasıdır. “İşbölümü, işlerin, kişilerin yeteneklerine, bilgilerine ve
tecrübelerine göre dağıtılması olarak tanımlanabilir.”[30]
İşbölümü işletmede verimliliğin ve etkinliğin artmasına
yardımcı olur.
İnsanlar eğitimi ve kabiliyetleri ile orantılı işlerde
çalışırlarsa verimli olurlar. İşbölümü beraberinde uzmanlaşmayı getirir.
İşbölümü sayesinde o işi yapan kimse işinde uzmanlaşır. Uzmanlaşma sayesinde
verimlilik artar. Verimliliğin artması masrafların azalmasına neden olur.
Masraflar azalınca da karlılık yükselir. Uzmanlaşma belirlenen hedeflere
minimum masrafla ulaşılmasına olanak sağlar.
2.3.5. Yönetim Bir Koordinasyon ve Haberleşme Sürecidir
Bir işletmede çalışanlar işbirliği nedeniyle yaptıkları
faaliyetler hakkında rapor verme zorunluluğundadırlar. İşbirliği içerisinde
olan bireyler birbirleriyle sürtüşmeden çalışma olanağını elde ederler.
Birbirleriyle sürtüşmemeleri için koordinasyon sisteminin kurulması gerekir.
Böylece yönetim koordinasyon sayesinde yürütülen faaliyetlerin belirlenen amaca
uygunluğunu ve bu faaliyetlerin istenilen şekilde yürütülüp yürütülmediğini
denetler. İyi bir haberleşme koordinasyon için şarttır. Bireyler arasında
koordinasyonun sağlanması her zaman mümkün olamaz. Bunun en önemli nedeni ise
bireylerin fikir, duygu ve amaçlarının birbirlerinden farklı olmasıdır. İyi bir
koordinasyon işletmede işlerin uyum içinde yerine getirilmesine yardımcı olur.
İyi bir koordinasyon ancak çalışanların çoğunun katılımıyla sağlanır. Yönetim
yetkisini kullanarak koordinasyonu zorla sağlayabilir. Ancak bugünkü yönetim
anlayışında zorlamaya yönetimler yer vermemektedirler.
2.3.6. Yönetim Bir Yetki ve Otorite Faaliyetidir
Yetki, emir verme hakkı ve karşılığında itaat sağlama
gücüdür. “Yetki hukuksal açıdan bakıldığında emir – komuta yetkisi ve gücünü
ifade eder.”[31]
Otorite ise; “Bir grup insanın belirli bir konu üzerinde
anlaşıp harekete geçmeleri, astlara aldıkları kararları, programları kabul
ettirmeleridir.”[32]
Yönetimin en büyük özelliği karşılıklı bağlılıktır. Bir
işletmede iş yapanlar ve iş yaptıranlar diye adlandırılan iki grup çalışan
vardır. İş yaptıranların yaptırım gücü yetkidir.
“Yetki, kişiye örgüt tarafından verilen karar verme ve
başkalarının davranışlarını belirleme hakkıdır.”[33]
Yetki, kişiye işgal ettiği mevkii için verilmiştir. Yetki
kişinin değil o mevkiinindir. Bu nedenle yetki devredilemez. Yetkiyle birlikte
sorumluluk da verilir. Sorumluluk, makam nedeniyle kullanılan yetki bakımından
hesap verme durumudur. Diğer bir ifade ile sorumluluk kendisine görev verilen
kişinin bu görevi yapma zorunluluğudur. Sorumluluk ast-üst ilişkisinden
kaynaklanır. Şayet yetki ve sorumluluk olmasaydı yönetenle yönetilen arasında
bazı konularda anlaşmazlıklar çıkabilirdi. Yetki, her çalışan bireye verilemez.
Yetki, bireylerin kendi istekleriyle koordine olamamalarından dolayı
kullanılmaktadır. Yönetim kademeleri yükseldikçe yetki ve sorumluluk artar.
2.3.7. Yönetim Rasyonel Bir Faaliyettir
Yönetim sürecinin temel amacı işletmede etkinlik ve
verimliliği arttırmaktır. Etkinlik ve verimliliğin arttırılması ile rasyonellik
sağlanır.
Rasyonellik; en az girdi ile en fazla çıktı elde etmektir.
Çağdaş Yönetim düşüncesinde; etkinlik, verimlilik ve rasyonellik esastır.
Rasyonel, etkin ve verimli olmayan hiçbir faaliyet işletmeciliğin konusu
olamaz.
İnsan ihtiyaçlarının sınırsız olması, bunları karşılayacak
kaynakların sınırlı olması rasyonellik ilkesinin oluşmasının temel nedenidir.
Kaynakların sınırlı olması sonucu yönetim bu kaynaklardan maksimum yararlanmayı
hedefler. Bu da verimli iş yapılması ve amaca uygun şekilde hareket edilmesini
gerektirir.
Günümüz yönetim anlayışının en belirgin özelliği,
yönetimde belirli tekniklerin ve metotların kullanılmasıdır. Böylece verimli ve
etkin çalışma özelliği de kendiliğinden ortaya konmuş olur. Yönetim kullanacağı
yönetim teknik ya da metotlarının hepsinin neler olduğunu, nasıl kullanılması
gerektiğini, araştırır, inceler, analiz eder ve sonra verimlilik açısından
senteze tabi tutar.
Yönetim sürecinin her safhasında değişik teknikler
kullanılır. Bunlar:
-
Bilgi toplama, araştırma, analiz ve tahmin teknikleri
-
Ölçme ve karşılaştırma teknikleri
-
Planlama teknikleri
-
Motivasyon teknikleri
-
Kontrol teknikleri
-
Organizasyon teknikleri
-
İletişim teknikleri
-
Koordinasyon teknikleridir.
2.3.8. Yönetim Evrensel Özelliğe Sahiptir
Bütün işletmeler insan ihtiyaçlarına cevap vermek üzere
kurulmuş organizasyonlardır. Bütün organize olmuş faaliyetler yönetimi
gerektirir. Günümüzde globalleşme sürecinde bütün işletmeler birbirleriyle
ilişki içerisine girmişlerdir. Bu nedenle yönetimin önemi daha da artmıştır.
Dünyanın neresinde olursa olsun işletmelerin kuruluş amacı sınırlı kaynaklarla
amaca ulaşmaktır. Yönetim bu sınırlı kaynaklarla amaca ulaşmada verimlilik ve
etkinliği sağlar. Dünyanın her yerinde bu faaliyetler vardır. Bu nedenle
yönetim evrenseldir.
2.3.9. Yönetim Basamaksal (Hiyerarşik) Özelliğe Sahiptir.
Bir işletmede değişik amaçlara sahip çalışanlar ve değişik
faaliyetlerin yürütüldüğü bölümler vardır. Değişik amaçlara sahip çalışanlar
ile değişik faaliyetlerin bütünleşmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması
gerekir. Bir işletmede en alt düzeyde çalışanlarla en üst düzeyde görev yapanların
hiyerarşik bir düzen içerisinde olması gerekir. Her hiyerarşik kademenin yetki
ve sorumlulukları farklı olacaktır. Ayrıca her kademedeki yöneticinin yetki ve
sorumluluklarının açık ve seçik bir şekilde ortaya konması gerekir. Bir
işletmede çalışanlar aynı kademede düşünülürse kargaşa söz konusu olur.
2.3.10. Yönetim Bir Karar Alma Sürecidir
İşletmenin her yönetim kademesinde bulunan yöneticilerin
işletme amaçlarının gerçekleştirilebilmesi için sürekli karar almaları gerekir.
Karar alma mevcut alternatifler içinden en uygun olanının seçilmesidir.
Yöneticiler işletmenin çok değişken bir çevrede faaliyet gösterdiğini dikkate
alarak karar verme tekniklerinden de yararlanarak işletmenin başarısı için en
uygun kararı vermek durumundadırlar.
2.4. YÖNETİM TEKNİKLERİ
Günümüz işletmeleri çok fazla değişime tabi olan bir
çevrede faaliyet göstermektedirler. Bu değişimleri yakından izleyen ve geleceği
belirleyebilen yöneticilerin görev aldığı işletmeler değişimleri
izleyemeyenlere göre daha başarılı olmaktadırlar. “Günümüzde çağdaş bir
yönetici modern yönetim tekniklerini bilmeli, bunların ne zaman, nasıl hangi
şartlarda ve kimlere uygulanabileceğini kestirebilmelidir”[34]
Yönetim faaliyetinin en önemli özelliklerinden birisi de
belirli teknik ve yöntemlere yer vermesidir. Bu sayede verimli ve etkin çalışma
gerçekleşmiş olur. Yönetim teknikleri sayesinde işlerin nasıl yapıldığını
araştırma, inceleme, analiz etme ve sonuçta verim optimizasyonu açısından
senteze ulaşma mümkün olur. Yönetim sürecinin her aşamasında değişik teknikler
kullanılır.
2.4.1. Yönetim Tekniklerinin Tanımı ve Önemi
Yöneticiler yönettikleri sistemin başarısı için birçok
teknikten yararlanırlar. “Bu teknikler özellikle karar alma, verimlilik ve
etkinliğin geliştirilmesi yanında yönetim fonksiyonları içinde temel fonksiyon
olan planlama ve denetimde kullanılan sistematik ve analitik metotlardır”[35]
Dictionnaire Larousse göre; “Teknik, bir sanat, meslek
veya sanayi dalında kullanılan yöntem ve yordamların tümü ve / veya bilimsel
bilgilere dayanan ve üretime yönelik yöntemlerin tümü”[36],
şeklinde tanımlanmaktadır. Yönetim ise en genel tanımıyla bir amacın
gerçekleştirilmesi için başkalarıyla iş yapmaktır.
Bu açıklamalardan sonra yönetim teknikleri kavramını,
yönetsel faaliyetlerde yararlanılan yöntemlerin bütünü olarak tanımlamak
mümkündür. Yönetim teknikleri yönetim faaliyetleri yanında yönetim
fonksiyonlarının yerine getirilmesinde de başarı ile kullanılabilir. Örneğin,
planlama fonksiyonunun yerine getirilmesinde çeşitli planlama tekniklerinden
yaralanılabilir.
Yönetim teknikleri, tek tek kullanılabileceği gibi
birlikte de kullanılabilir. Yönetim tekniklerinin başarısı kişisel beceriyle
orantılıdır. Ortaya konulan performansın kalitesi beceri olarak ifade edilir.
Yöneticilerde yönetim fonksiyonlarını yerine getirirken, teknik beceri,
analitik beceri ve sosyal becerilerden yararlanırlar. yönetsel faaliyetlerde
yararlanılan yöntemlerin bütünü olarak tanımlanabilir. Yönetim teknikleri,
yönetim faaliyetleri yanında yönetim fonksiyonlarının yerine getirilmesinde de
başarı ile kullanılabilir. Katz yöneticilerin dört tür beceriyi kullandığını
ifade etmektedir. Bunlar;[37]
-
Teknik Beceri: Verilen
görevi yerine getirmek için etkin olan uzmanlık becerisi.
-
İnsancıl Beceri: Diğer insanlarla ilişki kurabilmek için gereken sosyal ve beşeri
ilişkili beceri.
-
Kavramsal Beceri: Sistematik ve bütünsel değerlendirebilme becerisi.
-
Yönetsel Beceri: İlgi ve sorumluluk alanındaki faaliyetleri düzenleyebilme becerisi.
Bu beceriler eğitim ve deneyim ile gelişir. Başarısı
kişisel yeteneğe bağlı olan koordine etme, haberleşme gibi faaliyetlerde
yönetim tekniklerinden ziyade kişisel beceri ön plana çıkar. Diğer bir ifade
ile yönetim teknikleri tecrübe ve kişisel yeteneklerle desteklenirse daha
başarılı olarak uygulanır.
Yönetim tekniklerinin çoğu süreçlerden oluşur. Süreç
birbirini izleyen faaliyetler bütünüdür. Her sürecin girdileri ve çıktıları
vardır. Ayrıca süreçlerin bazılarının alt süreçleri vardır. Yönetim
tekniklerinden sürece sahip olan tekniklerin başarısı da sürecin uygulanmasına bağlıdır.
Yönetim tekniklerinin uygulanmasının temel amacı işletme
problemlerinin çözümüne analitik ve objektif yaklaşım getirmektir. Diğer yandan
yönetim teknikleri belirlenen hedefin daha rasyonel, hızlı, verimli ve etkili
gerçekleştirilmesine yardımcı olur.
Günümüzde teknolojik gelişmelerdeki hızlanma bilgi
teknolojilerinin önem kazanması, sınırların ortadan kalkması, globalleşme ve
insan haklarına olan saygının artması işletme faaliyetlerini genişletmiş ve
karmaşıklaştırmıştır. Bu yüzden yöneticilerin bilgi kullanımı yanında işletme
yönetim tekniklerinin kullanımı da önem kazanmıştır. “Yöneticilerin
karşılaştıkları karmaşık sorunların çözümlenmesinde kullanılmak üzere bir takım
kantitatif yönetim teknikleri geliştirerek özellikle planlama ve denetim faaliyetlerinde
bunlardan yararlanma yoluna gidilmiştir”[38].
Diğer yandan yöneticiler rasyonel ve objektif kararlar alma durumundadır.
Kararların objektif ve rasyonel olarak alınabilmesi yönetim tekniklerinin
uygulanması ile mümkündür. İşletmelerin dinamik bir yapıya sahip olmaları,
dinamik çevrede faaliyette bulunmaları esneklik ve dinamizm gerektirir. Bu
sebepten yöneticiler yönetimi kolaylaştıran her türlü teknikten yararlanmak
gereğini duyarlar.
Yönetim tekniklerinin işletmelerde uygulanması
yöneticilerin analitik ve teknik becerilerinin artmasına objektif olmalarına
yardımcı olur.
Yönetim tekniklerinin kullanımı işletmelerin departmanlar
arası işbirliği ve koordinasyonun gelişmesine yardımcı olur. Yönetim teknikleri
departmanlar arası bilgi alış verişini ve haberleşmeyi gerekli kılar. Yönetim
teknikleriyle karmaşık ve güç hesapların yapılması mümkündür. Teknolojiler
geliştikçe buna bağlı olarak yönetim teknikleri de gelişecektir. Yönetim
tekniklerini uygulayan yöneticiler daha etkili karar verecekleri gibi daha
etkili ve verimli çalışma olanağını elde ederler.
2.4.2. Yönetim Tekniklerinin Özellikleri
Bütün yönetim teknikleri sistemsel, çözümsel, nesnel ve
niceldir. Bu dört özelliğin yanında yönetim teknikleri objektif olmaya
çalışırlar. En azından karar almada öznelliğin miktarını en aza indirmeye
çalışır. Bu özellikler aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.
2.4.2.1. Yönetim Teknikleri Sistemsel Özelliğe Sahiptirler
Bir faaliyetin usulüne ve kuralına göre yerine getirilmesi
onun sistemsel özelliğe sahip olduğunu gösterir. Yönetim tekniklerinin
sistemsel özeliğe sahip olduğunun diğer bir kanıtı ise yöneticiler olayları ve
problemleri sistemsel olarak ele alıp sistem yaklaşımına göre çözümlemek
durumundadırlar.
2.4.2.2. Yönetim Teknikleri Analitiktirler
Yöneticiler çözümlemek durumunda oldukları problemler için
yeterince bilgiye sahip olmalıdırlar. İster işletme içinden, ister işletme
dışından sağlansın bu bilgiler işletmelerin sahip oldukları yönetim bilgi
sistemleriyle kullanılabilir hale getirilir. Genellikle bilgi olarak gözlemler,
varsayımlar ile istatistiksel metotlarla elde edilen tahminler kullanılır.
Yönetim teknikleri iki nedenle analitiktir. Birincisi, yöneticilerin analitik düşünme
zorunluluğunda olmasıdır. Analitik düşünme; “Olayları matematiksel açıdan analiz
ve sentez edebilme olarak ifade edilebilir”[39]
Analitik düşünce ile mevcut veriler kullanılarak problemin çözümlenmesine
olanak sağlanır. Yöneticiler başında bulundukları örgütün başarısı için,
karşılaştıkları problemlerin çözümünde, olayları değerlemede analitik düşünmek
zorundadırlar. “Bireylerin ve işletmelerin yaşamlarında başarılı olabilmeleri
analitik düşünmeye sahip olmalarına bağlıdır”[40]
Yönetim tekniklerinin analitik olmasının İkinci nedeni
ise, işletmelerin sistem kuramına göre sosyo – teknik yapıya sahip olmasıdır.
Bu tür yapıya sahip işletmelerin yöneticilerinin karşılaştıkları problemler ve
değerlemelerde komplikedir. Komplike durumların aşılması sistemsel ve analitik
olarak ele alınmasını gerektirir. Eldeki bilgiler karmaşık olabilir, analitik
yaklaşımla bu bilgiler mantıksal olarak ele alınarak sıralanır. Böylece
bilgiler kullanılır hale getirilir. Bu da karar almayı kolaylaştırır.
2.4.2.3.Yönetim
Teknikleri Kantitatifdir (Niceldir)
Kantitatif yaklaşımlar işletme yöneticilerinin yönetim
fonksiyonunu yerine getirirken matematiksel ve istatistiksel modeller kurmak ve
model üzerinde işlem yapmayı kapsar. “Model, gerçek sistemlerin idealize
edilmiş bir temsilidir. İşletme yöneticileri olayları modeller üzerinde inceler
elde ettiği sonuçları gerçek sisteme uygular”[41]
Model kurulmasının nedenleri ise;
-
Zamandan tasarruf sağlamak,
-
Olayın model yardımıyla anlaşılır olmasını sağlamak,
-
Hatalarını anında görüp düzeltme.
Yöneticiler asırlar boyunca sayılara dayanarak yönetim
fonksiyonunu yerine getirmişlerdir. Yönetim tekniklerinde kantitatif
analizlerden yaralanılmak suretiyle daha iyi ve daha etkin faaliyet
gerçekleştirilebilir. Özellikle yönetim fonksiyonlarında planlama, organize
etme, yöneltme, koordinasyon ve kontrolde kantitatif tekniklerden
yararlanılmaktadır.
Fazla değişimlerin olduğu çevrede karar alma ve uygulama
oldukça zordur. Yönetim tekniklerinin kantitatif özelliği nedeniyle bu zorluk
ortadan kaldırılabilir.
2.4.2.4.Yönetim
Teknikleri Objektiftir (Nesneldir)
Yönetim tekniklerinin objektif esaslara dayandırılması
esastır. Tekniklerin uygulanmasında bu esaslara uyulması gerekir.
En genel anlamıyla nesnellik; “Gerçeğe uygun olan,
olayları doğrulukla betimleyen şeyin niteliğidir”[42]
Yönetim tekniklerinin bu özelliğinden hareketle olayları sistemsel olarak
analiz ederek analizleri ölçümleştirerek daha objektif olmalarına yardımcı
olur.
2.4.3. Yönetim Tekniklerinin Sınıflandırılması
Yönetim teknikleri değişik kriterler dikkate alınarak
tasnif edilebilir.
2.4.3.1. Uygulandığı Yönetim
Kademesine Göre Yönetim Teknikleri
Bu kriter dikkate alınarak yönetim teknikleri üç grupta
toplanabilir.
2.4.3.1.1. Tepe Yönetim Kademesince
Kullanılan Yönetim Teknikleri
Bu teknikler işletmenin tümünü ilgilendiren olaylar ve
çevre ile ilişkilerle ilgili konuların çözümlenmesinde belirlenmesinde
uygulanan tekniklerdir. Örneğin, genel politikaların belirlenmesi, stratejik
kararların alınması. Burada üzerinde durulması gereken husus tekniğin komplike
olup olmamasından ziyade tekniğin sonuçlarının işletmenini bütününü
ilgilendirip ilgilendirmediğidir. Her yönetim kademesinin başındaki yönetici
karar alma durumundadır. Kararın riskli ve kapsamlı olması halinde bu karar
tepe yönetimince alınır ve stratejik karar diye adlandırılır. Alt kademe
yöneticisi de karar almak durumundadır. Fakat almış olduğu karar rutin günlük
işlerle ilgili kararlardır.Bu kararlar taktik kararlar olarak isimlendirilir.
Yöneticiler stratejik karar almada farklı, taktik kararlar almak için farklı
teknikler kullanacaktır.
2.4.3.1.2. Orta Yönetim
Kademesince Kullanılan Yönetim Teknikleri:
Yönetim tekniklerini en çok kullanan yöneticiler
genellikle orta yönetim kademesinde görev yapanlardır. Tepe yönetim planlar,
hedef belirler, bu planların ve hedefin gerçekleştirilmesi orta yönetim
kademesince gerçekleştirilir. Örneğin, tüm planlama teknikleri, Pazar araştırma
teknikleri v.b.
