29 Kasım 2013 Cuma

YÖNETİM TEORİSİ OKULLARI


1. YÖNETİM TEORİSİ OKULLARI


Bugünkü yönetim düşüncesinin oluşmasında diğer bir ifade ile yönetim teorilerinin oluşmasında çok sayıda değişik “yönetim teori okulları” önemli rol oynamıştır. “Bu okulların büyük bir kısmı II.Dünya Savaşından sonra ortaya çıkmıştır.”[1] Bunun en büyük nedenleri II.Dünya Savaşından sonra yönetimin önem kazanması, üretimin artması yanında örgüt yapılarının bilim adamları tarafından incelenmesidir. Birbirinden farklı birçok yönetim okulu oluşmuştur. Bunun en büyük nedeni okullara mensup kişilerin düşünce yapılarının birbirlerinden farklı olmasıdır.

Biz bu bölümde yönetim teorilerinin oluşmasında rol oynayan ve literatürde geniş kabul gören okullardan H.Koontz’un yapmış olduğu sınıflandırmayı esas alacağız.

H.Koontz yönetim teorileri okullarını aşağıdaki gibi sınıflandırmıştır.[2]

1.      Yönetim Süreci Okulu

2.      Deneysel Okul

3.      Kişilerarası İlişkiler Okulu

4.      Grup Davranışı Okulu

5.      İşbirlikçi Sosyal Sistem Okulu

6.      Sosyo-Teknik Sistem Okulu

7.      Karar Teorisi Okulu

8.      Matematiksel Okul

9.      Yönetsel Roller Okulu

10.  Sistem Okulu

11.  Durumsal Okul

12.  İşlevsel Yönetim Okulu

Bu bölümde de bu yönetim teorisi okullarını derinlemesine incelemek yerine bunların doğalarının anlaşılabilmesi, taraf olanların tanınması sağlanacaktır. Bu da bize en azından yönetim hakkında yazılmış eserlerin bakış açısının ve felsefesinin kavranmasına olanak sağlayacaktır.

1.1. Yönetim Süreci Okulu


Yönetim Teorileri Okulları içerisinde en eskisi olandır. Kurucusu H.Fayol’dur. H.Fayol bir örgüt içersindeki faaliyetleri departman faaliyetleri ve yönetsel faaliyetler olarak ikiye ayırmıştır. Departman faaliyetleri; teknik, ticari, mali, güvenlik, kayıt ve muhasebe, yönetsel faaliyetleri ise planlama, organizasyon, yöneltme, koordinasyon ve kontroldür. Süreç ardaşık işlemler dizisidir. H.Fayol’a göre de yönetim birbirini izleyen fonksiyonların yerine getirilmesi sürecidir.

Yönetim Süreci okulunun dayandığı fikir ve esaslar 7 başlık altında toplanabilir.

-        Yönetim bir takım iş ve faaliyetlerden oluşan bir sürectir.[3]

-        Başarılı ve tecrübeli yöneticilerin uygulamalarından yararlanılarak değişik ilke ve teorilere ulaşmak mümkündür. Bu yönetimde etkinliği ve geleceğin tahmin edilmesini sağlar.

-        Teorik sonucu ortaya konan ilke ve teorilerin açıklığa kavuşturulması sürekli analiz ve uygulamayı gerektirir.

-        Bu ilke ve teorilerin aksi kanıtlanıncaya kadar yönetim teorisinin yararlı unsurlarını meydana getirirler.[4]

-        Yönetim bir sanat olarak kabul edilerek tıp, mühendislik gibi yönetim sanatından bilimsel ilke ve teorilerden yararlanılarak geliştirilir.

-        Yönetim fonksiyonları değişik sonuçlara neden olsa bile geçersizliğini yitirene kadar uygulanır.

-        Yöneticiler çevre faktörlerinden etkilenirler. “Ancak teorisi yönetim uygulamalarına bilimsel temeller sağlamak için bütün bilgileri kapsaması gerekmez.”[5]

Yönetim Süreci Okulu H.Fayol, L. Gulick, L.F.Urwick, J.Mooney ve R.C.Davis ile başlamış olup W.H.Newman, G.R.Terry ve H.Koontz, D.E.McFarland gibi düşünürler ile günümüze kadar gelmiştir.

1.2. Deneysel (Amprik, Tecrübe) Okul


Yönetim teorisinin temelini oluşturan teori okullarından birisi  deneysel (Amprik) okuldur. Deneysel ya da amprik yönetimin uygulamalarından ve örgütlerin analiz edilmesinden yola çıkar.

Bu yaklaşıma göre; öğrenciler, pratisyenler yöneticilerin bireysel durumlarda ki başarılarını hatalarını ve karşılaştıkları sorunları çözme denemelerini inceleyerek benzer durumlarda nasıl hareket edeceklerini öğrenirler. Bu okul geçmiş tecrübe ve deneylere dayanır “Deneysel Okul, başarılı ve hatalı uygulamaların tahlilinden, birtakım sonuçlar çıkarabileceği, etkili yönetim biçimlerinin saptanabileceği varsayımına dayanır.”[6] Her deneyim bir dengesi olabilir. Diğer bir ifade ile deneyim başarılı ve hatalı olmasının nedenlerini yorumlamak için kullanılır.

Deney sonuçlarının dengeli olabilmesi iyi bilgi ile yorumlanmasına bağlıdır. Eğer deneyimlerin kullanılması genellemeleri bulmak gibi bir görüş ile uygulanırsa deneysel yaklaşımın yönetim ilkesini geliştirmek için uygun bir yol olabilir. Karşılaşılan olaylar tecrübe edinme, açıklama ve yönetim bilgisini test etme için suni bir deney laboratuar ortamı sağlayabilir. Ancak deneylerin belli sınırları olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Bu okulun yönetim bilimine en büyük katkısı büyük ölçüde vaka araştırması yapılmasını sağlamasıdır. Günümüzde işletmecilik okullarından en gelişmişi ve saygınlığı olan Harward İşletmecilik Okulunda işletme eğitimi vaka yönetimi ile yapılmaktadır.

1.3. Kişiler Arası İlişkiler Okulu


Kişiler arası ilişkiler okuluna göre yönetiminin kapsamı “işlerin insanlar aracılığıyla yapılmasıdır” fikri üzerine temellenir ve bu yüzden de çalışmalar kişiler arası ilişkiler üzerine odaklanmalıdır. Yaygın olarak söylenen; insan ilişkileri, liderlik, veya davranış bilimi yaklaşımı, bu çalışma yönetimin insan boyutu üzerine ve insanlar hedefe ulaşmak için birlikte çalıştıklarından “insanlar, insanları anlamalıdır” görüşüne konsantre olur.

Bu yaklaşımı kullanan yazar ve bilim adamları kişisel psikolojiden oldukça etkilenmişler ve hatta çoğu psikolog olarak eğitilmişlerdir. Onların ortak noktaları; bireylerin motivasyonu ve diğerleriyle ilişkileridir. Bu ekolde insan ilişkileri üzerine bir sanatmış gibi duran ve hatta amatör bir psikolog gibi davranan yöneticiler insanları anlar ve bu anlayışı uygular.

Yönetimin insan davranışlarını, yada insan tepkilerini kapsadığını hiç kimse reddedemez. Etkili yönetim için motivasyon ve liderliği göz önüne almamak bir yanlış olur. Ve hatta, etkili yöneticiler iyi lider olmaya başlıyorlar. Performans için bir çevre oluşturmak ve yapılandırmak için, yöneticiler kesinlikle insanları onları takip etmenin avantajlı olduğuna inandırmak için şartlar geliştireceklerdir.

“Kişiler arası davranışın alanı yönetimle ilgili neredeyse her şeyi kapsar.”[7] Bir firmanın tüm yöneticilerinin psikolojiyi anlaması ve halada etkili yönetememesi tamamen mümkündür. Sonuç olarak, oldukça büyük firma tüm kademelerdeki yöneticilerine geniş bir psikolojik eğitimi vermekle sadece bu eğitimin etkili yönetim ihtiyacını karşılamadığını bulmak için yapmışlardır. Firma, yöneticilerin bütün yönetimsel taslakların yapılmasının yanında planlama, kontrol ve kontrol teknikleri, uygun bir organizasyon yapısı tasarlamayı bilmeleri gerektiğini bulmuşlardır.

Ayrıca bireysel davranış ekolünün bir çok temsilcisi açılarını psikolojik olayların çok ötesinde genişletmek zorunda olduğunu görüyorlar. Örneğin, liderlik alanında; araştırmalar tüm organizasyonel ortamda etkili liderliğin çok önemli olduğunu göstermiştir. Psikoloji kaynaklı uzmanlar insana motivasyonlarını anlamada anlamlı ve çeşitlendirilebilir amaçların, organizasyon yapılarının dizaynı, kimin neden sorumlu olduğunu, bir insanın ne kadar iyi yapıyor olduğunu gösteren bilginin akılcı ve dakik geri beslemesinin insan ilgisinin en önemli uyarıcılarından ve gayretlerinin çok üstünde olduğunu görüyorlar.

“Kişiler arası ilişkiler okulunun, teorik amacı sosyal bilimler alanında bireylerin kişilik dinamiklerinden, kültürel ilişkilerine kadar kişisel ve kişiler arası olgularla, teori ve teknikleri ortaya çıkarmıştır”[8].

1.4. Grup Davranışı Okulu


Grup davranışı yaklaşımı kişiler arası yaklaşımı ile yakından bağlantılıdır ve çok zaman onunla karıştırılır. Fakat esas olarak insanların birey olarak davranışlarından ziyade grup içindeki davranışlarıyla ilgilidir. Bu yüzden de bireysel psikolojiden çok sosyoloji ve sosyal psikoloji üzerine temellenmiş gibidir. Bu akımın taraftarları, yönetime öncelikle bir grup davranışı yöntemleri olarak bakar yazar ve akademisyenleri kaplar.

