29 Kasım 2013 Cuma

YÖNETİCİLERİN SOSYAL SORUMLULUKLARI


3.5. YÖNETİCİLERİN SOSYAL SORUMLULUKLARI


Günümüze gelene kadar işletmelerin gerek yapıları gerekse amaçları değişiklik göstermiştir. Klasik yaklaşımlarda işletme sadece ekonomik ve teknik bir birim olarak görülmüş işletme ekonomik amaçların gerçekleştirilmesi aracı kabul edilmiştir. Neoklasik yaklaşım ise işletmeyi  sosyo-teknik sistem kabul eder. Modern yaklaşım içersinde yer alan sistem kuramına göre işletmeler açık sistem olup çevreyle sürekli iletişim içersindedirler. Günümüzde ise sosyo ekonomik model ağırlıklı işletmelerin varlığının fazlalaşması sonucu yöneticilerin sosyal sorumlulukları gündeme gelmiştir.

İşletmeler amaçlarını gerçekleştirmek üzere kurulmuş sosyo teknik sistemlerdir. İşletmelerin amaçları ekonomik amaçlar ve ekonomik olmayan amaçlar olarak iki ana başlık altında toplanır. Amaçları ekonomik olan işletmeler ekonomik modeli, amaçları sosyo-ekonomik olan işletmeler ise sosyo ekonomik modeli oluştururlar.

Tablo 5  Ekonomik amaçlar ile sosyal amaçların karşılaştırılması[1]

Ekonomik Model
Sosyo – Ekonomik Model
Temel Amaçlar
Temel Amaçlar
1. Üretim
1. Hayatın kalitesi
2. Doğal kaynaklardan yararlanma
2. Doğal kaynakların saklanması
3. Kararlar pazara göre verilir.
3. Kararlara pazara göre verilir fakat toplumun kontrolü vardır.
4. Kar
4. Kar ile sosyal getiri arasında denge
5. Yöneticinin ilgilendiği işler
5. Toplumun ilgilendiği işler
6. Devletin rolü küçük
6. Devlet müdahalesi

Yukarıdaki modeller incelendiğinde günümüzde sosyo-ekonomik modele sahip işletmelerin çoğunlukta olduğunu görmekteyiz. Sosyo-ekonomik modele sahip işletmeler yanında teknolojik gelişmeler, bilgi teknolojilerinin uygulanması, sınırların ortadan kalkması, globalleşme ve insan hakları ile çevre kavramının benimsenmesi sonucu işletme yapılarının değişmesi işletme yöneticilerinin görev ve sorumluluklarında da değişmelere neden olmuştur.

Önceleri sadece çalışanları yönetime ,yönetimi çalışanlara karşı temsil görevini yerine getiren yöneticiler günümüzde işletmeyi müşterilere, devlete ve çevreye karşı temsil görevini üstlenmiştir.

Diğer bir husus ise yönetim fonksiyonlarının yalnızca bir yönetici tarafından yerine getirilemediği işbirliği ve koordinasyonun önem kazanması ile birlikte işletme amaçları içersinde sosyo ekonomik amaçların ağırlık kazanması ekolojik çevredeki dengelerin bozulması, çevre kirliliğinin artması yöneticilerin sosyal sorumluluklarını gündeme getirmiştir.

3.5.1. Sosyal Sorumluluk Kavramının Tanımı


Sanayi devrimi ile birlikte işletmelerin büyümesi, iş bölümü ve ihtisaslaşmanın önem kazanması, işletmelerin birleşmesi sonucu girişimci-yönetici tipi azalmış, yöneticilik mesleği ile yöneticilere olan talebi artırmıştır.

Diğer taraftan sanayi devrimine bağlı olarak işletmelerin sermaye gereksinmelerinin artması, bu kuruluşların “girişimci” dediğimiz kişiler tarafından yönetilmesini güçleştirmiş olduğundan sonuçta girişimci, sermayedar ve yönetim fonksiyonlarının ayrı kişilerde toplanmasına neden olmuştur[2].

Günümüzde girişimciler ve yöneticiler değişik görevler ve sorumluluklar üstlenirler. Yönetici ile ilgili bir tanım verecek olursak ; “Yönetici,kar ve risk başkalarına ait olmak üzere ekonomik mal ve hizmet üretmek veya pazarlamak için üretim faktörlerini ele geçirip, düzenli bir şekilde bir araya getiren ve böylece kurulan veya çalışmakta olan işletmeyi amacına uygun olarak çalıştırma sorumluluğunu üstlenen kişidir[3]“. Diğer bir tanım ise; Kendisine teslim edilen kaynaklar ile belirlenen hedefe ulaşmak için karı ve riski başkalarına ait olmak üzere gerekli düzenlemeleri yaparak faaliyette bulunan kişiye yönetici denir.

Yöneticiler yönetim faaliyetlerini yerine getirirken ekonomik ve sosyal sorumluluk üstlenirler. Yöneticiler, sorumluluklarından ekonomik sorumluluklarını yerine getirirken daima  şu üç temel unsuru göz önünde bulundurmalıdır.

-          Tatminkar bir kar sağlamak,

-          Kaynakların maksimum likiditasyonunu sağlamak,

-          Riski minimize etmek,

Sosyal sorumluluklarını da yerine getirirken sosyal faydayı maksimum kılmayı hedeflerler. “Her çeşit kurum yöneticilerinin bu arada işletme yöneticilerinin tarihin her döneminde sosyal sorumlulukları olmuştur”[4].

Yönetici sorumluluk yüklenir ve bunun karşılığında yetki kullanır. Sanayi devriminden bu yana yöneticilerin sorumlulukları değişiklik göstermektedir. Diğer bir ifade ile değişik yönetim yaklaşımlarında sorumluluk değişiklik göstererek günümüze kadar gelmiştir. Yöneticilerin sorumlulukları klasik teoride genel sorumluluk içersinde ekonomik sorumluluk ağırlıklı olmuştur. Klasik teoride verimlilik ve etkinlik ön planda tutulmuştur. Etkin ve verimli kaynak kullanımı karı artıracaktır. “Eski yıllarda sosyal sorumluluk bir anlamda verimliliktir”[5].

Daha sonraları yöneticiler işletme ile ilgili taraflar arasında denge kurmaya önem vermişlerdir. Denge işletmenin sahipleri, hissedarları, tüketiciler, çalışanlar ve tüm toplum arasında kurulacaktır. İşletmeyle ilgili taraf olanların işletmeden bekledikleri farklı farklıdır. Bu dengelerin kurulması bir anlamda işletmenin geleceğini garanti altına almaktır. İşletmeye taraf olanlar arasında denge sağlanırsa sorunlarda minimuma inecek demektir. Denge sağlanması işletme açısından uzun dönemde karların yükselmesine neden olacaktır. Bu açıklamalardan sonra, sosyal sorumluluk; “İşletmenin iktisadi faaliyetlerinin işletmeyle ilgili menfaat gruplarının (hissedarlar, çalışanlar, tüketiciler, tüm toplum) hiçbirinin menfaatlerine zarar verilmeden yönetilmesidir”[6].

Diğer bir tanım ise; “Bazı kişi, grup ve zümrelerin diğer bazı kişi, grup veya zümrelerle olan ilişkilerinden doğan ve çok zaman karşılıklı olan vecibe ve borçlarıdır”[7].

İşletme ile ilgili gruplar ve grupların işletmeden beklentileri  aşağıdaki şekilde görülmektedir.

 

 

Tablo 6  İşletme ile İlgili Gruplar

İŞLETME  İLE İLGİLİ GRUPLAR
İŞLETMEDEN BEKLENTİLER
Hissedarlar
Kısa dönemde yüksek kar
Çalışanlar
Yüksek ve devamlı ücret, çalışma hayatının kalitesinin yükseltilmesi
Tüketiciler              
Kaliteli ürün, sürekli hizmet ve tüketici haklarına saygı
Rakipler
İş ahlakına uyum, yasal rekabet
Tüm toplum           
Sosyal faydanın maksimize edilmesi, istihdam olanaklarının artması, doğal çevrenin korunması

İşletmelerin ekonomik faaliyetlerini yerine getirme başarısı yöneticilerin sosyal sorumluluğunu yerine getirmesiyle doğru orantılıdır. Yöneticiler ekonomik faaliyetlerde başarılı olmaları sonucu sosyal sorumluluklarını daha iyi yerine getireceklerdir. “İşletmenin kendi amaçlarına yönelik ekonomik faaliyetleri ile sosyal sorumluluk birbirinden ayrı olarak düşünülmemelidir”[8].

Günümüz işletmelerinde ekonomik amaçların nispi önemi azalarak sosyal amaçlar önem kazanmaktadır.

3.5.2. Sosyal Sorumlulukla İlgili Görüşler


İşletmelerin dolayısıyla yöneticilerin sosyal sorumluluğu ile ilgili görüşler iki başlık altında toplanabilir.

3.5.2.1. Birinci Görüş


Bu görüşe göre; işletmeler sosyal sorumluluklarını aşağıdaki nedenlerden dolayı yerine getirmek zorundadırlar:

-          Doğal kaynaklar ve çevre insanlığın ortak malı olup bu kaynaklardan bütün toplum yararlanmalıdır.

-          İşletmeler beşeri organizasyonlar olup toplumun bir parçasıdırlar. “İşletmeler toplumun bir parçasıdır. Bu nedenle sosyal sorumlulukları bilmemek söz konusu olamaz”[9].

-          Toplum içersinde sosyal sorunların artmasına sanayileşme ve buna bağlı olarak kurulan işletmeler neden olmaktadır. “İşletmelerin sayıca artması ve hacimsel olarak büyümeleri, sanayi toplumlarında ciddi insani ve sosyal problemleri de beraberinde getirmektedir.Bu problemlere neden olan işletmelerin yöneticilerinin gerekli tedbirleri almaları kaçınılmazdır”[10].

-          Günümüz işletmeleri teknik ,finansal ve yönetsel kaynaklar açısından güçlü olup sosyal sorunların çözümünde başarılı olurlar.

-          İşletmelerin geleceklerini garanti altına alabilmeleri ancak sosyal sorumluluklarını yerine getirmeleri ile mümkün olur. “İşletmeler toplumun sürekli değişen beklentilerini dikkate almadan uzun dönemde başarılı olamazlar ve hayatlarını devam ettiremezler”[11].

3.5.2.2. İkinci Görüş


İkinci grup görüşler ise işletmelere dolayısıyla yöneticilere aşağıdaki nedenlerden dolayı sorumluluk yüklenemez. “Bu yaklaşım dar kapsamlıdır ve geleneksel sosyal anlaşma esasına dayanır”[12].

-          Yöneticiler işletme sahiplerine karşı sorumlu olup yalnızca işletme sahiplerinin menfaatlerini kollamakla görevlidirler. “Normal olarak işletme yöneticisi pay sahiplerinin temsilcisidir ve onların menfaatlerini ön planda tutmalıdır”[13].

-          İşletmeler ellerindeki kaynakları sosyal sorunları çözmek için değil karı maksimize etmek için kullanırlar.

-          Sosyal problemlerin çözümünden yalnızca işletmeler sorumlu tutulamaz. “Sosyal sorunlar bütün toplumu ilgilendirir. Bu nedenle bu sorunları iş adamlarının çözmesi söz konusu değildir”[14].

Her iki yaklaşım incelendiğinde birinci yaklaşımın günümüzde ağırlık kazandığı söylenebilir. Günümüzde liberalizmin giderek taraf bularak uygulanması sonucu özellikle halka açık büyük kuruluşların yalnız kendilerine çıkar sağlayan menfaat gruplarına değil, topluma karşıda sorumlu oldukları bir gerçektir. Bu sorumluluğun ne oranda olduğu konusunda ise ekonomik amaçlarla sosyal amaçlar arasında bir denge kurulmalıdır.

3.5.3.Sosyal Sorumluluk Alanları


Sosyal sorumluluk alanları ülkenin gelişmişlik, zenginlik düzeyi ile yakından ilgilidir. Ekonomik yönden gelişmiş fakat sosyal yönden gelişmemiş ülkelerde sosyal sorumluluk alanları farklı olacaktır. Genel olarak ekonomik ve sosyal açıdan gelişmiş ülkelerdeki işletmelerin sosyal sorumluluk alanları daha fazla olup toplumla müşterek hareket ederler. Gelişmiş ülkelerdeki işletme yöneticileri genellikle sosyal sorumluluktan yana davranış gösterirler. Günümüzde sosyal sorumluluk alanlarını aşağıdaki başlıklar altında toplamak mümkündür;

-          Tüketicilerin korunması ve tüketici haklarına saygılı olmak,

-          Doğal çevrenin korunması,

-          Gücünü kötüye kullanmamak,

-          Çalışma hayatının kalitesinin yükseltilmesi,

-          İstihdam alanları yaratma,

-          İş ahlakı,

-          Sosyal yardımlar ve hizmetler,

-          Toplumun kültürel öğelerine saygı göstermek .

İşletmelerin bu alanların hepsinde aynı performansı göstermeleri beklenemez.

Ancak ülkenin ve işletmenin ekonomik durumuna göre bu alanlar içersinden öncelikli olan seçilerek o alanda etkinliklerde bulunabilirler. Bu alanlarla ilgili açıklamalar aşağıda açıklanacaktır.

3.5.3.1. Tüketicinin Korunması


İşletmeler insan ihtiyaçlarını mal ve hizmet üreterek karşılamak için kurulmuşlardır. Mal veya hizmeti alarak kullanan ister kişi ister kuruluş olsun tüketici olarak adlandırılır. Tüketiciler işletmelerin varlıklarını sürdürebilmeleri için vazgeçilmezdir. Ancak işletmelerce korunmuş ve tatmin olmuş tüketiciler işletmelerin sadık müşterileri olarak isimlendirilirler. Pazarlama dilinde sadık müşterilere işletmenin geleceğini garanti alan sadakatli müşteriler denir. Yeni müşteri ve yeni pazar sağlama yerine müşteri sadakatini artırarak risklerini azaltabilirler. Diğer yandan toplumsal değişmeler tüketicilerin korunmasını ve tüketicilerin haklarını aramalarına neden olmuştur.

Tüketiciler satın aldıkları mal ve hizmetin bedelini işletmeye fiyat adı altında ödemekte olduğundan ödediği bedelin karşılığını almak hakkına sahiptir.

Tüketicilerin bir mal veya hizmetten bekledikleri performans ile deney sonucu elde ettikleri performans birbirine eşit ise tüketicinin tatmin edildiği söylenebilir. Tatmin olmuş müşteriler bu nedenle işletmenin mal ve hizmetlerinin sürekli tüketicisi olurlar. Bu da işletmenin gelişerek hayatını idame ettirmesine neden olur. Bu iki faktör bedel ödeme ve işletmenin idamesini sağlama nedeniyle tüketicinin korunması ve tüketici haklarına saygılı olmak her yöneticinin görevidir.

Tüketici hakları ile ilgili ilk çalışma A.B.D.'de Başkan John Kennedy ile başlamıştır. Başkan Kennedy tüketicilerin dört temel hakkını aşağıdaki gibi ifade etmiştir.

-          Güvenlik hakkı,

-          Bilgi edinme hakkı ,

-          Seçme hakkı,

-          Sesini duyurma hakkı ,

Giderek büyüyen ve üye sayısını gün geçtikçe artıran Avrupa topluluğu ise tüketici hakkını beş başlık altında toplamaktadır[15].

-          Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı,

-          Ekonomik çıkarların korunması hakkı,

-          Bilgilendirme ve eğitilme hakkı,

-          Zararın tanzim edilmesi hakkı,

-          Temsil edilme (sesini duyurma) hakkı,

Güncel anlamda, ülkemizde tüketici haklarıyla ilgili ilk çalışmanın 1982 Anayasasının 172. maddesinde yer aldığını görmekteyiz. İlgili maddede, “Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri ele alır, tüketicinin koruyucu girişimlerini teşvik eder”, denmektedir. “Ülkemizde tüketici haklarının korunması, dernekler, kişiler ve ticaret odaları tarafından yapılmaya çalışılmıştır”[16].

İşletme yöneticileri işletmenin başarısı için tüketici haklarına saygılı olmak zorunluluğundadır. “Tüketicilerin kendi haklarını araması gelecekte iyi işletmelerin güvenilirlik ve saygınlığını arttıracak kötüleri ise azaltacaktır”[17].

3.5.3.2. Doğal Çevrenin Korunması


Doğal çevre toprak ,su ve hava koşullarından oluşur.İşletmeler insan ihtiyaçlarını mal ve hizmet üreterek karşılarken bir taraftan da doğal çevreyi kirletmektedirler. İşletmelerin doğal çevre üzerindeki bu sorumsuz davranışlarını aşağıdaki başlıklar altında toplamak mümkündür.

-          “İşletmenin ürettiği malın topluma doğrudan zararlı olması”[18],

-          İşletmenin ürettiği malın topluma doğrudan yararlı,fakat dolaylı olarak zararlı etkilerde bulunması,

-          Üretim artıklarının yarattığı çevre kirlenmesi; örneğin, duman ve gazlarla havayı, sıvı atıklarla suyu, katı atıklarla toprağı kirletmektedirler.

-          Gürültü artışı,

-          “Radyoaktif Kirlilik: doğal ve yapay radyoaktiflerden kaynaklanmaktadır”[19].

Ülkeler doğal çevreyi koruma konusunda 1960'lı yıllardan bu yana büyük çalışmalar içersine girmişlerdir. Çevrenin ağır bir şekilde tahrip edilmesi gerek toplumlarda gerekse işletmelerde çevre koruma bilincinin oluşmasına neden olmuştur. Bu amaçla gönüllü çevre koruma sivil örgütleri kurulmuştur. Her işletme faaliyetini sürdürdüğü ekolojik çevre koşullarını korumak amacıyla alınan önlemlerden belli ölçülerde etkilenir.

Doğal çevre toplumun ortak malıdır. Bu nedenle işletmeler çevreyi kirletmemeye gerekli özeni gösterirken çevre kirliliği ile de gerekli mücadelede yer almaları gereklidir.

3.5.3.3.Gücünü Kötüye Kullanmamak


Yöneticiler yönetim faaliyetini yerine getirirken güç kullanırlar. En genel anlamıyla, “güç;başkalarını etkileyebilme becerisidir”[20]. Diğer bir ifade ile, “güç; bir kimsenin başkalarını, kendi isteği yönünde davranışa sevk edebilme yeteneğidir”[21]. Yöneticiler bu güçlerini aşağıdaki kaynaklardan elde ederler.;

-          Zorlayıcı güç; korkuya dayanan güçtür. Yönetici astlarını korkutarak gücünü kullanır. Kısa dönemde etkili olmasına rağmen uzun dönemde başarısızlığa neden olur.

-          Yasal güç; “Bu güç kaynağı izleyicilerin, önderin veya yöneticinin kendi davranışlarını etkileme hakkına sahip olduğunu kabul etmeleri ile ilgilidir”[22].

-          Ödüllendirme gücü; yönetici gücünü ödüllendirerek astlara karşı uygulama durumudur.

-          Karizmatik güç; kaynağı doğrudan yöneticinin kişiliği ile ilgilidir.

-          Uzmanlık gücü; yöneticilerin sahip olduğu bilgi ve tecrübe ile yakından ilgilidir. Astlar yöneticinin bilgi ve tecrübesine güvenerek davranırlar.

Yönetici gücünü nereden alırsa alsın bu gücü iyi ve doğru kullanması gerekir.

Genellikle ekonomik açıdan güçlü olan işletmenin yöneticileri bu ekonomik güçlerine dayanarak politik ve sosyal güç kazanarak bunları kullanmak isterler. “İşletmeler özellikle holdingler toplum içinde ekonomik güç yanında politik ve hatta sosyal güçte kazanmaktadırlar”[23].

İşletmelerin sahip oldukları ekonomik güce bağlı olarak yöneticiler gerek politik güçlerini gerekse sosyal güçlerini sadece işletme menfaatlerine uygun değil aynı zamanda toplum menfaatlerini de göz önüne alarak kullanmalıdır.Yöneticiler yönetim güçlerini de çalışanlarla işletme arasında denge kuracak şekilde kullanmalıdırlar.

3.5.3.4. Çalışma Hayatının Kalitesinin Yükseltilmesi


Çalışanlar günlük yaşamlarının büyük bir bölümünü işyerlerinde çalışarak sürdürürler. Bu nedenle yöneticiler işletme içinde iş şartlarını iyileştirerek, insanların yaşayabilecekleri dolayısıyla çalışılacak bir hale getirmeleri sosyal sorumluluklarının en önemlisidir. “Çalışma hayatının kalitesini oluşturan temel faktörler”[24];

-          Şeffaf ve düz katılımcı organizasyon türü,

-          İşle bağlantılı katılım,

-          İşin geniş beceriye göre yeniden oluşturulması ,

-          İşin rasyonalizasyonu,

-          Teknolojinin insan kaynaklarını geliştirici yönde seçimi ve kullanımı,

-          Ücret ve ücret dışı teşvik programlarını oluşturma ,

-          Sağlıklı ve güvenilir çalışma ortamı ve çevresi sağlama,

-          Sosyal programlar geliştirme,

-          İstihdam güvenliğini sağlayıcı programlar uygulama,

-          Sürekli eğitim imkanlarını sunma,

Faktörler incelendiğinde yönetime ekonomik bir maliyet getirmemektedir.

Yöneticiler iş hayatının kalitesini geliştirme çalışmalarına ağırlık verdikleri takdirde;

-          Çalışanların işletme yararına yaratıcı güçlerini kullanmaları,

-          İşletmeye bağlılıklarının artması,

-          Kalitenin yükselmesi,

-          Verimliliğin artması,

-          Karlılığın yükselmesi mümkün olacaktır.

“Yönetim adil ve eşit ücret, sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı, beşeri kapasiteyi geliştirme ve kullanabilme fırsatı ve iş örgütünün içinde bütünleşmeye yönelik politikalar hazırlayarak çalışma hayatını daha insanileştirebilir” [25].

3.5.3.5. İstihdam Olanakları Yaratma


Dünya ekonomisinin küreselleşmesi,teknolojik gelişmeler ve buna bağlı olarak bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler ile devletlerin özelleştirmeye önem vermeleri sonucu istihdamda niteliksel ve niceliksel değişmelere neden olmaktadır.

“Yeni teknolojik değişmeler daha yüksek vasıf talep etmekte düşük vasıflı işçilere olan talebi büyük ölçüde azaltmaktadır”[26]. Yöneticiler kendi işletmelerinde yeni teknolojik gelişmelerin yaratacağı işsizliği önlemek için hizmet içi eğitimlerle çalışanları yeni teknolojileri kullanma ve uygulamaları için eğitmeleri gerekir. Küreselleşme sonucu yeni üretim süreci ve modelleri, değişik organizasyon yapıları, örgüt kültürü, vizyon yaratma, kalite, örgüt amaçlarında değişiklik, çalışanların yetki ve sorumluluklarının artması, iletişimdeki değişimler, mükemmellik, müşteri ve süreç odaklılık, toplam kalite, değişim gibi konular işletmeler için ön plana çıkmıştır. Yöneticilerin bunları uygulamaya koyması uluslar arası işletmelerle entegre olabilmesi ve rekabet edebilmeleri vasıflı ve eğitilmiş işgücü ile mümkün olacaktır.

Devletlerin ekonomi üzerindeki etkilerinin azalması sonucu özelleştirme kavramını gündeme getirmiştir. Günümüzde devletin bütün çalışanlara iş bulma ve sağlama olanağı ortadan kalkmıştır. “Bu konuda devletin olanakları sınırlıdır”[27]. Özelleştirmenin amaçlarından en önemlisi, “istihdamı artırmak, çalışanların çalıştıkları işletmelere ortak olmalarını teşvik etmektir”[28]. İşsizliğe engel olmak ve istihdamı artırmak için yöneticiler eğitime önem vermek zorundadırlar.

3.5.3.6. İş Ahlakı


İş ahlakı, bizde eski bir söylem olmakla beraber  ekonomimizin dışa açılması sonucu sıkça kullanılan bir kavram olmuştur. “Ülkemizde adeta ekonomik dönüşüm yılları olan 1980'li yıllarda, moda bir kavram haline gelmiştir”[29]. Bu görüşe katılmak mümkün değildir. Nitekim, Osmanlı Döneminde çeşitli mesleklere ait etik kuralları belirleyen ve denetleyen ahilik teşkilatı ve lonca gibi teşekküller mevcuttu. Genel anlamıyla iş ahlakı; İş İlişkilerinde taraflara yol gösteren temel değerler olarak da ifade edilen dürüstlük, yardımlaşma, saygı, adaletli olma olarak tanımlanabilir. İş hayatında tarafların temel değerlere bağlı olarak hareket etmeleri doğal olmakla beraber günümüzde, “gerek ekonomide gerek sosyal yaşamda ve gerekse politikada yaşanan olumsuz deneyimler, iş prensipleri, iş ahlakı kavramını gündemin baş sırasına yükseltmiştir”[30]. Temel değerler, (dürüstlük, yardımlaşma, saygı, adaletli olma) soyut kavramlar olup kişiden kişiye, toplumdan topluma göre farklılık arz edebilir. Bu kavramların olumlu veya olumsuz olduğunu söyleyebilmek için karşılaştırma yapılacak standartlara ihtiyaç vardır. Kanımızca her toplumun temel değerlerle ilgili minimum standartlara uyması gerekir. Bu da günümüzde iş ilişkilerinin dürüst, adil, saygılı ve karşılıklı yardımlaşma ile yürütülmesine olanak sağlayacaktır. İş ahlakıyla birlikte gündeme gelen bazı kavramlarında açıklanmasında yarar vardır. “Etik (Ethicks); insanların töresel ya da ahlaksal ilişkilerini, davranış biçimlerini ve görüşlerini araştıran bir felsefe dalıdır”[31]. Etik, mesleki etik ve yönetsel etik  olarak incelendiğinde ;

Mesleki Etik; belirli bir meslek grubuna ilişkin ortaya konmuş ve o mesleği yerine getirenlerin uyguladığı veya uygulamaya zorladığı ilkelerin bütünü olarak tanımlanabilir.

Mesleki etik, üyelerin ne şekilde davranmaları gerektiğini, kişisel davranışları engelleyen meslek içi rekabeti düzenler.

Yönetsel Etik; yöneticilerin yönetim fonksiyonlarını yerine getirirken uyulması gereken davranış ilkeleri ile yönetsel kararlarda yansız olmaları için yöneticilere yol gösteren ilkelerin bütünüdür.

Yönetsel etik yardımıyla yöneticiler;

-          Temel kavramlara (dürüstlük, adalet, saygı, yardımlaşma) uyarlar,

-          İlişki içersinde oldukları kişi ve gruplara demokratik ve hoş görülü davranırlar,

Aynı yapı içersinde yönetsel etik üç bölümde ele alınabilir[32];

-          Kişisel uygulama ve ahlaki sorunlar; etik sorunlar, yöneticilerin yasadışı olan kişisel doyum veya kazançla sonuçlanan etik seçimleri içerir,

-          Mesleki eylemler; yöneticilerin mesleki konularla ilgili olarak yaptığı etik seçimleri içerir,

-          Günlük yönetim işleri; gücün kullanımı, örgütlerin ve bireylerin şekillendirilmesi, doğru değerlerin karşılaştırılması, gücün adil bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının ve uygulanan seçimlerin haklılığının yargılanmasını içerir.

Günümüzde yöneticilerin iş ahlakı konusunda sorumlu oldukları konuları aşağıdaki gibi sıralamak  mümkündür.

-          İşçi sağlığı ve iş emniyeti ile ilgili konular,

-          Ekolojik çevrenin kirletilmesi,

-          Çalışma hayatının kalitesinin yükseltilmesi,

-          Tüketicilerin korunması,

-          Kadın-erkek işçi ücret adaletsizliğine son vermek,çocuk işçi çalıştırmama,

-          Yolsuzlukla mücadele,

-          Verginin tam ödenmesi,

-          Hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan deneyler,

-          Tekelciliğin ortadan kaldırılması,

Bu listeyi daha da uzatma mümkündür.yöneticilerin zorunlu olarak uyması gereken ahlaki kurallar mevcut değildir. Çünkü ahlak soyut bir kavramdır. “Fakat bir çok yönetici vicdanı, yetişmesi, uzak görüşü ve sosyal baskılarla ahlak kurallarına uyma zorunluluğunu hisseder”[33].

3.5.3.7. Sosyal Yardımlar ve Hizmetler


Günümüzde birçok kuruluş çalışanlarına ücret yanında sosyal yardım adı altında bazı ek ödemeler ve  hizmetler sağlamaktadır. “Sosyal yardım ve hizmetler sağlanılmasında işletmeler üç amacı gerçekleştirmeye çalışırlar. Bunlar toplumsal amaçlar, örgütsel amaçlar ve personel amaçları başlıkları altında toplanabilir”[34]. Toplumsal amaçlar ekonomik gelişmelere paralel  olarak çalışanların yaşam seviyelerini yükseltmeyi,örgütsel amaçlar ise; kaliteli eleman bulma, örgüt amaçlarını benimseme, motivasyon, çalışanların moralini yükseltme v.b., personel amaçları, çalışanlardan verimli çalışma bekleyebilmek için çalışanların tatmini gereklidir. Bu yüzden personel amaçları ile örgütsel amaçlar birbirlerini destekler olmalıdır. “Sosyal yardım ve hizmet programının örgüte maksimum düzeyde katkı yapabilmesi isteniyorsa, programın hem örgütsel hem de personelin amaçları ile ilişkisi olması gereklidir”[35]. Personele sağlanan sosyal yardım ve hizmetler, ülkenin ve işletmenin ekonomik yapısı ile yakından ilişkilidir. Çalışanlara sağlanan yardım ve hizmetler çok çeşitli olmasına karşın bunları dört ana başlık altında toplamak mümkündür[36].

-          İş güvenliği,

-          Sağlık ile ilgili yardım ve hizmetler,

-          Yaşlılık ve emeklilik,

-          Örgüt ile bütünleşmeyi sağlayan sosyal yardım ve hizmetler,

İşletmeler sosyal yardım ve hizmetlerle ilgili olarak hazırlayacakları programlarda aşağıdaki prensipleri uygulamaları hazırlayacakları programın başarılı olmasına olanak sağlar.

-          Sosyal yardım ve hizmetler, çalışanların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde uygulanmalı,

-          Bireyler yerine gruplar hedef alınmalı,

-          Örgüt içi haberleşme sağlanmalı,

-          Sosyal yardım ve hizmetlerle ilgili programlar yeterince açık olmalı,

-          Sosyal yardım ve hizmetler sağlam kaynaklarca finanse edilmelidir.

Yönetim çalışanların yaşam seviyelerini ekonomik olarak geliştirirken sosyal yardım ve hizmetlerle çalışanların refah seviyelerinin yükseltilmesi mümkün hale gelir.

3.5.3.8. Toplumun Kültürel Öğelerine Saygı Göstermek


Her yönetici faaliyet gösterdiği toplumun veya grubun kültürünü tanıması ve bilmesi işletmecilik açısından çok önemlidir.

İşletme belirli bir toplumda yaşamını sürdürür. Her toplumu meydana getiren insan ve grupların kendine özgü inançları, değer yargıları çeşitli olaylar karşısında ortaya koydukları davranışları vardır. İşletme için bu kültürel yapıyı oluşturan elemanların bilinmesi gereklidir. “Kültürün en gelişmiş en çok kullanılan tanımı, E.B.Taylor'un tanımıdır. Bu tanıma göre; kültür, bilgiyi, imanı, sanat ve ahlakı, örf ve adetleri, ferdin bağlı olduğu bir cemiyetin üyesi olması sebebiyle kazandığı alışkanlıkları ve bütün maharetleri içine alan karmaşık bir bütündür”[37].

İşletmeler toplum içersinde faaliyet gösteren toplumun bir parçasıdır. Bir toplumun kuruluşu veya üyesi olmak o toplumla uyumlu olmayı gerekli kılar. Bu nedenle işletmelerde toplumun üyesi olduklarından o toplumun kültürüne uymak ve saygı göstermek zorundadırlar.

Sosyal sorumluluk yöneticilerin ekonomik sorumlulukları yanında üstlendikleri ve yerine getirmeleri insani açıdan önemli olan bir sorumluluktur. Günümüz işletmelerinde yöneticilerin genel sorumlulukları içersinde ekonomik sorumluluğun nisbi payı azalırken sosyal sorumluluğun nispi payı artmaktadır. Toplumların kültür düzeyi yükseldikçe, sivil toplum örgütleri güçlendikçe yöneticilerin sosyal sorumluluğu da artacaktır.

Yöneticilerin ekonomik başarıları kar artışıyla ölçülürken sosyal başarıları ise sosyal üretkenlikleri  ve topluma sağladıkları sosyal fayda ile ölçülür. Günümüzde işletmelerin ekonomik başarılarından ziyade sosyal başarıları kamuoyunca dikkati çekmektedir. Örneğin, toplum işletmelerin çevre kirliliği ile mücadelesiyle, yayınlamış olduğu bilançosundan daha fazla ilgilenir.

Sosyal sorumluluğun bilincinde olan yöneticilerin yönettiği işletmeler diğer işletmelere göre topluma daha yakın olup toplumca benimsenmiş kuruluşlardır. Ayrıca bu tür işletmelerin müşterileri o işletmenin müşterisi olmaktan ayrı bir gurur duyarlar ve bunu yeri geldikçe deklare ederler.

Diğer bir husus ise sosyal sorumluluğun bilincinde olan işletmelerin bazı olumsuz davranışları toplumca tolore edilebilir.

Sosyal sorumlulukların yerine getirilmesi ile işletmenin gelişmesi ve hayatını başarı ile devam ettirmesi arasında önemli bir ilişki olduğu açıktır. Bu yüzden ekonomik başarının uzun dönemli ve devamlı olabilmesi yöneticilerin sosyal sorumluluklarını yerine getirmesine bağlıdır.

 



[1]      Zeyyat Hatipoğlu, Özel İşletme Politikası, Lebib Yalkın Yay., İst., 1999, s. 46.
[2]      İlker Birdal, Nilgün Aydemir; Yönetim Teorileri, Sistem yay., İst., 1992, s. 4-5.
[3]      Süleyman Karataş; Sanayileşme Sürecinde Küçük ve Orta Boy İşletmeler, Veli Yay.,İst., 1991, s. 10.
[4]      Hatipoğlu; a.g.e., s. 45.
[5]      a.g.e., s. 46.
[6]      Abt Clark C; The Social Audit for Management, Amacom, New York, 1977, s. 8.
[7]      Baykal, a.g.e., s. 90.
[8]      Ömer Dinçer; Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, 5.b., Beta Yay., İst., 1998, s. 155.
[9]      Hatipoğlu; a.g.e., s. 46.
[10]     Thomas Petit; The Moral Crisis in Management, Mac.Graw Hill Book Co., Ohio, 1998, s. 120.
[11]     Robert Albanese,  Management, South-Western Pub. Co., Ohio, 1988, s. 120.
[12]     Dinçer; a.g.e., s. 156.
[13]     a.g.e., s. 157.
[14]     Hatipoğlu, a.g.e., s. 47.
[15]     İsmet Mucuk; “Tüketicilerin Korunması Sorunu ve 15 Mart Tüketici Hakları Günü”, Pazarlama Dünyası Dergisi, yıl 4, say. 20, İst., 1990 , s. 21.
[16]     Erdoğan Taşkın, ”Kişisel Satış ve Tüketicilerin Korunması”, Pazarlama Dünyası Dergisi, yıl4, sayı. 23, s. 23.
[17]     a.g.e., s. 23.
[18]     Güngör Onal, Temel İşletmecilik Bilgisi, 2.b., Türkmen Kitapevi, İst., 1997, s. 25.
[19]     Ayfer Aydıner-S. Güven, “Çevre Kirliliği ve İnsan Sağlığına Etkisi”,Standart Dergisi, yıl 38, sayı 455, Ankara 1999.
[20]     James Stoner, Management, Prentice-Hall, Engle Wood Cliffs, New Jersey, 1978, s. 225.
[21]     Koçel, a.g.e., s.384.
[22]     a.g.e., s. 386.
[23]     Dinçer, a.g.e., s. 160.
[24]     Abdullah Can, Verimliliğe Yeni Bir Yaklaşım, Çalışma Hayatının Kalitesinin Geliştirilmesi, MPM Yay, Yay. No. 442, Ankara, 1991, s. 31-32.
[25]     Dinçer, a.g.e., s. 162.
[26]     Nusret Ekin, Küreselleşme ve Gümrük Birliği, 2.b., İ.T.O. yay., yay no:1999-47, İst., 1999, s. 216.
[27]     Hatipoğlu, a.g.e., s. 48.
[28]     Rıdvan Karluk, Türkiye'de Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme, Esbank Yay., Yay.no.5, İst., 1994 , s. 128.
[29]     Ülkü Uzunçarşılı, ve diğ., Şirket Kültürü ve İş Prensipleri, İ.T.O. yay., yay.no: 2000-4, İst., 2000, s. 34.
[30]     a.g.e., s. 34.
[31]     a.g.e., s. 34.
[32]     a.g.e., s. 35.
[33]     Hatipoğlu, a.g.e., s. 50.
[34]     B.Wrether, K. Davis, Personnel Management and Human Resources, Mc Graw Hill, Int. Book  Co., New York, 1982, s. 303.
[35]     Halil Can ve diğ., Personel Yönetimi, 3.b., Siyasal Kitapevi, Ankara, 1998, s. 271.
[36]     Dale Yoder; Personnel Management and Industrial Relations, Printice Hall Inc., New Jersey, 1970, s. 656.
[37]     Erdoğan, a.g.e., s. 117.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Benim adım Rusya'dan Bayan Nadia Albert, Ve ben bugün Kredi ödünç alan Bay Russ Harry'nin yardımıyla mutlu bir kadınım. Kredi arayan herkesi bu Kredi şirketine yönlendireceğim. Bana ve aileme mutluluk verdi, 2 çocuklu bekar bir anne olduğum için hayatımın her yerine başlamak için 500.000,00 dolarlık bir krediye ihtiyacım vardı. Bu dürüst ve tanrı bir kredi ile bana yardım eden adam kredi borçlandırıcıdan korktum 500.000,00 ABD Doları, düşük bir oranda. O, Tanrı'dan korkan bir adamdır, eğer krediye ihtiyacınız varsa ve krediyi geri ödeyecekseniz lütfen onunla iletişime geçin E-posta yoluyla Elegantloanfirm@hotmail.com / Whatsapp numarası + 393511617486