2.4.3.1.3. Alt Yönetim Kademesince
Kullanılan Yönetim Teknikleri
Alt yönetim kademesince kullanılan yönetim teknikleri
fazla komplike olmayan, ölçme ve karşılaştırma yapabilmek, standartlara uygunluğun belirlenmesi için kullanılan
tekniklerdir. Örneğin ürünün kalite standartlarına uygunluğunun tespiti için
elle, gözle, aletle kontrollerin yapılabilmesi için gerekli tekniklerin
kullanılması v.b.
2.4.3.2. Sonuçları Kalitatif ve
Kantitatif Olarak Ortaya Koyan Yönetim Teknikleri
Bu ayrım kapsamında yönetim teknikleri iki başlık altında
incelenebilir.
2.4.3.2.1. Sonuçları Kalitatif Olarak Ortaya Koyan Teknikler
Daha önceki açıklamalarımızda yönetim tekniklerinin
kantitatif özelliğe sahip olduğunu belirtmiştik. Yönetimde bazı olayların
sonuçlarını kantitatif olarak açıklamak yeterli olmayabilir. Bu durumda
sonuçlar iyi kötü, uygun – uygun değil şeklindeki ifadelerle açıklanabilir.
2.4.3.2.2. Sonuçları Kantitatif Olarak Ortaya Koyan Teknikler
Yönetimde kullanılan tekniklerde sonuçları sayısal olarak
açılayabiliyorsak bu teknikler kantitatif teknikler olarak ifade edilebilir.
2.4.3.3. Departmanlara Göre Yönetim Teknikleri
Bu tasnifte işletmedeki çeşitli işler ihtisas konularına
göre, fonksiyonel faaliyetler dikkate alınarak gruplandırılır. Örneğin;
pazarlama işleri gruplandırılarak pazarlama departmanı oluşturulur. Her
fonksiyonel departmanın kendine özgü yönetim teknikleri uygulaması gerekir. Bu
açıdan yönetim teknikleri departman özelliklerine göre değişir.
2.4.3.3.1. Pazarlama Faaliyeti İle İlgili Yönetim Teknikleri
Pazarlama departmanının uyguladığı pazarlama
araştırmaları, ürün analizleri, tüketici analizleri ve benzer faaliyetler için
uyguladığı tekniklerdir.
2.4.3.3.2. Üretim Faaliyeti İle İlgili Yönetim Teknikleri
Özellikle üretim departmanının uyguladığı tekniklerdir.
Örneğin; bilgisayar destekli üretim teknikleri, üretim sonuçlarının
değerlendirilmesinde kullanılan kalite kontrol teknikleri.
2.4.3.3.3. İnsan Kaynakları Departmanının Uyguladığı Teknikler
İnsan kaynakları departmanının, personel seçme,
yerleştirme, harekete geçirme, değerleme için kullandığı tekniklerdir.
2.4.3.3.4. Finans Departmanının Uyguladığı Teknikler
Mali işler departmanında uygulanan teknikleri kapsar.
Örneğin; fon akım analizi, proje değerleme için kullandığı tekniklerdir.
2.4.3.3.5. Araştırma –
Geliştirme Departmanınca Uygulanan Teknikler
Gerek süreçlerin yenilenmesi gerekse yeni ürünler
yaratılması için uygulanan tekniklerdir.
2.4.3.4. Genel ve Özel Amaçlı Yönetim Teknikleri
Yönetim teknikleri işletmenin bütünün ilgilendiriyorsa bu
teknikler genel amaçlı teknikler, sadece belirli bir amaç için uygulanıyorsa bu
teknikler özel amaçlı teknikler olarak ifade edilir.
2.4.3.5. Yönetim Fonksiyonuna Göre Yönetim Teknikleri
Yönetim birbirini izleyen değişik fonksiyonlardan oluşur.
Planlama, organizasyon, yöneltme, koordinasyon ve kontrol fonksiyonlarının
yerine getirilmesinde her fonksiyon için farklı teknikler uygulanır. Örneğin;
planlamada kullanılan CPM, PERT gibi teknikler.
2.4.3.6. Kurulan Modele Göre Yönetim Teknikleri
Modeler; uyuşum, benzeşim ve sembolik (matematik) modeller
olmak üzere üç başlık altında toplanabilir[43].
2.4.3.6.1. Uyuşum Modeli
Bu tür modeller temsil ettikleri durumun fiziksel
özelliklerini kapsar. Diğer bir ifade ile durum fiziksel olarak küçültülerek
diğer özellikleri değiştirilmeden kurulan modellerdir. “Fizik, bir büyüklüğün
belirli bir ölçekle temsilidir”[44].
Örneğin; fabrika maketi, çocuk oyuncakları v.b.
2.4.3.6.2. Benzeşim Modeli
Bu tür modeller gerçek büyüklüklerin tasviri ve üzerinde
işlem yapılması mümkün olan diğer büyüklükler ile temsil edilmesidir. “Modeli
kurulacak sistem veya süreçle bir paralellik kuracak şekilde gerçek duruma
ilişkin bileşenlerin yerine geçebilecek elemanlar desteğinde kurulan
modellerdir”[45].
Örneğin; grafikler, proses akış diyagramları, PERT ve CPM şebeke diyagramları.
2.4.3.6.3. Sembolik veya Matematik Modeller
Bu tür modellerde gerçek sistem veya durum semboller ile
ifade edilir. “Matematik modeller diğer modellere göre daha çok işleme tabi
tutulma, analiz edilme olanağı sağlar”[46].
2.4.3.7. Kantitatif Modellerin Çözümünde Kullanılan Teknikler
Yönetim tekniklerinin kantitatif özelliğe sahip olduğunu
daha önce açıklamıştık. “İşletme problemlerinin çözümünde yöneticilerin kullandıkları
kantitatif yöntemler üç ana başlık altında toplanabilir”[47].
2.4.3.7.1. Analitik Çözüm Teknikleri
Matematiksel düşünce ile elde edilen çözümdür. Matematik
model kurularak sabit ve değişkemler belirlenir ve çözüme gidilir. Örneğin;
basit faiz hesabı için faiz formülleri kullanılır.
2.4.3.7.2. Nümerik Çözüm
Analitik çözümün söz konusu olmadığı durumlarda nümerik
çözüme başvurulur. Örneğin; a=f(x) bağlantısında x’e değişik değerler verilir
ve buna karşı gelen a değeri bulunur.
2.4.3.7.3. Simülasyon Çözüm Tekniği
Gerçek sistem hakkında karar vermek için sistem modeli
kurulup deney yapmak suretiyle çözüm aranır. “Simülasyon, bir sistemin analitik
modelinden çözüm bulunmayacak kadar karmaşık olduğu hallerde veya bir sistemin
analitik modelinin kurulamadığı hallerde kullanılır”[48].
2.4.4. Yönetim Tekniklerinin Uygulanabilirlik Şartları
İşletmelerde yönetim tekniklerinin yönetim faaliyetlerine
etkin bir katkısı olabilmesi için uygulamada dikkate alınması gereken hususlar
aşağıda açıklanmıştır.
Yönetim tekniklerinin başarılı olarak uygulanabilmesi her
şeyden önce tepe yönetim kademesinin bu tekniklere ve uygulanmasının yararlı
olacağına inanmış olması gerekir. Ayrıca alt kademelerde bu teknikleri
uygulamaları için teşvik edilmelidir.
Yönetim tekniklerinin başarı ile uygulanabilmesi
yöneticilerin analitik düşünme yeteneğine sahip olmalarına bağlıdır. Günümüzde
yöneticiler inisiyatif kullanma ve çare buluculuk yanında komplike konuların
çözümü için matematiksel düşünceye sahip olmaları gereklidir. Bunun yanında tarafsızlık
da önemlidir.
Yöneticiler hangi konuda ve ne zaman hangi tekniği
kullanacağını iyi analiz etmeli, ne, nerede, ne zaman, niçin, kim diye
adlandırılan 5NK1 formülüyle gerekli sorgulamayı yapmalıdır.
Yönetim tekniklerinin sadece biri kullanılacağı gibi
birkaçı da bi arada kullanılabilir. Bu durum yöneticiler tarafından dikkate
alınmalıdır. Ayrı ayrı birbirini tamamlayan tekniklerin yanı sıra yönetim
teknikleri alt teknikleri de kapsayabilir. Teknikler bu nedenle bir bütün
olarak kullanılmalıdır.
Yönetim teknikleriyle elde edilen sonuçların işletmeye
yararlı olabilmesi için teknikleri uygulayan yöneticilerin yönetsel becerisi
yanında sezgi, yorumlama ve delegasyonda önemlidir. Tekniğin salt uygulanması
bir anlam ifade etmeyebilir. Yönetici tekniğin uygulanmasına ve sonuçta elde
edilenlere katkıda bulunmalıdır.
Yöneticinin tecrübesi ve olaylar karşısındaki tutum ve
davranışları da tekniklerin uygulanabilirliği açısından önemlidir.
Yöneticiler teknikleri uygulamaya koymadan önce fayda –
maliyet, zaman ve ekonomiklik analizleri yapmalıdırlar.
Günümüzde toplumlar bilgi toplumu olma yolunda çalışmalar
içerisindedirler. İşletmelerde bilgiye dayalı olarak faaliyet
göstermektedirler. Bilgisayar kullanımının yaygınlaşması sonucu yönetim
fonksiyonlarının yerine getirilmesinde bilgisayardan yararlanılmaktadır. Bu
nedenle yönetim tekniklerinin kullanılmasında da bilgisayarlara yer
verilmektedir. “Bilgisayar kullanımı planlama ve kara verme sürecinde
kullanılmak üzere, bir dizi yönetim tekniklerinin geliştirilmesine neden
olmuştur”[49].
Yöneticiler sürekli değişen ve gelişen teknolojileri
yakından izleyerek bu teknolojilere bağlı teknikler geliştirerek değişime ayak
uydurmak zorundadırlar. Yenilikçi, atılımcı, geleceği bu günden belirleyip
gelecekteki trendi belirleyen yöneticiler başarılı olacaklardır.
2.5. YÖNETİM BİLGİ SİSTEMLERİ
Günümüzde yöneticiler; işletmelerin büyümesi, ekonomik,
sosyo – politik ve teknolojik çevrenin gelişmesi, tüketici talep ve
davranışlarının hızla değişmesi sonucu hızlı karar almak durumuyla karşı
karşıya gelmişlerdir. Hızlı kararlar beraberlerinde riski, doğru ve çabuk
bilgiye olan ihtiyacı getirirler. Diğer taraftan değişik kaynaklardan gelen,
çeşitli bilgileri değerlendirmek, yerinde kullanmak ve saklamak zorunluluğu
vardır. Ayrıca örgütlerin amaçlarına ulaşabilmeleri sahip oldukları haberleşme
sisteminin etkili ve güçlü olmasını gerektirir.
Yönetim fonksiyonları içerisinde planlama ve kontrol
fonksiyonunun başarılı olarak yerine getirilebilmesi eldeki bilgi ile doğru
orantılıdır. Bütün bu hususlar dikkate alındığında; bir işletmede ve onun
başarısını etkileyecek bilgi miktarı ve bu bilgilerin değişme hızı ile yönetimin
bilgi toplama ve bu bilgileri değişme hızı ile yönetimin bilgi toplama ve bu
bilgileri işleme ve değerleme konusunda gelişmiş metotları kullanmaları
kaçınılmazdır.
İşletmeler büyüdükçe bilgi miktarı ve buna bağlı
problemler doğru yönde artar. İşletmelerin iç ve dış çevreleriyle uyum
içerisinde olmaları gerekir. Bilhassa dış çevre oldukça değişkendir. Bilgi
miktarı yöneticilerin kontrolünde olmasına karşın çevredeki değişiklikler
yönetimin kontrolü altında değildir. Bir çok hallerde bilgi miktarı yöneticiler
için problem olmazken değişikliklerden ileri gelen bazı durumlar yönetim için
sorun olur. Şayet dış çevre değişken ve sorunlu ise bu durum örgütün ayakta
kalmasını zorlaştıracak olaylar hıza gelişebilir “Hızlı gelişen teknoloji,
rekabet, hızlı Pazar doyumu bütün bunlar özellikle ileri teknoloji işlerin
başarılmasını her gün biraz daha zorlaştırır”[50].
Eğer yönetici bu değişikliklerden zamanında haberdar
olmazsa sonuç başarısız olabilir. Yönetimin etkili kararlar vermesini ve
kuruluşu başarıya götürebilmesini gerekli kılacak şekilde bilgi akış miktarını
sağlamak ancak Yönetim Bilgi Sistemler (Y. B. S.) sayesinde olabilir.
2.5.1. Tanımı
Yönetim bilgi sistemleri kavramlarına değişik yazarlar
tarafından farklı bakış açısıyla yaklaşılmıştır. “Bu yaklaşımları üç ana başlık
altında toplamak mümkündür”[51].
-
Yönetim bilgi sistemlerini bir donanım düzeni olarak
gören tanımlar.
-
Yönetim bilgi sistemlerini bir yazılım sistemi olarak
gören tanımlar.
-
Yönetsel karaları destekleyen bir sistem olarak
görenler.
Bu üç yaklaşıma göre değişik tanımlar aşağıdaki gibidir;
En geniş anlamıyla yönetim bilgi sistemleri; yöneticiye
karar vermesi için gerekli bilgiyi sağlayan resmi bir sistemdir. Yönetim bilgi
sistemi ile ilgili diğer bir tanım ise; “Bir örgütün yönetiminde kullanılan bilgilerin
işlenmesi ve iletilmesini sağlayan bir sistemdir”[52].
Tanımlar incelendiğinde birinci tanımın yönetim bilgi
sistemlerinin yönetsel kararları destekleyen bir sistem olduğu, ikinci tanımda
ise donanım ve yazılım sistemleri olduğu görülecektir. Bu üç yaklaşım ve
tanımlar doğrultusunda yönetim bilgi sistemlerinin özelliklerini aşağıdaki gibi
özetlemek mümkündür.[53]
-
Yönetim bilgi sistemleri işletme içerisinde yer alır,
-
Bilgi sağlamak için vardır,
-
Özellikle işletme faaliyetlerini, yönetimi, analiz
yapmayı, karar vermeyi destekler,
-
Analiz, planlama, kontrol ve karar verme için modeller
kullanır,
-
Entegre bir makine-kullanıcı sistemidir,
-
El ile kullanılan usulleri de içerir,
-
Veri tabanına sahiptirler.
Bu açıklamalardan sonra Yönetim Bilgi Sistemini Şekil 1
deki gibi göstermek mümkündür.
VERİ BİLGİSAYAR BİLGİ YÖNETİCİ KARAR
Şekil 1 Yönetim Bilgi Sistemi
2.5.2. Amacı
Yönetim bilgi sisteminin amacı bir işletmede değişik
yönetim kademelerinde görev yapan yöneticilerin hızlı, objektif karar
almalarına yardımcı olacak bilgileri sağlamaktır.
Bir işletmede yöneticilerin ihtiyaç duydukları bilgiler
yönetim kademelerine göre değişiklik gösterir.
Yönetim Bilgi Sistemi Şekil 2’de gösterildiği gibi bir
piramit yardımıyla temsil edilir.
Strateji,
Politika, Planlama ve karar verme için Yönetim Bilgi Sistemi
|
Taktik
Planlama ve karar verme için Yönetim Bilgi Sistemleri
|
Operasyonel
Planlama karar verme için Yönetim Bilgi Sistemi
|
Üretim
işlevleri için Yönetim Bilgi Sistemleri
|
Şekil 2 Yönetim Bilgi Sisteminin
Piramit Yapısı
Genellikle yöneticilerin değişik bilgi ihtiyaçlarını
aşağıdaki gibi ana başlıklar altında toplamak mümkündür.
a)
Stratejik Planlama ile İlgili Bilgiler: İşletmenin
hedeflerini belirleme, bu hedeflerde değişiklik yapma bu hedefleri
gerçekleştirmek için kullanılacak kaynaklar hakkında karar verebilmek için
ihtiyaç duyulan bilgilerdir. Bu tür bilgiler tepe yönetim kademesince
kullanılır, genellikle dış çevrede ve gelecekte olacak ilişkileri kapsar. Bu
bilgiler eğilimleri de gösterecek şekilde ayrıntılı olmalıdır.
b)
Yönetsel Kontrol ile İlgili Bilgiler: Orta kademe
yöneticilerinin ihtiyaç duyduğu bilgilerdir. Bu bilgiler genellikle iç
kaynaklardan sağlanmakla beraber zaman zaman da dış kaynaklara müracaat edilir.
c)
Orta kademe yöneticileri bölümlerinin performansı
hakkında bilgiye ihtiyaç duyar; aynı zamanda rakiplerinin durumları hakkında
kendi bölümünün performansı ile karşılaştırma yapmak ister. Bu tür bilgiler
stratejik planlama ile ilgili bilgilere kıyasla daha ayrıntılı ve kapsamlı
olmalıdır.
d)
Alt kademe yöneticilerinin günlük faaliyetlerle ilgili
işletme kontrolü için gereken bilgi çok doğru, dar kapsamlı ve güncel geçerli
olmalıdır. Bu tür bilgilerin tamamı hemen hemen iç kaynaklardan sağlanmalıdır.
Tablo 2’de çeşitli kademelerdeki yöneticilerin ihtiyaç
duydukları bilgiler ve özellikleri gösterilmiştir.
Tablo 2 Bilgilerin
kullanılan kademelere göre dağılımı ve özellikleri
Bilginin Kullanım Alanı
|
Yönetim Kademesi
|
Kapsamı
|
Kullanım Hızı
|
Kaynağı
|
Miktarı
|
Stratejik Planlama
|
Tepe
|
Dar
|
Hızlı
|
Dış
|
Çok
|
Yönetsel Kontrol
|
Orta
|
Ayrıntılı
|
Hızlı
|
İç-Dış
|
Çok
|
Performans Karşılaştırma
|
Orta
|
Ayrıntılı
|
Hızlı
|
Dış-İç
|
Çok
|
Günlük Kontrol
|
Alt
|
Dar
|
Çok Hızlı
|
İç
|
Az
|
2.5.3. Yönetim Bilgi Sistemlerinin Alt Sistemleri
Yönetim bilgi sistemleri alt sistemlerden meydana
gelmiştir. “İşletmelerde Yönetim Bilgi Sistemleri dört ayrı sistemden oluşur”[54].
2.5.3.1. Bilgi İşlem Sistemleri
1950’li yılların başında işletmeler rutin işlerini
sürdürmek üzere bilgisayar kullanmaya başladılar. Genellikle Envanter ve stok
işlemleri ile müşteri hesaplarının izlenmesinde bilgi işlem sistemine geçildi.
2.5.3.2. Enformasyon Rapor Sistemleri
1960’lı yıllarda gelişmeye başlayan karar verme amaçlı
olarak hazırlanan önceden planlanmış yazıcı çıktılarını kapsar.
2.5.3.3. Karar Destek Sistemleri
Kolay kullanım, raporlama ve düzeltme fonksiyonlarına
sahip olan karar destek sistemleri karar verme sürecinde yöneticilere ihtiyacı
olan kararlarını destekleyici bilgileri sağlar. Karar destek sistemleri
“İşletme yönetimine bilgi sağlarken yöneticilerde bu gruplara bilgi ve
yönergeler verirler”[55].
2.5.3.4. Ofis Sistemleri
Daha çok ofis otomasyonu olarak da bilinen, kelime, işlem,
yayıncılık, elektronik posta, video ile telekonferans ve bunlar gibi bir çok
sistemi kapsar.
Yönetim bilgi sisteminin alt sistemleri şekil-3 de
görülmektedir.
Yönetim Bilgi Sistemi
|
Bilgi İşlem Sistemleri
|
Enformasyon
Rapor Sistemleri
|
Karar Destek Sistemleri
|
Ofis
Sistemleri
|
Şekil 3 Yönetim Bilgi ve Alt Sistemleri
Yönetim bilgi sistemleri alt sistemler alt sistemler
tarafından iyi desteklendiği takdirde yönetim; doğru, uygun zamanda, kapsamlı,
geçerli, eksiksiz bilgi ile amaçlarını gerçekleştirmesi daha kolay olacaktır.
Bu sayede rekabet üstünlüğü sağlayacak ve değişimlere uyum
sağlaması kolaylaşacaktır.
2.5.4. Yönetim Bilgi Sisteminin Tasarımında İzlenecek Sıra
Bir yönetim bilgi sisteminin nasıl tasarlanması konusunda
bir çok görüş söz konusudur. Bunların en önemlilerinden birisi Russel L.
Ackoff’un görüşüdür.
“Ackoff’un görüşüne göre yönetim bilgi sistemi beş adımlık
bir proses olarak tanımlanır”[56].
2.5.4.1. Karar Sisteminin Analizi
Bu aşamada bilgi gerektirecek olan bütün kararların
belirlenmesi gerekir. Örgütteki yönetim kademelerinin seviyeleri ve
fonksiyonları göz önüne alınmalıdır.
2.5.4.2. Bilgi İhtiyacının Analizi
Bu aşamada birinci aşamada anılan her çeşit karar için ne
türlü bilgi gerektiğine karar verilir.
2.5.4.3. Kararların Birleştirilmesi
Her bir karar için ayrı bir Y.B.S. Gerekseydi sistem
yararlı olmayabilirdi. Bu yüzden aynı ve çoğunluk kısmı aynı olan bilgiyi
gerektiren kararlar yöneticinin görevi olarak bir araya getirilmeli. Bu bir
yöneticinin işini yürütebilmesi için gereken bilginin miktarını azaltır, daha
iyi anlamasına sebep olur. Diğer bir ifade ile Y.B.S. İşletmenin yapısı ile
koordine edilmeli ve birleştirilmelidir.
2.5.4.4. Bilgi Prosesleme Tasarımı
Bu aşamada bilginin toplanması, depolanması, nakledilmesi
ve kullanıcının eline geçmesi için gereken esas sistemin ortaya konulmasını
içerir. Sistemde bilgisayar kullanılacaksa programcılardan gerekli yardım
alınır.
2.5.4.5. Kontrol Sisteminin Tasarımı ve Kontrolü
Y.B.S. tarafından üretilen bilgileri değerlendirecek ve
yetersizlikleri tanımlayıp düzeltecek şekilde tasarlanacak kontrollerin
kurulması ve uygulanması gerekli son işlemlerin yapılması bu aşamada yerine
getirilir.
Y.B.S. esnek ve değişikliklere uyabilecek şekilde
planlanmalıdır.
Yönetim bilgi sistemlerinin tasarlanmasında izlenecek bu
sıranın yanında veri bankasında oluşturulacak bilgilerin güvenilirliği,
güncelliği ve geçerliliği ile kapsamı Y.B. Sisteminin başarısı için önemlidir.
2.5.5. İşletmelerde Yönetim Bilgi Sistemini Etkili Kılmak
Yönetim bilgi sistemlerinin tasarımı incelenirken
yöneticilerin karar vermek için ihtiyacını duyduğu tipteki bilgileri sağlamak
için atılması gereken aşamaları ve her bir aşamada yapılması gerekenleri
açıklamaya çalıştık.
Yönetim bilgi sistemini örgütte etkili kılmak için
aşağıdaki hususların da dikkate alınması gerekir. Çünkü sistem ayrı bir olay
sistemi etkili kılmak ayrı bir olaydır.
Yönetim bilgi sistemlerini etkili kılmak için aşağıdaki
hususların yerine getirilmesi gerekir.
2.5.5.1. Kullanıcıların Katılımını Sağlamak
Yönetim bilgi sistemlerini tasarlayanlar konularında uzman
olan kişiler olduğu muhakkaktır. Fakat sistemi tasarlayanlar kullanıcı
olmayacakları için sistem tasarımcılarının bu sistemden yaralanacak ve
uygulayacak olanlarla daha sistemin tasarımı aşamasında bir arada çalışmaları
sistemi etkili kılacaktır. Kullanıcılar kritik kararların hangileri olduğunu en
iyi bilenlerdir. Diğer bir husus ise eğer bilgileri kullanacak olan
yöneticilerin tasarım girdilerinin aynı bilgilerine sahip olmazlarsa sistem
onlara istenilen bilgiyi sağlamayabilir.
2.5.5.2. Kullanıcıların Eğitimi
Değişikliklere karşı direnç yöneticileri sistemin
kullanılışı konusunda gerçekçi şekilde eğitmekle kırılabilir. Ayrıca karmaşık
bir yönetim bilgi sisteminin doğurabileceği belirsizlik korkusu eğitimle
azaltılabilir. “Eğitim yöneticilerin sistemi tam kapasite ile kullanmalarını
sağlar ve sistemin sınırlılıklarından doğabilecek tuzaklara düşmekten kurtarır”[57].
2.5.5.3. Maliyet-Etkinlik İlişkisi
Herhangi bir sistemin sağladığı yararlar, zararlarını
geçmezse o sistem etkili kabul edilebilir. En iyi yönetim bilgi sistemi
yönetimin istediği bilgiyi, belirli miktarda, kaliteli olarak istenilen zamanda
en düşük maliyet ile sağlayandır.
Yönetim bilgi sisteminin maliyeti; tasarım, tesis, eğitim
için harcanan zamanla beraber, bilgi toplama ve biriktirme, prosesleme için
geçen zaman ve maliyetleri kapsar.
2.5.5.4. Gerekli Bilgiler Üzerinde Yoğunlaşmak
Fazla ve kullanılmayan bilgi yöneticilerin zaman
kayıplarına neden olur. İyi tasarlanmış bir yönetim bilgi sistemi yöneticilerin
kendi belirli iş sahalarına göre seçilmiş özel bilgileri sağlayabilmelidir.
Bu uzmanlar ve operatörler işletme ile bütünleşmeli ve
kendilerinin sorumluluğunu bilgisayarları kusursuz işletmek değil yönetim bilgi
sistemlerinin hedeflerine varmasını sağlamak olduğu anlatılmalıdır.
2.5.5.5. Modernleştirme
Sistem kuramına göre açık sistemlerin çevrelerinden
etkilenmemeleri söz konusu olamaz. Yönetim bilgi sistemleri de açık bir sistem
olduğuna göre dış ve iç çevredeki olaylardan etkilenirler. Örgütte yapılacak bir
değişiklik, genellikle bazı bilgilerin değişik şekilde dağıtılmasını
gerektirir. Dış çevrede hükümet, tüketiciler, teknoloji ile ilgili
değişiklikler yönetim bilgi sistemini etkiler.
Bu nedenle yönetim bilgi sistemleri değişikliklere esnek
olacak şekilde düzenlenmelidir. Zaman zaman iç ve dış değişikliklere göre
yönetim bilgi sisteminin yenileştirilmesi gereklidir.
İşletmeler yaşayan organizasyonlardır. Başarılı bir
şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri çevrelerinde oluşan olaylar hakkında bilgi
sahibi olmalarına bağlıdır. İşletmeler açısından bilgisiz yaşamak olası
değildir. Bu bilgilerin güncel ve yeterli düzeyde olması işletmelerin yaşam
kaliteleriyle ve süresiyle doğru orantılıdır.
Kullanılabilir, yeterli kaliteli ve güncel bilgi işletmeye
rekabet üstünlüğü sağlar. İşletmelere rekabet üstünlüğü sağlayacak olan yönetim
bilgi sistemlerinin bütün işletmelerce kurulması kaçınılmazdır. Yönetim bilgi
sistemleri planlama ve kontrol faaliyetlerinin daha etkili ve objektif olarak
yerine getirilmesine yardımcı olur. Toplumların bilgi toplumu olma yolunda
sürekli gayret içinde oldukları göz önüne alınırsa işletmelerin de toplumun bir
parçası olarak bu gayreti hızlandırmaları gerekir.
2.6. İŞLETME YÖNETİMİNDE KÜLTÜR
İnsan ihtiyaçlarının fazla olması ve ihtiyaçlarını
karşılayacak kaynakların eksikliğini tespit ettikleri andan itibaren
ihtiyaçlarını birlikte karşılama ve birlikte yaşamak için toplumlar
oluşturmuşlardır. “Her toplum bireylerin belirli durumlarda karşılaştığı
sorunları çözümlemek ve gereksinimlerini gidermek için birçok araca ihtiyaç
duyarlar”[58].
Bu toplumların oluşmasının temel amacı ihtiyaçları
gidermektir. Bu toplumlar ister büyük ister küçük kabile olsunlar ortak bir
olguları vardır. Bu da kültürdür. Kültür, toplumların ortak olgusu sonucu
oluşur. Bu oluşumda iki etken önemli rol oynar. Bunlardan birincisi, toplumun
ihtiyaçlarını birlikte karşılamak amacıyla oluşturulan sosyo-teknik sistemler,
diğeri ise o toplumun insan ilişkilerinin düzenlenmesinde rol oynayan kurallar,
örf ve adetler, fikirler, inançlar ve kişisel düşüncelerden oluşan değer
sistemleridir. “Kültür hem demografik hem de topluma egemen olan değer sistemlerini
içerir”[59].
Kültür bir milletin yaşatış tarzıdır. “Kültürün oluşması için insanların
belirli esaslara göre bir araya gelmeleri gerekir”[60].
Bu toplumun büyük veya küçük olması önemli değildir. Kültür bir milletin dil,
din, tarih, sanat, edebiyat, örf ve adetlerinden oluşur. Bu yönüyle kültür; bir
milleti başka milletlerden ayıran maddi ve manevi değerler bütünüdür. Kültür
soyut bir kavramdır. “Amerikan sosyologlarından Maciver’e göre kültür, maddi
olmayan değer, inanç ve zihniyetleri kapsamaktadır”[61].
Kültür toplum içinde bireylerin ilişkileri sonucu oluşabilecek sorunların
çözümü için gerekli olan kurallar ve düzenden oluşur. O toplum içerisindeki
bireyler oluşan düzeni ve kuralları kabul etmek zorundadırlar.
Bu çalışmada kültürün işletme yönetimindeki önemi,
fonksiyonları ve işletme yönetimine katkıları açıklanacaktır.
2.6.1. Kültürün Tanımı
Kültürle ilgili çok değişik tanımlara rastlamak mümkündür.
Kültür ile ilgilenen bütün bilim adamlarının her biri yeni yeni tanımlar
yapmışlardır. Fakat sonuçta yapılan tanımların her biri kültürden ne
anlaşılması gerektiğini ortaya koymuştur. Şimdiye kadar ortaya atılan bütün
tanımlar gözden geçirildiği takdirde, hepsinde ortak olan yönleri ve kültürden
ne anlaşılması gerektiğini görmek mümkündür. Değişik tanımlar yapılması tanımı
yapan bilim adamlarının çalışma alanlarının farklı olmasına bağlanmıştır.
Nitekim Edwing B. Flippo bu konuda; ”Kültür tanımı yapanların farklı konularla
ilgili olmaları ve kendi bilimsel çalışma alanlarıyla ilgili olmasındandır”[62]
demektedir.
2.6.1.1. Terminolojik Açıdan Kültür
Klasik Latin dilinde kültür kelimesi bakmak veya
yetiştirmek fiilinden gelen “Colore ve Cultura” dan geldiği kabul edilir.
“XVIII. Yüzyıldan önce cultura sözcüğü ekip biçmek manasında kullanılıyordu”[63].
Fransızca’da aynı anlamda kullanılan bu kelime, “Almanca’ya cultur olarak
geçmiş ve daha sonradan kültür haline gelmiştir”[64].
2.6.1.2. Fonksiyonel Açıdan Kültür Tanımı
En genel anlamıyla kültür, bilgi, inanç, ahlak ve töre ile
ilgili olup tarih boyunca insanların kazandıkları sosyal alışkanlıkları içine
alan soyut komplekstir.
Kültür ile ilgili en eski tanım E. B. Taylor’un tanımıdır.
”Taylor’a göre kültür bilgiyi, imanı, sanat ve ahlakı, örf ve adetleri, ferdin
bağlı olduğu bir cemiyetin üyesi olması dolayısıyla elde etmiş olduğu
alışkanlıkları ve bütün yetenekleri içine alan kompleks bir bütündür”[65].
Bu tanıma göre kültür dört değişkenin fonksiyonudur. “Bu değişkenler insan,
toplum, muhteva ve öğrenme süreçleridir”[66].
Kültür = f (insan, toplum, muhteva, öğrenme)
Kültür ile ilgili diğer bir tanım A. Goodwin’e aittir. A.
Goodwin kültürü, toplumdan alınan tepkiler ortak ele alır ona göre insanın
doğuşundan sonra içinde yaşadığı toplumdan aldığı çeşitli etkilerin toplamıdır.
Wissler’e göre kültür, bir halkın yaşam biçimidir. Bütün tanımlarda ortak
noktalar şunlardır;
-
Kültür toplumlarla ilgili bir olgudur,
-
Kültür bireylere sorun çözümlemede, ihtiyaçlarını
gidermeye yardımcı olur,
-
Kültür insan davranışlarını şekillendirir,
-
Kültür bireyler arasındaki bağı güçlendirmeye yardımcı
olur.
2.6.2. İşletme Kültürü
İşletmeler açık sistem olarak insan ihtiyaçlarını
karşılamak üzere belli bir çevrede, faaliyet gösterirler. İşletme ile çevre
arasında bir ahenk, uyum kurulması işletmenin yaşaması için şarttır. Çevre
işletmenin faaliyetlerini sürdürmek zorunda kaldığı ve etkilendiği bir
ortamdır. “İşletme, çevreye açık birçok alt sistemin çevreyle karşılıklı
etkileşimleri sonucunda başarıya ulaşabilmektedir”[67].
*
Ekolojik Çevre * Makro Çevre
|
*
Ekonomik Çevre
|
* Sosyo-Kültürel Çevre * Teknolojik Çevre * Politik Çevre
|
Endüstri
Çevresi
|
İç Çevre
|
Şekil 4 İşletme ve Çevresi
Şekilde görüldüğü gibi işletmenin makro çevresi beş alt
grupta toplanır;
-
Ekonomik çevre
-
Politik çevre
-
Ekolojik çevre
-
Sosyo-Kültürel çevre
Endüstri çevresi işletmenin çevreden direkt etkilendiği ve
rekabetin yoğun olduğu çevredir. İçsel çevre ise, makro ve endüstri çevresiyle
uyum sağlayabilmek ve etkili olabilmek için işletmenin içsel çevresinin güçlü
olması gerekir. İçsel çevreyi oluşturan etmenler şunlardır;
-
Organizasyon yapısı,
-
İşletmenin mali gücü,
-
İşletme yöneticilerinin kalitesi ve sayısı,
-
Çalışanların kalitesi ve sayısı,
-
İşletmenin ürün pazar durumu,
-
Üretim potansiyeli,
-
Pazarlama potansiyeli,
-
Araştırma ve geliştirme potansiyeli.
Konumuz gereği makro çevre içerisinde sosyo-kültürel
çevrenin önemi üzerinde durulacaktır. Sosyo-kültürel çevre; işletme
çevresindeki toplumun sosyal ve kültürel yapısı ve özelliklerinin tanınması,
değişme eğilimlerinin belirlenmesi ve bu değişimlerin analiz edilerek işletmeye
yarar sağlayacak hale getirilmesidir.
Sosyo-kültürel çevre aşağıdaki etkenlerden oluşur.
-
Nüfusun insan yapısı,
-
Yaşam biçimleri
-
Tüketici tutum ve davranışları
-
Fikirler ve inançlar
-
Örf ve adetler
-
Nüfus artış oranı
-
İşgücünün bölgeler arasındaki hareketleri v.b.
İşletmeler toplumun bir parçası olarak o toplumla uyum
sağlamak mecburiyetindedirler. “Uyum sağlamanın alt yapısını ise; ortak
amaçlar, standartlar, değerler, alışkanlıklar, davranışlar, felsefe ve
idealleri paylaşmak oluşturur”[68].
İşletme kültürü toplumsal kültürün alt kültürüdür. “Şirket
Kültürü; bir grubun, dışa uyum sağlamak ve içte bütünleşmek için oluşturduğu
temel varsayımlar demektir”[69].
Her işletme içinde bulunduğu toplumun kültür ve değerlerini doğrudan alacak,
değiştirerek veya bunlara eklemeler yaparak kendine adapte eder. Bunun temel
nedeni toplumla bir olma ve işletmenin başarılı olmasını sağlamaktır.
2.6.2.1. İşletme Kültürünün Tanımı
Günümüzde özelleştirmenin önem kazanması, devletçiliğin
azalması aşırı rekabetin artması, tüketici isteklerinin ve tatmininin ön plana
çıkması sonucu işletmelerde iyice kökleşmiş, yer etmiş alışkanlıklarını
değiştirme gereksinimini doğurmuştur. “Bütün bunlar davranış biçimlerinde
değişimi gerekli kılmaktadır. Bunu da ancak kültür ile gerçekleştirmek
olasıdır”[70].
İşletmede çeşitli menfaat gruplarının oluşturduğu
sosyo-teknik sistemdir. Menfaat grupları, çalışanlar, işletme sahipleri,
müşteriler, tedarikçilerdir. Grupların hepsi kendi menfaatlerini korumak
gayreti içindedirler. İşletme ise bu grupların menfaatlerinin dengelenmesini
sağlamaya çalışır. Çalışanlar işletme içerisinde birlikte hareket etmek
zorundadırlar. Bu birlikteliği ortak inanç, değerler ve dil oluşturur. Amaç
birlikteliği çalışanların müşterek eylem yapmalarına olanak sağlar. Bu sayede
işletme içinde bir kültürel yapı oluşmaya başlar. ”Örgüt kültürü, iş görenlerce
yaratılarak, ileri kuşaklara iletilen, sürdürülen, örgüte; örgütün amaçlarına,
işlevlerine ilişkin değer ve normlardan oluşan bir örüntüdür.”[71]
Yöneticiler işletmenin beşere sermayesini oluşturan
çalışanlar ile mal ve hizmet üretimiyle ihtiyaçlarını karşıladığı
müşterilerinin kültürel değerlerini bilmek zorundadırlar. Diğer bir ifade ile
işletmenin sosyo-kültürel çevresini iyi tanımak zorundadırlar. Bu açıdan konuya
yaklaşarak işletme kültürü ile ilgili bir tanımlama yapacak olursak; işletmenin
çalışma şeklini ve faaliyetlerinin sonucunu etkileyebilecek çalışanlar, toplum
ve diğer menfaat gruplarınca oluşturulan inançlar, değerler, örf ve adetler ile
bireyler arası ilişkilerin sonuçlarının meydana getirdiği bir bütündür. “Örgüt
kültürü, o örgütün çevrede tanınmasını,değerini, toplumsal standardını,
çevredeki diğer örgüt ve bireylerle ilişki biçimlerini ve ilişki düzeylerini
yansıtır.”[72]
2.6.2.2. İşletme Kültürünün Fonksiyonları
Genel olarak kültür insanın davranışlarına yön veren,
toplumun ve toplumun bir parçası olan işletmenin performansını etkileyen önemli
fonksiyonlara sahiptir. “Kültür örgütün işlevsel alt yapısını desteklemek
güçlendirmek için kullanılır.”[73]
Bir işletmede kültürün iki önemli fonksiyonu vardır.
Bunlardan birincisi, rehberlik etme fonksiyonu, ikincisi ise bütünleştirme
fonksiyonudur.
2.6.2.2.1. Rehberlik Etme Fonksiyonu
Kültür yol göstericidir. İşletmeler belirsizliklerin ve
değişimlerin fazla olduğu bir çevrede faaliyet gösterirler. Belirsizliğin ve
değişimlerin fazla olduğu bir çevrede faaliyet gösteren işletmeler belirlenen
amaçlarından istemeyerek de olsa vazgeçerler. “Kültür, değişen çevre
koşullarında hedefin kaybolmamasını sağlar.”[74]
2.6.2.2. Bütünleştirme Fonksiyonu
Kültür bireylerin birbiriyle olan ilişkilerini
bütünleştirir. “Kültür kişiler arasındaki bağı güçlendirir, paylaşılan
değerleri artırır.”[75]
2.6.2.3. Diğer Fonksiyonlar
İşletme kültürünün yukarıda sayılan iki temel fonksiyonu
yanında diğer yardımcı fonksiyonları ise şunlardır;
-
Çalışanların örgütsel sorunlarına yardımcı olmak,
-
İşletme kimliğinin oluşmasına katkıda bulunmak,
-
Davranış biçimlerini belirlemek,
-
İşletme amalarına katılımı artırmak,
-
Yönetime kolaylık sağlamak,
-
İşletmenin Pazar payını artırmak,
-
Verimli ve çalışanları tatmin edici bir ortam
oluşmasına katkıda bulunmak.
Yöneticiler bu kadar önemli fonksiyonlara sahip olan
işletme kültürünü yaratmak ve geliştirmek zorundadırlar.
Güçlü işletme kültürüne sahip olan işletmelerin başarıları
göreli olarak ortaya konmuştur. İşletme kültürü işletmenin faaliyet gösterdiği
toplumun ürünüdür. Bu nedenle çalışanlarca benimsenmiştir. “Herkes yarattığı ve
yaratmak istediği kültüre karşı sorumluluk almak zorundadır”[77]
İşletme kültürü çalışanlarca yaratıldığı için çalışanların
bu kültürü kabullenmeleri ve gerçekleştirmeleri için sorumluluk almak
zorundadırlar. “Yapılan seçimlerin ve sonuçların sorumluluğunu yüklenmek son
derece önemlidir.”[78]
2.6.3. İşletme Kültürünü Etkileyen Faktörler
İşletme kültürü çeşitli faktörler tarafından
şekillendirilir. Bu faktörler işletme içerisinden olabileceği gibi işletme
dışından, diğer bir ifade ile işletmenin faaliyet gösterdiği toplumdan
etkileşim sonucunda ortaya çıkan faktörlerdir.
