1. YÖNETİM TEORİSİ OKULLARI
Bugünkü yönetim düşüncesinin oluşmasında diğer bir ifade
ile yönetim teorilerinin oluşmasında çok sayıda değişik “yönetim teori
okulları” önemli rol oynamıştır. “Bu okulların büyük bir kısmı II.Dünya
Savaşından sonra ortaya çıkmıştır.”[1]
Bunun en büyük nedenleri II.Dünya Savaşından sonra yönetimin önem kazanması,
üretimin artması yanında örgüt yapılarının bilim adamları tarafından
incelenmesidir. Birbirinden farklı birçok yönetim okulu oluşmuştur. Bunun en
büyük nedeni okullara mensup kişilerin düşünce yapılarının birbirlerinden
farklı olmasıdır.
Biz bu bölümde yönetim teorilerinin oluşmasında rol
oynayan ve literatürde geniş kabul gören okullardan H.Koontz’un yapmış olduğu
sınıflandırmayı esas alacağız.
H.Koontz yönetim teorileri okullarını aşağıdaki gibi
sınıflandırmıştır.[2]
1.
Yönetim Süreci Okulu
2.
Deneysel Okul
3.
Kişilerarası İlişkiler Okulu
4.
Grup Davranışı Okulu
5.
İşbirlikçi Sosyal Sistem Okulu
6.
Sosyo-Teknik Sistem Okulu
7.
Karar Teorisi Okulu
8.
Matematiksel Okul
9.
Yönetsel Roller Okulu
10. Sistem
Okulu
11. Durumsal
Okul
12. İşlevsel
Yönetim Okulu
Bu bölümde de bu yönetim teorisi okullarını derinlemesine
incelemek yerine bunların doğalarının anlaşılabilmesi, taraf olanların
tanınması sağlanacaktır. Bu da bize en azından yönetim hakkında yazılmış
eserlerin bakış açısının ve felsefesinin kavranmasına olanak sağlayacaktır.
1.1. Yönetim Süreci Okulu
Yönetim Teorileri Okulları içerisinde en eskisi olandır.
Kurucusu H.Fayol’dur. H.Fayol bir örgüt içersindeki faaliyetleri departman
faaliyetleri ve yönetsel faaliyetler olarak ikiye ayırmıştır. Departman faaliyetleri;
teknik, ticari, mali, güvenlik, kayıt ve muhasebe, yönetsel faaliyetleri ise
planlama, organizasyon, yöneltme, koordinasyon ve kontroldür. Süreç ardaşık
işlemler dizisidir. H.Fayol’a göre de yönetim birbirini izleyen fonksiyonların
yerine getirilmesi sürecidir.
Yönetim Süreci okulunun dayandığı fikir ve esaslar 7
başlık altında toplanabilir.
-
Başarılı ve tecrübeli yöneticilerin
uygulamalarından yararlanılarak değişik ilke ve teorilere ulaşmak mümkündür. Bu
yönetimde etkinliği ve geleceğin tahmin edilmesini sağlar.
-
Teorik sonucu ortaya konan ilke ve teorilerin
açıklığa kavuşturulması sürekli analiz ve uygulamayı gerektirir.
-
Bu ilke ve teorilerin aksi kanıtlanıncaya kadar
yönetim teorisinin yararlı unsurlarını meydana getirirler.[4]
-
Yönetim bir sanat olarak kabul edilerek tıp,
mühendislik gibi yönetim sanatından bilimsel ilke ve teorilerden yararlanılarak
geliştirilir.
-
Yönetim fonksiyonları değişik sonuçlara neden
olsa bile geçersizliğini yitirene kadar uygulanır.
-
Yöneticiler çevre faktörlerinden etkilenirler.
“Ancak teorisi yönetim uygulamalarına bilimsel temeller sağlamak için bütün
bilgileri kapsaması gerekmez.”[5]
Yönetim Süreci Okulu H.Fayol, L. Gulick, L.F.Urwick,
J.Mooney ve R.C.Davis ile başlamış olup W.H.Newman, G.R.Terry ve H.Koontz,
D.E.McFarland gibi düşünürler ile günümüze kadar gelmiştir.
1.2. Deneysel (Amprik, Tecrübe) Okul
Yönetim teorisinin temelini oluşturan teori okullarından
birisi deneysel (Amprik) okuldur.
Deneysel ya da amprik yönetimin uygulamalarından ve örgütlerin analiz
edilmesinden yola çıkar.
Bu yaklaşıma göre; öğrenciler, pratisyenler yöneticilerin
bireysel durumlarda ki başarılarını hatalarını ve karşılaştıkları sorunları
çözme denemelerini inceleyerek benzer durumlarda nasıl hareket edeceklerini
öğrenirler. Bu okul geçmiş tecrübe ve deneylere dayanır “Deneysel Okul,
başarılı ve hatalı uygulamaların tahlilinden, birtakım sonuçlar çıkarabileceği,
etkili yönetim biçimlerinin saptanabileceği varsayımına dayanır.”[6]
Her deneyim bir dengesi olabilir. Diğer bir ifade ile deneyim başarılı ve
hatalı olmasının nedenlerini yorumlamak için kullanılır.
