3.5. YÖNETİCİLERİN SOSYAL SORUMLULUKLARI
Günümüze gelene kadar işletmelerin gerek yapıları gerekse
amaçları değişiklik göstermiştir. Klasik yaklaşımlarda işletme sadece ekonomik
ve teknik bir birim olarak görülmüş işletme ekonomik amaçların
gerçekleştirilmesi aracı kabul edilmiştir. Neoklasik yaklaşım ise
işletmeyi sosyo-teknik sistem kabul
eder. Modern yaklaşım içersinde yer alan sistem kuramına göre işletmeler açık
sistem olup çevreyle sürekli iletişim içersindedirler. Günümüzde ise sosyo
ekonomik model ağırlıklı işletmelerin varlığının fazlalaşması sonucu
yöneticilerin sosyal sorumlulukları gündeme gelmiştir.
İşletmeler amaçlarını gerçekleştirmek üzere kurulmuş sosyo
teknik sistemlerdir. İşletmelerin amaçları ekonomik amaçlar ve ekonomik olmayan
amaçlar olarak iki ana başlık altında toplanır. Amaçları ekonomik olan
işletmeler ekonomik modeli, amaçları sosyo-ekonomik olan işletmeler ise sosyo
ekonomik modeli oluştururlar.
Ekonomik
Model
|
Sosyo
– Ekonomik Model
|
Temel
Amaçlar
|
Temel
Amaçlar
|
1.
Üretim
|
1.
Hayatın kalitesi
|
2.
Doğal kaynaklardan yararlanma
|
2.
Doğal kaynakların saklanması
|
3.
Kararlar pazara göre verilir.
|
3. Kararlara pazara göre
verilir fakat toplumun kontrolü vardır.
|
4.
Kar
|
4.
Kar ile sosyal getiri arasında denge
|
5.
Yöneticinin ilgilendiği işler
|
5.
Toplumun ilgilendiği işler
|
6.
Devletin rolü küçük
|
6.
Devlet müdahalesi
|
Yukarıdaki modeller incelendiğinde günümüzde
sosyo-ekonomik modele sahip işletmelerin çoğunlukta olduğunu görmekteyiz.
Sosyo-ekonomik modele sahip işletmeler yanında teknolojik gelişmeler, bilgi
teknolojilerinin uygulanması, sınırların ortadan kalkması, globalleşme ve insan
hakları ile çevre kavramının benimsenmesi sonucu işletme yapılarının değişmesi
işletme yöneticilerinin görev ve sorumluluklarında da değişmelere neden
olmuştur.
Önceleri sadece çalışanları yönetime ,yönetimi çalışanlara
karşı temsil görevini yerine getiren yöneticiler günümüzde işletmeyi
müşterilere, devlete ve çevreye karşı temsil görevini üstlenmiştir.
Diğer bir husus ise yönetim fonksiyonlarının yalnızca bir
yönetici tarafından yerine getirilemediği işbirliği ve koordinasyonun önem
kazanması ile birlikte işletme amaçları içersinde sosyo ekonomik amaçların
ağırlık kazanması ekolojik çevredeki dengelerin bozulması, çevre kirliliğinin artması
yöneticilerin sosyal sorumluluklarını gündeme getirmiştir.
3.5.1. Sosyal Sorumluluk Kavramının Tanımı
Sanayi devrimi ile birlikte işletmelerin büyümesi, iş
bölümü ve ihtisaslaşmanın önem kazanması, işletmelerin birleşmesi sonucu
girişimci-yönetici tipi azalmış, yöneticilik mesleği ile yöneticilere olan
talebi artırmıştır.
Diğer taraftan sanayi devrimine bağlı olarak işletmelerin
sermaye gereksinmelerinin artması, bu kuruluşların “girişimci” dediğimiz
kişiler tarafından yönetilmesini güçleştirmiş olduğundan sonuçta girişimci,
sermayedar ve yönetim fonksiyonlarının ayrı kişilerde toplanmasına neden
olmuştur[2].
Günümüzde girişimciler ve yöneticiler değişik görevler ve
sorumluluklar üstlenirler. Yönetici ile ilgili bir tanım verecek olursak ;
“Yönetici,kar ve risk başkalarına ait olmak üzere ekonomik mal ve hizmet
üretmek veya pazarlamak için üretim faktörlerini ele geçirip, düzenli bir
şekilde bir araya getiren ve böylece kurulan veya çalışmakta olan işletmeyi
amacına uygun olarak çalıştırma sorumluluğunu üstlenen kişidir[3]“.
Diğer bir tanım ise; Kendisine teslim edilen kaynaklar ile belirlenen hedefe
ulaşmak için karı ve riski başkalarına ait olmak üzere gerekli düzenlemeleri
yaparak faaliyette bulunan kişiye yönetici denir.
Yöneticiler yönetim faaliyetlerini yerine getirirken
ekonomik ve sosyal sorumluluk üstlenirler. Yöneticiler, sorumluluklarından
ekonomik sorumluluklarını yerine getirirken daima şu üç temel unsuru göz önünde
bulundurmalıdır.