2.6.3.1. Karar Verme Biçimi
Bir işletmenin kültürünü belirleyen faktörlerden birisi
yönetimin karar verme biçimidir. Şayet bir örgütte kararlar katılımla ve
demokratik olarak alınıyorsa bu örgütün yönetiminin katılımcı olduğu,
çalışanlara değer verildiği sonucu çıkar.
2.6.3.2. Amaçlar, Değerler, İnançlar
Bir işletmede çalışanların işletmenin amacını, değerlerini
ve kabullenmeleri ve anlamaları kültür açısından önemlidir. Şayet amaca katılım
fazla, yönetim ile değerler ve inançlar konusunda paylaşım var ise o işletmede
işletme kültürünün güçlü olduğu söylenebilir.
2.6.3.3. İşletmenin Teknolojik Yapısı
Gelişmiş teknoloji kullanımı yeni ürün, yeni hizmet üretim
demektir. “Sahip olunan teknolojinin ya da mevcut olan teknoloji ve üründe
yapılan önemli bir yeniliğin şirket kültürü üzerinde büyük bir etkisi vardır.”[79]
2.6.3.4. Organizasyonel Yapı
İşletmenin sahip olduğu örgütlenme biçimi, hiyerarşik mi?,
yatay mı?, dikey mi? Organizasyonel yapının bir sisteme göre yapılması işletme
kültürünün güçlü olduğunu ortaya koyar.
2.6.3.5. Müşteriler
İşletmelerin yaşamlarının idamesi müşterilerine bağlıdır.
Müşteri odaklı olan işletmeler müşteri profillerini belirleyerek mal ve hizmet
üretiminde bulunurlar. Güçlü müşterilerin işletme kültürüne katkıları olabilir.
2.6.3.6. Bilgi Sistemleri
Güçlü kültüre sahip olan işletmelerin yönetim bilgi
sistemlerine önem verdikleri görülmüştür. İşletmede bilginin paylaşılması,
doğru ve zamanında kullanılması önemlidir.
2.6.3.7. Yasalar ve Çevre
İşletmenin makro çevresinde hukuki ve politik güçler yer
alır. İşletme açık sistem olarak bu iki güçten etkilenir. Bu iki güç işletmenin
kültürün de etkiler.
Bu faktörlere ödül sistemleri, rekabet üstünlükleri,
çalışanların işletmeden beklentileri de eklenebilir.
3. YÖNETİCİ
3.1. TANIMI
Endüstri devrimiyle birlikte işletmelerin sayısal ve
niteliksel olarak büyümeleri ve patron-yöneticilerin yetersiz kalması sonucu
işletmelerde profesyonel yöneticilerin çalışmaya başladığı görülmüştür. En
genel anlamıyla yönetici; üretim kaynaklarıyla belirlenen amacın
gerçekleştirilmesine çalışan kişidir. Tanımı biraz daha geliştirecek olursak;
Yönetici; “Belirli yetkilerle donatılmış, kendisine teslim edilmiş kaynaklar
ile belirlenen amacın gerçekleşmesi için gerekli işbirliği ve koordinasyonu
sağlayan kişidir.”[80].
Tanımda dikkati çeken önemli hususlar şunlardır;
-
Yönetici yetkilerle donatılmış
-
Kendisine üretim faktörleri verilmiştir
-
Tespit edilen amaca yönelik çalışan
-
Kaynaklar arası gerekli uyumu sağlayan
-
Gerçek kişidir.
Yöneticilere emrindeki kaynakları amaca yönlendirebilmek
için kendilerine yetki ve sorumluluklar verilir. Yönetici işleri sahip olduğu
yetki sayesinde yürütür. İşletmeler mal ve hizmet üretmek için kurulmuş ve bu
yolla insanların ihtiyaçlarını karşılayan sosyo-teknik sistemlerdir. Mal ve
hizmet üretmek için gerekli kaynaklara ihtiyaç vardır. Bu kaynaklar
girişimciler tarafından sağlanır. Yöneticiye teslim edilir. Yöneticiler de
bunları en iyi şekilde kullanırlar.Yöneticiler işletmenin amacını belirler ve her
departman yöneticisi bu amacın gerçekleştirilmesi için gayret gösterir.
“Yönetim kademesinde olan bir kişi, işletmenin amacını
saptar, daha sonra işletmeyi amacına yöneltir.”[81]
Yönetici kendisine verilen kaynaklar arasında gerekli koordinasyonu ve işbirliğini
sağlayan kişidir.
Yönetici; başkaları vasıtasıyla iş gören kişidir.
Başkalarının zihinsel ve fiziksel güçlerinden yararlanarak onlarla gerekli
işbirliğini kurarak belirli bir amaca ulaşma faaliyetinde bulunan herkes
yönetim faaliyetinde bulunuyor demektir. Yöneticiler işletmeler için en önemli
üretim faktörüdür. Bir işletme ne kadar kaliteli yöneticilere sahip olursa o
kadar başarılı olurlar.
Günümüzde yöneticilik profesyonel meslek haline gelmiştir.
Gelişmiş ülkelerde faaliyet gösteren işletmelerin sahipleri ile işletme
yöneticiliği aynı kavramlar olarak değerlendirilmektedir. Yöneticiler ve
işletme sahipleri ayrı ayrı fonksiyonları yerine getirmektedirler.
Girişimcilik, liderlik ve yöneticilik gerek yerine
getirdikleri fonksiyonlar gerekse uyguladıkları politikalar açısından değişik
kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
“Girişimci, ekonomik mal ve hizmet üretmek ya da
pazarlamak için üretim faktörlerini ele geçirip, düzenli bir şekilde bir araya
getiren, kar amacı güden ve girişimlerinin neticesinde doğabilecek tüm risklere
katlanan kişidir.”[82]
Diğer bir tanım ise; “Üretim faktörlerini satın alarak veya kiralayarak üretimi
organize eden gerçek kişilere, tüzel kişilere ve kamu kuruluşlarına girişimci
denir.” [83]
Girişimci ile yönetici arasındaki farklar aşağıdaki
başlıklar altında toplanabilir:
-
Girişimci üretim faktörlerini elinde bulundurur
-
Girişimci risk üstlenir
-
Girişimci gerçek kişi, tüzel kişi ve kamu kuruluşu
olabilir. Yönetici ise gerçek kişidir.
-
Yönetici ücret veya maaş alırken, girişimci kar alır.
Girişimcilik kavramıyla birlikte yöneticilik ve liderlik
kavramlarını birbirinden ayırmak gerekir.
Yöneticilerden yönetim fonksiyonlarını yerine getirmeleri
beklenirken, liderlerden izleyenleri etkilemeleri beklenir. Yöneticilerden
yönetim fonksiyonlarının gerçekleştirilmesi beklenirken, liderlerden sadece
kendilerini izlemeleri için kişileri etkilemesi beklenir. Bu önemli özellik
nedeniyle yönetici ve lider birbirinden farklı kişidir. Lider ile yöneticileri
farklı kılan faktörler şunlardır:[85]
Yöneticilerin amaçlara karşı tutumu kişisel olup, şirketin
kültürü ve geçmişi ile yakından ilişkilidir. Liderlerin ise amaçlara karşı
tutumları kişisel ve hareketlidir. Bir liderin kişilerin tutum ve davranışları
üzerinde yarattığı etki işyerinin amaçlarına göre farklılık gösterecektir.
Diğer bir ifade ile lider lideri olduğu grubun amaçlarına göre hareket eder. Bu
yüzden işletmenin amaçları ile liderin etkilediği grubun amaçları farklılık
gösterebilir. Yöneticiler işletme için gerekli stratejileri saptayarak
çalışanların işletme amaçlarına katılmaları için gerekli koordinasyonu sağlar.
Bunu yaparken işletmenin amaçları ile çalışanların amaçları arasında gerekli
dengeyi kurar. Liderler ise sorunlara yeni yaklaşımlar getirirler, büyük risk
getiren durumlarda çalışırlar. Yöneticiler kendilerini mevcut düzenin
koruyucusu olarak görürler. Yetki ve sorumluluklarına uygun çalışma yaparlar.
Liderler ise kendilerini çevrenin dışında görürler.
3.2. YÖNETİCİNİN ÖZELLİKLERİ
Yöneticilerin başarılı olabilmeleri için bazı özelliklere
sahip olmaları gerekir. Her geçen gün yöneticilerin sahip olmaları gereken
özellikler artmaktadır. Sanayi devrimiyle birlikte önem kazanan yöneticilik,
gelişme sürecine bağlı olarak yöneticinin taşıması gereken özelliklerde
değişmektedir. Sanayi devrimi yıllarında işletmelerde görev yapan yöneticiler
otoriter kişiliğe sahipti, sonuçları sayısal olarak değerlendiriyor,
çalışanların sorunlarıyla ilgilenmiyordu. Sadece kar ve verimlilik gibi kavramlarla
ilgilenen yöneticilerin özellikleri günümüzde değişime uğramıştır.
“Yöneticiler yönettikleri işletmelerin özelliklerine göre
farklı niteliklere ihtiyaç duyarlar.”[86]
Genel olarak yöneticilerin özellikleri üç başlık altında
toplanabilir.[87]
3.2.1. Doğuştan Gelen Özellikler
Yöneticilerin doğuştan gelen özellikleri, insancıl olmak,
yaratıcı yapıya sahip olmak, sabırlı azimli cesur ve mücadeleyi sevmek, alçak
gönüllü, samimi, dürüst ve açık sözlü olmaktır.
3.2.2. Bilgi ve Tecrübeye İlişkin Özellikler
Doğuştan sahip olunması gereken özelliklerin yanında
yöneticilerin eğitim ve tecrübelerine bağlı olarak bazı özelliklere sahip
olmaları gerekir. Bu özellikler şunlardır:
Yönettiği işletmesinin başarılı olması için o konu ile
ilgili uzmanlığa sahip olmalı, yönetim konusunda eğitim görmüş olmalı ve
kendini yenilemesini bilmelidir. “Yönetici geniş genel kültürü yanında kendini
devamlı olarak yenilemelidir.”[88]
Yönetici başarılı olabilmek için yönetim tekniklerini çok
iyi bilmeli ve bunları yerinde kullanmalıdır. Yönetici ekip çalışmasına önem
vermeli ve ekip çalışmasının gereğine inanmalıdır.
3.2.3. Yürütmeye İlişkin Özellikler
Yöneticiler yönetim fonksiyonlarını yerine getirmek için
yürütmeye ilişkin özelliklere sahip olmalıdır. Bu nitelikler işbirliğini
geliştirmek, çalışanların ödüllendirilmesi, görüş ve kararlarında tutarlılık,
çalışanlara güven vermektir.
Yöneticiler; kuruluşu, işletme sahiplerini, çalışanları
sevmeli, haklarını korumalıdır. “Yönetici görevlerinin yerine getirilmesinde
astları arasında uyumlu çalışma ve işbirliği yatar.”[89]Ayrıca
yöneticiler sosyal sorumluluk kavramına da önem vermelidirler.
Yönetici bir kuruluşa ya da işletmeye hayat veren dinamik
ve önemli bir elemandır. Günümüzde işletmelerin başarıları geniş ölçüde
yöneticilerin çabalarına ve sergiledikleri performansa bağlıdır. Günümüzde
tanımlanan ve aranan yönetici özellikleri geçmiş yılların yönetici
özelliklerinden çok farklıdır. Günümüz yöneticisinin profilini çizebilmek için
önce günümüzde oluşan ve yöneticinin
performansını etkileyen önemli değişimlerin neler olduğunu belirlemek gerekir.
21 inci yüzyılın başında dünyamızda ekonomik, sosyal,
politik, teknolojik gelişmelerde önemli değişimler söz konusudur. “21. yüzyılın
başında dünyada siyasal, kültürel, ekonomik değişiklikler yaşanmakta ve bu
değişiklikler beraberinde enformasyon çağı, bilgi toplumu ve globalleşme gibi
yeni kavramları ortaya çıkartmaktadır.”[90]
2050 yıllarında dünya nüfusunun on milyara ulaşacağı
tahmin edilirken zengin ülkelere oranla daha yoğun bir nüfusa sahip yoksul
ülkelerde sorun çok daha tehlikeli boyutlarda görünüyor. Kontrol altına
alınamayan doğum oranı, üssel bir nüfus hareketi genel bir açlık tehlikesini
gündeme getiriyor
Otonom olduğu kadar eko sisteme bağlılığı açısından açık
bir sistem olan ekonomi biliminin sosyolojik, kültürel, politik nosyonlardan
uzaklaştığı ve kendi gerçek koşulunun karmaşıklığını unuttuğu, diğer ifadeyle
kendisine bağlı olanlara bağlılığını unuttuğu gözleniyor. Matematiksel olarak
gelişmiş özelliğine rağmen ekonomi bilimi sosyal ve insan değerleri bakımından
geri kalmış, böylece ekonomi içine sıkışan ekonomist bilgisi, ortaya
çıkabilecek değişimleri öngörme yeteneğini kaybetmektedir. Ekonomik büyümenin
doğrusal olmayan karakteri biyosferi çok boyutlu yıkım sürecine götürmekle
kalmayıp psişik, duygusal, moral ve bir çok bozukluklara zincirleme olarak
sürüklüyor.
Dünyayı saran bir gelişme krizi yaşanıyor. Gelişme
kültürel, toplumsal ve ekonomik problemlerle karşı karşıyadır. Endüstrileşen
toplumların aşırı olan eşitsizlikleri ortadan kaldıracağı düşünülürken ve diğer
taraftan ekonomik büyümenin sosyal, psişik, moral gelişmelere yeterli olacağı
söylenirken bütün bunlara rağmen zengin ülkelerde var olan nüfusun % 25’i
üretilen enerjinin % 75’ini tükettiği görülüyor.
Dünyanın ciddi ve gelecek için bir çok kuşkular uyandıran
global sorunlar için tek çare şimdi “globalleşme” denilen yani bir dünya düzeni
oluşturmaya çalışılıyor. Globalleşen dünyada yeni teknolojiler kol gücünü
enerji kaynağı olarak kullanma dönemini tarihe gömecektir. Yeni teknolojilerin
giderek artan üretimini yeterince pazarlayabilmek için dünyadaki yoksul insan
kitlelerinin zenginleşmesi gerektiği tüm açıklığıyla ortadadır.
Bugün global sermaye, yoksul ülkelerin teknik üretimlere
geçmesini engellemek biçiminde bir kaygı taşımıyor. Enerji kaynaklarıyla üretim
biçimindeki değişim, yönetim modellerini de değiştiriyor.
Hızlı toplumsal ve teknolojik gelişmeler öğrenim görmüş
insan gücüne olan talebi arttırmıştır. Günümüzde toplumlar için en iyi
yatırımın eğitime yapılan yatırım olduğu görüşü önem kazanmıştır. Küreselleşme
sonucu toplumların kültür ve inançları, etik ve sosyal sorumluluk gibi
kavramlar önem kazanmıştır.
Sanayi devrimi sonucu işletmelerin büyümesi
patron-yönetici tipinin yetersiz olması sonucu yöneticilik önem kazanmıştır. İkinci
dünya harbinden sonra yönetim alanındaki değişimler daha da hızlanmıştır. Bunun
en önemli nedeni askeri alanda kazanılan yönetim becerisinin endüstriyel alanda
uygulanmasıdır. Yöneticilik her geçen gün yeni teknikler ve felsefeler ile
desteklenmekte, uygulama biçimleri ortaya atılmakta ve dolayısıyla çevredeki
gelişmelerden ve değişimlerden etkilenmektedir.
3.3. YÖNETSEL DÜZEYLER
İşletmeler belli bir amacı gerçekleştirmek isteyenlerin
oluşturduğu sosyo-teknik sistemlerdir. “Dolayısıyla grubun oluşmasında görev
alan ve bu görevi yerine getiren kişiye veya kişilere yönetim organları denir.”[91]
Yönetim başkalarına iş yaptırmadır. Bu açıdan bakıldığında
bir örgüt içerisinde iki grup çalışan söz konusudur. Bunlar iş yapanlar ve iş
yaptıranlar olarak tanımlanırlar. İş yaptıranlar yönetim dilinde yönetici diye
isimlendirilirken, işleri yapanlar da yönetilenler olarak isimlendirilir.
Yöneten konumunda olanlara üst, yönetilenlere de ast denmektedir.
“Bir işletmede, gerek fikren gerekse bedenen çalışan
insanların meydana getirdiği topluluk işgücü olarak tanımlanır.”[92]
Bir işletmede yönetsel düzeyleri belirlemede birinci ölçüt
ast ve üst olma durumudur. Diğer bir ölçüt ise yetkidir. “Yöneticileri yönetici
olmayan personelden ayıran en önemli ölçüt yetkidir.”[93]
Hiyerarşik şekilde düzenlenmiş bir sosyal kurum ortamında
her biri belirli yetkilerle sınırlı farklı karar düzeylerini ayırt edebilir.
Böylece bir işletme de bir birim yöneticisi hemen hemen belirli, sınırlı bir
genişliği olan bir alan içinde problemsel koşula müdahale etmekle yükümlüdür.
Problemlerin tek bir basamağa sunulması şeklinde bir zorunluluk olmadığı halde,
bu basamakları açık bir biçimde ayırt etmek gerekir. Problem çıktığı yere
çözümsüz kalmış olabilir. Fakat bir yanıt, problemi zorunlu bir geçişle elinde
daha fazla yetki bulunduran bir üst basamağa götürebilir. Karmaşık problemlere
üst düzeyde çözüm aranır. Buna karşılık orta kademe ve alt kademe
yöneticilerinin karşılaştığı problemler nispeten daha kolaydır. Zira bunlar
zaten tepe yöneticilerinden alınan direktiflerle geniş bir ölçüde
yapılanmıştır.
Yetki kullanımına göre örgütler alt kademe yönetim, orta
kademe yönetim ve üst kademe yönetim kademelerinden oluşan piramit biçimi bir
düzenlemeye giderler. Her bir kademenin yetki ve sorumluluğu değişiktir. Bu
kademelerde görev yapan yöneticiler de alt kademe yöneticileri, orta kademe
yöneticileri ve üst kademe yöneticileri diye adlandırılır . Bu durum şekilde gösterilmiştir.
Üst
Kademe Yönetim
|
Orta
Kademe Yönetim
|
Alt
Kademe Yönetim
|
Şekil 5 Örgütlenme Piramidi
Alt Kademe de
bulunanlar; yönetimin planlarını uygulayanların oluşturduğu gruptur. Bu
kademede görev yapan yöneticiler yönetimin taktiksel planlarını uygulatırlar.
Genellikle bu kademe yöneticileri şef, formen, nezaretçi, sürveyan gibi adlarla
anılan kişilerdir.
Orta Kademe Yönetim
ve Yöneticileri; şube müdürleri, müdür muavini gibi unvanlarla anılan
yöneticilerle idari kararları alıp uygulayan kademedir. “Bulundukları örgütün
üst yönetimi tarafından tanımlanan amaçları başarmak için gerekli olan program
ve faaliyetlerin eşgüdümlemesinden sorumlu kişilerdir.”[94]
Tepe Yönetimi ve
Yöneticileri; stratejik kararların alınması, amaçların tespit edilmesi ve
işletmenin son sorumlularının oluşturduğu kademedir.
Üst yönetim kademesi yöneticileri; Başkan, genel müdür,
koordinatör, genel müdür yardımcısı gibi unvanlarla anılırlar.
Sektör ne olursa olsun, çalışanların organizasyon
içerisindeki yeri ve unvanları değişik olmakla beraber kademelerin dağılımı
üst, orta, alt kademe olarak bir benzerlik içerisindedir. “İşkolu özelliğine
göre, çalışanların örgüt kademeleri arasındaki istihdam piramidi az çok
değişiklik göstermekle beraber genel olarak her kademede bulunanların oranları
şöyledir.”[95]
Üst kademe %3, orta kademe %5, alt kademe %92 dir. Bu
oranlar sektöre göre az çok değişiklik göstermektedir.
Kurumsal düzey: İşletmenin kısa ve uzun vadeli amaçları
ile politikalarını belirleyen kademe.
3.4. YÖNETSEL BECERİLER
Günümüzde ortaya çıkan ekonomik ve teknolojik gelişmeleri
anlamak, kabullenmek ve bunlara adaptasyon sağlamak önem kazanmıştır. Bu önemli
değişiklikler beraberinde toplumlarda ve toplumun bir parçası olan işletmeler
üzerinde de etkilerini göstermektedir. İşlerin yapısında ve işleri yapanların yetenek
ve becerilerinde önemli değişimler meydana getirmektedir ."Bütün çevremizi
alt üst eden ekonomik değişiklikleri anlamak önemlidir. Çünkü gelecek yüzyılda
talep edilecek becerileri bunlar belirleyecektir”[96].
Günümüze gelene kadar adale gücü tercih edilmiş ,ussal
güçten belirli işler için yararlanma yoluna gidilmiştir. Günümüzde ussal güç
önem kazanırken beraberinde teknolojinin gerektirdiği makine ve cihazları
kullanabilme ve bunlara uyum sağlamada önem kazanmıştır.
Sistem kuramına göre;
Makine – makine,
Makine – insan,
İnsan – insan
Bu sistemler içersinde insan ve insanlardan meydana gelen
sistemler ile makine–insan sistemleri önem kazanmıştır. Makine insan
sistemlerinden,insanların makinelere veya makinelerin insanlara uyumu günümüz
işletme yöneticileri için üzerinde önemle durulması gereken bir konudur
Teknolojik değişim sonucu bilgisayar ve iletişimde meydana
gelen değişimler insanla makinenin birlikte çalışmasını gerekli kılmıştır.
Makine-insan bütünleşmesinin önem kazanması sonucu siber orglar meydana
çıkmıştır. “Siber orglar (sibernetik
organizmalar) fiziksel toleransları ve becerileri insanın geçmişteki
sınırlılıklarını kat kat aşan yarı insan, yarı makinelerdir.”[97].
Günümüz işletme yöneticileri sahip oldukları beşeri sermayenin yapılan işle
uyumunun öneminin bilincinde olmak durumundadırlar.Bu nedenle işlerin yapısında
meydana gelebilecek değişiklikleri bu günden tespit edip insan becerilerinin
buna göre şekillenmesine gerekli şartları hazırlamaları işletmelerin yararına
olacaktır. Bu çalışmada gelecekte işletme yöneticileri için gerekli olacak
beceriler ve bunları kazanma yolları açıklanacaktır.
3.4.1. Beceri ve Beceri İle İlgili Varsayımlar
İnsanlar işlerini yaparken sahip oldukları yetenek ve
becerilerinden yararlanırlar. Yaptıkları işin kalitesini de işi yapanın yetenek
ve becerileri belirler. En genel anlamıyla, beceri; “Güç sanılan ustalık
isteyen bir işi yapabilme yetisidir”[98].
Diğer bir tanım ise; “Uygulamaya yönelik, yatkınlık, ustalık, hüner,
maharettir”[99].
İnsanların yetenek ve becerilerini yaptıkları işteki gösterecekleri
performansla belirlemek mümkündür. Yetenek ve becerinin temeli bilgiye dayanır.
“Beceriyi bilgiyi uygulama yeteneği veya bilgiyi eylem haline getirme
alışkanlığı olarak görmekteyiz”[100].
Kavram olarak yetenek ve beceri uygulamada birbirleriyle
iç içe olmaları nedeniyle karıştırılmaktadır. Beceri ve yetenek ayrı ayrı
kavramlardır. “Yetenek doğal ya da öğrenilmiş, bir bireyin zihinsel ya da
fiziksel olarak bir şeyi yapabilmesidir. Beceriler ise işe ilişkin
yeterliliklerdir”[101].
İnsanların sahip oldukları zihinsel ve fiziksel yetenek ve becerileri ile
yapmış oldukları iş, iş şartnamesindeki gereklere uyumlu olduğu takdirde işi
yapan başarılı ve yapılan iş kaliteli olur.
İnsanların başarılarını etkileyen bireysel etkenleri,
bireyin zihinsel ve fiziksel beceri ve yetenekleri ile özgeçmişi, tecrübesi ve
demografik özellikleridir. Zihinsel yetenek, muhakeme, beyin gücü, analitik
analizler yapabilme, sayılar arası ilişki kurabilme, anlama ve ifade edebilme
gibi özelliklerdir. Fiziksel yetenekler ise dayanıklılık, vücudun iyi kullanılması
ve organlar arası uyumluluktur. İnsan becerisi
üç ana başlık altında toplanabilir. Bunlar; “Bedensel beceriler,
manipulatif beceriler, kavramsal ve dil becerileridir[102].
Bedensel becerilerden ifade edilmek istenilen insanın el
ve kollarını kullanabilmesi, denge sağlanması, manipulatif beceri; olaylar
arasında ilişki kurabilme, kavramsal ve dil becerileri ise, düşünme, konu ile
ilgili sorun çözümleri üretebilme, matematik düşünce, kodlama ve diğer
bildirişimleri kullanabilmektir.
Her işin istediği yetenek ve beceriler birbirlerine göre
farklılık gösterir. Bunu belirlemenin önemi büyüktür.
İnsan beceri ve
yeteneklerinin belirlenmesi ve geliştirilebilmesi için beceri ile ilgili
varsayımların neler olduğunun bilinmesi gerekir. Beceriler ile ilgili
varsayımlar şunlardır:
-
İnsanlar yetenek ve becerilerine doğuştan itibaren
sahip olurlar.Her insan doğumuyla birlikte bazı gelişmemiş becerilere sahiptir.
-
Zaman içerisinde insanlar sahip oldukları becerileri
geliştirebilirler. Bu insanın tamamen kendisine bağlıdır.
-
Bütün beceriler beceri sahibinin anatomik özellikleri
ile ussal yapısına göre şekillenir.
-
Becerinin kalitesini beceri sahibinin yaşı, eğitimi,
deneyimi, moral yapısı ve çevresi etkiler. “İnsan beceri ve yetenekleri
kazanılmış bilgilerden kaynaklanır”[103]
-
Becerilerin kullanılması yerine getirilecek aktiviteye
bağlıdır.
-
İnsanın sahip olduğu becerilerin armonisi gerek yapılan
işin kalitesini gerekse işi yapanın işten tatminini sağlar.
-
Becerilerin gelişmesinde motivasyon önemlidir.
-
İzlenen beceri ölçülebilir.
-
Beceriler amaca uygun şekilde ortaya konulur.
Günümüzde insanların yetenek ve becerilerinin tespiti
teknolojiyle birlikte değişen iş yapıları ve oluşan yeni mesleklerin yerine
getirilebilmesi için kaçınılmazdır. Gelişmiş ülkelerde teknoloji sonucu işgücü
yapısında önemli değişimler olmuştur. İletişim becerisi yeterli olan işgücü
yeterli olmayan işgücüne göre avantajlı hale gelmiştir. Bilgisayarların
kullanımı ve programlarını hazırlama becerisine sahip olan işgücü açığı her
toplumda kendini göstermektedir. Değişen sadece beceri bileşenleri değildir
aynı zamanda bu beceriye sahip olanların karakter ve kişilikleri de
değişmektedir. “Yalnızca iş becerileri değil, aynı zamanda bu becerilerle
uyumlu karakter ve kişiliği de yeniden
tanımlıyoruz”[104].
3.4.2. İşletme Yöneticilerinin Becerilerinin
Değişmesinde Etkili Olan Faktörler Ve Günümüz Yöneticilerinde Bulunması Gereken
Beceriler
Değişen bir ortamda faaliyet gösteren ve açık sosyo-teknik
sistem olan işletmelerin yapılarında meydana gelen değişimler bu işletmelerde
yöneticilik görevini üstlenen yöneticilerin sahip oldukları becerileri de
değişime uğratmaktadır.
Günümüze gelinceye kadar yalnızca teknik becerisi gelişmiş
yöneticiler başarılı olurken günümüzde diğer beceriler önem kazanmıştır.
Yöneticilerin sahip oldukları becerilerin değişmesinde rol oynayan faktörler
aşağıda açıklanacaktır.
Günümüzde toplumlar teknolojik, ekonomik, kültürel,
politik ve demografik değişimleri yaşamaktadırlar. Toplumlarca yaşanan bu
değişimler işletmeler üzerinde de etkili olmaktadır. Günümüzde yöneticilerin
becerilerinin değişiminde rol oynayan faktörler aşağıdaki başlıklar altında
toplanabilir:
-
Toplumlar sanayi toplumundan bilgi toplumuna
geçmişlerdir. Bu geçişle birlikte bilgi toplama, depolama ve kullanımı önem
kazanmıştır. Bu da yöneticilerin, çalışanların eğitimine önem vermesi gereğini
ortaya koymuştur. Bundan böyle
yöneticiler zamanlarının büyük bir kısmını çalışanların eğitimine
ayıracaklardır. Yöneticilerin bunu yapabilmeleri için zihinsel beceriye, teknik
beceriye, kültürel bilgi becerisine ve kalıpları algılama becerisine
ihtiyaçları olacaktır. “Bu gidişle gelecekte, çalışanların eğitimi konusunun
daha büyük önem kazanacağı ve geleceğin yöneticilerinin haftanın hiç olmazsa
bir gününü tam günlük eğitim ve öğretime ayıracaklarını göstermektedir”[105].
Bilgi toplumuna geçiş işgücü niteliği üzerinde de etkili olmuştur. İletişim
becerilerine ve elektronik bilgiye erişme ve kullanma olanağına sahip olan
işgücü önem kazanmıştır. Bilgi toplumuna geçiş bilim ve teknolojilerdeki
gelişmeleri beraberinde getirmiştir. Nitekim iletişimde, ulaşımda ve insan
ihtiyaçlarına cevap verecek mal ve hizmetlerde üretim artmıştır.
-
Çevre kavramı önem kazanmıştır. İşletmeler açık sistem
olmaları nedeniyle çevreden bilgi, enerji, hammadde alıp, çevreye mal ve hizmet
verirler. İşletmeler belirli bir çevrede faaliyet gösterirler. “Sistemin
dışında kalan her şey çevreyi oluşturur”[106].
Bütün olayların çevrede oluşması ve çevrenin belirsizlik göstermesi nedeniyle
yöneticilerin çevreye gereken önemi vermeleri gerekir. “Çevrenin önemi,sistemi
ve işleyişini etkileyecek potansiyeli taşımasından ileri gelmektedir”[107].
Çevre işletmeyi dolayısıyla işletmeye yön veren yöneticilerin faaliyetlerini
etkileyip yöneticiye bazı yeni beceriler kazanmayı gerektirir. Çevrenin
belirsizliğinin fazla olması nedeniyle yöneticiler belirsizlik içersinde karar
verme zorunda kalırlar. Ayrıca çevreyi daha iyi tanıma ve olayları
değerlendirme zorundadırlar. Günümüzde çevre globalleşme nedeniyle daha da
karmaşık hale gelmiştir. “Globalleşme; ulusal boyutta yapılanların bütün dünya
küresine taşınabilmesidir”[108].
Çevre kavramının bilincinde olan işletme yöneticilerinin kalıpları algılama,
perspektif, esneklik, vizyon ve global değerler ile ilgili becerilere sahip
olmaları gerekir.
-
Değişen insan hakları, sosyal değerler ve kişilik
kavramı: Günümüz yöneticilerinin sahip olması gereken becerilerin değişiminde
rol oynayan önemli faktörlerden bir diğeri de insana verilen değer ve üretim
faktörleri içersinde işgücünden daha fazla yararlanmadır. Günümüz çalışanlarının
çalıştıkları işletme yöneticilerinden beklentileri gerek nitelik gerekse
nicelik olarak değişmiştir. Örneğin daha önceleri iş güvenliği, iş garantisi
beklentisinde olan çalışanlar günümüzde kişisel gelişme, saygınlık ve
kendilerinin fikirlerinden yararlanmayı beklemektedirler. İşletmelerde iş
gücünde homojen niteliklere önem verirken, günümüzde yaygın niteliklere önem
vermektedirler.
İşgücünün eğitim seviyesinin de yükselmesi sonucu
çalışanlar daha özgün ve katılımcı olmayı istemektedirler. Gerek işgücünün
eğitim seviyesinin yükselmesi gerekse kendilerine verilen değerin yükselmesi
sonucu yöneticilerinde sosyal becerileri, iletişim becerileri önem kazanmıştır.
“Yönetimin sistemler,bilgisayarlar ve teknik yol gösterme olanaklarıyla daha
büyük çapta standartlaştırılması sosyal becerilerin yöneticiler için önemini
daha açıklıkla ortaya koymuştur”[109].
1990'lı yıllarda yönetim düşünce ve yaklaşımında önemli
değişmeler olmuştur. Bu değişimin sonucu globalleşme ,küreselleşme,
demokratikleşme, bilgi toplama, depolama ve kullanma teknolojisindeki
değişimler yeni yönetim tekniklerinin uygulanmasını gerekli kılmıştır.
İşletmelerin yapılarında çalışanların statülerinde değişimler meydana
gelmiştir. “Global şirkette statü veya yapı değil süreç önemlidir”[110].
Eski yönetim modellerinde meydana gelen değişimler aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir. Bu tablonun hazırlanmasında, Reinventing America, Newsweek,
1997'de isimli makaleden yararlanılmıştır.
Tablo 3 Eski
ve Yeni Yönetim Modellerinin Karşılaştırılması
Değişim
Konusu
|
Eski
Yönetim Modeli
|
Günümüz
Yönetim Modeli
|
Organizasyon
|
Dikey
|
Yatay
|
Liderlik
|
Otokratik,
emir verici
|
Demokratik,
işbirlikçi
|
Amaç
|
Karlılık
|
Müşteri
tatminine bağlı karlılık
|
Yapı
|
Kendine
yeterli
|
Birbirine
bağımlı, taşeronla çalışma
|
Pazar
|
İç
|
Global
|
Kaynaklar
|
Sermaye
|
Bilgi
|
Üstünlük
|
Maliyet
|
Zaman
|
İşgücü
|
Aynı
nitelikte
|
Değişen
nitelikte
|
Çalışanların
beklentisi
|
İş
güvenliği, ücret garantisi
|
Kişisel
gelişme
|
İş
|
Kişiye
bağlı
|
Grup
ve Gruplarca
|
Kalite
|
Zorlama
ile
|
Kişisel
|
Tablo incelendiğinde meydana gelen değişimlerin işgücü ile
ilgili olduğu görülecektir.Yönetim üzerinde meydana gelen bu değişmelerin
temeli işletmelerde meydana gelen değişimlerdir. “İşletmeler üzerinde ortaya
çıkan ana değişmeler aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür”[111]
Büyük İşletmelerden------------- Küçük İşletmelere
Dikey Organizasyonlardan------ Yatay ve Yalın Organizasyonlara
Dikey Bütünleşmeden------------ Taşeronla Çalışmaya
Pazar Payını Artırmaktan-------- Yeni Pazarlar Bulmaya
Kantiteden-------------------------- Kaliteye
Yapıdan----------------------------- Sürece
Gerek işletmelerde meydana gelen ve gerekse yönetimde
meydana gelen bu değişimler sürekli gelişmeyi beraberinde getirmektedir.
Gelişmede temel unsur işgücüdür. Günümüzde bilgi, teknoloji ve sistemler
süratle yenileriyle değişmektedir. “Herhangi bir konuda yeterli bilgi ve
uzmanlığa sahip kişilerin bu bilgi ve uzmanlıkları her beş yılda geçersiz
olmaktadır”[112].
Gerek işletmelerde meydana gelen değişimler gerekse
yönetimde meydana gelen değişimler yöneticilerin sahip olması gereken
becerileri de değiştirmiştir.
3.4.3. Günümüz Yöneticilerinde Bulunması Gereken Beceriler
Yöneticilerin yönettikleri sistemi belirlenen hedefe
ulaştırabilmeleri için bazı beceri ve yeteneklere ihtiyaçları vardır. Sahip
oldukları beceri ve yetenekleri de sürekli yenilemek ve geliştirmek başarılı
olmaları için gereklidir. Beceri gerçekleştirilen performansın kalitesidir.
Yöneticilerde diğer çalışanlar gibi işlerini yaparken zihinsel ve fiziksel
gayret ortaya koyarlar. İşin kalitesini de ortaya konulan performans
belirler.Yöneticilerin ihtiyaç duydukları becerinin ne olduğunu yöneticinin
görev yaptığı yönetim kademesi belirler. “Bu becerilerin görece önemi
yöneticinin örgüt içindeki kademesiyle orantılı olarak değişir”[113].
Becerilerin bileşimini belirleyen diğer unsur ise uygulanan yönetim biçimidir.
“Modern yönetim tekniklerine uygun olarak orta düzey yönetici kesimi
incelmiştir”[114].
İşletmelerin yapısı da becerilerin bileşimini belirleyen diğer bir faktördür.
Genellikle organik yapıya sahip organizasyonlarda görev yapan yöneticiler
sosyal ve iletişim becerisine daha fazla ihtiyaç duyarlar. Yöneticilerin sahip
olması gereken becerileri Robert L.Katz
etkili bir yöneticinin becerileri isimli makalesinde yöneticilerin dört
beceriyi kullandıklarını ifade etmiştir.
Bunlar;[115]
-
Teknik beceri,
-
İnsancıl beceri,
-
Kavramsal beceri,
-
Yönetsel beceri,
Diğer bir yazar yöneticilerin üç çeşit beceriye gereksinim
duyduklarını ileri sürmektedir.
Bunlar;[116]
-
Teknik beceri,
-
Beşeri beceri,
-
Analitik beceri,
“Geleceği görme ve anlayabilmek için ihtiyaç duyulan
beceriler ise”[117],
-
Perspektif,
-
Kalıpları algılama,
-
Kültürel bilgi,
-
Esneklik,
-
Vizyon,
-
Enerji,
-
Zeka,
-
Global değerler
Günümüzde gelişen ve büyük önem kazanan yöneticilik
mesleğinde yukarıda sayılan becerilerin bütün yöneticilerce kazanılması ve
geliştirilmesi kaçınılmazdır.Aşağıda bu beceriler açıklanacaktır.
Hızla değişen ekonomik ,politik ,siyasal ve sosyal
sistemler işletme yöneticilerini bir suni kapsamlı ve karmaşık sorunlarla karşı
karşıya getirmiş bulunmaktadır.Yöneticilerin bu sorunların çözümünde etkin
kararlar alma ve örgütünü daha önce belirlenen amacına sağlıklı ve güvenli bir
şekilde ulaştırabilmesi için aşağıdaki becerilere sahip olması gerekmektedir.
-
Teknik beceri,
-
İletişim becerisi,
-
Sosyal beceri,
-
Analitik beceri,
-
Karar verme becerisi,
-
Kavramsal beceri,
Her yönetici yukarıda sayılan becerilere sahip olması
yanında zaman içersinde bu becerilerini de geliştirmek durumundadır. Yukarıda
sayılan becerilerin bileşim oranlarını yönetsel kademeler belirler. Diğer bir
ifade ile her yönetim kademesindeki yöneticinin hangi becerilere daha fazla
sahip olması gerektiğini bulunduğu yönetim kademesi belirler. Örneğin teknik
beceri alt kademe yöneticiler için önemli olurken üst kademe yöneticilerde ise
karar verme becerisi önem kazanır.
3.4.3.1. Teknik Beceri
Bir işin yapılabilmesi için gerekli olan bilgi, yöntem ve
tekniklerinin kullanılabilmesi için gerekli olan beceri teknik beceri olarak
tanımlanır. “Teknik beceriden maksat belirli bir faaliyet alanının anlaşılması,
bilinmesi ve bu faaliyet alanıyla ilgili işlerin yapılabilmesi, aletlerin
kullanılabilmesidir”[118].
Teknik beceri her iş alanı için gereklidir. İşgörenlerle direkt ilişki
içersinde olan yöneticiler için teknik beceri diğer becerilerden daha fazla
önem kazanır. “Örgütün üst kademelerine çıktıkça doğrudan temas azalacağından
bu tür becerinin önemi de azalacaktır”[119]
Teknik becerinin tam olarak performansa yansıtılması için
yöneticinin iş zekası, inisiyatif, dinleme, verimlilik, eğitim, sorumluluk gibi
niteliklere sahip olması gereklidir. Teknik beceriye sahip yöneticinin işin gereklerini
kolaylıkla kavrayabilmesi, işin ayrıntılarını kolayca tespit edebilmesi ve en
önemlisi ise kendi fikirlerini katması gerekir.
Günümüzde işletmelerde teknik beceri azalmaktadır. Teknik
yapıya sahip işletmeler yöneticilerini o konuda eğitim almış kişilerden
seçmektedirler.
3.4.3.2. İletişim Becerisi
Yönetici başkaları vasıtasıyla iş gören
kişidir.Yöneticinin başkalarıyla iş görebilmesi, başkalarıyla sürekli ilişki
içersinde olmasını gerektirir. “İçeriği ne olursa olsun, bir sorunu çözmek için
insanların düşünce alışverişinde bulunmaları bir başka deyişle iletişim
kurmaları gerekir”[120].
Yöneticinin düşünce ve görüşlerini etkili bir şekilde ifade edebilmesi,
çalışanları ikna edebilmesi ve amaca yönlendirmesi için ortaya koyduğu beceri
iletişim becerisi olarak ifade edilir.Yöneticinin başarısı belirlenen hedefe
ulaşma kriteriyle değerlendirilir.Yöneticiler hedefe işgörenlerin çabalarıyla
ulaşırlar. Bu ulaşmada yöneticinin yazılı ve sözlü bilgiye ihtiyacı vardır.
İşte bu bilgiyi temin etmesi ve kullanması onun iletişim becerisini ortaya
koyar. İletişim becerisini, dinleme becerisi, empati, iletişim kanalının iyi
seçilmesi, mesajın belirgin olması, tekrar ve yönetim bilgi sistemlerinin
kullanılması etkiler. Ayrıca, “iletişim bilgi ve becerilerin arkasında gönül
zenginliği, sevgi, anlayış ve hoşgörü olmalıdır”[121].
İletişim becerisi her yönetim kademesi için aynı derecede önemlidir.
3.4.3.3. Analitik Beceri
Analitik beceri yöneticilerin başında bulundukları
işletmeleri yönetirken karşılaştıkları veya karşılaşabilecekleri olayları
değerlendirirken matematiksel açıdan sentez ve analiz edebilmeleridir.
“Analitik düşünme, olayları matematiksel açıdan analiz ve sentez edebilme
olarak ifade edilebilir”[122]
Analitik düşünme becerisine sahip olan yöneticiler
objektif ve tarafsız düşünürler. Karar alırken objektif yönetim tekniklerinden
yararlanırlar. Bu beceriye sahip yöneticiler olumlu ve olumsuz faktörleri
ölçebilme yeteneğine sahiptirler. Ayrıca kısa ve uzun vadeli gelişmeleri
birbirlerinden ayırarak alternatif kararlar üretebilirler.Analitik beceriyi, öz
güven, esneklik, sorumluluk, inisiyatif kullanma gibi yetenekler güçlendirir.
Genellikle işletmelerin üst kademelerindeki yöneticilerin yönetsel becerileri
içersinde analitik beceri önemlidir.Üst yönetim hedef belirler, kararlar alır,
karmaşık problemleri çözer. “Üst kademelerde karmaşıklıklar ve belirsizlikler
artmaya başlar”[123].
3.4.3.4. Sosyal Beceri
Sosyal sistemler farklı amaçları olan bireylerden oluşur.
Yönetici bu farklı amaçları dengeleyebilen ve genel amaç doğrultusunda
birleştiren kişidir. Yöneticinin bir
amaca yönlendirdiği bu kişileri anlamak, onlarla birlikte çalışabilmek
ve onlarla iyi geçinebilmek için ortaya koyduğu beceri sosyal beceri olarak
ifade edilir. İşletmelerde meydana gelen sorunların çoğu bireylerin sosyal
yönlerinin zayıf olmasından kaynaklanır. “Sosyal becerisi gelişmiş olan
bireyler, insanları sever, ilişkilerinde etkili ve tutarlıdırlar, duygu ve
davranışlarında tutarlıdırlar”[124].
Yöneticiler başarılı olabilmek için sosyal becerilerini
geliştirmek zorundadırlar. Global değerler, kültürel bilgi, vizyon, perspektif
ve kalıpları algılama yeteneği sosyal becerinin kalitesinde önemli rol oynar.
Her şeyden önce yöneticinin öz güveni tam olmalı, kendini tanımalı, birlikte
çalışma ve başarma yönünün gelişmiş olmasıdır. Her yönetim kademesi yöneticisi
için sosyal beceri önemli olmasına rağmen, alt kademe yöneticilerin sürekli
çalışanlarla ilişki içersinde olması nedeniyle bu kademe yöneticileri için daha
önemlidir.
3.4.3.5. Karar Verme ve Strateji Belirleme Becerisi
Karar verme birey yaşamının her aşamasında sık sık
karşılaşılan bir işlemdir. “Akıl, muhakeme şuur ve irade gibi yeteneklere sahip
olan insanlar her davranışlarında karar verme durumu ile karşı karşıya
kalmaktadır”[125].
Yöneticiler de insan olduklarına göre sık sık karar verme
durumunda kalırlar. Karar bir iş için düşünülüp taşınılarak uygun diye üzerinde
durulan çare olarak tanımlanmaktadır. Karar alma zihinsel bir faaliyettir.Karar
ile ilgili diğer bir tanım ise; “karar alma,karar alıcı tarafından belirlenen
amaçların gerçekleştirilebilmesi için iki veya daha fazla hareket biçimi
arasından birinin seçilmesini ifade eder”[126].
İşletmenin her yönetim kademesinde görev alan yöneticilerin karar alma
gerekliliği vardır. Tepe yönetim kademesi yöneticileri stratejik kararlar, orta
yönetim kademesi yöneticileri idari kararlar, alt yönetim kademesi yöneticileri
ise taktik kararlar alırlar.
Genellikle iyi karar özellikleri olan ve isabetli kararlardır. “Nicolaidis'e göre
karar verenler açısından iyi kararın ölçütleri şunlardır”[127];
-
Karar kendi yargılarına göre iyi olmalıdır,
-
Karar üstlerce iyi olarak değerlendirilmelidir,
-
Kararın etkinliği ya da kararı uygulayacaklar arasında
bu karar mümkün olduğu kadar fazla kabul görmelidir,
-
Karar alıcının çevresindeki başka kişilerde bu kararı
iyi bulmalıdır.
Bu niteliklere sahip bir karar ancak zihinsel yetenekler
yanında hafıza gücü, matematik kullanma yeteneği, uzay kavrayışı ve muhakeme
yeteneği ile alınabilir.
İşletmelerin belirsizlik ve sürekli değişim gösteren bir
ortamda faaliyet göstermeleri, uluslararası rekabetin artması ve globalleşme
sonucu faaliyetlerinde başarılı olmaları uygun karar almaları ile mümkündür.
Hayal gücü, esneklik, sorumluluk ve inisiyatif kullanma yeteneğine sahip olan
yöneticilerin karar verme becerilerinin gelişmiş olduğu görülmektedir. Karar
verme becerisi tepe yönetim kademesi yöneticileri için çok önemlidir.
3.4.3.6. Kavramsal/Birleştirme-Bütünleşme Becerisi
Kavramsal beceri olaylar arasında bağlantı kurma, olayları
objektif olarak görme olanağı sağlar. “Kavramsal beceri; yöneticinin, tüm
örgütün karmaşıklarını anlaması ve her bölümün örgütün temel hedeflerine
katkısını değerlendirme becerisidir”[128].
İşletme yöneticisinin yakın çevresi, ulusal çevresi ve
uluslararası çevresini anlaması ve onlarla uyum sağlaması ancak kavramsal
becerisi sayesinde mümkün olur.Kavramsal beceri yöneticinin açık düşünmesine
yardımcı olur. Bu sayede yönetici olayların olumlu ve olumsuz yönlerini görme
ve ayırt etme imkanına kavuşur. Diğer yandan kavramsal beceri yöneticiye
parçaların birbiriyle ve bütünle olan ilişkilerini algılamaya olanak hazırlar.
Diğer bir ifade ile olaylara sistemsel yaklaşım alışkanlığını
kazandırır.İşletme bir bütün olarak bir çok alt sistemlerden meydana
gelir.Yönetici bu alt sistemlerin bütün ile ilişkilerini görerek alt sistemin
sisteme yarar ve katkılarını tespit eder.Bu da yöneticinin kavramsal becerisi
ile mümkündür.
Kavramsal beceri yöneticiye;
-
Açık düşünme olanağı kazandırır,
-
Parçaların birbiriyle ilişkisini görme olanağı sağlar,
-
Belirsizliği belirli hale getirmesine katkıda bulunur,
-
Mevcut eğilimleri yorumlayarak geleceği
netleştirir,işletmesine vizyon kazandırır.
Yöneticilerin işlerin ve işletmenin gelecekte ne olacağını
bu günden görmesi vizyonun kendisidir. Yöneticinin geleceği bugünden görmesi,
işletmenin başarılı olmasına olanak hazırlar. Kavramsal beceri üst yönetim
kademesinde görevli yöneticiler için çok önemlidir.
İşletme yöneticileri gerek belirlenen işletme amaçlarını
gerekse kendi amaçlarını gerçekleştirmek için yukarıda açıklanan becerileri
kullanmak ve bunları geliştirmek için gerekli gayreti göstermeleri
gerekir.Becerilere bir bütün olarak yöneticilerin sahip olması
gerekir.Becerilerle ilgili varsayımlarda açıklandığı gibi becerilerin
kullanılma oranlarını yapılan iş ve işi yapan yöneticinin bulunduğu yönetim
kademesi belirler.Aşağıdaki tablo becerilerin yönetim kademelerine göre
gerekliliklerini göstermektedir.
Tablo 4 Becerilerin Yönetim Kademesine Göre
Gerekliliği
Beceriler
Yönetim
Kademesi
|
Teknik Beceri
|
Sosyal Beceri
|
Analitik Beceri
|
Kavramsal Beceri
|
Karar Verme ve Strateji
Belirleme Becerisi
|
İletişim Becerisi
|
Tepe
|
Az Gerekli
|
Az Gerekli
|
Çok Gerekli
|
Çok Gerekli
|
Çok Gerekli
|
Gerekli
|
Orta
|
Gerekli
|
Gerekli
|
Gerekli
|
Gerekli
|
Gerekli
|
Gerekli
|
Alt
|
Çok Gerekli
|
Çok Gerekli
|
Az Gerekli
|
Az Gerekli
|
Az Gerekli
|
Çok Gerekli
|
Yönetici gerek kendi gerekse başında bulunduğu sistemin
başarılı olması için başkalarıyla iş gören kişidir. İnsanlar doğuştan bazı
yetenek ve becerilere sahiptir. Bunların geliştirilmesi bireylere bağlıdır.
Bireylerin yetenek ve becerilerini geliştirmeleri eğitim,tecrübe ile mümkündür.
Becerinin kalitesini yapılan iş
belirler. Bu nedenle yöneticilerin bazı becerilerinin istenilen düzeyde
olabilmesi eğitim düzeyi-tecrübe ve moral yapılarıyla yakından ilgilidir.
Eğitim bireylere bilgi beceri yanında olumlu davranışta kazandırır. Bütün
işlerde altı becerinin değişik kombinasyonları söz konusudur. Bu altı becerinin
yöneticilikte aynı ölçüde geliştirilmesi mümkün değildir. Kalıtım nedeniyle
daha baştan bazı becerilerin bulunmaması normaldir. İnsan soyunun ortak
karakteristiği sonucu yukarıda açıklanan
altı beceri bir normal dağılım eğrisi çizer. Diğer bir ifade ile çok az
kişide bu beceriler maksimum ve minimuma ulaşır. Ama büyük çoğunlukta ortalama
seviyededir. Diğer yandan beceriler insanlara eşit dağılmamıştır. Bu iki
varsayım dikkate alınarak her yönetici başarılı olmak için kendini tanımalı
kendine saygı ve güven duymalıdır. Yöneticiler kendi eksikliklerini ve
yeteneklerini gerçekçi bir şekilde görmeli, kendine dışardan bakmalıdır.
Yöneticinin yönettiği insanlara ve karşı karşıya kaldığı sorunlara pozitif ve etkili yaklaşım gösterebilmesi ancak sahip
olduğu becerileri geliştirmesi ile mümkündür.
Teknolojik değişimler bireylerin daha fazla ussal
çalışmasını gerektirmektedir. Ayrıca teknolojiyi kabullenme ve uyum sağlamada
önem kazanmıştır.Yönetici sürekli öğrenmeli ve öğrendiklerini paylaşarak daha
etkili ve verimli çalışmalı, başında bulunduğu sistemi belirlenen hedefine
hızla bu yolla götürebilmelidir. Başarı gelecekte değişimi bu günden görüp
kabullenen yöneticilerin olacaktır.
3.5. YÖNETİCİLERİN SOSYAL SORUMLULUKLARI
Günümüze gelene kadar işletmelerin gerek yapıları gerekse
amaçları değişiklik göstermiştir. Klasik yaklaşımlarda işletme sadece ekonomik
ve teknik bir birim olarak görülmüş işletme ekonomik amaçların
gerçekleştirilmesi aracı kabul edilmiştir. Neoklasik yaklaşım ise
işletmeyi sosyo-teknik sistem kabul
eder. Modern yaklaşım içersinde yer alan sistem kuramına göre işletmeler açık sistem
olup çevreyle sürekli iletişim içersindedirler. Günümüzde ise sosyo ekonomik
model ağırlıklı işletmelerin varlığının fazlalaşması sonucu yöneticilerin
sosyal sorumlulukları gündeme gelmiştir.
İşletmeler amaçlarını gerçekleştirmek üzere kurulmuş sosyo
teknik sistemlerdir. İşletmelerin amaçları ekonomik amaçlar ve ekonomik olmayan
amaçlar olarak iki ana başlık altında toplanır. Amaçları ekonomik olan
işletmeler ekonomik modeli, amaçları sosyo-ekonomik olan işletmeler ise sosyo
ekonomik modeli oluştururlar.
Tablo 5 Ekonomik amaçlar ile sosyal amaçların
karşılaştırılması[129]
Ekonomik
Model
|
Sosyo
– Ekonomik Model
|
Temel
Amaçlar
|
Temel
Amaçlar
|
1.
Üretim
|
1.
Hayatın kalitesi
|
2.
Doğal kaynaklardan yararlanma
|
2.
Doğal kaynakların saklanması
|
3.
Kararlar pazara göre verilir.
|
3. Kararlara pazara göre
verilir fakat toplumun kontrolü vardır.
|
4.
Kar
|
4.
Kar ile sosyal getiri arasında denge
|
5.
Yöneticinin ilgilendiği işler
|
5.
Toplumun ilgilendiği işler
|
6.
Devletin rolü küçük
|
6.
Devlet müdahalesi
|
Yukarıdaki modeller incelendiğinde günümüzde
sosyo-ekonomik modele sahip işletmelerin çoğunlukta olduğunu görmekteyiz.
Sosyo-ekonomik modele sahip işletmeler yanında teknolojik gelişmeler, bilgi
teknolojilerinin uygulanması, sınırların ortadan kalkması, globalleşme ve insan
hakları ile çevre kavramının benimsenmesi sonucu işletme yapılarının değişmesi
işletme yöneticilerinin görev ve sorumluluklarında da değişmelere neden
olmuştur.
Önceleri sadece çalışanları yönetime ,yönetimi çalışanlara
karşı temsil görevini yerine getiren yöneticiler günümüzde işletmeyi
müşterilere, devlete ve çevreye karşı temsil görevini üstlenmiştir.
Diğer bir husus ise yönetim fonksiyonlarının yalnızca bir
yönetici tarafından yerine getirilemediği işbirliği ve koordinasyonun önem
kazanması ile birlikte işletme amaçları içersinde sosyo ekonomik amaçların
ağırlık kazanması ekolojik çevredeki dengelerin bozulması, çevre kirliliğinin
artması yöneticilerin sosyal sorumluluklarını gündeme getirmiştir.
3.5.1. Sosyal Sorumluluk Kavramının Tanımı
Sanayi devrimi ile birlikte işletmelerin büyümesi, iş
bölümü ve ihtisaslaşmanın önem kazanması, işletmelerin birleşmesi sonucu
girişimci-yönetici tipi azalmış, yöneticilik mesleği ile yöneticilere olan
talebi artırmıştır.
Diğer taraftan sanayi devrimine bağlı olarak işletmelerin
sermaye gereksinmelerinin artması, bu kuruluşların “girişimci” dediğimiz
kişiler tarafından yönetilmesini güçleştirmiş olduğundan sonuçta girişimci,
sermayedar ve yönetim fonksiyonlarının ayrı kişilerde toplanmasına neden
olmuştur[130].
Günümüzde girişimciler ve yöneticiler değişik görevler ve
sorumluluklar üstlenirler. Yönetici ile ilgili bir tanım verecek olursak ;
“Yönetici,kar ve risk başkalarına ait olmak üzere ekonomik mal ve hizmet
üretmek veya pazarlamak için üretim faktörlerini ele geçirip, düzenli bir
şekilde bir araya getiren ve böylece kurulan veya çalışmakta olan işletmeyi
amacına uygun olarak çalıştırma sorumluluğunu üstlenen kişidir[131]“.
Diğer bir tanım ise; Kendisine teslim edilen kaynaklar ile belirlenen hedefe
ulaşmak için karı ve riski başkalarına ait olmak üzere gerekli düzenlemeleri
yaparak faaliyette bulunan kişiye yönetici denir.
Yöneticiler yönetim faaliyetlerini yerine getirirken
ekonomik ve sosyal sorumluluk üstlenirler. Yöneticiler, sorumluluklarından
ekonomik sorumluluklarını yerine getirirken daima şu üç temel unsuru göz önünde
bulundurmalıdır.
-
Tatminkar bir kar sağlamak,
-
Kaynakların maksimum likiditasyonunu sağlamak,
-
Riski minimize etmek,
Sosyal sorumluluklarını da yerine getirirken sosyal faydayı
maksimum kılmayı hedeflerler. “Her çeşit kurum yöneticilerinin bu arada işletme
yöneticilerinin tarihin her döneminde sosyal sorumlulukları olmuştur”[132].
Yönetici sorumluluk yüklenir ve bunun karşılığında yetki
kullanır. Sanayi devriminden bu yana yöneticilerin sorumlulukları değişiklik
göstermektedir. Diğer bir ifade ile değişik yönetim yaklaşımlarında sorumluluk
değişiklik göstererek günümüze kadar gelmiştir. Yöneticilerin sorumlulukları
klasik teoride genel sorumluluk içersinde ekonomik sorumluluk ağırlıklı
olmuştur. Klasik teoride verimlilik ve etkinlik ön planda tutulmuştur. Etkin ve
verimli kaynak kullanımı karı artıracaktır. “Eski yıllarda sosyal sorumluluk
bir anlamda verimliliktir”[133].
Daha sonraları yöneticiler işletme ile ilgili taraflar
arasında denge kurmaya önem vermişlerdir. Denge işletmenin sahipleri,
hissedarları, tüketiciler, çalışanlar ve tüm toplum arasında kurulacaktır.
İşletmeyle ilgili taraf olanların işletmeden bekledikleri farklı farklıdır. Bu
dengelerin kurulması bir anlamda işletmenin geleceğini garanti altına almaktır.
İşletmeye taraf olanlar arasında denge sağlanırsa sorunlarda minimuma inecek
demektir. Denge sağlanması işletme açısından uzun dönemde karların yükselmesine
neden olacaktır. Bu açıklamalardan sonra, sosyal sorumluluk; “İşletmenin
iktisadi faaliyetlerinin işletmeyle ilgili menfaat gruplarının (hissedarlar,
çalışanlar, tüketiciler, tüm toplum) hiçbirinin menfaatlerine zarar verilmeden
yönetilmesidir”[134].
Diğer bir tanım ise; “Bazı kişi, grup ve zümrelerin diğer
bazı kişi, grup veya zümrelerle olan ilişkilerinden doğan ve çok zaman
karşılıklı olan vecibe ve borçlarıdır”[135].
İşletme ile ilgili gruplar ve grupların işletmeden
beklentileri aşağıdaki şekilde
görülmektedir.
Tablo 6 İşletme ile İlgili Gruplar
İŞLETME İLE İLGİLİ GRUPLAR
|
İŞLETMEDEN
BEKLENTİLER
|
Hissedarlar
|
Kısa
dönemde yüksek kar
|
Çalışanlar
|
Yüksek
ve devamlı ücret, çalışma hayatının kalitesinin yükseltilmesi
|
Tüketiciler
|
Kaliteli
ürün, sürekli hizmet ve tüketici haklarına saygı
|
Rakipler
|
İş
ahlakına uyum, yasal rekabet
|
Tüm
toplum
|
Sosyal
faydanın maksimize edilmesi, istihdam olanaklarının artması,
|
İşletmelerin ekonomik faaliyetlerini yerine getirme
başarısı yöneticilerin sosyal sorumluluğunu yerine getirmesiyle doğru
orantılıdır. Yöneticiler ekonomik faaliyetlerde başarılı olmaları sonucu sosyal
sorumluluklarını daha iyi yerine getireceklerdir. “İşletmenin kendi amaçlarına
yönelik ekonomik faaliyetleri ile sosyal sorumluluk birbirinden ayrı olarak
düşünülmemelidir”[136].
Günümüz işletmelerinde ekonomik amaçların nispi önemi
azalarak sosyal amaçlar önem kazanmaktadır.
3.5.2. Sosyal Sorumlulukla İlgili Görüşler
İşletmelerin dolayısıyla yöneticilerin sosyal sorumluluğu
ile ilgili görüşler iki başlık altında toplanabilir.
3.5.2.1. Birinci Görüş
Bu görüşe göre; işletmeler sosyal sorumluluklarını
aşağıdaki nedenlerden dolayı yerine getirmek zorundadırlar:
-
Doğal kaynaklar ve çevre insanlığın ortak malı olup bu
kaynaklardan bütün toplum yararlanmalıdır.
-
İşletmeler beşeri organizasyonlar olup toplumun bir
parçasıdırlar. “İşletmeler toplumun bir parçasıdır. Bu nedenle sosyal
sorumlulukları bilmemek söz konusu olamaz”[137].
-
Toplum içersinde sosyal sorunların artmasına
sanayileşme ve buna bağlı olarak kurulan işletmeler neden olmaktadır.
“İşletmelerin sayıca artması ve hacimsel olarak büyümeleri, sanayi
toplumlarında ciddi insani ve sosyal problemleri de beraberinde
getirmektedir.Bu problemlere neden olan işletmelerin yöneticilerinin gerekli
tedbirleri almaları kaçınılmazdır”[138].
-
Günümüz işletmeleri teknik ,finansal ve yönetsel
kaynaklar açısından güçlü olup sosyal sorunların çözümünde başarılı olurlar.
-
İşletmelerin geleceklerini garanti altına alabilmeleri
ancak sosyal sorumluluklarını yerine getirmeleri ile mümkün olur. “İşletmeler
toplumun sürekli değişen beklentilerini dikkate almadan uzun dönemde başarılı
olamazlar ve hayatlarını devam ettiremezler”[139].
3.5.2.2. İkinci Görüş
İkinci grup görüşler ise işletmelere dolayısıyla
yöneticilere aşağıdaki nedenlerden dolayı sorumluluk yüklenemez. “Bu yaklaşım
dar kapsamlıdır ve geleneksel sosyal anlaşma esasına dayanır”[140].
-
Yöneticiler işletme sahiplerine karşı sorumlu olup
yalnızca işletme sahiplerinin menfaatlerini kollamakla görevlidirler. “Normal
olarak işletme yöneticisi pay sahiplerinin temsilcisidir ve onların
menfaatlerini ön planda tutmalıdır”[141].
-
İşletmeler ellerindeki kaynakları sosyal sorunları
çözmek için değil karı maksimize etmek için kullanırlar.
-
Sosyal problemlerin çözümünden yalnızca işletmeler
sorumlu tutulamaz. “Sosyal sorunlar bütün toplumu ilgilendirir. Bu nedenle bu
sorunları iş adamlarının çözmesi söz konusu değildir”[142].
Her iki yaklaşım incelendiğinde birinci yaklaşımın
günümüzde ağırlık kazandığı söylenebilir. Günümüzde liberalizmin giderek taraf
bularak uygulanması sonucu özellikle halka açık büyük kuruluşların yalnız
kendilerine çıkar sağlayan menfaat gruplarına değil, topluma karşıda sorumlu
oldukları bir gerçektir. Bu sorumluluğun ne oranda olduğu konusunda ise
ekonomik amaçlarla sosyal amaçlar arasında bir denge kurulmalıdır.
3.5.3.Sosyal Sorumluluk Alanları
Sosyal sorumluluk alanları ülkenin gelişmişlik, zenginlik
düzeyi ile yakından ilgilidir. Ekonomik yönden gelişmiş fakat sosyal yönden
gelişmemiş ülkelerde sosyal sorumluluk alanları farklı olacaktır. Genel olarak
ekonomik ve sosyal açıdan gelişmiş ülkelerdeki işletmelerin sosyal sorumluluk
alanları daha fazla olup toplumla müşterek hareket ederler. Gelişmiş
ülkelerdeki işletme yöneticileri genellikle sosyal sorumluluktan yana davranış
gösterirler. Günümüzde sosyal sorumluluk alanlarını aşağıdaki başlıklar altında
toplamak mümkündür;
-
Tüketicilerin korunması ve tüketici haklarına saygılı
olmak,
-
Doğal çevrenin korunması,
-
Gücünü kötüye kullanmamak,
-
Çalışma hayatının kalitesinin yükseltilmesi,
-
İstihdam alanları yaratma,
-
İş ahlakı,
-
Sosyal yardımlar ve hizmetler,
-
Toplumun kültürel öğelerine saygı göstermek .
İşletmelerin bu alanların hepsinde aynı performansı
göstermeleri beklenemez.
Ancak ülkenin ve işletmenin ekonomik durumuna göre bu
alanlar içersinden öncelikli olan seçilerek o alanda etkinliklerde
bulunabilirler. Bu alanlarla ilgili açıklamalar aşağıda açıklanacaktır.
3.5.3.1. Tüketicinin Korunması
İşletmeler insan ihtiyaçlarını mal ve hizmet üreterek
karşılamak için kurulmuşlardır. Mal veya hizmeti alarak kullanan ister kişi
ister kuruluş olsun tüketici olarak adlandırılır. Tüketiciler işletmelerin
varlıklarını sürdürebilmeleri için vazgeçilmezdir. Ancak işletmelerce korunmuş
ve tatmin olmuş tüketiciler işletmelerin sadık müşterileri olarak
isimlendirilirler. Pazarlama dilinde sadık müşterilere işletmenin geleceğini
garanti alan sadakatli müşteriler denir. Yeni müşteri ve yeni pazar sağlama
yerine müşteri sadakatini artırarak risklerini azaltabilirler. Diğer yandan
toplumsal değişmeler tüketicilerin korunmasını ve tüketicilerin haklarını
aramalarına neden olmuştur.
Tüketiciler satın aldıkları mal ve hizmetin bedelini
işletmeye fiyat adı altında ödemekte olduğundan ödediği bedelin karşılığını
almak hakkına sahiptir.
Tüketicilerin bir mal veya hizmetten bekledikleri
performans ile deney sonucu elde ettikleri performans birbirine eşit ise
tüketicinin tatmin edildiği söylenebilir. Tatmin olmuş müşteriler bu nedenle
işletmenin mal ve hizmetlerinin sürekli tüketicisi olurlar. Bu da işletmenin
gelişerek hayatını idame ettirmesine neden olur. Bu iki faktör bedel ödeme ve
işletmenin idamesini sağlama nedeniyle tüketicinin korunması ve tüketici
haklarına saygılı olmak her yöneticinin görevidir.
Tüketici hakları ile ilgili ilk çalışma A.B.D.'de Başkan
John Kennedy ile başlamıştır. Başkan Kennedy tüketicilerin dört temel hakkını
aşağıdaki gibi ifade etmiştir.
-
Güvenlik hakkı,
-
Bilgi edinme hakkı ,
-
Seçme hakkı,
-
Sesini duyurma hakkı ,
Giderek büyüyen ve üye sayısını gün geçtikçe artıran
Avrupa topluluğu ise tüketici hakkını beş başlık altında toplamaktadır[143].
-
Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı,
-
Ekonomik çıkarların korunması hakkı,
-
Bilgilendirme ve eğitilme hakkı,
-
Zararın tanzim edilmesi hakkı,
-
Temsil edilme (sesini duyurma) hakkı,
Güncel anlamda, ülkemizde tüketici haklarıyla ilgili ilk
çalışmanın 1982 Anayasasının 172. maddesinde yer aldığını görmekteyiz. İlgili
maddede, “Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri ele alır,
tüketicinin koruyucu girişimlerini teşvik eder”, denmektedir. “Ülkemizde
tüketici haklarının korunması, dernekler, kişiler ve ticaret odaları tarafından
yapılmaya çalışılmıştır”[144].
İşletme yöneticileri işletmenin başarısı için tüketici
haklarına saygılı olmak zorunluluğundadır. “Tüketicilerin kendi haklarını
araması gelecekte iyi işletmelerin güvenilirlik ve saygınlığını arttıracak
kötüleri ise azaltacaktır”[145].
3.5.3.2. Doğal Çevrenin Korunması
Doğal çevre toprak ,su ve hava koşullarından
oluşur.İşletmeler insan ihtiyaçlarını mal ve hizmet üreterek karşılarken bir
taraftan da doğal çevreyi kirletmektedirler. İşletmelerin doğal çevre
üzerindeki bu sorumsuz davranışlarını aşağıdaki başlıklar altında toplamak
mümkündür.
-
İşletmenin ürettiği malın topluma doğrudan
yararlı,fakat dolaylı olarak zararlı etkilerde bulunması,
-
Üretim artıklarının yarattığı çevre kirlenmesi;
örneğin, duman ve gazlarla havayı, sıvı atıklarla suyu, katı atıklarla toprağı
kirletmektedirler.
-
Gürültü artışı,
Ülkeler doğal çevreyi koruma konusunda 1960'lı yıllardan
bu yana büyük çalışmalar içersine girmişlerdir. Çevrenin ağır bir şekilde
tahrip edilmesi gerek toplumlarda gerekse işletmelerde çevre koruma bilincinin
oluşmasına neden olmuştur. Bu amaçla gönüllü çevre koruma sivil örgütleri
kurulmuştur. Her işletme faaliyetini sürdürdüğü ekolojik çevre koşullarını
korumak amacıyla alınan önlemlerden belli ölçülerde etkilenir.
Doğal çevre toplumun ortak malıdır. Bu nedenle işletmeler
çevreyi kirletmemeye gerekli özeni gösterirken çevre kirliliği ile de gerekli
mücadelede yer almaları gereklidir.
3.5.3.3.Gücünü Kötüye Kullanmamak
Yöneticiler yönetim faaliyetini yerine getirirken güç
kullanırlar. En genel anlamıyla, “güç;başkalarını etkileyebilme becerisidir”[148].
Diğer bir ifade ile, “güç; bir kimsenin başkalarını, kendi isteği yönünde
davranışa sevk edebilme yeteneğidir”[149].
Yöneticiler bu güçlerini aşağıdaki kaynaklardan elde ederler.;
-
Zorlayıcı güç; korkuya dayanan güçtür. Yönetici
astlarını korkutarak gücünü kullanır. Kısa dönemde etkili olmasına rağmen uzun
dönemde başarısızlığa neden olur.
-
Yasal güç; “Bu güç kaynağı izleyicilerin, önderin veya
yöneticinin kendi davranışlarını etkileme hakkına sahip olduğunu kabul etmeleri
ile ilgilidir”[150].
-
Ödüllendirme gücü; yönetici gücünü ödüllendirerek
astlara karşı uygulama durumudur.
-
Karizmatik güç; kaynağı doğrudan yöneticinin kişiliği
ile ilgilidir.
-
Uzmanlık gücü; yöneticilerin sahip olduğu bilgi ve
tecrübe ile yakından ilgilidir. Astlar yöneticinin bilgi ve tecrübesine
güvenerek davranırlar.
Yönetici gücünü nereden alırsa alsın bu gücü iyi ve doğru
kullanması gerekir.
Genellikle ekonomik açıdan güçlü olan işletmenin
yöneticileri bu ekonomik güçlerine dayanarak politik ve sosyal güç kazanarak
bunları kullanmak isterler. “İşletmeler özellikle holdingler toplum içinde
ekonomik güç yanında politik ve hatta sosyal güçte kazanmaktadırlar”[151].
İşletmelerin sahip oldukları ekonomik güce bağlı olarak
yöneticiler gerek politik güçlerini gerekse sosyal güçlerini sadece işletme
menfaatlerine uygun değil aynı zamanda toplum menfaatlerini de göz önüne alarak
kullanmalıdır.Yöneticiler yönetim güçlerini de çalışanlarla işletme arasında
denge kuracak şekilde kullanmalıdırlar.
3.5.3.4. Çalışma Hayatının Kalitesinin Yükseltilmesi
Çalışanlar günlük yaşamlarının büyük bir bölümünü
işyerlerinde çalışarak sürdürürler. Bu nedenle yöneticiler işletme içinde iş
şartlarını iyileştirerek, insanların yaşayabilecekleri dolayısıyla çalışılacak
bir hale getirmeleri sosyal sorumluluklarının en önemlisidir. “Çalışma
hayatının kalitesini oluşturan temel faktörler”[152];
-
Şeffaf ve düz katılımcı organizasyon türü,
-
İşle bağlantılı katılım,
-
İşin geniş beceriye göre yeniden oluşturulması ,
-
İşin rasyonalizasyonu,
-
Teknolojinin insan kaynaklarını geliştirici yönde
seçimi ve kullanımı,
-
Ücret ve ücret dışı teşvik programlarını oluşturma ,
-
Sağlıklı ve güvenilir çalışma ortamı ve çevresi
sağlama,
-
Sosyal programlar geliştirme,
-
İstihdam güvenliğini sağlayıcı programlar uygulama,
-
Sürekli eğitim imkanlarını sunma,
Faktörler incelendiğinde yönetime ekonomik bir maliyet
getirmemektedir.
Yöneticiler iş hayatının kalitesini geliştirme
çalışmalarına ağırlık verdikleri takdirde;
-
Çalışanların işletme yararına yaratıcı güçlerini kullanmaları,
-
İşletmeye bağlılıklarının artması,
-
Kalitenin yükselmesi,
-
Verimliliğin artması,
-
Karlılığın yükselmesi mümkün olacaktır.
“Yönetim adil ve eşit ücret, sağlıklı ve güvenli bir
çalışma ortamı, beşeri kapasiteyi geliştirme ve kullanabilme fırsatı ve iş
örgütünün içinde bütünleşmeye yönelik politikalar hazırlayarak çalışma hayatını
daha insanileştirebilir” [153].
3.5.3.5. İstihdam Olanakları Yaratma
Dünya ekonomisinin küreselleşmesi,teknolojik gelişmeler ve
buna bağlı olarak bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler ile devletlerin
özelleştirmeye önem vermeleri sonucu istihdamda niteliksel ve niceliksel
değişmelere neden olmaktadır.
“Yeni teknolojik değişmeler daha yüksek vasıf talep
etmekte düşük vasıflı işçilere olan talebi büyük ölçüde azaltmaktadır”[154].
Yöneticiler kendi işletmelerinde yeni teknolojik gelişmelerin yaratacağı
işsizliği önlemek için hizmet içi eğitimlerle çalışanları yeni teknolojileri
kullanma ve uygulamaları için eğitmeleri gerekir. Küreselleşme sonucu yeni
üretim süreci ve modelleri, değişik organizasyon yapıları, örgüt kültürü,
vizyon yaratma, kalite, örgüt amaçlarında değişiklik, çalışanların yetki ve
sorumluluklarının artması, iletişimdeki değişimler, mükemmellik, müşteri ve
süreç odaklılık, toplam kalite, değişim gibi konular işletmeler için ön plana
çıkmıştır. Yöneticilerin bunları uygulamaya koyması uluslar arası işletmelerle
entegre olabilmesi ve rekabet edebilmeleri vasıflı ve eğitilmiş işgücü ile
mümkün olacaktır.
Devletlerin ekonomi üzerindeki etkilerinin azalması sonucu
özelleştirme kavramını gündeme getirmiştir. Günümüzde devletin bütün
çalışanlara iş bulma ve sağlama olanağı ortadan kalkmıştır. “Bu konuda devletin
olanakları sınırlıdır”[155].
Özelleştirmenin amaçlarından en önemlisi, “istihdamı artırmak, çalışanların
çalıştıkları işletmelere ortak olmalarını teşvik etmektir”[156].
İşsizliğe engel olmak ve istihdamı artırmak için yöneticiler eğitime önem
vermek zorundadırlar.
3.5.3.6. İş Ahlakı
İş ahlakı, bizde eski bir söylem olmakla beraber ekonomimizin dışa açılması sonucu sıkça kullanılan
bir kavram olmuştur. “Ülkemizde adeta ekonomik dönüşüm yılları olan 1980'li
yıllarda, moda bir kavram haline gelmiştir”[157].
Bu görüşe katılmak mümkün değildir. Nitekim, Osmanlı Döneminde çeşitli
mesleklere ait etik kuralları belirleyen ve denetleyen ahilik teşkilatı ve
lonca gibi teşekküller mevcuttu. Genel anlamıyla iş ahlakı; İş İlişkilerinde
taraflara yol gösteren temel değerler olarak da ifade edilen dürüstlük,
yardımlaşma, saygı, adaletli olma olarak tanımlanabilir. İş hayatında
tarafların temel değerlere bağlı olarak hareket etmeleri doğal olmakla beraber
günümüzde, “gerek ekonomide gerek sosyal yaşamda ve gerekse politikada yaşanan
olumsuz deneyimler, iş prensipleri, iş ahlakı kavramını gündemin baş sırasına
yükseltmiştir”[158].
Temel değerler, (dürüstlük, yardımlaşma, saygı, adaletli olma) soyut kavramlar
olup kişiden kişiye, toplumdan topluma göre farklılık arz edebilir. Bu
kavramların olumlu veya olumsuz olduğunu söyleyebilmek için karşılaştırma
yapılacak standartlara ihtiyaç vardır. Kanımızca her toplumun temel değerlerle
ilgili minimum standartlara uyması gerekir. Bu da günümüzde iş ilişkilerinin
dürüst, adil, saygılı ve karşılıklı yardımlaşma ile yürütülmesine olanak
sağlayacaktır. İş ahlakıyla birlikte gündeme gelen bazı kavramlarında açıklanmasında
yarar vardır. “Etik (Ethicks); insanların töresel ya da ahlaksal ilişkilerini,
davranış biçimlerini ve görüşlerini araştıran bir felsefe dalıdır”[159].
Etik, mesleki etik ve yönetsel etik
olarak incelendiğinde ;
Mesleki Etik; belirli bir meslek grubuna ilişkin ortaya
konmuş ve o mesleği yerine getirenlerin uyguladığı veya uygulamaya zorladığı
ilkelerin bütünü olarak tanımlanabilir.
Mesleki etik, üyelerin ne şekilde davranmaları
gerektiğini, kişisel davranışları engelleyen meslek içi rekabeti düzenler.
Yönetsel Etik; yöneticilerin yönetim fonksiyonlarını
yerine getirirken uyulması gereken davranış ilkeleri ile yönetsel kararlarda
yansız olmaları için yöneticilere yol gösteren ilkelerin bütünüdür.
Yönetsel etik yardımıyla yöneticiler;
-
Temel kavramlara (dürüstlük, adalet, saygı,
yardımlaşma) uyarlar,
-
İlişki içersinde oldukları kişi ve gruplara demokratik
ve hoş görülü davranırlar,
Aynı yapı içersinde yönetsel etik üç bölümde ele
alınabilir[160];
-
Kişisel uygulama ve ahlaki sorunlar; etik sorunlar,
yöneticilerin yasadışı olan kişisel doyum veya kazançla sonuçlanan etik
seçimleri içerir,
-
Mesleki eylemler; yöneticilerin mesleki konularla
ilgili olarak yaptığı etik seçimleri içerir,
-
Günlük yönetim işleri; gücün kullanımı, örgütlerin ve
bireylerin şekillendirilmesi, doğru değerlerin karşılaştırılması, gücün adil
bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının ve uygulanan seçimlerin haklılığının
yargılanmasını içerir.
Günümüzde yöneticilerin iş ahlakı konusunda sorumlu
oldukları konuları aşağıdaki gibi sıralamak
mümkündür.
-
İşçi sağlığı ve iş emniyeti ile ilgili konular,
-
Ekolojik çevrenin kirletilmesi,
-
Çalışma hayatının kalitesinin yükseltilmesi,
-
Tüketicilerin korunması,
-
Kadın-erkek işçi ücret adaletsizliğine son vermek,çocuk
işçi çalıştırmama,
-
Yolsuzlukla mücadele,
-
Verginin tam ödenmesi,
-
Hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan deneyler,
-
Tekelciliğin ortadan kaldırılması,
Bu listeyi daha da uzatma mümkündür.yöneticilerin zorunlu
olarak uyması gereken ahlaki kurallar mevcut değildir. Çünkü ahlak soyut bir
kavramdır. “Fakat bir çok yönetici vicdanı, yetişmesi, uzak görüşü ve sosyal
baskılarla ahlak kurallarına uyma zorunluluğunu hisseder”[161].
3.5.3.7. Sosyal Yardımlar ve Hizmetler
Günümüzde birçok kuruluş çalışanlarına ücret yanında
sosyal yardım adı altında bazı ek ödemeler ve
hizmetler sağlamaktadır. “Sosyal yardım ve hizmetler sağlanılmasında
işletmeler üç amacı gerçekleştirmeye çalışırlar. Bunlar toplumsal amaçlar,
örgütsel amaçlar ve personel amaçları başlıkları altında toplanabilir”[162].
Toplumsal amaçlar ekonomik gelişmelere paralel
olarak çalışanların yaşam seviyelerini yükseltmeyi,örgütsel amaçlar ise;
kaliteli eleman bulma, örgüt amaçlarını benimseme, motivasyon, çalışanların
moralini yükseltme v.b., personel amaçları, çalışanlardan verimli çalışma
bekleyebilmek için çalışanların tatmini gereklidir. Bu yüzden personel amaçları
ile örgütsel amaçlar birbirlerini destekler olmalıdır. “Sosyal yardım ve hizmet
programının örgüte maksimum düzeyde katkı yapabilmesi isteniyorsa, programın
hem örgütsel hem de personelin amaçları ile ilişkisi olması gereklidir”[163].
Personele sağlanan sosyal yardım ve hizmetler, ülkenin ve işletmenin ekonomik
yapısı ile yakından ilişkilidir. Çalışanlara sağlanan yardım ve hizmetler çok
çeşitli olmasına karşın bunları dört ana başlık altında toplamak mümkündür[164].
-
İş güvenliği,
-
Sağlık ile ilgili yardım ve hizmetler,
-
Yaşlılık ve emeklilik,
-
Örgüt ile bütünleşmeyi sağlayan sosyal yardım ve
hizmetler,
İşletmeler sosyal yardım ve hizmetlerle ilgili olarak
hazırlayacakları programlarda aşağıdaki prensipleri uygulamaları
hazırlayacakları programın başarılı olmasına olanak sağlar.
-
Sosyal yardım ve hizmetler, çalışanların ihtiyaçlarını
karşılayacak şekilde uygulanmalı,
-
Bireyler yerine gruplar hedef alınmalı,
-
Örgüt içi haberleşme sağlanmalı,
-
Sosyal yardım ve hizmetlerle ilgili programlar
yeterince açık olmalı,
-
Sosyal yardım ve hizmetler sağlam kaynaklarca finanse
edilmelidir.
Yönetim çalışanların yaşam seviyelerini ekonomik olarak
geliştirirken sosyal yardım ve hizmetlerle çalışanların refah seviyelerinin
yükseltilmesi mümkün hale gelir.
3.5.3.8. Toplumun Kültürel Öğelerine Saygı Göstermek
Her yönetici faaliyet gösterdiği toplumun veya grubun
kültürünü tanıması ve bilmesi işletmecilik açısından çok önemlidir.
İşletme belirli bir toplumda yaşamını sürdürür. Her toplumu
meydana getiren insan ve grupların kendine özgü inançları, değer yargıları
çeşitli olaylar karşısında ortaya koydukları davranışları vardır. İşletme için
bu kültürel yapıyı oluşturan elemanların bilinmesi gereklidir. “Kültürün en
gelişmiş en çok kullanılan tanımı, E.B.Taylor'un tanımıdır. Bu tanıma göre;
kültür, bilgiyi, imanı, sanat ve ahlakı, örf ve adetleri, ferdin bağlı olduğu
bir cemiyetin üyesi olması sebebiyle kazandığı alışkanlıkları ve bütün
maharetleri içine alan karmaşık bir bütündür”[165].
İşletmeler toplum içersinde faaliyet gösteren toplumun bir
parçasıdır. Bir toplumun kuruluşu veya üyesi olmak o toplumla uyumlu olmayı
gerekli kılar. Bu nedenle işletmelerde toplumun üyesi olduklarından o toplumun
kültürüne uymak ve saygı göstermek zorundadırlar.
Sosyal sorumluluk yöneticilerin ekonomik sorumlulukları
yanında üstlendikleri ve yerine getirmeleri insani açıdan önemli olan bir
sorumluluktur. Günümüz işletmelerinde yöneticilerin genel sorumlulukları
içersinde ekonomik sorumluluğun nisbi payı azalırken sosyal sorumluluğun nispi
payı artmaktadır. Toplumların kültür düzeyi yükseldikçe, sivil toplum örgütleri
güçlendikçe yöneticilerin sosyal sorumluluğu da artacaktır.
Yöneticilerin ekonomik başarıları kar artışıyla ölçülürken
sosyal başarıları ise sosyal üretkenlikleri
ve topluma sağladıkları sosyal fayda ile ölçülür. Günümüzde işletmelerin
ekonomik başarılarından ziyade sosyal başarıları kamuoyunca dikkati
çekmektedir. Örneğin, toplum işletmelerin çevre kirliliği ile mücadelesiyle,
yayınlamış olduğu bilançosundan daha fazla ilgilenir.
Sosyal sorumluluğun bilincinde olan yöneticilerin
yönettiği işletmeler diğer işletmelere göre topluma daha yakın olup toplumca
benimsenmiş kuruluşlardır. Ayrıca bu tür işletmelerin müşterileri o işletmenin
müşterisi olmaktan ayrı bir gurur duyarlar ve bunu yeri geldikçe deklare
ederler.
Diğer bir husus ise sosyal sorumluluğun bilincinde olan
işletmelerin bazı olumsuz davranışları toplumca tolore edilebilir.
Sosyal sorumlulukların yerine getirilmesi ile işletmenin
gelişmesi ve hayatını başarı ile devam ettirmesi arasında önemli bir ilişki
olduğu açıktır. Bu yüzden ekonomik başarının uzun dönemli ve devamlı olabilmesi
yöneticilerin sosyal sorumluluklarını yerine getirmesine bağlıdır.
[1] Osman Yozgat, İşletme Yönetimi,
İstanbul 1989, s.2.
[2] Mümin Ertürk, İşletmelerde Yönetim ve
Organizasyon, 2. Basım, İstanbul 1998, s.6.
[4] Ertürk, a.g.e., s.7.
[5] Sumru Tümer, “Neden Stratejik Yönetim”, Verimlilik
Dergisi, MPM Yay., Ankara 1993, Sayı 1993/1,s.100.
[6] Mehmet Şahin, İş İdaresinin Temel
Kavramları, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın No.104, Ankara 1984,
s.83.
[7] Yalçın Tiftik, Yönetim ve Organizasyon,
Kazancı Hukuk Yayınları 43, İst.1985, s.1.
[8] Hüsnü Erkan, Bilgi Toplumu ve Ekonomik
Gelişme, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Yayın No.326, İst.1997, s. 4.
[9] Osman Yozgat, İşletme Yönetimi,
İst.1989, s.8.
[10] Erkan, a.g.e. , s. 6.
[11] A.L. Allen, Management and Organization,
Mc Graw Hill Book Company, New York, 1958, s.4.
[12] Tamer Koçel, İşletme Yöneticiliği,
Beta Yayınları, İst. 1998 S.10.
[13] Tiftik, a.g.e., s. 2.
[14] Atilla Baransel ,Çağdaş Yönetim
Düşüncesinin Evrimi, İ.Ü. Yayını No.9, İst.1973, s. 6.
[15] Koçel; a.g.e., S.11.
[16] Harold Koontz ve Diğerleri, Essentials of
Management, Third Edition, Mc Graw–Hill Publishing Co Ltd., New Delhi 1982
,s. 15.
[17] Koçel, a.g.e., s. 11
[18] Şahin, İş İdaresinin Temel Kavramları,
Ankara 1985, s. 284.
[19] A.Zeynep Düren, Yönetim Bilimi Ders
Notları, İst.1994, s. 3.
[20] J.H. Sısk, Management and Organization,
South-Western Publishing Company , Cincinati 1973, s. 13.
[21] R.N.Osborn, “A.Hunt, Environment and
Organizational Effectiveness”, Administrative Science Quarterly, June,
V. 19, 1974, s. 237.
[22] Russell L.Ackoff, Creating the Corporate
Future–Plan or Be Planned For, John Willey and Sons Inc., New York 1981 s.
35.
[23] Alan Lawlor, Pruductivity Improvement
Manua , United–Kingdom 1985, s. 290.
[24] Zühal Akal, İş Etüdü, MPM Yayını 29,
Ankara 1991, s. 10.
[25] Peter F. Drucker, Management, Tasks
Responsibilites Practices, William Herneman Ltd, London 1974, s. 45.
[26] Zeyyat Hatipoğlu, Temel Yönetim ve Organizasyon,
Beta Yayınları, İst.1993, s. 70.
[27] Peter F. Drucker, The Practice of
Management, Heinemann, London 1955, s. 34.
[28] Kemal Tosun, İşletme Yönetimi, İst.
1987, s. 183.
[29] İnan Özalp, İşletmelerde Yönetim,
Fonksiyonlar ve Organizasyon, Ankara 1985, s. 21.
[30] Zeynep Düren, Yönetim Bilimi Ders Notları
., İstanbul 1994, s. 6.
[31] Burhan Şener, Modern Otel İşletmelerinde
Yönetim ve Organizasyon, 2.Basım Gazi Kitapevi, Ankara 1997, s. 33.
[32] Düren, a.g.e., s. 7.
[33] Koçel, a.g.e., s.385.
[34] Tiftik, a.g.e., s.121
[35] Michael Armstrong, A Handbook of
Management Techniques, Kogan Page, London, 1986, s. 16.
[36] Dictionnaire Larousse, Milliyet Yay., Cilt
6, İst., 1993, s. 2288.
[37] James Paul, Total Quality Management,
Prentice Hill Co., London, 1996, s. 13.
[38] Hayri Ülgen, İşletme Yönetiminde
Bilgisayarlar, İ.Ü. İşletme Fak. Yay. No:225, İst., 1990, s. 116.
[39] Binnaz Gökçek, Bankacılıkta Matematiksel
İşlemler, Garanti Bankası Yay., İst. 1996, s.414.
[40] John Adair–David Despres, A Handbook of
Management Training, Exercises, London 1980, s.18.
[41] Osman Hallaç, Kantitatif Karar Verme
Teknikleri, 3. b., Evrim Dağ., İst. 1991, s.17.
[42] Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi,
Gelişim Yay., İst. 1986, s.8606.
[43] Öner Esen, İşletme Yönetiminde Sistem
Yaklaşımı, İ.Ü. İşletme Fak. Yay., No:17, İst., 1985, s. 20.
[44] Hallaç, a.g.e., s. 18.
[45] Esen, a.g.e., s. 20.
[46] a.g.e., s. 21.
[47] G. E. Thomson, Management Science,
Mc. Graw Hill Co., New York 1976, s. 38.
[48]
Hallaç, a.g.e., s. 24.
[49] Ülgen, a.g.e., s. 186.
[50] Susan Fraker, High Speed Management for
High Tec-Age, Fortune 1984, s. 62.
[51] R. V. Head, Manager’s Guide To Management
Information Systems, Prantice-Hall Inc, New York 1972, s. 2-6.
[52] Ülgen, a.g.e., s. 74.
[53] B. Davis Gordon, Management Information System Conceptual Foundations
Structure and Development, Mc Graw Hill, New York 1985, s. 1-20.
[54] Charles S. Parker, Management Information
Systems and Action, Mc Graw Hill International Editions, New York 1989, s.
8-10.
[55] Ülgen, a.g.e., s. 88.
[56] Russel L. Ackoff, “Management MIS
Information Systems”, Management Science, Vol. 14 No.4, 1967.
[57] Parker, a.g.e., s. 403.
[58] İlhan Erdoğan, Davranış, İ.Ü.Yay.
No.242, İst. 1991, s. 111.
[59] Halil Can, Organizasyon ve Yönetim, Siyasal
Kitabevi, 3. B., Ankara 1994, s. 5.
[60] Erdoğan, a.g.e., s. 111.
[61] Orhan Türkdoğan, “Prof. Dr. Ziya Gökalp
ve İki Kültür Nazariyesi”, Türk Kültürü, Ağustos 1985, Say. 268, s. 43.
[62] Edwing B. Flippo, Management: A
Behavioral Approach, Boston, Allyn and Bason Inc. 1996, s. 76.
[63] Erdoğan, a.g.e., s. 115.
[64] Bozkurt Güvenç, İnsan ve Kültür, Ayyıldız
Mat., Ankara 1972, s.96
[65] Frencis E. Merrill, Society and Culture, 4.P.,
Englewood Cliffs., N.Y. 1969, s. 81.
[66] Bozkurt Güvenç, Kültür Sorunu, Hacettepe
Üniversitesi Yay., Ankara 1970, s.11
[67] Erol Eren, İşeltmelerde Startejik Yönetim
ve İşletme Politikası, Der. Yay., İst. 1998, s.43
[68] Ülkü Uzunçarşılı, Meral Toprak ve diğ., Şirket
Kültürü ve İş Prensipleri, İ.T.O. yay., Yay. No.2000-4, İst. 2000, s. 48.
[69] Eren, a.g.e., s. 48.
[70] Peter Drucker, Managing For The Future,
Truman M. Talley Books, N: Y: 1992, s. 203.
[71] Ethem Başaran, Örgütsel Davranış, A.Ü.
Eğitim Fak. Yay., Ankara 1982, s. 110.
[72] Uzunçarşılı ve diğ., a.g.e., s. 4.
[73] Başaran, a.g.e., s. 4.
[74] Uzunçarşılı ve diğ., a.g.e., s. 5.
[75] a.g.e., s. 6.
[76] a.g.e., s. 7.
[77] Canan Çetin ve diğ., Toplam Kalite
Yönetimi ve ISO 9000 Kalite Güvence Sistemi, Beta Yay., İst. 1998, s. 211.
[78] Cordon Gatiss, Total Quality Management, Cassel,
London 1996, s. 58.
[79] Uzunçarşılı ve diğ., a.g.e., s. 15.
[80] H.Albers, Principles of Management; A
Modern Approach, 4th Edition, John Wiley and Sons Inc, New York 1974, s.
10.
[81] İlker Birdal, Nilgün Aydemir; Yönetim
Teorileri, Sistem Matbaacılık A.Ş., İstanbul 1992, s. 5.
[82] Canan Çetin, Yeniden Yapılanma,
Girişimcilik, Küçük ve Orta Boy İşletmeler ve Bunların Özendirilmesi, Der
Yayınları, İstanbul 1996, s. 31.
[83] Birdal, a.g.e., s. 5.
[84] John Kao, Entrepreneourship, Creativity
and Organization, Prentice Hall International, London, 1989, s. 167-168.
[85] Besim Baykal, Organizasyon Yönetimi,
Meter Matbaası İst. 1981, s. 470.
[86] Burhan Şener, Modern Otel İşletmelerinde
Yönetim ve Organizasyon, 2. Basım, Gazi Kitapevi, Ankara 1997, s. 77.
[87] Hasan Olalı, Otel İşletmeciliği ve
Yönetimi, İ.İ.B.F. Yayınları Yayın No.63, İzmir 1973, s. 256.
[88] Ömer Akat, Uygulamaya Yönelik İşletme
Politikası ve Stratejik Pazarlama, Ekin Kitapevi Yayınları, Bursa 1998, s.
25.
[89] Aytek Bintug, İşletme Yönetimi,
Ankara 1989, s. 86.
[90] Ülkü Uzunçarşılı, Meral Toprak, Oğuz Ersun, Şirket
Kültürü ve İş Prensipleri, İ.T.O. Yayını, Yayın No.2000-4, İst. 2000, s.
51.
[91] Mehmet Şahin, Cilt I, s. 82.
[92] İsmail Dalay, İmalat Sanayiinde Alt
Kademe İşgörenlerinin Hizmet İçi Eğitimi ve Kocaeli Bölgesindeki Durumu,
Yıldız Üniversitesi Yayını, İst.1984, s. 53.
[93] Can,a.g.e., s. 24.
[94] a.g.e., s. 24.
[95] Reşat Özalp, “Mesleki ve Teknik Öğretim İçin
Diyorlar ki”, Mesleki Öğretim Dergisi, Ankara 1980, S. 329, s. 36.
[96] Jennifer James, Gelecek Zamanda Düşünmek,
Boyner Hol.Yay., Çev.: Zülfi Dicleli, İst., 1997,s. 16.
[97] a.g.e., s. 13.
[98] Büyük Larousse, Sözlük ve Ansiklopedisi,
Gelişim Yay., İst., 1986, s. 1442.
[99] a.g.e., s. 1442.
[100]
Hayrettin Kalkandelen, Hizmet İçi
Eğitim El Kitabı, Ankara, 1979, s. 21.
[101]
Halil Can, Organizasyon ve Yönetim,
3.B., Siyasal Kitapevi, Ankara, 1994, s. 138.
[102]
J.Ernest Mc.Cormick, “Human Factors
in Enginering and Design”, Mc Graw-Hill Inc., New York, 1976, s. 224.
[103]
Cemil Toka, İnsan Araç Bağlantısında
Ergonomik Tasarım İlkeleri, İ.D.G.S.A. Matbaası, Yay. No.:73, İst., 1979,
s. 115.
[104]
James, a.g.e., s. 16.
[105]
Baykal, a.g.e., s. 542.
[106]
Koçel, a.g.e., s. 161.
[107]
a.g.e., s. 167.
[108]
Uzunçarşılı ve diğ., s. 51.
[109]
Baykal, a.g.e., s. 544.
[110]
Ömer Esener, Stratejik Ortaklıklar,
İ.M.K.B.Yay., İst., 1997, s. 143.
[111]
Business Week, ”Is Your Company Too
Big?”, March 27, 1989, s. 46.
[112]
Peter Drucker, “The New Society of
Organizations”, Harvard Business Review, Sept.-Oct., 1992, s. 96.
[113]
Can, a.g.e., s. 24.
[114]
Esener, a.g.e., s. 143.
[115]
Paul James, Total Quality Management,
Prentice Hall, London, 1996, s. 13.
[116]
Zeyyat Hatipoğlu, Temel Yönetim ve
Organizasyon, Beta Yay., İst., 1993, s. 223.
[117]
James, a.g.e., s. 21.
[118]
Hatipoğlu, a.g.e., s. 223.
[119]
Can, a.g.e., s. 25.
[120]
Doğan Cüceloğlu, Yeniden İnsan
İnsana, Remzi Kitapevi, 19.b., İst., 1998, s. 12.
[121]
a.g.e., s. 25.
[122]
Gökçek, a.g.e., s. 414.
[123]
Can, a.g.e., s. 26.
[124]
Arthur C.Croft, Personnel Management,
Alexander Hamilton Institute, New York, 1973, s.17.
[125]
Münevver Turanlı, Pazarlama
Yönetiminde Karar Alma, İst., 1988, s. 1.
[126]
M.H. Jones, Executive Decision
Making, Richard Irwing Inc., Homewood, 1962, s. 5.
[127]
Oğuz Onaran, Örgütlerde Karar Verme,
Sevinç Matbaası, Ankara, 1971, s. 149.
[128]
Can, a.g.e., s. 26.
[129]
Zeyyat Hatipoğlu, Özel İşletme
Politikası, Lebib Yalkın Yay., İst., 1999, s. 46.
[130]
İlker Birdal, Nilgün Aydemir; Yönetim Teorileri, Sistem yay., İst.,
1992, s. 4-5.
[131]
Süleyman Karataş; Sanayileşme Sürecinde Küçük ve Orta Boy İşletmeler, Veli Yay.,İst.,
1991, s. 10.
[132]
Hatipoğlu; a.g.e., s. 45.
[133]
a.g.e., s. 46.
[134]
Abt Clark C; The Social Audit for Management, Amacom, New York, 1977, s. 8.
[135]
Baykal, a.g.e., s. 90.
[136]
Ömer Dinçer; Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, 5.b., Beta Yay., İst.,
1998, s. 155.
[137]
Hatipoğlu; a.g.e., s. 46.
[138]
Thomas Petit; The Moral Crisis in Management, Mac.Graw Hill Book Co., Ohio, 1998,
s. 120.
[139]
Robert Albanese, Management, South-Western
Pub. Co., Ohio, 1988, s. 120.
[140]
Dinçer; a.g.e., s. 156.
[141]
a.g.e., s. 157.
[142]
Hatipoğlu, a.g.e., s. 47.
[143]
İsmet Mucuk; “Tüketicilerin Korunması
Sorunu ve 15 Mart Tüketici Hakları Günü”, Pazarlama
Dünyası Dergisi, yıl 4, say. 20, İst., 1990 , s. 21.
[144]
Erdoğan Taşkın, ”Kişisel Satış ve
Tüketicilerin Korunması”, Pazarlama
Dünyası Dergisi, yıl4, sayı. 23, s. 23.
[145]
a.g.e., s. 23.
[146]
Güngör Onal, Temel İşletmecilik Bilgisi, 2.b., Türkmen Kitapevi, İst., 1997, s.
25.
[147]
Ayfer Aydıner-S. Güven, “Çevre
Kirliliği ve İnsan Sağlığına Etkisi”,Standart
Dergisi, yıl 38, sayı 455, Ankara 1999.
[148]
James Stoner, Management, Prentice-Hall, Engle Wood Cliffs, New Jersey, 1978, s.
225.
[149]
Koçel, a.g.e., s.384.
[150]
a.g.e., s. 386.
[151]
Dinçer, a.g.e., s. 160.
[152]
Abdullah Can, Verimliliğe Yeni Bir Yaklaşım, Çalışma Hayatının Kalitesinin
Geliştirilmesi, MPM Yay, Yay. No. 442, Ankara, 1991, s. 31-32.
[153]
Dinçer, a.g.e., s. 162.
[154]
Nusret Ekin, Küreselleşme ve Gümrük Birliği, 2.b., İ.T.O. yay., yay no:1999-47,
İst., 1999, s. 216.
[155]
Hatipoğlu, a.g.e., s. 48.
[156]
Rıdvan Karluk, Türkiye'de Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme, Esbank Yay.,
Yay.no.5, İst., 1994 , s. 128.
[157]
Ülkü Uzunçarşılı, ve diğ., Şirket Kültürü ve İş Prensipleri,
İ.T.O. yay., yay.no: 2000-4, İst., 2000, s. 34.
[158]
a.g.e., s. 34.
[159]
a.g.e., s. 34.
[160]
a.g.e., s. 35.
[161]
Hatipoğlu, a.g.e., s. 50.
[162]
B.Wrether, K. Davis, Personnel Management and Human Resources,
Mc Graw Hill, Int. Book Co., New York,
1982, s. 303.
[163]
Halil Can ve diğ., Personel Yönetimi, 3.b., Siyasal Kitapevi, Ankara, 1998, s. 271.
[164]
Dale Yoder; Personnel Management and Industrial Relations, Printice Hall Inc.,
New Jersey, 1970, s. 656.
[165]
Erdoğan, a.g.e., s. 117.