Deney sonuçlarının dengeli olabilmesi iyi bilgi ile yorumlanmasına
bağlıdır. Eğer deneyimlerin kullanılması genellemeleri bulmak gibi bir görüş
ile uygulanırsa deneysel yaklaşımın yönetim ilkesini geliştirmek için uygun bir
yol olabilir. Karşılaşılan olaylar tecrübe edinme, açıklama ve yönetim
bilgisini test etme için suni bir deney laboratuar ortamı sağlayabilir. Ancak
deneylerin belli sınırları olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Bu okulun yönetim bilimine en büyük katkısı büyük ölçüde
vaka araştırması yapılmasını sağlamasıdır. Günümüzde işletmecilik okullarından
en gelişmişi ve saygınlığı olan Harward İşletmecilik Okulunda işletme eğitimi
vaka yönetimi ile yapılmaktadır.
1.3. Kişiler Arası İlişkiler Okulu
Kişiler arası ilişkiler okuluna göre yönetiminin kapsamı
“işlerin insanlar aracılığıyla yapılmasıdır” fikri üzerine temellenir ve bu
yüzden de çalışmalar kişiler arası ilişkiler üzerine odaklanmalıdır. Yaygın
olarak söylenen; insan ilişkileri, liderlik, veya davranış bilimi yaklaşımı, bu
çalışma yönetimin insan boyutu üzerine ve insanlar hedefe ulaşmak için birlikte
çalıştıklarından “insanlar, insanları anlamalıdır” görüşüne konsantre olur.
Bu yaklaşımı kullanan yazar ve bilim adamları kişisel
psikolojiden oldukça etkilenmişler ve hatta çoğu psikolog olarak
eğitilmişlerdir. Onların ortak noktaları; bireylerin motivasyonu ve
diğerleriyle ilişkileridir. Bu ekolde insan ilişkileri üzerine bir sanatmış
gibi duran ve hatta amatör bir psikolog gibi davranan yöneticiler insanları
anlar ve bu anlayışı uygular.
Yönetimin insan davranışlarını, yada insan tepkilerini kapsadığını
hiç kimse reddedemez. Etkili yönetim için motivasyon ve liderliği göz önüne
almamak bir yanlış olur. Ve hatta, etkili yöneticiler iyi lider olmaya
başlıyorlar. Performans için bir çevre oluşturmak ve yapılandırmak için,
yöneticiler kesinlikle insanları onları takip etmenin avantajlı olduğuna
inandırmak için şartlar geliştireceklerdir.
“Kişiler arası davranışın alanı yönetimle ilgili neredeyse
her şeyi kapsar.”[7] Bir
firmanın tüm yöneticilerinin psikolojiyi anlaması ve halada etkili yönetememesi
tamamen mümkündür. Sonuç olarak, oldukça büyük firma tüm kademelerdeki
yöneticilerine geniş bir psikolojik eğitimi vermekle sadece bu eğitimin etkili
yönetim ihtiyacını karşılamadığını bulmak için yapmışlardır. Firma,
yöneticilerin bütün yönetimsel taslakların yapılmasının yanında planlama,
kontrol ve kontrol teknikleri, uygun bir organizasyon yapısı tasarlamayı
bilmeleri gerektiğini bulmuşlardır.
Ayrıca bireysel davranış ekolünün bir çok temsilcisi
açılarını psikolojik olayların çok ötesinde genişletmek zorunda olduğunu
görüyorlar. Örneğin, liderlik alanında; araştırmalar tüm organizasyonel ortamda
etkili liderliğin çok önemli olduğunu göstermiştir. Psikoloji kaynaklı uzmanlar
insana motivasyonlarını anlamada anlamlı ve çeşitlendirilebilir amaçların,
organizasyon yapılarının dizaynı, kimin neden sorumlu olduğunu, bir insanın ne
kadar iyi yapıyor olduğunu gösteren bilginin akılcı ve dakik geri beslemesinin
insan ilgisinin en önemli uyarıcılarından ve gayretlerinin çok üstünde olduğunu
görüyorlar.
“Kişiler arası ilişkiler okulunun, teorik amacı sosyal
bilimler alanında bireylerin kişilik dinamiklerinden, kültürel ilişkilerine
kadar kişisel ve kişiler arası olgularla, teori ve teknikleri ortaya
çıkarmıştır”[8].
1.4. Grup Davranışı Okulu
Grup davranışı yaklaşımı kişiler arası yaklaşımı ile
yakından bağlantılıdır ve çok zaman onunla karıştırılır. Fakat esas olarak
insanların birey olarak davranışlarından ziyade grup içindeki davranışlarıyla
ilgilidir. Bu yüzden de bireysel psikolojiden çok sosyoloji ve sosyal psikoloji
üzerine temellenmiş gibidir. Bu akımın taraftarları, yönetime öncelikle bir
grup davranışı yöntemleri olarak bakar yazar ve akademisyenleri kaplar.