-
Tatminkar bir kar sağlamak,
-
Kaynakların maksimum likiditasyonunu sağlamak,
-
Riski minimize etmek,
Sosyal sorumluluklarını da yerine getirirken sosyal
faydayı maksimum kılmayı hedeflerler. “Her çeşit kurum yöneticilerinin bu arada
işletme yöneticilerinin tarihin her döneminde sosyal sorumlulukları olmuştur”[4].
Yönetici sorumluluk yüklenir ve bunun karşılığında yetki
kullanır. Sanayi devriminden bu yana yöneticilerin sorumlulukları değişiklik
göstermektedir. Diğer bir ifade ile değişik yönetim yaklaşımlarında sorumluluk
değişiklik göstererek günümüze kadar gelmiştir. Yöneticilerin sorumlulukları
klasik teoride genel sorumluluk içersinde ekonomik sorumluluk ağırlıklı
olmuştur. Klasik teoride verimlilik ve etkinlik ön planda tutulmuştur. Etkin ve
verimli kaynak kullanımı karı artıracaktır. “Eski yıllarda sosyal sorumluluk
bir anlamda verimliliktir”[5].
Daha sonraları yöneticiler işletme ile ilgili taraflar
arasında denge kurmaya önem vermişlerdir. Denge işletmenin sahipleri,
hissedarları, tüketiciler, çalışanlar ve tüm toplum arasında kurulacaktır.
İşletmeyle ilgili taraf olanların işletmeden bekledikleri farklı farklıdır. Bu
dengelerin kurulması bir anlamda işletmenin geleceğini garanti altına almaktır.
İşletmeye taraf olanlar arasında denge sağlanırsa sorunlarda minimuma inecek
demektir. Denge sağlanması işletme açısından uzun dönemde karların yükselmesine
neden olacaktır. Bu açıklamalardan sonra, sosyal sorumluluk; “İşletmenin
iktisadi faaliyetlerinin işletmeyle ilgili menfaat gruplarının (hissedarlar,
çalışanlar, tüketiciler, tüm toplum) hiçbirinin menfaatlerine zarar verilmeden
yönetilmesidir”[6].
Diğer bir tanım ise; “Bazı kişi, grup ve zümrelerin diğer
bazı kişi, grup veya zümrelerle olan ilişkilerinden doğan ve çok zaman
karşılıklı olan vecibe ve borçlarıdır”[7].
İşletme ile ilgili gruplar ve grupların işletmeden
beklentileri aşağıdaki şekilde
görülmektedir.
Tablo 6 İşletme ile İlgili Gruplar
İŞLETME İLE İLGİLİ GRUPLAR
|
İŞLETMEDEN
BEKLENTİLER
|
Hissedarlar
|
Kısa
dönemde yüksek kar
|
Çalışanlar
|
Yüksek
ve devamlı ücret, çalışma hayatının kalitesinin yükseltilmesi
|
Tüketiciler
|
Kaliteli
ürün, sürekli hizmet ve tüketici haklarına saygı
|
Rakipler
|
İş
ahlakına uyum, yasal rekabet
|
Tüm
toplum
|
Sosyal
faydanın maksimize edilmesi, istihdam olanaklarının artması, doğal çevrenin
korunması
|
İşletmelerin ekonomik faaliyetlerini yerine getirme
başarısı yöneticilerin sosyal sorumluluğunu yerine getirmesiyle doğru
orantılıdır. Yöneticiler ekonomik faaliyetlerde başarılı olmaları sonucu sosyal
sorumluluklarını daha iyi yerine getireceklerdir. “İşletmenin kendi amaçlarına
yönelik ekonomik faaliyetleri ile sosyal sorumluluk birbirinden ayrı olarak
düşünülmemelidir”[8].
Günümüz işletmelerinde ekonomik amaçların nispi önemi
azalarak sosyal amaçlar önem kazanmaktadır.
3.5.2. Sosyal Sorumlulukla İlgili Görüşler
İşletmelerin dolayısıyla yöneticilerin sosyal sorumluluğu
ile ilgili görüşler iki başlık altında toplanabilir.
3.5.2.1. Birinci Görüş
Bu görüşe göre; işletmeler sosyal sorumluluklarını
aşağıdaki nedenlerden dolayı yerine getirmek zorundadırlar:
-
Doğal kaynaklar ve çevre insanlığın ortak malı olup bu
kaynaklardan bütün toplum yararlanmalıdır.
-
İşletmeler beşeri organizasyonlar olup toplumun bir
parçasıdırlar. “İşletmeler toplumun bir parçasıdır. Bu nedenle sosyal
sorumlulukları bilmemek söz konusu olamaz”[9].
-
Toplum içersinde sosyal sorunların artmasına
sanayileşme ve buna bağlı olarak kurulan işletmeler neden olmaktadır.
“İşletmelerin sayıca artması ve hacimsel olarak büyümeleri, sanayi
toplumlarında ciddi insani ve sosyal problemleri de beraberinde
getirmektedir.Bu problemlere neden olan işletmelerin yöneticilerinin gerekli
tedbirleri almaları kaçınılmazdır”[10].
-
Günümüz işletmeleri teknik ,finansal ve yönetsel
kaynaklar açısından güçlü olup sosyal sorunların çözümünde başarılı olurlar.
-
İşletmelerin geleceklerini garanti altına alabilmeleri
ancak sosyal sorumluluklarını yerine getirmeleri ile mümkün olur. “İşletmeler
toplumun sürekli değişen beklentilerini dikkate almadan uzun dönemde başarılı
olamazlar ve hayatlarını devam ettiremezler”[11].
3.5.2.2. İkinci Görüş
İkinci grup görüşler ise işletmelere dolayısıyla
yöneticilere aşağıdaki nedenlerden dolayı sorumluluk yüklenemez. “Bu yaklaşım
dar kapsamlıdır ve geleneksel sosyal anlaşma esasına dayanır”[12].
-
Yöneticiler işletme sahiplerine karşı sorumlu olup
yalnızca işletme sahiplerinin menfaatlerini kollamakla görevlidirler. “Normal
olarak işletme yöneticisi pay sahiplerinin temsilcisidir ve onların
menfaatlerini ön planda tutmalıdır”[13].
-
İşletmeler ellerindeki kaynakları sosyal sorunları
çözmek için değil karı maksimize etmek için kullanırlar.
-
Sosyal problemlerin çözümünden yalnızca işletmeler
sorumlu tutulamaz. “Sosyal sorunlar bütün toplumu ilgilendirir. Bu nedenle bu
sorunları iş adamlarının çözmesi söz konusu değildir”[14].
Her iki yaklaşım incelendiğinde birinci yaklaşımın
günümüzde ağırlık kazandığı söylenebilir. Günümüzde liberalizmin giderek taraf
bularak uygulanması sonucu özellikle halka açık büyük kuruluşların yalnız
kendilerine çıkar sağlayan menfaat gruplarına değil, topluma karşıda sorumlu
oldukları bir gerçektir. Bu sorumluluğun ne oranda olduğu konusunda ise
ekonomik amaçlarla sosyal amaçlar arasında bir denge kurulmalıdır.
3.5.3.Sosyal Sorumluluk Alanları
Sosyal sorumluluk alanları ülkenin gelişmişlik, zenginlik
düzeyi ile yakından ilgilidir. Ekonomik yönden gelişmiş fakat sosyal yönden gelişmemiş
ülkelerde sosyal sorumluluk alanları farklı olacaktır. Genel olarak ekonomik ve
sosyal açıdan gelişmiş ülkelerdeki işletmelerin sosyal sorumluluk alanları daha
fazla olup toplumla müşterek hareket ederler. Gelişmiş ülkelerdeki işletme
yöneticileri genellikle sosyal sorumluluktan yana davranış gösterirler.
Günümüzde sosyal sorumluluk alanlarını aşağıdaki başlıklar altında toplamak
mümkündür;
-
Tüketicilerin korunması ve tüketici haklarına saygılı
olmak,
-
Doğal çevrenin korunması,
-
Gücünü kötüye kullanmamak,
-
Çalışma hayatının kalitesinin yükseltilmesi,
-
İstihdam alanları yaratma,
-
İş ahlakı,
-
Sosyal yardımlar ve hizmetler,
-
Toplumun kültürel öğelerine saygı göstermek .
İşletmelerin bu alanların hepsinde aynı performansı
göstermeleri beklenemez.
Ancak ülkenin ve işletmenin ekonomik durumuna göre bu
alanlar içersinden öncelikli olan seçilerek o alanda etkinliklerde
bulunabilirler. Bu alanlarla ilgili açıklamalar aşağıda açıklanacaktır.
3.5.3.1. Tüketicinin Korunması
İşletmeler insan ihtiyaçlarını mal ve hizmet üreterek
karşılamak için kurulmuşlardır. Mal veya hizmeti alarak kullanan ister kişi
ister kuruluş olsun tüketici olarak adlandırılır. Tüketiciler işletmelerin
varlıklarını sürdürebilmeleri için vazgeçilmezdir. Ancak işletmelerce korunmuş
ve tatmin olmuş tüketiciler işletmelerin sadık müşterileri olarak
isimlendirilirler. Pazarlama dilinde sadık müşterilere işletmenin geleceğini
garanti alan sadakatli müşteriler denir. Yeni müşteri ve yeni pazar sağlama
yerine müşteri sadakatini artırarak risklerini azaltabilirler. Diğer yandan
toplumsal değişmeler tüketicilerin korunmasını ve tüketicilerin haklarını
aramalarına neden olmuştur.
Tüketiciler satın aldıkları mal ve hizmetin bedelini
işletmeye fiyat adı altında ödemekte olduğundan ödediği bedelin karşılığını
almak hakkına sahiptir.
Tüketicilerin bir mal veya hizmetten bekledikleri
performans ile deney sonucu elde ettikleri performans birbirine eşit ise
tüketicinin tatmin edildiği söylenebilir. Tatmin olmuş müşteriler bu nedenle
işletmenin mal ve hizmetlerinin sürekli tüketicisi olurlar. Bu da işletmenin
gelişerek hayatını idame ettirmesine neden olur. Bu iki faktör bedel ödeme ve
işletmenin idamesini sağlama nedeniyle tüketicinin korunması ve tüketici
haklarına saygılı olmak her yöneticinin görevidir.
Tüketici hakları ile ilgili ilk çalışma A.B.D.'de Başkan
John Kennedy ile başlamıştır. Başkan Kennedy tüketicilerin dört temel hakkını
aşağıdaki gibi ifade etmiştir.
-
Güvenlik hakkı,
-
Bilgi edinme hakkı ,
-
Seçme hakkı,
-
Sesini duyurma hakkı ,
Giderek büyüyen ve üye sayısını gün geçtikçe artıran
Avrupa topluluğu ise tüketici hakkını beş başlık altında toplamaktadır[15].
-
Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı,
-
Ekonomik çıkarların korunması hakkı,
-
Bilgilendirme ve eğitilme hakkı,
-
Zararın tanzim edilmesi hakkı,
-
Temsil edilme (sesini duyurma) hakkı,
Güncel anlamda, ülkemizde tüketici haklarıyla ilgili ilk
çalışmanın 1982 Anayasasının 172. maddesinde yer aldığını görmekteyiz. İlgili
maddede, “Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri ele alır,
tüketicinin koruyucu girişimlerini teşvik eder”, denmektedir. “Ülkemizde
tüketici haklarının korunması, dernekler, kişiler ve ticaret odaları tarafından
yapılmaya çalışılmıştır”[16].
İşletme yöneticileri işletmenin başarısı için tüketici
haklarına saygılı olmak zorunluluğundadır. “Tüketicilerin kendi haklarını
araması gelecekte iyi işletmelerin güvenilirlik ve saygınlığını arttıracak
kötüleri ise azaltacaktır”[17].
3.5.3.2. Doğal Çevrenin Korunması
Doğal çevre toprak ,su ve hava koşullarından
oluşur.İşletmeler insan ihtiyaçlarını mal ve hizmet üreterek karşılarken bir
taraftan da doğal çevreyi kirletmektedirler. İşletmelerin doğal çevre
üzerindeki bu sorumsuz davranışlarını aşağıdaki başlıklar altında toplamak
mümkündür.
-
İşletmenin ürettiği malın topluma doğrudan
yararlı,fakat dolaylı olarak zararlı etkilerde bulunması,
-
Üretim artıklarının yarattığı çevre kirlenmesi;
örneğin, duman ve gazlarla havayı, sıvı atıklarla suyu, katı atıklarla toprağı
kirletmektedirler.
-
Gürültü artışı,
Ülkeler doğal çevreyi koruma konusunda 1960'lı yıllardan
bu yana büyük çalışmalar içersine girmişlerdir. Çevrenin ağır bir şekilde
tahrip edilmesi gerek toplumlarda gerekse işletmelerde çevre koruma bilincinin
oluşmasına neden olmuştur. Bu amaçla gönüllü çevre koruma sivil örgütleri
kurulmuştur. Her işletme faaliyetini sürdürdüğü ekolojik çevre koşullarını
korumak amacıyla alınan önlemlerden belli ölçülerde etkilenir.
Doğal çevre toplumun ortak malıdır. Bu nedenle işletmeler
çevreyi kirletmemeye gerekli özeni gösterirken çevre kirliliği ile de gerekli
mücadelede yer almaları gereklidir.
3.5.3.3.Gücünü Kötüye Kullanmamak
Yöneticiler yönetim faaliyetini yerine getirirken güç
kullanırlar. En genel anlamıyla, “güç;başkalarını etkileyebilme becerisidir”[20].
Diğer bir ifade ile, “güç; bir kimsenin başkalarını, kendi isteği yönünde
davranışa sevk edebilme yeteneğidir”[21].
Yöneticiler bu güçlerini aşağıdaki kaynaklardan elde ederler.;
-
Zorlayıcı güç; korkuya dayanan güçtür. Yönetici
astlarını korkutarak gücünü kullanır. Kısa dönemde etkili olmasına rağmen uzun
dönemde başarısızlığa neden olur.
-
Yasal güç; “Bu güç kaynağı izleyicilerin, önderin veya
yöneticinin kendi davranışlarını etkileme hakkına sahip olduğunu kabul etmeleri
ile ilgilidir”[22].
-
Ödüllendirme gücü; yönetici gücünü ödüllendirerek
astlara karşı uygulama durumudur.
-
Karizmatik güç; kaynağı doğrudan yöneticinin kişiliği
ile ilgilidir.
-
Uzmanlık gücü; yöneticilerin sahip olduğu bilgi ve
tecrübe ile yakından ilgilidir. Astlar yöneticinin bilgi ve tecrübesine
güvenerek davranırlar.
Yönetici gücünü nereden alırsa alsın bu gücü iyi ve doğru
kullanması gerekir.