Grup davranışı yaklaşımı, kültürel ve davranışsal kalıplarını incelediği küçük gruplardan, davranışsal kompozisyonu incelediği geniş gruplara kadar çeşitlenir. Bu yeni yaklaşıma genellikle “organizasyon yaklaşımı” denir ve bir örgütteki grup ilişkileri seti, bir kamu kuruluşu, bir hastane yada bir tür alt firmanın sistemi, bütünleri organizasyon manasına gelir. Fakat bazen Chester Barnard’ın kullandığı terimlerle; organizasyon, iki yada fazla kişinin iş birliği ve resmi organizasyonda “bilinçli planlı ve ortak amaçlı olan” şeklinde açıklanır. Chris Argyris organizasyon teriminin bir grup oluşumundaki herkesin, tüm davranışlarını kapsadığı şekliyle kullanmıştır. Bu yaklaşım, yönetime çok değerli katkılar yapmıştır. Her hangi bir organize olmuş girişim sosyal ayarlama olarak tanımlanmıştır. Yönetimdeki problemlerimizden çoğu grup davranışı kalıpları, tepkileri ve tercihleri, bir kısmı da firmadan geçmişteki birikimlerinden gelir.

Grup davranışçıları temel yönetim teknik ve teorilerinin yaklaşımlarının önemli bir noktası olduğunu belirtirler. Fakat bazıları “organizasyonel davranış” ile “yönetim” arasına bir çizgi koymuşlardır. “Yönetim bilimini kurarken yönetimle ilgili tüm davranış bilimleri bir örgü gibi kullanılmalıdır”[9].

1.5. İşbirlikçi Sosyal Sistem Yaklaşımı


Bireysel ve grup davranışı yaklaşımları, ortak sosyal sistemler, insan davranışlarını incelemede gittikçe artan bir odaklaşmayı kışkırtmıştır. Bu değişiklik, son zamanlarda “her şeye bir sistem” bakış açısıyla yaklaşılmasındandır. Bu aynı zamanda grup davranışı yaklaşımını iyi organize olmuş iş birliği şeklinde iyileştirme isteğinin de bir sonucudur. “İşbirlikçi sosyal sistem yaklaşımı Chester I. Barnard’a aittir”[10].

Yaklaşık kırk yıl önce şeflerin çalışmalarını açıklamayı irdeleyen Chester Barnard “Şeflerin Fonksiyonlarında”, şefleri, işleten ve uygulayan, kendisinin “organizasyonlar” diye kullandığı “ortak sosyal sistemler” olarak görmüştür. Başka bir deyimle Barnard sosyal sistemleri; fikirlerin, güçlerin, tercihlerin ve iki ya da fazla kişinin düşüncelerinin ortak etkileşim olarak görmüştür. O hem kişiler arası hem de grup davranışları konularıyla ilgilenmiş ve bu etkileşimi iş birliği sistemlerinde ilk adım olarak görmüştür.

Barnard’ın işbirlikçi sosyal sistemler kavramı yönetimle ilgilenen bir çok sosyal bilimcinin çalışmalarını etkilemiştir. Mesela Herbert Simon bir defasında organizasyonları, bağımsız hareketler sistemi olarak tanımlamıştır.

İşbirlikçi Sosyal Sistemler Yaklaşımı, yönetim bilimi ile ilgilidir. Bir işbirlikçi sosyal sistemde tüm yöneticiler iş görürler. Fakat tüm kooperatif sosyal sistemlerinde yönetici olarak nitelenen insanları bulamayız. Bir otoyolda giden motosikletlileri “iş birliği yapan” yönetiliyor olarak düşünemeyiz. Herhangi güruhun liderlerinin yöneticiler olarak değerlendiremeyiz. Yada doğum günü kutlamak için toplanan bir aileyi yönetiliyor olarak düşünemeyiz. Bu yaklaşımın yönetim alanında daha geniş olduğunu söyleyerek bitirebiliriz, ama aynı zamanda yöneticiler için önemli olan bir çok kavram, prensip ve tekniği de görmezden gelir.

1.6. Sosyo-Teknik Sistemler Okulu


En son yönetim ekollerinden bir tanesi de kendini sosyo teknik sistem yaklaşımı olarak tanımlıyor. Bu gelişme İngiltere’deki Tavistock Enstitüsünden E.L.Trist ve arkadaşlarına mal edilmiştir. Bu grup, kömür madenciliğindeki üretim problemleri üzerindeki çalışmalarında sadece sosyal problemleri çalışmanın yetersiz olduğunu bulmuşlardır. Bunun yanında, üretim problemleriyle ilgilenirken (makine ve metotlar) teknik sistemin sosyal sistem üzerinde güçlü bir etkisi olduğunu bulmuşlardır. Başka değişle, kişisel tepkiler ve grup davranışı insanların çalıştığı teknik sistemlerden etkilenir.

Bu okula göre, örgütler makine ve insanlardan meydana gelmiş sosyo-teknik sistemlerdir. “Örgütlerin sosyo-teknik sistemlerden oluştuğu, özellikle fabrika örgütlerinde gözle görülebilen bir gerçektir”[11].

Sosyo –teknik sistemlerde beşeri, teknolojik, örgütsel ve sosyal girdiler söz konusudur. Alt kademe işgören ve nezaretçileri sosyo-teknik sistemlerin beşeri girdisine sahip olduğu bilgi ve maharet teknolojik girdisini usul ve prosedürler.Örgütsel girdi ise örgüt içindeki beşeri girdilerin şekillenmesiyle oluşur.

Bu düşünce ekolüne göre, sosyal ve teknik sistemler uyumlu çalışmalıdır ve öyle değillerse genellikle teknik sistemlerde değişiklikler yapılmalıdır. Bu ekolün çalışmaları büyük çoğunlukla üretim üzerine yoğunlaşmıştır. Ayrıca ofis operasyonları ve teknik sistemlerin insanlarla yakın ilişkide olduğu diğer alanlarda buna dahildir. Bu büyük oranda endüstri mühendisliğinden etkilenmiş gibidir.

Bu ekol bir yönetim yaklaşımı olarak oldukça yenidir. Yönetim pratiğinde ilginç yöntemler oluşturmuştur. Fakat taşımacılık, üretim montajı ve kimyasal işletim gibi alanlarda teknolojinin, yöneticilerin organizasyon ve operasyonları yönetmesinde etkili olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Örneğin son altmış yılda pek az insan otomobil montaj bandı teknolojisinin sosyal sistemleri ve yönetimin nasıl devam ettirilmesi gerektiğini bilemeye bilir.

1.7. Karar Teorisi Okulu


Yönetimde karar teorisi okulu, yöneticiler karar verdiğine göre “bizde karar verme üzerinde yoğunlaşmalıyız” inancı üzerine temellenir. Böyle olunca, bu teoriyi karar verme etrafında inşa eder. Karar, bir çok uygun alternatiften birinin seçilmesidir. Karar teorisyenleri öncelikle karar verme, tercih yapan insanlar, yada organize gruplar üzerinde ve tercih yapma aşamalarında yoğunlaşır. Alternatifleri değerlendirme projesi bazı karar teorisyenlerine göre; bireyleri ve grupların psikolojik ve sosyal yaklaşımları, organizasyon yapısının doğası gereği enformasyona duyulan ihtiyaç ve gelişimi, ve değerlerin analizini kapsayan, tüm teşkilatı kapsayan bir sıçrama tahtasıdır.

“Sonuç, karar teorisinin tercihler üzerinde dar bir konsantrasyondan çok şirketlere ve diğer teşkilatlara birer sosyal sistem olarak bakıyor olduğudur”. [12]

Yönetimin her aşamasında karar vermek gereklidir. “Bu okulun esasını iktisatçıların uzun zamandır üzerinde durdukları tüketici tercihleri teorisi oluşturur”.[13]

Yönetim; karar verme olarak tanımlandığında teorisyenlerin yönetim teorisinin karar verme üzerinde odaklanması ve yönetim görüşünün geri kalanının bunun tarafından inşa edilebilmesine inanması şaşırtıcı değildir. Bu tartışmanın bir mantıklılık derecesi vardır ama yönetimin tercih yapmaktan çok fazla olduğu gerçeğini görmezden geliyor gibidirler. Yöneticinin bir çoğuna göre; eğer amaçlar açıksa, yeteri kadar bilgi varsa, eğer organizasyon yapısı karar vermedeki sorumlulukları anlamaya müsaitse ve eğer yönetim için gerekenlerin çoğunluğu bulunuyorsa, karar vermek çok kolay bir şeydir. Ama, yöneticiler zamanlarının çok küçük bir bölümünü gerçekten karar vermeye ayırabildiklerini belirtmişlerdir.

Yönetimde çok önemli olmasına rağmen, karar vermenin tam anlamıyla bir yönetim teorisi oluşturmada çok dar kaldığı görülmektedir.

1.8. Matematiksel Okul


Yönetimi öncelikli olarak matematiksel süreçlerde bir alıştırma, kavramlar, semboller, ve modeller olarak gören teorisyenler vardır. Belki de bu teorisyenlerden en çok bilinenleri kendilerine; “yönetim bilimciler” diyen, yönetim araştırmacılarıdır. “Bu okulu oluşturanların büyük bir çoğunluğu yöneylem araştırmacısı ya da sistem analistleridir”.[14]

Bu grup, eğer yönetim veya organizasyon, planlama veya tercih yapma mantıksal birer işlemse matematiksel sembol ve ilişkilerle ifade edilebileceğine inanır. Bu grup öncelikle matematiksel model üzerine odaklanır. Bu araç sayesinde problemler basit ilişkiler şeklinde ifade edilebilir. “Genellikle neredeyse tamamen matematiksel bir sindirme vardır ve hatta bu ekolün bazı üyeleri o kadar ileri gider ki, eğer matematik ile ifade edemiyorsan, ifade etmeye değmez derler”.[15]

Gerçekten bir konunun matematiksel yönden ele alınması objektifliği arttırır. Diğer bir ifadeyle “bize neyin ve niçin ölçülmesi gerektiğini gösterebilir ve de bir sistemin en iyi şekilde nasıl gelişebileceğini veya bir probleme en uygun hal yolunun nasıl bulunabileceğini işaret eder”.[16]

Yönetim Bilimleri Enstitüsü tarafından yayımlanan Yönetim Bilimi dergisi, Enstitünün amacının; yönetim hakkındaki bilgiyi tanımlama, genişletme ve belirginleştirme olduğunu belirtir. Fakat bu dergide ve bu Enstitünün üyeleri tarafından tüm dünyadaki bir çok toplantıda yayınlanan yüzlerce sayfada varılan yargı; ekolün neredeyse tüm zihninin matematiksel model ve belirli yönetim problemleri için matematiksel çözümler geliştirmekle meşgul olduğudur. Fakat yönetim üzerine bu dar matematiksel bakışı gerçek bir yönetim bilimi olarak isimlendirmek çok zordur.

Bilimin herhangi bir alanıyla ilgilenen hiç kimse matematiksel analizlerin büyük kullanım ve gerekliliğini görmezden gelemez. Matematiksel analizler problemleri önce tanımlamamızı sağlar ve bilinmeyen oranlar için semboller kullanmamızı sağlar. Ayrıca matematik; karışık problemleri basitleştirme ve çözmede bize güçlü ve mantıklı bir araçtır. Fakat matematiği nasıl fizik, kimya ya da mühendislikte bağımsız bir yaklaşım olarak görmüyorsak yönetimde de bunu yapmak çok zordur.

1.9. Yönetsel Roller Okulu


Pratisyen ve akademisyenlerin dikkatini çeken en yeni yönetim yaklaşımı Prof. Henry Mintzberg (Mc Gill Üniversitesi’nden) tarafından popüler hale getirilen yönetim rolleri yaklaşımıdır. Aslında bu yaklaşım, yöneticilerin gerçekte ne yaptıklarını incelemek ve bu incelemelerden yönetim aktivitelerinin (yada rollerin) ne olduğunu anlama sonucuna varmak içindir. Bir çok araştırmacının yönetici şeflerinden bant sorumlularına kadar üzerinde çalışma yapmalarına rağmen Mintzberg bu yaklaşıma açık bir görünürlük vermiştir.

Çeşitli organizasyonlardaki beş yönetici şeflerinin aktivitelerini sistematik olarak inceleyen Mintzberg şeflerin planlama, organize etme, koordinasyon ve kontrol etme gibi klasik yönetim işlevleri sınıflandırmasına uymadıkları sonucuna vardı. Bunun yerine başka işlerle uğraşıyorlardı.

Mintzberg bu araştırma ve yöneticilerin gerçekte ne yaptığı inceleyen diğerlerinin araştırmalarından yöneticilerin on tane rolü olduğu sonucuna varmıştır. Bunlar;[17]

A. Bireyler Arası Roller

1.      Örnek kişi rolü (Organizasyonun temsilcisi olarak törensel ve sosyal görevlerin yapılması)

2.      Lider rolü

3.      Temsilci rolü (Özellikle dışarıdakiler ile)

B. Enformasyonel roller

1.      Gözlemci rolü (Yönetici iyi karar vermek için gözlemeli)

2.      Yayılımcı rol (astlara bilgi dağıtır)

3.      Sözcü rolü (Organizasyonun dışına bilgi gönderir)

C. Karar verme rolü

1.      Girişimci üstlenici rol

2.      Karışıklığı ele alıcı rol

3.      Kaynak sağlayıcı rol

4.      Görüşmeci rol (Değişik kişi ve guruplarla uğraşan)

“Mintzberg, yönetimsel işlevleri sınıflandırmayı ‘FOLKLOR’ olarak tanımlar”.[18]

İşletme teorisi yaklaşımı üzerine ilerideki tartışmalarda göreceğimiz gibi; işletme teorisyenleri bu yönetimsel fonksiyonları yönetimsel bilginin gelişen bünyesinde; planlama, organize etme, personel sağlama, yönetme ve sınıflandırma olarak kullanmışlardır. Bu fonksiyonların gerçekliğine inanılırken, yöneticilerin bütün aktivitelerini tanımladığı tasarlanmaz. Eğer Mintzberg bu ilk basamak sınıflandırmasını genişletmeye niyetlenseydi (bazı konuşmalarında reddettiği bir nokta), bu durumda büyük ihtimalle ciddiye almazdı. İlk etapta, araştırmalarında kullandığı örnek sonuca genişletilemeyecek kadar küçüktü. Ama ikinci etapta, şef yöneticilerden astlarına kadar, yöneticilerin gerçek hareketlerini çözümleyerek; her araştırmacı bütün yöneticiler tamamen idari olmayan işler yaptıklarının farkına varmalıdır. Bazıları büyük şirket başkanlarının bile bazı zamanlarını halk arasında ve hisse sahipleri arasında ilişkilerle, para artırmayla, belki de tüccar ilişkileri, pazarlama ve bunun gibi şeylerle geçirmesini bekleyebilir.

Üçüncü etapta, Mintzberg’in bulduğu çoğu aktivite,aslında, planlama organize etme, personel sağlama, yönetme ve kontrol etme işlemlerinin delilleridir. Örneğin; kaynak sağlama ama planlama nedir? Bunun gibi girişimcilik rolü planlamanın tüm alanının bir parçasıdır. Ve kişiler arası ilişkiler de yönetimin ana delilleridir. Dahası; enformasyonel roller bir sürü fonksiyonel alana uydurulabilir. Bununla birlikte; yöneticilerin gerçekten ne yaptıklarına bakmanın kayda değer önemi olabilir. Hareketleri analiz etmede, etkili bir yönetici aktivite ve tekniklerin yöneticinin temel fonksiyonları tarafından yansıtılan çeşitli bilgi alanlarına nasıl düştüğünü araştırmak isteyebilir. Oysa ki; Mintzberg’in tanımladığı roller eksik görünmektedir. Kim; bunların neresinde, organizasyon inşa etme, yöneticileri seçme ve onlara değer biçme ve önemli stratejiler geliştirme gibi tartışılmaz önemli yönetim aktiviteleri bulabilir? Bu gibi şeyleri dahil etmeme insanı, onun örneğindeki yöneticilerin gerçekten etkili yöneticiler olup olmadıkları konusunda merak duymaya iter. Aynı zamanda; yönetimsel yaklaşım -en azından Mintzberg tarafından açıklandığı gibi- yönetimin işletme teoreminin pratik temeline yeterli olup olmadığı yönündeki ciddi soruyu da ortaya çıkarır. Yönetim teorisine ve -yöneticilerin yaptıkları– idari işlerle bağlantı kurularak uygun bir yönetim bilgisi ortaya koymak için yapılan bilimsel çabalara olan işletme teorisi. Diğer işletme bilimleri gibi, o da kavram, prensip ve yönetim işinin altını çizen teknikleri bir araya getirmeye çalışır.

1.10 Sistem Okulu


Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca, yönetimle ilgilenen bir çok akademisyen ve yazar çalışmalarına ve yönetim düşüncesinin analizinde sistemler yaklaşımını ön plana çıkartmışlardır.

Bir sistem; birbirine bağlı ya da bağımsız şeylerin kompleks bir birlik oluşturmak için gerekli şekillerde toplanmasıdır. Sistem bölünmez bir bütündür. “Churchman’a göre bütün sistemler aşağıdaki dört özelliğe sahiptir”.[19]

-        Sistemler bir çevre içinde çalışır, yani sınırları vardır.

-        Bütün sistemler bağımsız parçalardan meydana gelir,

-        Bütün sistemler birbirleri ile bağımlıdırlar

-        Her bir sistemin amacı ve merkezi bir fonksiyonu vardır.

Bir otomobilin motor parçaları gibi fiziksel, insan vücudunun parçaları gibi biyolojik, ya da yönetim gibi bir alandaki kavramlar, prensipler, teori ve teknikler gibi teorik olabilir. Tüm sistemler çevreleriyle ilişki halindedir ve çevrelerinden etkilenirler. Onlar için sınırlar belirleriz ve bu sayede onları daha net görür ve analiz edebiliriz.

Sistemler teorisi ve analizlerinin fiziksel ve biyolojik ilimlerde kullanılması sistem bilgisinde hissedilebilir bir ilerleme sağlamıştır. Sistemler teorisi yönetim teori ve bilimine uygulanabilir bulunmaktadır. Yönetim teorisi bir sistem olarak çalışmaya elverişli olması için bazı sınırlamaları olmasına rağmen, çevreye açık bir sistemdir. Yöneticilerin plan yaparken; pazarlar, teknoloji, sosyal kuvvetler, kanunlar ve yönetmelikler gibi dış etmenleri hesaba katmaktan başka şansları yoktur. Motivasyon için çevre oluşturmak için bir organizasyon dizayn ederken insanların dış çevreden oluşuma getirdikleri davranış modellerinden etkilenmemeleri mümkün değildir.

Aynı zamanda sistemler yönetimin kendi içinde de önemli bir rol alırlar. Planlama sistemleri, organizasyon sistemleri ve kontrol sistemleri vardır. Ve bunların yanında, temsil sistemleri, şebeke planlama ve bütçe sistemleri bir çok alt sistem vardır.

Sorunlarını ve operasyonlarını işletmenin içinde ya da dışındaki çevredeki günlük ilişkilerle alakalı unsurlar ağı şeklinde görmeye alışmış zeki ve tecrübeli yöneticiler ve deneyimli birçok yazar, bir çok başka yazarın sistemler yaklaşımını yeni bir şeymiş gibi karşılamalarını şaşırtıcı bulmaktadırlar. Sistemler birçok yönetici ve akademisyeni yönetim teori ve pratiğini etkileyen bir çok faktörü sezmeye zorlamıştır. Fakat yönetim düşüncesinde yeni bir yaklaşım olarak kabul edilmesi oldukça zordur.

1.11 Durumsal Okul


Yönetim düşünce ve pratiğinde bir yaklaşım da; yönetim akademisyenleri arasında bir fırtına estiren “durumsal yaklaşım” dır. Aslında bu yaklaşım, ‘yöneticilerin yaptığı pratikte verilen şartlara dayanmaktadır’ olgusunu vurgular. Bazı akademisyenlere göre, olasılık teorisi sadece verilen şartları değil, bir girişimin davranış kalıplarına etkisini de hesaba katar. Örneğin; finans, mühendislik, üretim ve pazarlama gibi işletme fonksiyonları üzerine yapılanmış bir organizasyon verilen duruma en uygun olabilir. Ancak bu yaklaşımı kullanan yöneticiler firmadan çok grup sadakatinin ön plana çıkacağını dikkate alınmalıdır.

Daha önce işaret ettiğimiz gibi, yönetim pratiği, doğal olarak, yöneticilerin teori ve teknikleri uygularken verilen bir durumun gerçekleri hesaba katmalarını gerektirir. Verilen bir durumda ne yapılmasını belirtmek bilim ve teorinin görevi değildir. Yönetimde bilim ve teori her durumda astrofizik yada mekanik bilimlerinin bir mühendise tüm uygulamalar için gerekli her tür aletin nasıl dizayn edileceğini göstermemesi gibi, yapılması gereken en iyi yolu gösteremez. Teori ve bilimin pratikte nasıl uygulanacağını doğal olarak duruma göre değişir. Farklı durumlarda farklı teoriler geçerlidir.

Bu demektedir ki bilim ve sanat vardır ki bilgi ve pratik vardır. Bunlar her deneyimli yöneticinin uzun zamandır bildiği konulardır. Koontz’un bu yönetim teorileri okullarının yanında William T. Green Wood’un gelecekteki yönetim okulları olarak adlandırdığı okullar, George Terry’ın sınıflandırdığı okullar sözkonusudur. Önemli bir okul olan İşlevsel Yönetim Okulu aşağıda açıklanacaktır.

1.12. İşlevsel Yönetim Okulu


Yönetim teori ve bilimine işlevsel yaklaşım: Uygun yönetim bilgisinin iş yönetimi ile ilgisini kurarak bir araya getirmeye kalkışır. Diğer işlevsel bilimlerde olduğu gibi yönetim işinin (görevinin) temelini oluşturan kavramları prensipleri ve teknikleri bir araya toplamaya çalışır.

“İşlevsel yaklaşım yönetme bilgisinin merkez çekirdeğinin sadece yönetim alanında olduğunu tanır.”[20] Meslek ve personel, organizasyon, yönetimsel değerlendirme ve çeşitli yönetimsel kontrol teknikleri ile ilgili genel kavramlar ve teori sadece yöneticilerin ilgili olduğu yerlerde bulunur. Fakat buna ek olarak bu okul diğer alanlarda oluşmuş bilgileri kullanır. Bu bilgilere sistemler teorisinin uygulanması, karar teorisi, motivasyon ve liderlik, birey ve grup davranışı, sosyal sistemler, işbirliği ve iletişim teorileri ve matematiksel analizlerin uygulanması ve kavramları da dahildir. Bütün bu konular bilimin diğer alanlarında uygulanabilir; fiziksel ve biyolojik bilimler gibi. Örneğin insan davranışının psikolojik ve sosyolojik yönleri; “motivasyon ve liderlik gibi” yönetimsel olmayan insan davranışlarının açıklanmasında da faydalıdır. Matematiksel (sayısal) tekniklerden olan modelleme ve manipulasyon da köprü ve bina inşası alanlarında çokça kullanılır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Şekil 1 İşlevsel yaklaşımın doğası

İşlevsel yaklaşımın doğası Şekil 2-1 de görülebilir. “Bu şeklin gösterdiği gibi, işlevsel yönetim okulu yönetime mahsus bir bilimsel ve teorik merkez çekirdeğinin varlığını tanır ve aynı zamanda diğer okullar ve yaklaşımlardan önemli katkıları kendine çeker”.[21] Çemberinde gösterdiği gibi işlevsel yaklaşım çeşitli bilimsel alanların bütün önemli bilgileriyle değil ancak yönetimle ilgili olanlarıyla ilgilenir.

İşlevsel yaklaşımı onaylayanlar yönetim alanında pratik uygulaması olan bilimsellik ve teoriyi geliştirmeyi umarlar, ancak yönetim görevi ile ilgili olabilecek her şeyi uygulayacak kadar geniş değildirler. Bilirler ki yönetim birçok değişkenden etkilenen zor bir iştir. Şunun da farkındadırlar ki ekmekten paraya, dine ve yönetim hizmetlerine kadar bir çok şeyin üretim ve pazarlamasıyla ilgilenen ve çok karmaşık olan yönetim bilimi fiziksel, biyolojik ve sosyal ortamdan tecrit edilemez. Fakat bilginin bölünmesi ve bazı sınırlamaların ortaya konması, bir bilimsel alanda manidar gelişme yapabilmek için şarttır.

İşlevsel yaklaşımda yöneticilerin fonksiyonları kullanıldığı için bu yaklaşıma sıkça yönetim proses okulu denir. Büyük Fransız endüstricisi ve yönetim öncüsü Henri Fayol ilk olarak yönetim bilimini yönetimsel fonksiyonları etrafında organize etmeye kalkıştığı için bu okula klasik veya geleneksel okul da denir. Fakat gerçekte bu okul onların hiçbirisidir. Sadece uygulayan yöneticiler tarafından faydalı ve anlaşılabilir bulunan bir yaklaşımdır. Aynı zamanda yönetimsel bilgi ile, yönetimsel olmayan üretim ve pazarlama gibi alanlarda bulunan uzmanlıkları ve özel bilgiyi birbirinden ayırma vasıtalarını ortaya koyar. Buna ek olarakta diğer okulların ve yaklaşımların ilgili bilgilerini yönetime entegre eder.

İşlevselciler genel olarak işletmenin temellerinin üniversal olduğuna inandıkları halde bu okulun teorisyenleri yöneticilerin karşılaştıkları problemlerin ve içinde çalıştıkları ortamın yönetim seviyelerine ve kuruluşlar arsında ki farklılığa göre değişebileceğini itiraf ederler. Aynı zamanda kavramların tekniklerin ve teorilerin uygulanmasında doğal farklılıklar olacağını söylerler.

Herhangi bir bilimsel alanı organize etmek ve daha kullanılabilir hale getirmek için sınıflandırma sistemi gereklidir. Yönetim alanında çeşitli 1.Derecede sınıflandırmalar veya “yazıhane gözü” kullanılabilir. İşlevsel yönetim okuluna tabi olanlar 1. Derecede sınıflandırmanın yönetici fonksiyonları olarak, planlama, organizasyon, personel, tedarik etme ve kontrol etmek olarak kullanılmasının hem gerçekçi hem de uygulamacıların faydasına olacağına inanmaktadırlar.

Yararlı bir 2. Derece sınıflandırma her bir fonksiyonel alanın değişik yönlerine bakarak bilgi oluşumunu sağlar: (1) Her fonksiyonun gayesi ve doğası (2) Her birine uyabilen ana kavramlar (3) Her birinin yapılanma şekli (4) Her birini üstlenme (girişme) şekli (5) Her birinin altında yatan teori ve prensipler (6) Her bir alanda geliştirilen en faydalı teknikler (7) Bilginin pratiğe uygulanmasında ortaya çıkan zorluklar (8) Her bir alanın performansı için yöneticilerin ortamı geliştirme şekli.

Bu birincil sınıflandırmalar çok sıkı değildir, bir çok örtüşmeleri vardır. Bu nedenle organizasyon yapısını planlayan bir yönetici aynı zamanda planlama fonksiyonunu organize edebilir. Fakat bu bütün bilimsel alanların özelliğidir. Örneğin kimyanın ve fiziğin alanlarından bahsedebiliriz ancak fiziksel kimyanın varlığını da kabul ederiz.

 



[1]               Atilla Baransel, Çağdaş Yönetim Düşüncesinin Evrimi, İ.Ü.İşletme Fak. Yayın No:257, 3.Baskı, İstanbul, 1993, s.71.
[2]               H.Koontz, and O.Donnel, Essentials of Management, Third Edition, Mc Graw Hill Pub. Co. Ltd., New Delhi, 1982, s.15.
[3]              Baransel, a.g.e., s.73
[4]              a.g.e., s.74
[5]              a.g.e., s.74
[6]              a.g.e., s.76
[7]              Koontz, a.g.e., s.17
[8]              Baransel, a.g.e., s.77
[9]              Koontz, a.g.e, s.18
[10]             Baransel, a.g.e., s.78
[11]             a.g.e., s.78
[12]             Koontz, a.g.e., s.19
[13]             Baransel, a.g.e., s.79
[14]             a.g.e., s.80
[15]             Koontz, a.g.e., s.20
[16]             Besim Baykal, Organizasyonların Yönetimi, İstanbul, 1981, s.79
[17]             Paul James, Total Quality Management, Prencice Hall, 1996, London, s.13
[18]             Koontz, a.g.e., s.22
[19]             James, a.g.e., s.32
[20]             Koontz, a.g.e., s.24
[21]             a.g.e., s.24

Hiç yorum yok: