2. YÖNETİM TEORİLERİ
2.1. Klasik Yönetim Teorileri
Yönetim tarihi açısından bu döneme bilimsel yönetim dönemi
de denir. Bilimsel yönetim dönemi 1880-1930 yılları arasını kapsamaktadır.
Sanayileşme İngiltere'de başlamasına rağmen A.B.D.'de gelişme göstermiştir.
A.B.D' de sanayileşme ile birlikte yönetim bilimsel nitelik kazanmıştır. A.B.D'
de 1880 yılında kurulan Amerikan Mühendisleri Derneği konferanslar, toplantılar
düzenleyerek yönetimle ilgili teorik ve pratik bilgiler vererek sorunun
tartışılmasına olanak sağlamıştır. Frederick W.Taylor, bu dernek
çalışmalarından etkilenerek konferanslar vermek suretiyle bu yönde çalışmalara
ağırlık vermiş ve bilimsel yönetimin babası unvanını almıştır.
Klasik teori adı altında üç yaklaşım bulunmaktadır.
-
Bilimsel Yönetim Yaklaşımı
-
Yönetim Süreci Yaklaşımı
-
Bürokrasi Yaklaşımı
Klasik yönetim ifadesinde klasik kelimesi; alışagelmiş,
zamanı ve modası geçmiş anlamında değil yönetim düşüncesinde uzun zaman yer
tutmuş ve yerleşmiş olması anlamındadır.
2.1.1. Klasik Yönetim
Teorisinin Gerçekleşmesine Etki Eden Olaylar
Klasik teorinin ortaya çıkışına neden olan olaylar
aşağıdaki gibi açıklanabilir.
2.1.1.1. Teknolojik Gelişmeler
1765 tarihinde James Watt'ın buhar enerjisini makineye
uygulamaya koymasıyla başlayan endüstriyel hareket büyük endüstrilerin
doğmasına neden olmuştur. Bilhassa tekstil endüstrisindeki çok miktarda giyecek
üreten makineler üretilmeye başlanmıştır. Makine kullanımı nedeniyle verimlilik
artmış, bu diğer endüstrilerinde makine kullanmasına sebep olmuştur. Büyük
endüstriyel kuruluşların kurulması ve bunların makineler kullanmak istemeleri
sermaye taleplerinde bir artışa neden olmuştur. Gelişerek büyüyen endüstriler
yeni üretim metod ve tekniklerini uygulamaya koymaları sonucunda üretimin
rasyonel yapılması, iş bölümü, iş etüdü ve işletmelerin faaliyetlerinin
kayıtlarının tutulması gibi çalışmaların önemi artmış bunları yerine getirecek
insanların yetiştirilmesi ve çalıştırılması önem kazanmıştır.
"Endüstriyel devrim sadece sosyal türden yeni bir
çevre yaratmakla kalmamış, yöneticilik konusunda birçok sorunları da
beraberinde getirmişti"[1].
2.1.1.2. İşyerlerinin Örgütlenme Gereğinin Ortaya Çıkması
Büyük miktarlarda üretime geçilmesi endüstriyel
kuruluşları yapısal bakımdan örgütlenmeye sevk etmiştir. Küçük atölyelerde
yapılan üretimin büyük fabrikalara geçmesiyle yapılar bilimsel olarak değişmiş
ve çalışanların yapı içersinde örgütün kurallarına göre düzenli çalışmaları
gereği ortaya çıkmıştır. Tarım işçileri endüstri işçileri olmuşlardır.
2.1.1.3. Pazar Ekonomisi Kurallarının İşlemesi
Çok miktarlarda üretilen malların ve bu malları üreten
işyerlerinin artması sonucu ticari ve endüstriyel kuruluşlar arasında pazar
ekonomisi kuralları içinde rekabet etmek zorunda kalmışlardır.
2.1.1.4. Ürünlerin Standartlaştırılması
Seri üretim büyük miktarlarda üretim yapılmasını
gerektirir. Sanayi devrimi ile oluşan sanayi kentlerinde yaşayanların
ihtiyaçları ancak standartlaştırılmış ürünlerin üretimi ile mümkün olacağından
ürünlerde standartlaştırmaya gidilmiştir. "Standartlaştırma mallarda
sadeleştirmeyi, bir örnekleştirmeyi sınıf ve türlerine ayırmayı ve bu
özelliklerin karşılaştırmasını mümkün kılacak analiz ve kontrol metotlarının
tespitini sağlar"[2].
Standartlaşma sayesinde karşılaştırma, daha kaliteli ürün
yapılmasına olanak sağlar, yapılan tasarruf nedeniyle verimlilik artar. Klasik
teorinin önde gelenlerinden F.Taylor ve diğerlerinin de etkinlik, verimlilik ve
rasyonellik konularında çalıştıkları görülmüştür.
2.1.1.5. Uzmanlaşma ve İşbölümü Çalışmalarının Hızlanması
Örgütlenme ve standartlaştırma çalışmaları uzmanlaşma ve
işbölümü ile ilgili bilimsel metodlar geliştirilmesine olanak hazırlamıştır.
“Uzmanlaşmanın temel görüşü şudur, çok az insan bir işi iyi yapabilir, fakat
faaliyetlerin kapsamı küçük olursa pek çok insan bazı işleri iyi yapabilir”[3].
Büyük miktarlarda üretim ancak uzmanlaşma ile mümkündür.
Uzmanlaşma iş bölümü temeline dayanır. "İş bölümü ile herkesin her işi
yapmasının yerine, işin kısımlara ayrılması ve her şahsın bunun bir parçasını
yapması halinde verimliliğin arttığı bilinen bir gerçektir"[4].
2.1.2. Klasik Yönetim Teorisinin Amaç Ve Varsayımları
2.1.2.1. Amaçları
Klasik teoriyi oluşturan bilimsel yönetim, yönetim süreci
ve bürokrasi yaklaşımlarının ortak olan fikir ve amaçları aşağıdaki gibi
açıklanabilir.
Klasik teorinin amacı rasyonelliktir. Yönetim,
makine-insan ilişkilerinde, işlerin dizayn ve birleştirilmesinde, ilkelerin
amaçladığı rasyonelliğin sağlanması için bilimsel kriterlere dayalı etkin ve
verimli bir düzen oluşturmak için bütün tedbirleri almak zorundadır. Bu amaçla
yönetsel ve organizasyonel faaliyetler konusundaki kurallar yönetime rehberlik
eder. "Rasyonellik ilkesi, en basit biçimiyle olası görülen en az emek ve
gider ile amaca ulaşmak biçiminde tanımlanabilir"[5].
Rasyonellik ilkesi verimlilik, ekonomiklik, karlılık kavramları ile birlikte
ele alındığında anlam kazanır. Klasik teoride rasyonellik bu üç kavramı da
içine alan pür mutlak rasyonelliktir
Klasik teori, organizasyonun içsel faaliyetleri ile
ilgilenmiş organizasyonun içsel etkinliğinin nasıl sağlanacağı üzerinde durmuş
ve bunu gerçekleştirmek için uyulması gereken ilkeleri evrensel kabul etmiş
fakat organizasyonu etkileyecek dış çevreyi dikkate almamıştır. Klasik teori
organizasyonları kapalı sistem yaklaşımıyla ele almıştır.
Klasik teori organizasyonlarda insan dışındaki bütün
faktörleri dikkate almıştır. "Maddi faktörler düzenlendikten sonra insanın
öngörülen doğrultuda ne şekilde davranacağı – davranması gerektiği
varsayılmıştır"[6].
2.1.2.2. Klasik Teorinin Varsayımları
Klasik teorinin düşüncesini oluşturan varsayımlar ise;
-
İnsan akılcıdır,
-
Çalışanları mutlaka yönlendirmek gerekir,
-
Yetki, sorumluluk ve faaliyetler
sınırlandırılmalı,
-
İşlerin yapılması için sıkı kontrol
kaçınılmazdır,
-
Yönetim prensipleri evrenseldir,
-
Verimlilik yönetim sürecinin rasyonellik
derecesi ile değerlendirilir.
Klasik teori insanı (X) teorisindeki gibi kabul etmiştir.
(X) teorisine göre insan; tembel, pasif, ileri görüşlü değil, kendi çıkarlarına
hizmet eden, karar verme becerisi olmayan ve insanı sadece ekonomik faktörlerin
motive ettiğini ileri sürmüştür.
Klasik teori insanı bir makinenin parçası gibi görmüş ve
standartlaştırmıştır. İnsanın psikolojik ve sosyal yönleri hiç dikkate
alınmamıştır.
Klasik teorinin bu olumsuz görüşlerini aşağıdaki faktörlere
bağlamak mümkündür. Klasik teoriye taraf olanların çoğunun mühendis kökenli
düşünürler olması, klasik yönetim teorisinin geliştiği dönemin sosyal, ekonomik
ve politik olumsuzluklarının yaşandığı bir dönemde ortaya konulması, o dönemin
düşünürlerinin etkileridir. O dönemdeki sosyolog ve psikologların insanla
ilgili olumsuz düşünceleri, Thomas Hobbes ve Freud için insan saldırgan, kötü
ve yıkıcıdır."Taylor Hobbes'ten çok etkilenmiştir"[7]
2.1.3. Klasik Yönetim Teorisini Oluşturan Yaklaşımlar
Klasik yönetim yaklaşımı, bilimsel yönetim, yönetim süreci
ve bürokrasi yaklaşımlarından oluşur.
2.1.3.1. Bilimsel Yönetim Yaklaşımı
1900'lerin başlarında sanayi devriminin etkilerinin
sonuçları A.B.D.'de hızla görülmüş üretimde büyük bir artış olmuştur.
Üretimdeki bu büyümeye karşılık üretimde kullanılan tekniklerde bilimsel
olmayan görüşlerin uygulanması klasik teorinin babası sayılan F.W.Taylor'u
bilimsel araştırmalar yapmaya yöneltmiştir. Bu düşünceden yola çıkan F.Taylor,
işlerin düzenlenmesi, işlerin yapılma şeklinin mühendislik açısından
incelenmesi sonucunda hem verimliliğin artacağı hem de üretime katılan
işçilerin kazançlarının artacağına inanarak Bethlemen Steel Company'de çeşitli
bilimsel deneyler yaparak elde ettiği sonuçları "Bilimsel Yönetimin Prensipleri"
isimli kitabında açıklayarak yönetim ve organizasyon alanında devrim
yaratmıştır.
Taylor'un ve arkadaşlarının yapmış olduğu deneyler ;
-
Zaman Etüdü
-
Hareketlerin Basitleştirilmesi
-
İşe Uygun Elemanın Seçilmesi
-
Yorgunluk Molaları
-
İşin Standartlaştırılması
Bu deneylerde amaç; işlerin bilimsel analizi, bu
analizlerde işin verimli ve etkin yapılması ve işlerin standart hale
getirilmesidir.
Bilimsel yönetim yaklaşımının gelişmesinde Henry Grannt,
Frank ve Lillian Gilbert, Harrington Emerson gibi araştırmacı ve yazarların da
etkileri olmuştur.
Bilimsel yönetim yaklaşımının varsayımları; Klasik yönetim
teorisinin de varsayımları olan bu varsayımlar şunlardır.
-
Endüstriyel süreçler bilimsel analiz ve
deneylere tabi tutularak birimlere ayrılabilir.
-
İşin standart yapılışı ile zamanı işi meydana
getiren birimlerinin zamanları belirlenmek suretiyle işin bütünü için standart
zamanları belirlenebilir.
-
Belirlenen iş ve zaman standartları
uygulanabilir. İşçilere en uygun yöntemler öğretilebilir.
-
İşlerin en uygun yapılış yöntemleri işçilere
benimsetilebilir.
-
Çalışanlar ekonomik olarak motive edilebilir.
Bu varsayımlardan hareket edilerek ortaya çıkan Bilimsel
Yönetim veya Taylorizm olarak adlandırılan teorinin ilkeleri aşağıdaki gibi
özetlenebilir[8].
-
Gelişi güzel çalışma değil bilimsel çalışma,
-
Başı bozukluk değil ahenk ve koordinasyon,
-
Kişisellik değil,yardımlaşma,
-
Düşük verim değil,maksimum çıktı,
-
Herkesin olası en yüksek verimlilik düzeyine
çıkarılması için eğitim.
Bu varsayımlara ve prensiplere dayanan Bilimsel Yönetim
Yaklaşımını, yöneticilerin uygulayabilmeleri için geliştirilmiş bilimsel analiz
araç ve metotları kullanmaları gerekmektedir. Bu araç ve metotlar şunlardır[9].
-
Zaman Etüdü
-
Fonksiyonel Formenlik
-
İşlerin yapılış usul ve yöntemlerinin
standartlaştırılması
-
Planlama
-
Zaman tasarrufu için gerekli araçların
kullanılması
-
İş emri ve formları
-
Başarılı yöneticilerin ödüllendirilmesi
-
Değişik ücret hadleri
-
İş takip sistemi
-
Modern maliyet sistemi
Günümüzde iş etüdü olarak bilinen ve iki alt teknikten
oluşan zaman ve hareket etüdleri çalışmalarının F.Winslow Taylor, Frank
Gilbreth ve eşi Lilian M.Gilbreth ile başladığını görmekteyiz.
F.W.Taylor esas olarak işin içindeki zaman faktörüyle,
Gilbreth'ler ise işlerin yapılış metotlarıyla ilgilenmişlerdir.
Taylor, ekonomik rasyonellikten hareket ederek işçilerin
daima yüksek ücret almak için davranış göstereceğini fakat fiziki
kapasitelerinin yetersiz olmaları durumunda yüksek ücret alamayacaklarını bu
yüzden işverenlerin sisteme karşı çıkmalarının yersiz olacağını savunmuştur.
Taylor ayrıca iş atölyelerinin yönetiminde nezaretin fonksiyonel formenler
tarafından yapılması gerektiğini ortaya atmıştır. Taylor üretim biriminin bir
nezaretçi tarafından değil birden çok nezaretçinin yönetim görevlerini
paylaşarak etkin bir nezaret sistemi oluşturmalarına olanak verecek bir
organizasyon yapısı geliştirmiştir. Bu sisteme de Fonksiyonel formenlik sistemi
adını vermiştir. Bu sisteme göre üretim ile ilgili işler iki gruba ayrılmış
birinci gruba giren işler uygulama bölümü, ikinci gruba giren işler ise iş
yönetimi ve planlama bölümü olarak adlandırılmıştır. Her iki gruptaki işler
için dörder nezaretçi görevlendirilmiştir. Bu bir anlamda iş bölümü ve
uzmanlaşma prensiplerinin alt kademe yönetim işlerinde uygulanmasıdır.
Taylor'un fonksiyonel formenlik sisteminde her nezaretçi bir işi takip ve
denetlemekle görevlendirilmiştir.
Bilimsel yönetimin koyduğu ilke ve prensipler o dönemde
bir devrim yaratmıştır. Endüstride verimliliğin artışında önemli katkıları
olmuş, seri üretime geçişe olanak sağlamıştır.
2.1.3.2. Yönetim Süreci Yaklaşımı
Klasik teorinin ikinci yaklaşımı Fransız Mühendis Henri
Fayol'un öncülüğünü yaptığı yönetim süreci yaklaşımıdır. Henri Fayol 1841-1925
yılları arasında yaşamış 28 yıllık yöneticilik tecrübe ve gözlemleri sonucunun
eseri olan yönetim süreci ile ilgili çalışmalarını 1916 yılında yayınlamış
olduğu "Genel ve Endüstriyel Yönetim "isimli eserde ortaya koymuştur.
H.Fayol'un yönetsel teorisi daha çok makro bir nitelik taşımaktadır.
"Fayol organizasyonun tamamını ele alarak iyi bir organizasyon dizaynı ve
yönetimin ilkelerini araştırmıştır"[10].
Taylor ve Fayol'un yaklaşımları arasında amaç, felsefe ve
varsayımlar bakımından benzerlikler vardır. Fayol yönetim olayını bir süreç
olarak kabul etmiş ve bu süreci çeşitli fonksiyonlara ayırmış, bazı yönetim
ilkeleri belirlemiş, işletmecilik faaliyetlerini de belirli gruplar altında
toplamıştır.
İşletmecilik
Faaliyetleri
İşletmeler bir bütün olarak incelendiğinde çok çeşitli
görevlerin birbirine bağlı ve iç içe yürütüldüğü görülür. Bu görevler birbirine
yakınlık ve mahiyetleri itibarıyla sınıflandırılabilir. H. Fayol da bu
faaliyetleri altı bölüme ayırmıştır[11].
Teknik Faaliyetler: Fayol'
a göre bu faaliyetler işletmenin varlığını sürdürebilmesi için gereklidir. Bu
faaliyetler, üretim, tamir-bakım, revizyon, uyumlaştırma v.b. faaliyetlerdir.
Ticari Faaliyetler: İşletmenin
üretim faaliyetinin yerine getirebilmesi için gerekli olan faaliyetlerdir.
Bunlar satın alma, değişim ve satıştır. İşletmenin kar sağlayabilmesi için
çıktılarını satması gereklidir. Bu faaliyetler pazarlama ve satış, satın alma,
stok kontrol, mamul geliştirme v.b. faaliyetlerden oluşur. Bu faaliyetlerin
başarısı iyi tahmin, karar verme ve araştırma sonucu elde edilecek bilgilere
bağlıdır.
Finansal Faaliyetler:
Teknik ve ticari faaliyetlerin iyi bir şekilde yürütülmesi finans fonksiyonu
olmadan gerçekleştirilemez. Çalışanların ücretlerinin ödenmesi, makine araç ve
gereçlerin hammaddenin tedariki için finansal kaynaklara ihtiyaç vardır.
Teknik Emniyet ve
Güvenlikle İlgili Faaliyetler: İşletmede oluşabilecek tehlikelere karşı
çalışanların korunması, kaza ihtimallerinin azaltılması, malların ve insanların
çeşitli tehlikelerden uzak tutulması çalışmalarıdır. Ayrıca yangın, hırsızlık,
doğal afetlere karşı korunma ile grev tehlikelerini de bu faaliyetler içinde
görmek gerekir.
Kayıt ve Muhasebe
Faaliyetleri: Bu faaliyetler, defter tutma, bilanço, maliyet analizleri,
maliyet hesapları, kar ve zarar tabloları ile bunlara ilişkin kayıtların
tutulmasıdır. İstatiksel analizler ve bunlara bağlı çalışmalar da bu
faaliyetler içersinde düşünülmektedir. Muhasebe faaliyetleri ile işletmenin
mali yapısı ve gelecekteki durumu hakkında bilgi sağlamak mümkün olur.
Yönetim Faaliyetleri
(Fonksiyonları): Yönetim faaliyetleri üzerinde yoğun çalışmalar yapan
H.Fayol yönetim faaliyetlerini;
-
Planlama
-
Organizasyon
-
Yürütme
-
Koordinasyon
-
Kontrol,
olarak beş başlık altında toplanmıştır. "Yönetim
faaliyetleri de bir süreç şeklinde oluşur"[12].
H.Fayol'un yönetim tanımını da bu fonksiyonlara dayandırmıştır. Fayol'a göre
yönetim, ileriyi görmek örgütlemek, kumanda etmek, koordinasyon sağlamak ve
kontrol etmek şeklinde tanımlanmıştır. Fayol yönetim faaliyetlerinin başarılı
yürütülebilmesi amacıyla ondört ilke belirlemiştir. Ancak bu ilkelerin de kesin
kurallar olmadığını da belirtmiştir. Fayol'a göre, yönetimde hiçbir şey kesin
ve mutlak olamaz, yönetim bir ölçü ve mukayese olayıdır. Fayol'un getirdiği bu
ilkeler yönetim teorisine büyük bir katkı sağlamıştır.
2.1.3.2.1. Yönetim Süreci Yaklaşımı İlkeleri
Bu ondört ilke üç başlık altında toplanmıştır.[13]
-
Örgüt yapısıyla ilgili ilkeler
-
Süreç ilkeleri
-
Sonuçlarla ilgili ilkeler.
H.Fayol'un 14 ilkesi aşağıdaki gibi üç grupta
toplanmaktadır.[14]
Yapısal İlkeler Süreç
İlkeleri Sonuçlarla
İlgili İlkeler
- İş bölümü ilkesi -
Disiplin ilkesi -
Personelin devamlılığı ve denge
- Yönetim birliği ilkesi - Eşitlik ilkesi -
Düzen ilkesi
- Yetki ve sorumluluk - Kumanda birliği - Girişim ilkesi
- Hiyerarşi ilkesi - Personelin ödüllendirilmesi - Birlik ve beraberlik ruhu
ve ücretleri
- Merkezileşme ilkesi - Genel çıkarların kişisel
çıkarlara üstünlüğü
Örgüt Yapısıyla İlgili İlkeler
İşbölümü İlkesi: Fayol'
a göre işbölümü doğada vardır. Bu yüzden doğal bir kuraldır. "Toplumlar
geliştikçe, o toplumda her işi yapmak için yeni organlar oluşur"[15].
İşbölümü aynı gayret ile daha iyi ve daha fazla üretim yapılabilmesi için
gereklidir. Başka bir ifade ile işbölümü verimliliği arttırır .Çünkü işbölümü beraberinde uzmanlaşmayı da
getirir. Taylor ve Fayol'a göre işbölümü yalnız teknik işlere değil aynı
zamanda yönetsel faaliyetlere de uygulanabilir.
Yönetim Birliği
İlkesi: Fayol yönetim birliği ilkesiyle aynı amaca hizmet eden
faaliyetlerin bir plana bağlı olarak tek bir yönetici tarafından yürütülmesini
kastetmektedir. Bu sayede örgütler içindeki çatışmalar önlenmiş olacaktır. Bir
bölüm veya departmanın tek bir yöneticiye verilmelidir. Fayol yönetim birliği
ilkesi ile kumanda birliği ilkesinin farklı ilkeler olduğunu ileri sürmüştür.
Kumanda birliği bir astın tek bir üste bağlı olması ve ondan emir alması
gerektiğini ifade etmektedir.
Yetki ve Sorumluluk
İlkesi: Fayol yetkiyi emir verme hakkı ve itaat ettirme gücü olarak
tanımlamıştır. Biçimsel yetki ve kişisel yetki olmak üzere iki türlü yetki
vardır. Yetki örgütten doğuyorsa bu yetki biçimsel yetkidir. Diğer bir ifade
ile işletmelerde görev yapan yöneticilerin yönetim kademesinde görevlerinden
dolayı sahip olduğu yetkidir. Bilgi zeka, tecrübe ve iyi ahlak özelliklerinden
kaynaklanan yetki ise kişisel yetkidir. Yetki sorumluluğun ayrılmaz parçası ve
doğal sonucudur. Yetkiyi kullanan tarafsız ve eşit hareket etmesi ve sorumluluk
almaktan kaçınmaması gerekir. Yetki verilen yöneticiye yetkisiyle orantılı
olarak sorumlulukta verilmesi gerekir.
Merkezileşme İlkesi:
Fayol' a göre bütün canlı varlıklarda hareketlerin ve davranışların bir
merkezden yönetildiğini bu nedenle merkezileşme ilkesinin işbölümü ilkesi gibi
doğal olduğunu ifade etmiştir. Yöneticilerin yetkilerini elinde bulundurmasına
merkezileşme, yetkilerini alt kademelerine devretmesi durumuna da
merkezileşmeme veya merkezkaç sistemi olarak tanımlanır. Örgütün merkezleşme ve
merkezkaç sistemini benimsemesi yöneticinin arzu ve eğilimleri ile durum ve
koşullara bağlıdır. Bu sistemlerden hangisinin benimseneceğini belirleyen diğer
bir faktörde örgütün yapısına uygun olup olmayacağıdır. "Merkezileşme ve
merkezkaç arasında örgütün yapısına uygun olarak optimal bir denge kurulması
gerekir"[16].
Hiyerarşi İlkesi: Fayol,
hiyerarşinin örgütün en üst basamağından en alt basamağına kadar inen ve
yöneticileri birbirine bağlayan bir kumanda zinciri olduğunu, haberleşme ve
diğer ilişkilerin bu yolu takip etmesi durumu olarak ifade eder. Büyük
işletmelerde bu zincirin uzun olacağını bu sakıncanın ortadan kaldırılması için
yalnız sonuçları üste bildirmek için aynı basamaktaki astların aralarında
doğrudan doğruya ilişki kurmalarına izin verilmesinin uygun olacağını
belirterek "geçit" veya "köprü " önermektedir.
Şekil 2 H. Fayol'un Hiyerarşi
ilkesindeki "köprü" veya "geçit"
Şekilde görüldüğü üzere
hiyerarşi ilkesi mutlak uygulanması durumunda E departmanı ile N departmanı
arasındaki ilişki E den başlayıp sırası ile D,C,B den A'yı buradan da G,L,M, N
yi takip etmesi gerekir. Bu yol hem uzun hem de birçok yönden sakıncalıdır. E
ve N arasında bir geçit veya köprü kurularak kısa yoldan ilişki
kurulabileceğini ve bununda ilişkileri kolaylaştıracağını ifade etmek mümkündür.
Fayol' a göre kısa yoldan ve kolay ilişki kurulabilmesi
için ve N nin üstleri olan D ve M nin buna izin vermesi gereklidir.
Köprü veya geçit olarak ifade edilen kolay ilişki kurmanın
devlet işlerinin yürütülmesinde söz konusu olmadığından işlerin yürütülmesinin
de yavaş olduğu Fayol tarafından ifade edilmiştir. Fayol'a göre köprü kurmak
basit ve esnek bir iş olup gerekli düzenlemeler emirle olabilir. Fayol'a göre
köprü ilişkisinin kurulması basitlik ve çabukluk sağlaması yanında hiyerarşi
kademelerinde inisiyatif kullanmayı ve girişimi teşvik eder.
Süreçlerle İlgili
İlkeler
Disiplin İlkesi: Fayol'
a göre disiplin örgüt için vazgeçilmez bir unsur olup, üzerinde önemle
durulması gerekir. Disiplin itaat, işe devam etme, çalışkanlık, enerji,
davranışlarda düzen ve örgütte çalışanların örgütle aralarındaki anlaşma
hükümlerine saygı gibi hususların ortaya çıkış şeklidir.
Disiplin yazılı ve yazılı olmayan kurallarla belirlenir.
Fayol örgütte başarı sağlamak için disipline ihtiyaç olduğunu, disiplin
sağlamada;
-
Her kademede başarılı yöneticilerin olması,
-
Görev, yetki ve sorumlulukların yanında
haklarında açık ve seçik olarak belirtilmesine,
-
Disiplin cezalarının adil olarak uygulanmasının
önemli rol oynayacağını savunmaktadır.
Kumanda Birliği
İlkesi: Fayol organizasyonda her astın bir üste bağlı olmasını, bir üstten
emir almasını ve emir aldığı üste hesap verme yükümlülüğünü kumanda birliği
olarak ifade etmiştir. Organizasyonların başarılı olabilmesi için bu konunun
açık ve seçik olarak belirtilmesi gereklidir. Kumanda birliği ilkesi ile
örgütlerde kargaşa ve çatışma minimuma iner. Kumanda birliği ilkesinin
uygulanmaması durumunda sistem ve disiplin bozulur.
Eşitlik İlkesi: Çalışanların
katılımını ve örgüte bağlılıklarını sağlamak için yöneticilerin çalışanlara eşit
davranması gereklidir. Eşitlik ilkesi ile çalışanlar motive edilebilecekler ve
bu yolla yüksek verimlilik sağlanacaktır.
Eşitlik ilkesiyle herkese kabiliyet ve yetenekleri
doğrultusunda eşit davranılacağının bilinmesi çalışanların gizli yeteneklerinin
de ortaya konmasında önemli rol oynar.
Personelin
Ödüllendirilmesi ve Ücretleri: Fayol çalışan kişilerin çalışmalarının
karşılığında kendilerine ödenen ücretin adil olmasını diğer bir ifade ile
yapılan işe uygun ücret verilmesini önermiştir. Ayrıca bu ücret yaşamını devam
ettirecek şekilde olmalıdır. Ücret belirlenirken yapılan iş, ekonomik şartlar,
işçi arz ve talebi, örgütün mali olanakları da dikkate alınmalıdır. Yüksek
performans gösterenler de ödüllendirilmelidir.
Genel Çıkarların
Kişisel Çıkarlara Üstünlüğü İlkesi: Fayol'a göre çalışanların ve onların
meydana getirdiği grupların çıkarları örgütün çıkarlarından önde gelmemelidir.
Her örgütün yazılı olsun olmasın bir amacı vardır. Bu amaç
veya amaçlar açık ve seçik olarak belirlenip çalışanların bu amaç veya amaçları
benimsemeleri ve katılımlarını sağlamak yönetimin temel görevidir.
Organizasyonların varlık nedeni amaç veya amaçlarıdır. Bu yüzden örgüt amaçları
ön planda tutulmalıdır.
Sonuçlarla İlgili
İlkeler
Düzen İlkesi: Fayol
düzen kavramını, her şeye bir yer ve her şeyin kendi yerinde olması şeklinde
tanımlamıştır. Bir örgütte her çalışanın kendine uygun bir yerde olması
gerekir. "Fayol düzen ilkesini, maddi ve sosyal düzen olmak üzere iki
kısma ayırmıştır"[17].
Maddi düzen, her şeye bir yer ve her şeyin kendi yerinde olması, sosyal düzen
ise her çalışanın başarılı olabileceği bir işte çalıştırılmasıdır.
Basit olmasına rağmen bu ilkeye gereken önemin verilmediği
Fayol tarafından ileri sürülmüştür.
Girişim İlkesi: Fayol'
a göre yöneticiler gerektiğinde astlarına güvenerek kendilerine yetki vermesi
ve iş yapma olanağı sağlamaları gerektiğini savunarak, bunun çalışanların
girişimcilik yönlerini ortaya koymalarına neden olacağını ifade etmektedir.
Fayol'a göre, "girişim plan yapma ve uygulama yeteneğidir"[18].
Yöneticiler astlarının girişim güçlerini arttırmak için onları desteklemeli
gerekli olanakları sağlamalıdırlar.
Personelin
Devamlılığı ve Denge: Fayol yeni işe giren personelin işi ve işyerini
öğrenebilmesi için bir devrenin söz konusu olduğunu savunarak bu devre
içersinde çalışana yardımcı olunmasını bu şekilde davranılmadığında yeni işe
girenin işten ayrılabileceğini ileri sürmüştür. Personel devir oranının yüksek
olmasından işletme etkilenir. Personel devir oranının yüksek olmasına işletme
politikaları ile yöneticilerin tutum ve davranışları etkili olur.
Birlik Ruhu İlkesi:
“Birlik kuvvettir” fikri insanlar tarafından bilinmektedir. Örgütün amacı
doğrultusunda birleşmenin ve koordinasyonun yönetim tarafından tam uygulanması
örgütü başarılı kılar. Gerek yöneticilerin gerekse çalışanların işletme
amaçları doğrultusunda birlik oluşturulması gereklidir.
2.1.3.2.2. Yönetim Faaliyetleri
Fayol yönetimi beş basamaklı ve beş ayrı fonksiyonu içeren
bir süreç olarak tanımlamıştır.
Planlama
Günümüzde planlama olarak isimlendirilen bu fonksiyon
Fayol tarafından tahmin olarak tanımlanmıştır. Yönetim ileriye bakmak,
gelecekle ilgili tahminler yaparak plan oluşturmaktır. Fayol herhangi bir
faaliyetin planının yapılmasında örgütün maddi ve sosyal kaynaklarının dikkate
alınması, yapılan işin özelliklerine ve ileride oluşacak oluşumlara
dayandırılmasının gerekli olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca örgütün bütün
departmanlarının planlama sürecine katılmalarının yararını, kaynakların
hepsinin dikkate alınmasını ve planlamaya karşı yönetsel ilginin artacağı
şeklinde belirtmiştir.
Planlama belirlenen hedeflere ulaşılması için yapılacak
çalışmaların zamana göre sıralanması, önceliklerin belirlenmesi, karşılıklı
etkilerin tespit edilmesi ve kaynakların harekete geçirilmesidir. Planlar
arasında birlik, devamlılık esneklik ve doğruluk gereklidir.
Organize Etme
(Örgütleme)
Fayol'a göre, organize olmak, faaliyet ve ilişkilerin
düzenlenmesi ve personel temini, değerlendirme ve yetiştirilmesiyle ilgili
konuları kapsar. "Fayol organize olmayı, işletmenin bir fonksiyon olarak
görebilmesi için yararlı olan her şeyi yapmakla ilgili bir faaliyet olarak
nitelendirmiştir".[19]
Organize etme (Örgütleme) maddi ve beşeri örgütün işletmenin amaç, kaynak ve
ihtiyaçları ile uyumunun sağlanmasıdır. Fayol' a göre örgüt yapısı, işletmenin
amacı yönünde bir yön birliği sağlar. İyi bir örgüt yapısı görevleri açık ve
seçik olarak belirler. Çalışanların inisiyatif kullanmalarını, sorumluluk
almaya teşvik eder, faaliyetleri ve çabaları koordine eder. Etkili ve ekonomik
bir kontrol sağlar.
Fayol' a göre işletmenin büyümesi ile ilgili olarak iki
tür büyüme söz konusudur. Birincisi fonksiyonel büyümedir, iş hacminin artması
sonucu fonksiyonlara daha fazla sayıda eleman ilave edilmesi seklinde kendini
gösterir. Fonksiyonel büyüme yatay yönlüdür. Fonksiyonel büyüme sonucu örgüt
piramit şeklini alır. Diğer büyüme ise kademeleşme yolu ile büyüme olup dikey
yönde büyümeyi ifade eder
Fayol örgüt şemalarını oluşturulurken iki başlı yönetime
meydan vermeyecek biçimde düzenlenmesi, haberleşme kanallarını, görev ve
sorumlulukların gösterilmesi gereğini vurgulamıştır.
Kumanda-Emir Komuta
(Yöneltme)
Organizasyonda yer alan kişilere çalışmaların yapılması
için sözlü veya yazılı talimatların verilmesidir.
Kumanda, yöneticilerin çalışanların hepsinden örgütün
çıkarına en yüksek yarar ve hizmet sağlamalarıdır. Fayol kumanda fonksiyonunun
kısmen kişisel özelliklere kısmen de yönetim bilgisine dayandığına işaret
etmiştir. Kumanda fonksiyonunun başarı ile yerine getirilebilmesi için
yöneticinin özellikle şu noktalara dikkat etmesi gerekir:
-
Astlarını iyi tanımalı, onlar hakkında bilgili
olmalıdır,
-
Çalışanları işletmeye bağlayan anlaşmaları iyi
bilmelidir,
-
Çalışanlara tutum ve davranışlarıyla örnek
olmalı,
-
Astlarını bir düzen içinde denetlemeli,
-
Astlarının fikirlerini almak için toplantılar
düzenlemeli,
-
Detaylarla ilgilenmemeli,
-
Personeline çalışma, girişim ve sadakat
duygularını aşılamalı
-
Yeteneksiz, çalışmayan, örgüt amaçlarına
katılmayanları işten uzaklaştırmalıdır.
Koordinasyon
Fayol'a göre koordinasyon çok önemli bir yönetim
fonksiyonu olup, örgütün çalışmasını kolaylaştıracak ve başarılı olmasını
sağlayacak biçimde tüm faaliyetlerin uyumlaştırılması olarak tanımlanmıştır.
Fayol iyi koordinasyon sağlamış bir kuruluşu şu faktörlere göre tanımlamıştır.
-
Her bölüm diğer bölümlerle birlikte hareket eder
-
Her bölümü oluşturan kısımlar ve bunlara bağlı
görevliler birbirlerine karşı görevlerinin ve birbirlerine yapacakları yardımın
ne olduğunu bilirler
-
Çeşitli bölümlerin ve bunlara bağlı kısımların
faaliyet programları kurumun içinde bulunduğu koşullara uygundur[20].
Fayol iyi bir koordinasyonun yöneticilerin yapacakları sık
toplantılar ile mümkün olacağını ifade etmiştir.
Faaliyetlerin başarı ile yürütülmesi örgüt içinde bütünlük
ve uyumun sağlanması ile gerçekleştirilir. Bu yüzden koordinasyon çok önemli
bir yönetim fonksiyonudur.
Kontrol
Fayol, kontrol fonksiyonunu örgütte yapılan her şeyin
plana, verilen emirlere ve kabul edilen ilkelere uygun olarak yapılıp
yapılmadığını belirlemek şeklinde tanımlamıştır. Kontrolün amacını ise, oluşan
hata ve yanlışları ortaya koyup tekrarını önlemek olarak belirtmiştir. Denetim
bir mukayese işidir. Olması gerekenle olanın mukayese edilmesi ve sonucun
gözlenmesidir.
Kontrol bütün yöneticilerin yerine getirmek zorunda oldukları
bir yönetim fonksiyonudur.
Fayol özellikle üst kademe yöneticileri diğer
yöneticilerden ayıran özelliklerin neler olduğu konusunda da çalışmalar
yapmıştır. Büyük işletmelerdeki üst düzey yöneticilerin başarılı olabilmeleri
için yönetsel becerinin şart olduğunu gerekirse, bu becerilerinin
geliştirilmesi için özel eğitim almaları gerektiğini ileri sürmüştür. Küçük
işletme yöneticilerinin iyi bir teknik bilgiye sahip olmalarını yeterli
görmüştür.
"Üst düzey bir yöneticinin şu özelliklere sahip
olması gerekir"[21].
-
Fiziki
nitelikler: Sağlık, enerji v.s.
-
Entelektüel
nitelikler: Düşünme ve muhakeme, hafıza, zeka ve geniş kavrama yeteneği,
-
Moral,manevi
nitelikler: Sorumluluk kabul etme ve üstlenme, inisiyatif, sadakat,
merhamet, irade sebat,
-
Genel
kültür: İyi bir eğitim, iş bilgisi ve teorik bilgi, işletme dışındaki
olaylarla ilgili olmak.
-
Yönetsel
kapasite: Uzağı görme, tahmin edebilme, plan yapabilme, insanları idare
edebilme, işleri ahenkleştirebilme ve amaca doğru yöneltme,
-
İşletme
fonksiyonlarına ilişkin bilgiler: Ticari, mali, teknik, muhasebe,
-
İşletmenin belirgin özelliği ile ilgili bilgiler
H. Fayol yönetim bilimine önemli katkılarda bulunmuştur.
Fayol'un yaklaşımı bütün yönetim fonksiyonlarını kapsaması nedeniyle
"genel" bir yaklaşımdır. Ayrıca Fayol'un yönetim bilimine getirdiği diğer bir önemli
husus ortaya koyduğu yönetim ilkelerinin değişmez kurallar olmadığı uygulamada
farklı ve değişen şartların göz önünde bulundurularak uygulanması gerektiğini
ifade etmiştir.
Yönetim süreci yaklaşımı 1930'lu yıllardan sonra J.
Mooney, L. Gulick, L.Urwıck, R. C. Davis'in katkılarıyla ile oluşumunu
tamamlamıştır.
2.1.3.3. Bürokrasi Yaklaşımı
2.1.3.3.1. Genel Açıklamalar
Frederick W.Taylor'un, bilimsel yönetim modeli, H.Fayol'
un Yönetim süreci modeli ve Alman Sosyolog Max Weber'in ortaya attığı bürokrasi
modelinin oluşturduğu teoriler klasik teori olarak adlandırılır.
"M.Weber'in İdeal Bürokrasi Modelinin özellikleri ile
bilimsel yönetim ve yönetsel teorinin ilkeleri arasında da benzerlik
vardır".[22] Bu
üç teoride aynı ortam şartlarında oluşmuş ve aynı dönemde gelişmiştir. Alman
toplum bilimcisi olan Max Weber, Protestan ahlakı ve kapitalizmin esprisi
eseriyle sosyoloji, ekonomi, tarih gibi konularla ilgilenmiş bürokrasi üzerine
yaptığı çalışmalarla yönetim bilimine önemli katkılarda bulunmuştur.
Weber'e göre bürokrasi, devlet, ordu, büyük işletmeler
gibi kurumları yönetmek için uygulanacak en verimli yönetim biçimidir.
Günümüzde bürokrasi kavramı ise; "İşlemlerin yavaş işlemesi, verimsizlik
ve devlet örgütü ile eşanlamlı tutulmaktadır".[23]
Latince Burre ve Cratos kelimelerinden meydana gelen bürokrasi "çuhaların
yönetimi" anlamını taşımaktadır. Eski Roma'da masaların üzerine koyu yeşil
renkli çuhalar örtüldüğü için masa ile büro eşanlamlı olmuştur".[24]
Bilimsel anlamda bürokrasi, büroların ve devlet
dairelerinde hakim olan sistemi ifade etmektedir. Batıdaki gelişmelere paralel
olarak Alman endüstrisindeki hızlı gelişmelerin toplumun üzerindeki politik ve
ekonomik etkilerini incelerken örgütlerin yönetiminin aile yönetimine bağlı bir
yönetim sistemi olduklarını tespit etmiştir. Bu sistemle büyük ölçekli
örgütlerin endüstriyel gelişmelere paralel bir gelişme gösteremeyeceklerini
sezmiştir. Bu yüzden örgütlerin rasyonelleştirilmesi gereğini düşünmüştür.
Max Weber'e göre bürokrasi, geniş bir alana yayılmış
toplumsal fiil ve hareketlerin, rasyonel ve objektif esaslara uygun olarak
düzenlenmesi sürecidir. Genellikle ilişkilerin yüz yüze olmadığı ve belli
büyüklüğü aşan örgütler bürokrasi özelliğini kazanır.
Bürokrasi sadece devlet ve kamu hizmetleri için söz konusu
değildir. Özel işletmeler, sendikalar, siyasal partiler için de bürokrasi söz
konusudur.
Weber'e göre birlikte çalışan insanların, örgüt belirli
bir büyüklüğü aştıktan sonra rasyonel ilkelere uygun olarak yönetilmeleri söz
konusu değildir. Örgüt belirli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra rasyonel ilkelere
uygun olarak örgütlenip yönetilmelidirler. Bu örgütlenme ve yönetim biçimi ise
Weber'e göre bürokrasidir. Bir başka ifade ile bürokrasi verimlilik artışları
yaratmak için oluşturulan ideal anlamda bir yönetim biçimidir. Bu anlamda
bürokrasi işlerin yürütülmesini aksatan yavaşlatan,gereksiz yazışma ve zaman
kayıplarına yol açan bir kavram değildir.
2.1.3.3.2. Max Weber'in Bürokrasi Modelinin Özellikleri
Weber'in bürokrasi modeli aşağıdaki özelliklere sahiptir.
-
Biçimsel yetki ve görevler kanun, kural ve
yönetsel kararlarla önceden belirlenmiştir. Her yönetim kademesinde işlerin
nasıl yapılacağı ile ilgili kural ve kaideler belirlenmiştir. Bu sayede
organizasyonda birlik sağlanabilir. "Çalışanlar biçimsel olmayan
ilişkilerin ötesinde pozisyonlarına uygun olarak davranmaktadır"[25].
-
Otoritenin Merkezleştirilmesi: İleri iş bölümü
nedeniyle Weber'e göre organizasyonlarda koordinasyon sorunu ortaya
çıkmaktadır. Bu sorun otoritenin merkezileşmesi ile çözümlenmektedir.
Otoritenin merkezileştirilmesi ile ifade edilmek istenilen, emir ve komutaya
dayanan bir hiyerarşi yapısının oluşması ve her üstün astlar üzerinde
denetiminin artmasıdır. Weber'e göre otorite örgütün en üst kademesinde toplanmıştır
ve dikey hiyerarşi söz konusudur.
-
İleri bir iş bölümü; İnsanlık tarihinin çok eski
dönemlerinden beri toplumsal yaşamda iş bölümü vardır. Ancak bürokrasi
modelinde iş bölümü daha ayrıntılı hale gelmiştir. Weber bürokrasi modelinde iş
bölümünü organizasyonlarda en uç düzeylere kadar getirmiştir. Örgüt içindeki
görevler uzmanlaşma ile en küçük parçalara bölünmüştür. Bu bölünme sonucu
çalışanlar işleri ile ilgili becerileri kısa sürede öğrenip yapacaklar ve bu
yolla zamandan tasarruf sağlanacaktır."Aşırı uzmanlaşma ve iş bölümü
sayesinde, insan emeği birbiriyle kolaylıkla yer değiştirir, bu da örgütün
etkinlik derecesini artırır"[26].
Weber'e göre aşırı iş bölümü uzmanlaşmayı getirir ve örgüt bu sayede verimlilik
sağlar.
-
Rasyonel bir personel seçimi ve yönetimi;
Personel ve iş arasında uyum olması gerektiğini savunan Weber personelin işe
uygun olarak alınması, eğitilmesi ve terfi ettirilmesini ileri sürer.
Terfilerde objektif kriterlere önem verilmelidir. Ayrıca Weber görevleri yerine
getirirken hiçbir kimse emrine tahsis edilen personel ve araçları kendi kişisel
ihtiyaçları nedeniyle kullanmaması gerektiğini belirtmiştir.
-
Yazılı kayıtlar ve ayrıntılı bir dosyalama
sistemi; Örgütteki her türlü faaliyetler için en ince noktasına kadar kayıt
tutulmalıdır. İleri bir dosyalama sistemi gerekliliğini savunan Weber bu sayede
organizasyon faaliyetlerinde devamlılığı sağlamanın mümkün olacağı
görüşündedir.
-
Yasal yetkinin uygulanması; Weber'e göre
bürokrasi ussal yasal yetkiye dayanmaktadır. Organizasyon üyelerinin kullandığı
yetkinin kaynağı organizasyon kademesi ve organizasyonun kendisi olmaktadır.
-
Tüm çalışanlar için teknik eğitim ve denetim
resmi bir istihdam şartıdır.
-
Ücretler üstlerin keyfi kararlarına göre değil,
sabit nakdi miktarlar şeklinde ödenir.
-
Çalışanlar belirli bir zaman için yalnız bir tek
kuruluşa bağlıdır.
-
Örgüt ile çalışan arasında daima kesin bir
ayırım vardır.
Bürokrasinin özellikleri incelendiğinde bürokratik modelin
klasik yönetim görüşlerini taşıdığı hakim çevresiyle ilişkilerin çok az olması
nedeniyle kapalı bir sistem oluşturduğu, verimli ve etkin çalışma için
amaçların ön planda tutulduğu görülecektir.
2.1.3.3.3. Bürokrasi Modelinde Yetki
Weber biçimsel örgütleri yetki yapısı kuramına göre
incelemiş ve bürokratik örgütü yetkinin ortaya çıkış biçimi olarak
tasarlamıştır. Yetki, belirli bir grubun belirli bir kaynaktan çıkan emirlere
itaat etme olasılığıdır.
Weber'e göre üç türlü yetki söz konusudur.
-
Geleneksel Yetki: Kişisel ve doğuştan kazanılan
statüye bağlı yetkidir. Astlar emirleri sadakatle yerine getirir. Emirlere
geleneklere uyduğu sürece riayet edilir.
-
Karizmatik Yetki: Liderin kutsallık, kahramanlık
v.b. gibi üstün niteliklerine dayanır. Yetki kişisel olup, ancak liderin
kahramanlık ve kutsallık gibi özelliklerine bağlıdır. Bu yetki kaynağından
verilen emirlere geleneklere uygun olduğu için değil lidere inanç ve onun
arzusu olduğu için riayet edilir.
-
Ussal-Yasal Yetki: Bu yetki seçim ile kazanılır.
Seçimler ise akılcı ve yasal kurallara dayanır. Yasal yetki yasayla kazanılan
yetkidir. Ancak bu yetki demokratik akılcı ve yasal düzenlemelerin olduğu
ülkelerde söz konusudur. Lider bu yetkiyi seçim ya da benzeri bir mekanizmayla
elde eder ve emir verme durumunda olanlar kural ve yasalara uymak
zorundadırlar.
Weber'in bürokrasisi ussal-yasal yetkiye dayanan bir örgüt
tipini simgelemektedir. Ussal-yasal yetki, aşağıdaki özellikleri taşır.
-
Yönetimde sürekliliği sağlar,
-
Yönetsel pozisyonları işgal edenler,
yeteneklerine göre akılcı olarak seçilir,
-
Üstler yetkilerini kullanabilmeleri için yasal olanak
ve araçlarla donatılmışlardır,
-
Yetkinin kapsamı ve sınırları açık ve seçik
olarak belirlenmiştir.
Bu özelliklerinden dolayı ussal-yasal yetkiye bürokratik
yetki adı da verilmektedir.
2.1.3.3.4.Bürokrasinin Olumlu ve Olumsuz Fonksiyonları
Bürokrasi, uzmanlaşma ve verimliliğin artmasına neden
olur. Çalışanlar uzman oldukları işleri daha iyi yaparlar. Bürokrasi örgüt
yapısına sağlamlık kazandırır ve şekillendirir. Örgüt yapısında yer alan
pozisyonları işgal edenlerin yerine getirmek durumunda oldukları görevler daha
önce detaylı olarak tanımlanmıştır. Bürokraside hiyerarşi mevcut olup, her alt
ünitenin faaliyetlerinden sorumlu bir kumanda sistemi vardır.Bürokrasi
nedeniyle yetki ve sorumlulukların, cezaların ilişkilerin açık ve seçik olması
önceden belirlendiği için belirsizlik azalmıştır. Bürokraside rasyonellik
çerçevesi içinde her şey objektiflik kriterlerine göre düzenlenir.
Politikaların objektif olması ve herkese eşit şekilde uygulanması bürokrasinin
demokratik özellik taşıdığının göstergesidir.
Örgüt yapısında katılık ve değişmezlik nedeniyle
bürokraside esneklik yoktur. Bürokrasi sürekli değişen çevre şartlarına uyum
sağlayamaz. Bu yüzden yeniliklere açık değildir. Bürokratik örgütler kişisel
etkilerden uzak bir makine modeline benzetilir. Bürokrasi modelinde psiko
sosyal boyutu olmayan insansız örgüt söz konusudur. Ayrıca bürokratik
yaklaşımda örgütler çok büyük olduğundan iş bölümü ve uzmanlaşmanın da
nedeniyle çalışanlar sadece alt amaçlara hizmet ederler. Örgütün bütün olarak
amacına hizmet edemezler.
İş bölümü ve uzmanlaşma nedeniyle departman ve kişi
faaliyetleri bürokrasilerde kategorileştirilmiştir. Diğer departmanlar ve
kişilerle iş birliği ve koordinasyon yok denecek kadar azdır.
Bürokrasilerde bir ünite kurulduğunda ortadan kaldırılması
güçlükler yaratır. "Görevi sona erip, yararı kalmasa bile kurulan bir
ünitenin sürekli olarak varlığını sürdürme eğilimi mevcuttur"[27].
Diğer olumsuz bir fonksiyon ise, bürokraside disipline
uyulması için çok sayıda kural yönetmelik v.s. vardır. Bu kadar çok olması
nedeniyle bunların yararlı olup olmadığı incelenemez, önemli olan bu kurallara
uyulmasını sağlamaktır. Bu da kırtasiyeciliği doğurur.
Bürokrasi Weber'den sonra Robert Merton, Philip Selznick,
Peter Blau, Alvin Gouldner gibi yazarlar tarafından incelenerek
geliştirilmiştir. Bürokrasi yaklaşımı, bilimsel yönetim ve yönetim süreci
yaklaşımının ilkeleri ile benzerlik göstermektedir."Bu yaklaşıma göre de,
bu ilkelerin izlenmesi ile etkin, şahsa göre değişmeyen ve rasyonel bir
organizasyon yapısı oluşturulacaktır"[28].
Günümüzde bu yaklaşımın modern toplum yapısına uymadığı
Warren Bennis tarafından ortaya konmuştur.[29]
Yapılan tenkitleri, Parkinson Yasası ve Peter ilkesine göre açıklaması geniş
olarak kabul görmesine neden olmuştur.
Parkinson Yasası; Bürokratik personelin sayısı ile
yapılacak iş sayısı ters orantılıdır. Yapılacak iş azaldıkça personel sayısı
artar. Peter ilkesine göre, bürokratik yapılarda kişiler gerekli yeteneklere
sahip olmadıkları kademlere kadar yükselirler.
[1] Yalçın Tiftik,Yönetim
ve Organizasyon, Kazancı Hukuk Yay.,İst.,1985.,s.7.
[2] İnal Cem Aşkun ve Diğ., İşletme Politikası, Metin ve Örnek Olaylar,
Ankara, 1973, s.172.
[3] a.g.e., s.169.
[4] İsmet Mucuk, Modern İşletmecilik, 6.B., Türkmen Kitapevi, İst., 1996, s.208.
[5] Oktay Alpugan, İşletme
Bilimine Giriş, Per Yay., İst., 1998, s.24.
[6] Baransel, a.g.e., s.8.
[7] a.g.e., s.125.
[8] Tamer Koçel, İşletme
Yöneticiliği, Beta Yay., İst., 1998, s.121-122.
[9] Frederick W.Taylor,The Principles of Scientific Management,
Harper and Bros.Pub., N.Y., 1947, s.129-130.
[10] Koçel, a.g.e., s.123.
[11] Kemal Tosun, İşletme
Yönetimi, Fakülteler Matb., İst., 1974, s.194.
[12] Koçel, a.g.e., s.124.
[13] J.L.Gibson, and Diğ., Organization,Structure, Processes, Behavior,
Business Pub., Inc., Texsas, 1973, s.70.
[14] Düren, a.g.e., s.32.
[15] Baransel, a.g.e., s.136
[16] Düren, a.g.e., s.33.
[17] Baransel, a.g.e.,s.141.
[18] a.g.e.,s.142.
[19] a.g.e., s.143.
[20] a.g.e., s.146.
[21] a.g.e., s.147.
[22] a.g.e., s.161.
[23] Düren,a.g.e., s.39.
[24] Halil Can, Yönetim
ve Organizasyon, Siyasal Kitapevi, Ankara, 1994, s.38.
[25] Baykal, a.g.e., s.162.
[26] Düren, a.g.e., s.41.
[27] Baransel, a.g.e., s.176.
[28] Koçel, a.g.e., s.139.
[29] Warren Bennis, Beyond
Bureaucracy, Trans Actıon, 1965, s.30.
1 yorum:
Hocam merhaba.. Blogunuzu tesadüf eseri keşfettim. Daha da ayrıntılı inceleyeceğim. Ve bir Eğitim Yönetimi ve Deneticiliği doktora öğrencisi olarak emeklerinize sağlık demek istedim.
İlkay Gökçe
Yorum Gönder