Genellikle ekonomik açıdan güçlü olan işletmenin
yöneticileri bu ekonomik güçlerine dayanarak politik ve sosyal güç kazanarak
bunları kullanmak isterler. “İşletmeler özellikle holdingler toplum içinde
ekonomik güç yanında politik ve hatta sosyal güçte kazanmaktadırlar”[23].
İşletmelerin sahip oldukları ekonomik güce bağlı olarak yöneticiler
gerek politik güçlerini gerekse sosyal güçlerini sadece işletme menfaatlerine
uygun değil aynı zamanda toplum menfaatlerini de göz önüne alarak
kullanmalıdır.Yöneticiler yönetim güçlerini de çalışanlarla işletme arasında
denge kuracak şekilde kullanmalıdırlar.
3.5.3.4. Çalışma Hayatının Kalitesinin Yükseltilmesi
Çalışanlar günlük yaşamlarının büyük bir bölümünü
işyerlerinde çalışarak sürdürürler. Bu nedenle yöneticiler işletme içinde iş
şartlarını iyileştirerek, insanların yaşayabilecekleri dolayısıyla çalışılacak
bir hale getirmeleri sosyal sorumluluklarının en önemlisidir. “Çalışma
hayatının kalitesini oluşturan temel faktörler”[24];
-
Şeffaf ve düz katılımcı organizasyon türü,
-
İşle bağlantılı katılım,
-
İşin geniş beceriye göre yeniden oluşturulması ,
-
İşin rasyonalizasyonu,
-
Teknolojinin insan kaynaklarını geliştirici yönde
seçimi ve kullanımı,
-
Ücret ve ücret dışı teşvik programlarını oluşturma ,
-
Sağlıklı ve güvenilir çalışma ortamı ve çevresi
sağlama,
-
Sosyal programlar geliştirme,
-
İstihdam güvenliğini sağlayıcı programlar uygulama,
-
Sürekli eğitim imkanlarını sunma,
Faktörler incelendiğinde yönetime ekonomik bir maliyet
getirmemektedir.
Yöneticiler iş hayatının kalitesini geliştirme
çalışmalarına ağırlık verdikleri takdirde;
-
Çalışanların işletme yararına yaratıcı güçlerini
kullanmaları,
-
İşletmeye bağlılıklarının artması,
-
Kalitenin yükselmesi,
-
Verimliliğin artması,
-
Karlılığın yükselmesi mümkün olacaktır.
“Yönetim adil ve eşit ücret, sağlıklı ve güvenli bir
çalışma ortamı, beşeri kapasiteyi geliştirme ve kullanabilme fırsatı ve iş
örgütünün içinde bütünleşmeye yönelik politikalar hazırlayarak çalışma hayatını
daha insanileştirebilir” [25].
3.5.3.5. İstihdam Olanakları Yaratma
Dünya ekonomisinin küreselleşmesi,teknolojik gelişmeler ve
buna bağlı olarak bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler ile devletlerin
özelleştirmeye önem vermeleri sonucu istihdamda niteliksel ve niceliksel
değişmelere neden olmaktadır.
“Yeni teknolojik değişmeler daha yüksek vasıf talep
etmekte düşük vasıflı işçilere olan talebi büyük ölçüde azaltmaktadır”[26].
Yöneticiler kendi işletmelerinde yeni teknolojik gelişmelerin yaratacağı
işsizliği önlemek için hizmet içi eğitimlerle çalışanları yeni teknolojileri
kullanma ve uygulamaları için eğitmeleri gerekir. Küreselleşme sonucu yeni üretim
süreci ve modelleri, değişik organizasyon yapıları, örgüt kültürü, vizyon
yaratma, kalite, örgüt amaçlarında değişiklik, çalışanların yetki ve
sorumluluklarının artması, iletişimdeki değişimler, mükemmellik, müşteri ve
süreç odaklılık, toplam kalite, değişim gibi konular işletmeler için ön plana
çıkmıştır. Yöneticilerin bunları uygulamaya koyması uluslar arası işletmelerle
entegre olabilmesi ve rekabet edebilmeleri vasıflı ve eğitilmiş işgücü ile
mümkün olacaktır.
Devletlerin ekonomi üzerindeki etkilerinin azalması sonucu
özelleştirme kavramını gündeme getirmiştir. Günümüzde devletin bütün
çalışanlara iş bulma ve sağlama olanağı ortadan kalkmıştır. “Bu konuda devletin
olanakları sınırlıdır”[27].
Özelleştirmenin amaçlarından en önemlisi, “istihdamı artırmak, çalışanların
çalıştıkları işletmelere ortak olmalarını teşvik etmektir”[28].
İşsizliğe engel olmak ve istihdamı artırmak için yöneticiler eğitime önem
vermek zorundadırlar.
3.5.3.6. İş Ahlakı
İş ahlakı, bizde eski bir söylem olmakla beraber ekonomimizin dışa açılması sonucu sıkça
kullanılan bir kavram olmuştur. “Ülkemizde adeta ekonomik dönüşüm yılları olan
1980'li yıllarda, moda bir kavram haline gelmiştir”[29].
Bu görüşe katılmak mümkün değildir. Nitekim, Osmanlı Döneminde çeşitli
mesleklere ait etik kuralları belirleyen ve denetleyen ahilik teşkilatı ve
lonca gibi teşekküller mevcuttu. Genel anlamıyla iş ahlakı; İş İlişkilerinde
taraflara yol gösteren temel değerler olarak da ifade edilen dürüstlük,
yardımlaşma, saygı, adaletli olma olarak tanımlanabilir. İş hayatında
tarafların temel değerlere bağlı olarak hareket etmeleri doğal olmakla beraber
günümüzde, “gerek ekonomide gerek sosyal yaşamda ve gerekse politikada yaşanan
olumsuz deneyimler, iş prensipleri, iş ahlakı kavramını gündemin baş sırasına
yükseltmiştir”[30].
Temel değerler, (dürüstlük, yardımlaşma, saygı, adaletli olma) soyut kavramlar
olup kişiden kişiye, toplumdan topluma göre farklılık arz edebilir. Bu
kavramların olumlu veya olumsuz olduğunu söyleyebilmek için karşılaştırma
yapılacak standartlara ihtiyaç vardır. Kanımızca her toplumun temel değerlerle
ilgili minimum standartlara uyması gerekir. Bu da günümüzde iş ilişkilerinin
dürüst, adil, saygılı ve karşılıklı yardımlaşma ile yürütülmesine olanak
sağlayacaktır. İş ahlakıyla birlikte gündeme gelen bazı kavramlarında
açıklanmasında yarar vardır. “Etik (Ethicks); insanların töresel ya da ahlaksal
ilişkilerini, davranış biçimlerini ve görüşlerini araştıran bir felsefe
dalıdır”[31].
Etik, mesleki etik ve yönetsel etik
olarak incelendiğinde ;
Mesleki Etik; belirli bir meslek grubuna ilişkin ortaya
konmuş ve o mesleği yerine getirenlerin uyguladığı veya uygulamaya zorladığı
ilkelerin bütünü olarak tanımlanabilir.
Mesleki etik, üyelerin ne şekilde davranmaları
gerektiğini, kişisel davranışları engelleyen meslek içi rekabeti düzenler.
Yönetsel Etik; yöneticilerin yönetim fonksiyonlarını
yerine getirirken uyulması gereken davranış ilkeleri ile yönetsel kararlarda
yansız olmaları için yöneticilere yol gösteren ilkelerin bütünüdür.
Yönetsel etik yardımıyla yöneticiler;
-
Temel kavramlara (dürüstlük, adalet, saygı,
yardımlaşma) uyarlar,
-
İlişki içersinde oldukları kişi ve gruplara demokratik
ve hoş görülü davranırlar,
Aynı yapı içersinde yönetsel etik üç bölümde ele
alınabilir[32];
-
Kişisel uygulama ve ahlaki sorunlar; etik sorunlar,
yöneticilerin yasadışı olan kişisel doyum veya kazançla sonuçlanan etik
seçimleri içerir,
-
Mesleki eylemler; yöneticilerin mesleki konularla
ilgili olarak yaptığı etik seçimleri içerir,
-
Günlük yönetim işleri; gücün kullanımı, örgütlerin ve
bireylerin şekillendirilmesi, doğru değerlerin karşılaştırılması, gücün adil
bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının ve uygulanan seçimlerin haklılığının
yargılanmasını içerir.
Günümüzde yöneticilerin iş ahlakı konusunda sorumlu
oldukları konuları aşağıdaki gibi sıralamak
mümkündür.
-
İşçi sağlığı ve iş emniyeti ile ilgili konular,
-
Ekolojik çevrenin kirletilmesi,
-
Çalışma hayatının kalitesinin yükseltilmesi,
-
Tüketicilerin korunması,
-
Kadın-erkek işçi ücret adaletsizliğine son vermek,çocuk
işçi çalıştırmama,
-
Yolsuzlukla mücadele,
-
Verginin tam ödenmesi,
-
Hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan deneyler,
-
Tekelciliğin ortadan kaldırılması,
Bu listeyi daha da uzatma mümkündür.yöneticilerin zorunlu
olarak uyması gereken ahlaki kurallar mevcut değildir. Çünkü ahlak soyut bir
kavramdır. “Fakat bir çok yönetici vicdanı, yetişmesi, uzak görüşü ve sosyal
baskılarla ahlak kurallarına uyma zorunluluğunu hisseder”[33].
3.5.3.7. Sosyal Yardımlar ve Hizmetler
Günümüzde birçok kuruluş çalışanlarına ücret yanında
sosyal yardım adı altında bazı ek ödemeler ve
hizmetler sağlamaktadır. “Sosyal yardım ve hizmetler sağlanılmasında
işletmeler üç amacı gerçekleştirmeye çalışırlar. Bunlar toplumsal amaçlar,
örgütsel amaçlar ve personel amaçları başlıkları altında toplanabilir”[34].
Toplumsal amaçlar ekonomik gelişmelere paralel
olarak çalışanların yaşam seviyelerini yükseltmeyi,örgütsel amaçlar ise;
kaliteli eleman bulma, örgüt amaçlarını benimseme, motivasyon, çalışanların
moralini yükseltme v.b., personel amaçları, çalışanlardan verimli çalışma
bekleyebilmek için çalışanların tatmini gereklidir. Bu yüzden personel amaçları
ile örgütsel amaçlar birbirlerini destekler olmalıdır. “Sosyal yardım ve hizmet
programının örgüte maksimum düzeyde katkı yapabilmesi isteniyorsa, programın
hem örgütsel hem de personelin amaçları ile ilişkisi olması gereklidir”[35].
Personele sağlanan sosyal yardım ve hizmetler, ülkenin ve işletmenin ekonomik
yapısı ile yakından ilişkilidir. Çalışanlara sağlanan yardım ve hizmetler çok
çeşitli olmasına karşın bunları dört ana başlık altında toplamak mümkündür[36].
-
İş güvenliği,
-
Sağlık ile ilgili yardım ve hizmetler,
-
Yaşlılık ve emeklilik,
-
Örgüt ile bütünleşmeyi sağlayan sosyal yardım ve
hizmetler,
İşletmeler sosyal yardım ve hizmetlerle ilgili olarak
hazırlayacakları programlarda aşağıdaki prensipleri uygulamaları
hazırlayacakları programın başarılı olmasına olanak sağlar.
-
Sosyal yardım ve hizmetler, çalışanların ihtiyaçlarını
karşılayacak şekilde uygulanmalı,
-
Bireyler yerine gruplar hedef alınmalı,
-
Örgüt içi haberleşme sağlanmalı,
-
Sosyal yardım ve hizmetlerle ilgili programlar
yeterince açık olmalı,
-
Sosyal yardım ve hizmetler sağlam kaynaklarca finanse
edilmelidir.
Yönetim çalışanların yaşam seviyelerini ekonomik olarak
geliştirirken sosyal yardım ve hizmetlerle çalışanların refah seviyelerinin
yükseltilmesi mümkün hale gelir.
3.5.3.8. Toplumun Kültürel Öğelerine Saygı Göstermek
Her yönetici faaliyet gösterdiği toplumun veya grubun
kültürünü tanıması ve bilmesi işletmecilik açısından çok önemlidir.
İşletme belirli bir toplumda yaşamını sürdürür. Her
toplumu meydana getiren insan ve grupların kendine özgü inançları, değer
yargıları çeşitli olaylar karşısında ortaya koydukları davranışları vardır.
İşletme için bu kültürel yapıyı oluşturan elemanların bilinmesi gereklidir.
“Kültürün en gelişmiş en çok kullanılan tanımı, E.B.Taylor'un tanımıdır. Bu
tanıma göre; kültür, bilgiyi, imanı, sanat ve ahlakı, örf ve adetleri, ferdin
bağlı olduğu bir cemiyetin üyesi olması sebebiyle kazandığı alışkanlıkları ve
bütün maharetleri içine alan karmaşık bir bütündür”[37].
İşletmeler toplum içersinde faaliyet gösteren toplumun bir
parçasıdır. Bir toplumun kuruluşu veya üyesi olmak o toplumla uyumlu olmayı
gerekli kılar. Bu nedenle işletmelerde toplumun üyesi olduklarından o toplumun
kültürüne uymak ve saygı göstermek zorundadırlar.
Sosyal sorumluluk yöneticilerin ekonomik sorumlulukları
yanında üstlendikleri ve yerine getirmeleri insani açıdan önemli olan bir
sorumluluktur. Günümüz işletmelerinde yöneticilerin genel sorumlulukları
içersinde ekonomik sorumluluğun nisbi payı azalırken sosyal sorumluluğun nispi
payı artmaktadır. Toplumların kültür düzeyi yükseldikçe, sivil toplum örgütleri
güçlendikçe yöneticilerin sosyal sorumluluğu da artacaktır.
Yöneticilerin ekonomik başarıları kar artışıyla ölçülürken
sosyal başarıları ise sosyal üretkenlikleri
ve topluma sağladıkları sosyal fayda ile ölçülür. Günümüzde işletmelerin
ekonomik başarılarından ziyade sosyal başarıları kamuoyunca dikkati
çekmektedir. Örneğin, toplum işletmelerin çevre kirliliği ile mücadelesiyle, yayınlamış
olduğu bilançosundan daha fazla ilgilenir.
Sosyal sorumluluğun bilincinde olan yöneticilerin
yönettiği işletmeler diğer işletmelere göre topluma daha yakın olup toplumca
benimsenmiş kuruluşlardır. Ayrıca bu tür işletmelerin müşterileri o işletmenin
müşterisi olmaktan ayrı bir gurur duyarlar ve bunu yeri geldikçe deklare
ederler.
Diğer bir husus ise sosyal sorumluluğun bilincinde olan
işletmelerin bazı olumsuz davranışları toplumca tolore edilebilir.
Sosyal sorumlulukların yerine getirilmesi ile işletmenin
gelişmesi ve hayatını başarı ile devam ettirmesi arasında önemli bir ilişki
olduğu açıktır. Bu yüzden ekonomik başarının uzun dönemli ve devamlı olabilmesi
yöneticilerin sosyal sorumluluklarını yerine getirmesine bağlıdır.
[1] Zeyyat Hatipoğlu, Özel İşletme
Politikası, Lebib Yalkın Yay., İst., 1999, s. 46.
[2] İlker Birdal, Nilgün Aydemir; Yönetim Teorileri, Sistem yay., İst.,
1992, s. 4-5.
[3] Süleyman Karataş; Sanayileşme Sürecinde Küçük ve Orta Boy İşletmeler, Veli Yay.,İst.,
1991, s. 10.
[4] Hatipoğlu; a.g.e., s. 45.
[5] a.g.e., s. 46.
[6] Abt Clark C; The Social Audit for Management, Amacom, New York, 1977, s. 8.
[7] Baykal, a.g.e., s. 90.
[8] Ömer Dinçer; Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, 5.b., Beta Yay., İst.,
1998, s. 155.
[9] Hatipoğlu; a.g.e., s. 46.
[10] Thomas Petit; The Moral Crisis in Management, Mac.Graw Hill Book Co., Ohio, 1998,
s. 120.
[11] Robert Albanese, Management, South-Western
Pub. Co., Ohio, 1988, s. 120.
[12] Dinçer; a.g.e., s. 156.
[13] a.g.e., s. 157.
[14] Hatipoğlu, a.g.e., s. 47.
[15] İsmet Mucuk; “Tüketicilerin Korunması Sorunu
ve 15 Mart Tüketici Hakları Günü”, Pazarlama
Dünyası Dergisi, yıl 4, say. 20, İst., 1990 , s. 21.
[16] Erdoğan Taşkın, ”Kişisel Satış ve
Tüketicilerin Korunması”, Pazarlama
Dünyası Dergisi, yıl4, sayı. 23, s. 23.
[17] a.g.e., s. 23.
[18] Güngör Onal, Temel İşletmecilik Bilgisi, 2.b., Türkmen Kitapevi, İst., 1997, s.
25.
[19] Ayfer Aydıner-S. Güven, “Çevre Kirliliği ve
İnsan Sağlığına Etkisi”,Standart Dergisi,
yıl 38, sayı 455, Ankara 1999.
[20] James Stoner, Management, Prentice-Hall, Engle Wood Cliffs, New Jersey, 1978, s.
225.
[21] Koçel, a.g.e., s.384.
[22] a.g.e., s. 386.
[23] Dinçer, a.g.e., s. 160.
[24] Abdullah Can, Verimliliğe Yeni Bir Yaklaşım, Çalışma Hayatının Kalitesinin
Geliştirilmesi, MPM Yay, Yay. No. 442, Ankara, 1991, s. 31-32.
[25] Dinçer, a.g.e., s. 162.
[26] Nusret Ekin, Küreselleşme ve Gümrük Birliği, 2.b., İ.T.O. yay., yay no:1999-47,
İst., 1999, s. 216.
[27] Hatipoğlu, a.g.e., s. 48.
[28] Rıdvan Karluk, Türkiye'de Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme, Esbank Yay.,
Yay.no.5, İst., 1994 , s. 128.
[29] Ülkü Uzunçarşılı, ve diğ., Şirket Kültürü ve İş Prensipleri, İ.T.O. yay., yay.no: 2000-4,
İst., 2000, s. 34.
[30] a.g.e., s. 34.
[31] a.g.e., s. 34.
[32] a.g.e., s. 35.
[33] Hatipoğlu, a.g.e., s. 50.
[34] B.Wrether, K. Davis, Personnel Management and Human Resources, Mc Graw Hill, Int.
Book Co., New York, 1982, s. 303.
[35] Halil Can ve diğ., Personel Yönetimi, 3.b., Siyasal Kitapevi, Ankara, 1998, s. 271.
[36] Dale Yoder; Personnel Management and Industrial Relations, Printice Hall Inc.,
New Jersey, 1970, s. 656.
[37] Erdoğan, a.g.e., s. 117.
1 yorum:
Benim adım Rusya'dan Bayan Nadia Albert, Ve ben bugün Kredi ödünç alan Bay Russ Harry'nin yardımıyla mutlu bir kadınım. Kredi arayan herkesi bu Kredi şirketine yönlendireceğim. Bana ve aileme mutluluk verdi, 2 çocuklu bekar bir anne olduğum için hayatımın her yerine başlamak için 500.000,00 dolarlık bir krediye ihtiyacım vardı. Bu dürüst ve tanrı bir kredi ile bana yardım eden adam kredi borçlandırıcıdan korktum 500.000,00 ABD Doları, düşük bir oranda. O, Tanrı'dan korkan bir adamdır, eğer krediye ihtiyacınız varsa ve krediyi geri ödeyecekseniz lütfen onunla iletişime geçin E-posta yoluyla Elegantloanfirm@hotmail.com / Whatsapp numarası + 393511617486
Yorum Gönder