Grup davranışı yaklaşımı, kültürel ve davranışsal
kalıplarını incelediği küçük gruplardan, davranışsal kompozisyonu incelediği
geniş gruplara kadar çeşitlenir. Bu yeni yaklaşıma genellikle “organizasyon
yaklaşımı” denir ve bir örgütteki grup ilişkileri seti, bir kamu kuruluşu, bir
hastane yada bir tür alt firmanın sistemi, bütünleri organizasyon manasına gelir.
Fakat bazen Chester Barnard’ın kullandığı terimlerle; organizasyon, iki yada
fazla kişinin iş birliği ve resmi organizasyonda “bilinçli planlı ve ortak
amaçlı olan” şeklinde açıklanır. Chris Argyris organizasyon teriminin bir grup
oluşumundaki herkesin, tüm davranışlarını kapsadığı şekliyle kullanmıştır. Bu
yaklaşım, yönetime çok değerli katkılar yapmıştır. Her hangi bir organize olmuş
girişim sosyal ayarlama olarak tanımlanmıştır. Yönetimdeki problemlerimizden
çoğu grup davranışı kalıpları, tepkileri ve tercihleri, bir kısmı da firmadan
geçmişteki birikimlerinden gelir.
Grup davranışçıları temel yönetim teknik ve teorilerinin
yaklaşımlarının önemli bir noktası olduğunu belirtirler. Fakat bazıları
“organizasyonel davranış” ile “yönetim” arasına bir çizgi koymuşlardır.
“Yönetim bilimini kurarken yönetimle ilgili tüm davranış bilimleri bir örgü
gibi kullanılmalıdır”[9].
1.5. İşbirlikçi Sosyal Sistem Yaklaşımı
Bireysel ve grup davranışı
yaklaşımları, ortak sosyal sistemler, insan davranışlarını incelemede gittikçe
artan bir odaklaşmayı kışkırtmıştır. Bu değişiklik, son zamanlarda “her şeye
bir sistem” bakış açısıyla yaklaşılmasındandır. Bu aynı zamanda grup davranışı
yaklaşımını iyi organize olmuş iş birliği şeklinde iyileştirme isteğinin de bir
sonucudur. “İşbirlikçi sosyal sistem yaklaşımı Chester I. Barnard’a aittir”[10].
Yaklaşık kırk yıl önce şeflerin
çalışmalarını açıklamayı irdeleyen Chester Barnard “Şeflerin Fonksiyonlarında”,
şefleri, işleten ve uygulayan, kendisinin “organizasyonlar” diye kullandığı
“ortak sosyal sistemler” olarak görmüştür. Başka bir deyimle Barnard sosyal
sistemleri; fikirlerin, güçlerin, tercihlerin ve iki ya da fazla kişinin
düşüncelerinin ortak etkileşim olarak görmüştür. O hem kişiler arası hem de
grup davranışları konularıyla ilgilenmiş ve bu etkileşimi iş birliği
sistemlerinde ilk adım olarak görmüştür.
Barnard’ın işbirlikçi sosyal
sistemler kavramı yönetimle ilgilenen bir çok sosyal bilimcinin çalışmalarını
etkilemiştir. Mesela Herbert Simon bir defasında organizasyonları, bağımsız hareketler
sistemi olarak tanımlamıştır.
İşbirlikçi Sosyal Sistemler
Yaklaşımı, yönetim bilimi ile ilgilidir. Bir işbirlikçi sosyal sistemde tüm
yöneticiler iş görürler. Fakat tüm kooperatif sosyal sistemlerinde yönetici
olarak nitelenen insanları bulamayız. Bir otoyolda giden motosikletlileri “iş
birliği yapan” yönetiliyor olarak düşünemeyiz. Herhangi güruhun liderlerinin
yöneticiler olarak değerlendiremeyiz. Yada doğum günü kutlamak için toplanan
bir aileyi yönetiliyor olarak düşünemeyiz. Bu yaklaşımın yönetim alanında daha
geniş olduğunu söyleyerek bitirebiliriz, ama aynı zamanda yöneticiler için
önemli olan bir çok kavram, prensip ve tekniği de görmezden gelir.
1.6. Sosyo-Teknik Sistemler Okulu
En son yönetim ekollerinden bir tanesi de kendini sosyo
teknik sistem yaklaşımı olarak tanımlıyor. Bu gelişme İngiltere’deki Tavistock
Enstitüsünden E.L.Trist ve arkadaşlarına mal edilmiştir. Bu grup, kömür
madenciliğindeki üretim problemleri üzerindeki çalışmalarında sadece sosyal
problemleri çalışmanın yetersiz olduğunu bulmuşlardır. Bunun yanında, üretim
problemleriyle ilgilenirken (makine ve metotlar) teknik sistemin sosyal sistem
üzerinde güçlü bir etkisi olduğunu bulmuşlardır. Başka değişle, kişisel
tepkiler ve grup davranışı insanların çalıştığı teknik sistemlerden etkilenir.
Bu okula göre, örgütler makine ve insanlardan meydana
gelmiş sosyo-teknik sistemlerdir. “Örgütlerin sosyo-teknik sistemlerden
oluştuğu, özellikle fabrika örgütlerinde gözle görülebilen bir gerçektir”[11].
Sosyo –teknik sistemlerde beşeri, teknolojik, örgütsel ve
sosyal girdiler söz konusudur. Alt kademe işgören ve nezaretçileri sosyo-teknik
sistemlerin beşeri girdisine sahip olduğu bilgi ve maharet teknolojik girdisini
usul ve prosedürler.Örgütsel girdi ise örgüt içindeki beşeri girdilerin
şekillenmesiyle oluşur.
Bu düşünce ekolüne göre, sosyal ve teknik sistemler uyumlu
çalışmalıdır ve öyle değillerse genellikle teknik sistemlerde değişiklikler
yapılmalıdır. Bu ekolün çalışmaları büyük çoğunlukla üretim üzerine
yoğunlaşmıştır. Ayrıca ofis operasyonları ve teknik sistemlerin insanlarla
yakın ilişkide olduğu diğer alanlarda buna dahildir. Bu büyük oranda endüstri
mühendisliğinden etkilenmiş gibidir.
Bu ekol bir yönetim yaklaşımı olarak oldukça yenidir.
Yönetim pratiğinde ilginç yöntemler oluşturmuştur. Fakat taşımacılık, üretim
montajı ve kimyasal işletim gibi alanlarda teknolojinin, yöneticilerin
organizasyon ve operasyonları yönetmesinde etkili olduğu uzun zamandır
bilinmektedir. Örneğin son altmış yılda pek az insan otomobil montaj bandı
teknolojisinin sosyal sistemleri ve yönetimin nasıl devam ettirilmesi
gerektiğini bilemeye bilir.
1.7. Karar Teorisi Okulu
Yönetimde karar teorisi okulu, yöneticiler karar verdiğine
göre “bizde karar verme üzerinde yoğunlaşmalıyız” inancı üzerine temellenir.
Böyle olunca, bu teoriyi karar verme etrafında inşa eder. Karar, bir çok uygun
alternatiften birinin seçilmesidir. Karar teorisyenleri öncelikle karar verme,
tercih yapan insanlar, yada organize gruplar üzerinde ve tercih yapma
aşamalarında yoğunlaşır. Alternatifleri değerlendirme projesi bazı karar
teorisyenlerine göre; bireyleri ve grupların psikolojik ve sosyal yaklaşımları,
organizasyon yapısının doğası gereği enformasyona duyulan ihtiyaç ve gelişimi,
ve değerlerin analizini kapsayan, tüm teşkilatı kapsayan bir sıçrama
tahtasıdır.
“Sonuç, karar teorisinin tercihler üzerinde dar bir
konsantrasyondan çok şirketlere ve diğer teşkilatlara birer sosyal sistem
olarak bakıyor olduğudur”. [12]
Yönetimin her aşamasında karar vermek gereklidir. “Bu
okulun esasını iktisatçıların uzun zamandır üzerinde durdukları tüketici
tercihleri teorisi oluşturur”.[13]
Yönetim; karar verme olarak tanımlandığında teorisyenlerin
yönetim teorisinin karar verme üzerinde odaklanması ve yönetim görüşünün geri
kalanının bunun tarafından inşa edilebilmesine inanması şaşırtıcı değildir. Bu
tartışmanın bir mantıklılık derecesi vardır ama yönetimin tercih yapmaktan çok
fazla olduğu gerçeğini görmezden geliyor gibidirler. Yöneticinin bir çoğuna
göre; eğer amaçlar açıksa, yeteri kadar bilgi varsa, eğer organizasyon yapısı
karar vermedeki sorumlulukları anlamaya müsaitse ve eğer yönetim için
gerekenlerin çoğunluğu bulunuyorsa, karar vermek çok kolay bir şeydir. Ama,
yöneticiler zamanlarının çok küçük bir bölümünü gerçekten karar vermeye
ayırabildiklerini belirtmişlerdir.
Yönetimde çok önemli olmasına rağmen, karar vermenin tam
anlamıyla bir yönetim teorisi oluşturmada çok dar kaldığı görülmektedir.
1.8. Matematiksel Okul
Yönetimi öncelikli olarak matematiksel süreçlerde bir
alıştırma, kavramlar, semboller, ve modeller olarak gören teorisyenler vardır.
Belki de bu teorisyenlerden en çok bilinenleri kendilerine; “yönetim
bilimciler” diyen, yönetim araştırmacılarıdır. “Bu okulu oluşturanların büyük
bir çoğunluğu yöneylem araştırmacısı ya da sistem analistleridir”.[14]
Bu grup, eğer yönetim veya organizasyon, planlama veya
tercih yapma mantıksal birer işlemse matematiksel sembol ve ilişkilerle ifade
edilebileceğine inanır. Bu grup öncelikle matematiksel model üzerine odaklanır.
Bu araç sayesinde problemler basit ilişkiler şeklinde ifade edilebilir.
“Genellikle neredeyse tamamen matematiksel bir sindirme vardır ve hatta bu
ekolün bazı üyeleri o kadar ileri gider ki, eğer matematik ile ifade
edemiyorsan, ifade etmeye değmez derler”.[15]
Gerçekten bir konunun matematiksel yönden ele alınması
objektifliği arttırır. Diğer bir ifadeyle “bize neyin ve niçin ölçülmesi
gerektiğini gösterebilir ve de bir sistemin en iyi şekilde nasıl
gelişebileceğini veya bir probleme en uygun hal yolunun nasıl bulunabileceğini
işaret eder”.[16]
Yönetim Bilimleri Enstitüsü tarafından yayımlanan Yönetim Bilimi dergisi, Enstitünün
amacının; yönetim hakkındaki bilgiyi tanımlama, genişletme ve belirginleştirme
olduğunu belirtir. Fakat bu dergide ve bu Enstitünün üyeleri tarafından tüm
dünyadaki bir çok toplantıda yayınlanan yüzlerce sayfada varılan yargı; ekolün
neredeyse tüm zihninin matematiksel model ve belirli yönetim problemleri için
matematiksel çözümler geliştirmekle meşgul olduğudur. Fakat yönetim üzerine bu
dar matematiksel bakışı gerçek bir yönetim bilimi olarak isimlendirmek çok
zordur.
Bilimin herhangi bir alanıyla ilgilenen hiç kimse
matematiksel analizlerin büyük kullanım ve gerekliliğini görmezden gelemez.
Matematiksel analizler problemleri önce tanımlamamızı sağlar ve bilinmeyen oranlar
için semboller kullanmamızı sağlar. Ayrıca matematik; karışık problemleri
basitleştirme ve çözmede bize güçlü ve mantıklı bir araçtır. Fakat matematiği
nasıl fizik, kimya ya da mühendislikte bağımsız bir yaklaşım olarak görmüyorsak
yönetimde de bunu yapmak çok zordur.
1.9. Yönetsel Roller Okulu
Pratisyen ve akademisyenlerin dikkatini çeken en yeni
yönetim yaklaşımı Prof. Henry Mintzberg (Mc Gill Üniversitesi’nden) tarafından
popüler hale getirilen yönetim rolleri yaklaşımıdır. Aslında bu yaklaşım, yöneticilerin
gerçekte ne yaptıklarını incelemek ve bu incelemelerden yönetim aktivitelerinin
(yada rollerin) ne olduğunu anlama sonucuna varmak içindir. Bir çok
araştırmacının yönetici şeflerinden bant sorumlularına kadar üzerinde çalışma
yapmalarına rağmen Mintzberg bu yaklaşıma açık bir görünürlük vermiştir.
Çeşitli organizasyonlardaki beş yönetici şeflerinin
aktivitelerini sistematik olarak inceleyen Mintzberg şeflerin planlama,
organize etme, koordinasyon ve kontrol etme gibi klasik yönetim işlevleri sınıflandırmasına
uymadıkları sonucuna vardı. Bunun yerine başka işlerle uğraşıyorlardı.
Mintzberg bu araştırma ve yöneticilerin gerçekte ne
yaptığı inceleyen diğerlerinin araştırmalarından yöneticilerin on tane rolü
olduğu sonucuna varmıştır. Bunlar;[17]
A. Bireyler Arası Roller
1.
Örnek kişi rolü (Organizasyonun temsilcisi olarak
törensel ve sosyal görevlerin yapılması)
2.
Lider rolü
3.
Temsilci rolü (Özellikle dışarıdakiler ile)
B. Enformasyonel roller
1.
Gözlemci rolü (Yönetici iyi karar vermek için
gözlemeli)
2.
Yayılımcı rol (astlara bilgi dağıtır)
3.
Sözcü rolü (Organizasyonun dışına bilgi gönderir)
C. Karar verme rolü
1.
Girişimci üstlenici rol
2.
Karışıklığı ele alıcı rol
3.
Kaynak sağlayıcı rol
4.
Görüşmeci rol (Değişik kişi ve guruplarla uğraşan)
“Mintzberg, yönetimsel işlevleri sınıflandırmayı ‘FOLKLOR’
olarak tanımlar”.[18]
İşletme teorisi yaklaşımı üzerine ilerideki tartışmalarda
göreceğimiz gibi; işletme teorisyenleri bu yönetimsel fonksiyonları yönetimsel
bilginin gelişen bünyesinde; planlama, organize etme, personel sağlama, yönetme
ve sınıflandırma olarak kullanmışlardır. Bu fonksiyonların gerçekliğine
inanılırken, yöneticilerin bütün aktivitelerini tanımladığı tasarlanmaz. Eğer
Mintzberg bu ilk basamak sınıflandırmasını genişletmeye niyetlenseydi (bazı
konuşmalarında reddettiği bir nokta), bu durumda büyük ihtimalle ciddiye
almazdı. İlk etapta, araştırmalarında kullandığı örnek sonuca
genişletilemeyecek kadar küçüktü. Ama ikinci etapta, şef yöneticilerden
astlarına kadar, yöneticilerin gerçek hareketlerini çözümleyerek; her
araştırmacı bütün yöneticiler tamamen idari olmayan işler yaptıklarının farkına
varmalıdır. Bazıları büyük şirket başkanlarının bile bazı zamanlarını halk
arasında ve hisse sahipleri arasında ilişkilerle, para artırmayla, belki de
tüccar ilişkileri, pazarlama ve bunun gibi şeylerle geçirmesini bekleyebilir.
Üçüncü etapta, Mintzberg’in bulduğu çoğu aktivite,aslında,
planlama organize etme, personel sağlama, yönetme ve kontrol etme işlemlerinin
delilleridir. Örneğin; kaynak sağlama ama planlama nedir? Bunun gibi
girişimcilik rolü planlamanın tüm alanının bir parçasıdır. Ve kişiler arası
ilişkiler de yönetimin ana delilleridir. Dahası; enformasyonel roller bir sürü
fonksiyonel alana uydurulabilir. Bununla birlikte; yöneticilerin gerçekten ne
yaptıklarına bakmanın kayda değer önemi olabilir. Hareketleri analiz etmede,
etkili bir yönetici aktivite ve tekniklerin yöneticinin temel fonksiyonları
tarafından yansıtılan çeşitli bilgi alanlarına nasıl düştüğünü araştırmak
isteyebilir. Oysa ki; Mintzberg’in tanımladığı roller eksik görünmektedir. Kim;
bunların neresinde, organizasyon inşa etme, yöneticileri seçme ve onlara değer
biçme ve önemli stratejiler geliştirme gibi tartışılmaz önemli yönetim
aktiviteleri bulabilir? Bu gibi şeyleri dahil etmeme insanı, onun örneğindeki
yöneticilerin gerçekten etkili yöneticiler olup olmadıkları konusunda merak
duymaya iter. Aynı zamanda; yönetimsel yaklaşım -en azından Mintzberg
tarafından açıklandığı gibi- yönetimin işletme teoreminin pratik temeline
yeterli olup olmadığı yönündeki ciddi soruyu da ortaya çıkarır. Yönetim
teorisine ve -yöneticilerin yaptıkları– idari işlerle bağlantı kurularak uygun
bir yönetim bilgisi ortaya koymak için yapılan bilimsel çabalara olan işletme
teorisi. Diğer işletme bilimleri gibi, o da kavram, prensip ve yönetim işinin
altını çizen teknikleri bir araya getirmeye çalışır.
1.10 Sistem Okulu
Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca, yönetimle ilgilenen bir çok
akademisyen ve yazar çalışmalarına ve yönetim düşüncesinin analizinde sistemler
yaklaşımını ön plana çıkartmışlardır.
Bir sistem; birbirine bağlı ya da bağımsız şeylerin
kompleks bir birlik oluşturmak için gerekli şekillerde toplanmasıdır. Sistem
bölünmez bir bütündür. “Churchman’a göre bütün sistemler aşağıdaki dört
özelliğe sahiptir”.[19]
-
Sistemler bir çevre içinde çalışır, yani
sınırları vardır.
-
Bütün sistemler bağımsız parçalardan meydana
gelir,
-
Bütün sistemler birbirleri ile bağımlıdırlar
-
Her bir sistemin amacı ve merkezi bir fonksiyonu
vardır.
Bir otomobilin motor parçaları gibi fiziksel, insan vücudunun
parçaları gibi biyolojik, ya da yönetim gibi bir alandaki kavramlar,
prensipler, teori ve teknikler gibi teorik olabilir. Tüm sistemler çevreleriyle
ilişki halindedir ve çevrelerinden etkilenirler. Onlar için sınırlar belirleriz
ve bu sayede onları daha net görür ve analiz edebiliriz.
Sistemler teorisi ve analizlerinin fiziksel ve biyolojik
ilimlerde kullanılması sistem bilgisinde hissedilebilir bir ilerleme
sağlamıştır. Sistemler teorisi yönetim teori ve bilimine uygulanabilir
bulunmaktadır. Yönetim teorisi bir sistem olarak çalışmaya elverişli olması
için bazı sınırlamaları olmasına rağmen, çevreye açık bir sistemdir.
Yöneticilerin plan yaparken; pazarlar, teknoloji, sosyal kuvvetler, kanunlar ve
yönetmelikler gibi dış etmenleri hesaba katmaktan başka şansları yoktur.
Motivasyon için çevre oluşturmak için bir organizasyon dizayn ederken
insanların dış çevreden oluşuma getirdikleri davranış modellerinden
etkilenmemeleri mümkün değildir.
Aynı zamanda sistemler yönetimin kendi içinde de önemli
bir rol alırlar. Planlama sistemleri, organizasyon sistemleri ve kontrol
sistemleri vardır. Ve bunların yanında, temsil sistemleri, şebeke planlama ve
bütçe sistemleri bir çok alt sistem vardır.
Sorunlarını ve operasyonlarını işletmenin içinde ya da
dışındaki çevredeki günlük ilişkilerle alakalı unsurlar ağı şeklinde görmeye
alışmış zeki ve tecrübeli yöneticiler ve deneyimli birçok yazar, bir çok başka
yazarın sistemler yaklaşımını yeni bir şeymiş gibi karşılamalarını şaşırtıcı
bulmaktadırlar. Sistemler birçok yönetici ve akademisyeni yönetim teori ve
pratiğini etkileyen bir çok faktörü sezmeye zorlamıştır. Fakat yönetim
düşüncesinde yeni bir yaklaşım olarak kabul edilmesi oldukça zordur.
1.11 Durumsal Okul
Yönetim düşünce ve pratiğinde bir yaklaşım da; yönetim
akademisyenleri arasında bir fırtına estiren “durumsal yaklaşım” dır. Aslında
bu yaklaşım, ‘yöneticilerin yaptığı pratikte verilen şartlara dayanmaktadır’
olgusunu vurgular. Bazı akademisyenlere göre, olasılık teorisi sadece verilen
şartları değil, bir girişimin davranış kalıplarına etkisini de hesaba katar.
Örneğin; finans, mühendislik, üretim ve pazarlama gibi işletme fonksiyonları
üzerine yapılanmış bir organizasyon verilen duruma en uygun olabilir. Ancak bu
yaklaşımı kullanan yöneticiler firmadan çok grup sadakatinin ön plana
çıkacağını dikkate alınmalıdır.
Daha önce işaret ettiğimiz gibi, yönetim pratiği, doğal
olarak, yöneticilerin teori ve teknikleri uygularken verilen bir durumun
gerçekleri hesaba katmalarını gerektirir. Verilen bir durumda ne yapılmasını
belirtmek bilim ve teorinin görevi değildir. Yönetimde bilim ve teori her
durumda astrofizik yada mekanik bilimlerinin bir mühendise tüm uygulamalar için
gerekli her tür aletin nasıl dizayn edileceğini göstermemesi gibi, yapılması
gereken en iyi yolu gösteremez. Teori ve bilimin pratikte nasıl uygulanacağını
doğal olarak duruma göre değişir. Farklı durumlarda farklı teoriler geçerlidir.
Bu demektedir ki bilim ve sanat vardır ki bilgi ve pratik
vardır. Bunlar her deneyimli yöneticinin uzun zamandır bildiği konulardır.
Koontz’un bu yönetim teorileri okullarının yanında William T. Green Wood’un
gelecekteki yönetim okulları olarak adlandırdığı okullar, George Terry’ın
sınıflandırdığı okullar sözkonusudur. Önemli bir okul olan İşlevsel Yönetim
Okulu aşağıda açıklanacaktır.
1.12. İşlevsel Yönetim Okulu
Yönetim teori ve bilimine işlevsel yaklaşım: Uygun yönetim
bilgisinin iş yönetimi ile ilgisini kurarak bir araya getirmeye kalkışır. Diğer
işlevsel bilimlerde olduğu gibi yönetim işinin (görevinin) temelini oluşturan
kavramları prensipleri ve teknikleri bir araya toplamaya çalışır.
“İşlevsel yaklaşım yönetme bilgisinin merkez çekirdeğinin
sadece yönetim alanında olduğunu tanır.”[20]
Meslek ve personel, organizasyon, yönetimsel değerlendirme ve çeşitli
yönetimsel kontrol teknikleri ile ilgili genel kavramlar ve teori sadece
yöneticilerin ilgili olduğu yerlerde bulunur. Fakat buna ek olarak bu okul
diğer alanlarda oluşmuş bilgileri kullanır. Bu bilgilere sistemler teorisinin
uygulanması, karar teorisi, motivasyon ve liderlik, birey ve grup davranışı,
sosyal sistemler, işbirliği ve iletişim teorileri ve matematiksel analizlerin
uygulanması ve kavramları da dahildir. Bütün bu konular bilimin diğer
alanlarında uygulanabilir; fiziksel ve biyolojik bilimler gibi. Örneğin insan
davranışının psikolojik ve sosyolojik yönleri; “motivasyon ve liderlik gibi”
yönetimsel olmayan insan davranışlarının açıklanmasında da faydalıdır.
Matematiksel (sayısal) tekniklerden olan modelleme ve manipulasyon da köprü ve
bina inşası alanlarında çokça kullanılır.
Şekil 1 İşlevsel yaklaşımın doğası
İşlevsel yaklaşımın doğası Şekil 2-1 de görülebilir. “Bu
şeklin gösterdiği gibi, işlevsel yönetim okulu yönetime mahsus bir bilimsel ve
teorik merkez çekirdeğinin varlığını tanır ve aynı zamanda diğer okullar ve
yaklaşımlardan önemli katkıları kendine çeker”.[21]
Çemberinde gösterdiği gibi işlevsel yaklaşım çeşitli bilimsel alanların bütün
önemli bilgileriyle değil ancak yönetimle ilgili olanlarıyla ilgilenir.
İşlevsel yaklaşımı onaylayanlar yönetim alanında pratik
uygulaması olan bilimsellik ve teoriyi geliştirmeyi umarlar, ancak yönetim
görevi ile ilgili olabilecek her şeyi uygulayacak kadar geniş değildirler.
Bilirler ki yönetim birçok değişkenden etkilenen zor bir iştir. Şunun da
farkındadırlar ki ekmekten paraya, dine ve yönetim hizmetlerine kadar bir çok
şeyin üretim ve pazarlamasıyla ilgilenen ve çok karmaşık olan yönetim bilimi
fiziksel, biyolojik ve sosyal ortamdan tecrit edilemez. Fakat bilginin bölünmesi
ve bazı sınırlamaların ortaya konması, bir bilimsel alanda manidar gelişme
yapabilmek için şarttır.
İşlevsel yaklaşımda yöneticilerin fonksiyonları
kullanıldığı için bu yaklaşıma sıkça yönetim proses okulu denir. Büyük Fransız
endüstricisi ve yönetim öncüsü Henri Fayol ilk olarak yönetim bilimini
yönetimsel fonksiyonları etrafında organize etmeye kalkıştığı için bu okula
klasik veya geleneksel okul da denir. Fakat gerçekte bu okul onların
hiçbirisidir. Sadece uygulayan yöneticiler tarafından faydalı ve anlaşılabilir
bulunan bir yaklaşımdır. Aynı zamanda yönetimsel bilgi ile, yönetimsel olmayan
üretim ve pazarlama gibi alanlarda bulunan uzmanlıkları ve özel bilgiyi
birbirinden ayırma vasıtalarını ortaya koyar. Buna ek olarakta diğer okulların
ve yaklaşımların ilgili bilgilerini yönetime entegre eder.
İşlevselciler genel olarak işletmenin temellerinin
üniversal olduğuna inandıkları halde bu okulun teorisyenleri yöneticilerin
karşılaştıkları problemlerin ve içinde çalıştıkları ortamın yönetim
seviyelerine ve kuruluşlar arsında ki farklılığa göre değişebileceğini itiraf
ederler. Aynı zamanda kavramların tekniklerin ve teorilerin uygulanmasında
doğal farklılıklar olacağını söylerler.
Herhangi bir bilimsel alanı organize etmek ve daha
kullanılabilir hale getirmek için sınıflandırma sistemi gereklidir. Yönetim
alanında çeşitli 1.Derecede sınıflandırmalar veya “yazıhane gözü”
kullanılabilir. İşlevsel yönetim okuluna tabi olanlar 1. Derecede
sınıflandırmanın yönetici fonksiyonları olarak, planlama, organizasyon, personel,
tedarik etme ve kontrol etmek olarak kullanılmasının hem gerçekçi hem de
uygulamacıların faydasına olacağına inanmaktadırlar.
Yararlı bir 2. Derece sınıflandırma her bir fonksiyonel
alanın değişik yönlerine bakarak bilgi oluşumunu sağlar: (1) Her fonksiyonun
gayesi ve doğası (2) Her birine uyabilen ana kavramlar (3) Her birinin
yapılanma şekli (4) Her birini üstlenme (girişme) şekli (5) Her birinin altında
yatan teori ve prensipler (6) Her bir alanda geliştirilen en faydalı teknikler
(7) Bilginin pratiğe uygulanmasında ortaya çıkan zorluklar (8) Her bir alanın
performansı için yöneticilerin ortamı geliştirme şekli.
Bu birincil sınıflandırmalar çok sıkı değildir, bir çok
örtüşmeleri vardır. Bu nedenle organizasyon yapısını planlayan bir yönetici
aynı zamanda planlama fonksiyonunu organize edebilir. Fakat bu bütün bilimsel alanların özelliğidir.
Örneğin kimyanın ve fiziğin alanlarından bahsedebiliriz ancak fiziksel kimyanın
varlığını da kabul ederiz.
[1] Atilla Baransel, Çağdaş Yönetim Düşüncesinin Evrimi,
İ.Ü.İşletme Fak. Yayın No:257, 3.Baskı, İstanbul, 1993, s.71.
[2] H.Koontz, and O.Donnel, Essentials of Management, Third Edition,
Mc Graw Hill Pub. Co. Ltd., New Delhi, 1982, s.15.
[3] Baransel, a.g.e., s.73
[4] a.g.e., s.74
[5] a.g.e., s.74
[6] a.g.e., s.76
[7] Koontz, a.g.e., s.17
[8] Baransel, a.g.e., s.77
[9] Koontz, a.g.e, s.18
[10] Baransel, a.g.e., s.78
[11] a.g.e., s.78
[12] Koontz, a.g.e., s.19
[13] Baransel, a.g.e., s.79
[14] a.g.e., s.80
[15] Koontz, a.g.e., s.20
[16] Besim Baykal, Organizasyonların
Yönetimi, İstanbul, 1981, s.79
[17] Paul James, Total
Quality Management, Prencice Hall, 1996, London, s.13
[18] Koontz, a.g.e., s.22
[19] James, a.g.e., s.32
[20] Koontz, a.g.e., s.24
[21] a.g.e., s.24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder